Cezmi Yurtsever etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cezmi Yurtsever etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ağustos 2013 Pazar

ERMENİLER, ÇADIR KAMPLARA YERLEŞTİRİLİYOR-Cezmi Yurtsever

-Anadolu’dan Tehcire/zorunlu göçe  uğrayan Ermeniler Halep yakınlarına ve Deyrizor şehri’ndeki çadır kamplara yerleştirildiler.

-Göçmenlerin sayısı 1916 yılı şubat ayı içinde 486 bin rakamına kadar ulaştı.

-ABD’de Ermeni göçmenler için 30 milyon dolarlık yardım kampanyası açıldı.


Ermenilerin savaş bitinceye kadar Suriye ve Irak topraklarına zorunlu sevk ve iskanı böylece başladı. İnsanları olay bölgelerinden evinden alıp kafileler halinde “göç ettirme” gerçekten çok zor bir görevdi.  Hem göç edenler ve hem de göç ettirenler açısından. Göç ettirme işlemi öncelikle Zeytun yöresinden başladı.   Ermeni isyanları için “çıbanbaşı” olarak görülen Zeytun Ermenileri öncelikle Kayseriye daha sonra da Adana üzerinden Halep tarafında doğru gönderildiler.  Ermeni isyanlarının çıktığı Sivas yöresinden, Van bölgesinden, hatta Erzurum, Elaziz, Erzincan yöresinden Ermeniler kafileler halinde göç ettirildiler.  Başlangıçta “Sevk ve iskan” olarak başlayan uygulama kişilerin kendi iradesi dışında “zorunlu göç” halini aldığından bu duruma “TEHCİR” veya “TEBİD” kavramları uygun görüldü.  1915 yılı yaz ayları Ermenilerin öncelikle Suriye’deki Deyr-i Zor şehrindeki ana kampa gönderilmeleri ile başladı.  Göçmenlerin geride kalan   mal ve mülklerinin devlet tarafından koruma altına alındığı hakkında yasalar çıkarıldı. Göç ettirilenler içine Ermenilerden “Gregoryen” mezhebine dahil edildi. Protestanlar ve Katolikler tehcir’den muaf tutulmuştu.  Göç ettirme yetkisi valilere ve bölge kumandanlıklarına verildiğinden  Ege ve Marmara bölgesindeki uygulama çok farklı oldu. İstanbul, İzmir, Bursa ve Kütahya yöresinden  tehcire gidenlerin sayısı yok denecek kadar azdı.

3 Ağustos 2013 Cumartesi

ADANA VALİSİ CEMAL PAŞA’NIN ÖLDÜRÜLMESİ-Cezmi Yurtsever

Adana Valisi Cemal Paşa’yı Tiflis’te vurdular.  Katiller bulunmadı. Sadece cesedinin fotoğrafı çekildi.

Üç kişiydiler Tiflis sokaklarında. Kafkasya’nın karlı dağlarının eteklerinde Gürcistan’ın orta yerindeki Tiflis şehri beklenmedik misafirlerini ağırlamanın sıkıntısı yaşıyordu o günlerde. Tarihler Temmuz 1922 tarihini gösterdiğinde  Moskova’dan trenle Tiflis’e gelenler sessiz ve sakin kıyıda kalmış bir otele yerleştiler.  Hiç kimsenin kendilerini tanımasını da istemiyorlardı.  Bütün dikkatleri çok yakınlarda bulunan Türkiye tarafından kendilerine gelecek “davette” idi.  İçlerinde birisi vardı ki milyonlarca askerin kaderine yön veren hemen herkesin tanımak ve el sıkmak merhaba demek istediği… Ama şimdi o kaderinin rüzgarına kapılarak gelmişti Tiflis’e… Bir zamanların (1909-1911) Adana Valisi, İttihat ve Terakki Partisi’nin üç liderinden birisi olarak Osmanlı Devleti’nin en tepesindeki insan, IV. Ordu kumandanı ve şimdi de yurdundan yuvasından kaçak göçek dolaşan gizlenmeye çalışan bir insan… Cemal Paşa.

ALMAN ARKEOLOGLAR AMANOSLARDAKİ TARİHİ HİTİT KENTİ SAMAL'I SOYDULAR-BERGAMA ANTİK KENTİ DE SOYULDU-Cezmi Yurtsever

ALMAN ARKEOLOGLAR AMANOSLARDAKİ TARİHİ HİTİT KENTİ SAMAL'I SOYDULAR

-Osmanlı Arşivinde bulunan bir dosya içinde Almanların 1888 yılında Gavurdağları eteğinde ve Islahiye yakınlarındaki Zincirli köyünde arkeolojik kazılar yaptıkları çok sayıda tarihi eser çıktığı bilgileri ve fotoğraflar bulundu.

-Berlin Müze Müdürü Karl Human’ın yaptığı ve daha sonra devam eden kazılar sonucu çok sayıda tarihi eser Almanya’ya kaçırıldı.

FRANSIZ ŞÖVALYELERİN SİS’E GELDİĞİ GÜN-Cezmi Yurtsever

-Tarihçi Abdurrahman kütük, Bir Zamanlar Kozan albümünü yayınladı. Çok sayıda tarihi fotoğrafa yer verdi.

-Kozan’da yaşanan Türk-ermeni Tarihi ilişkileri konularında görsel belgelere yer verdi.

-Fransız işgal askerlerinin sis’e (Kozan) geliş fotoğrafı çok şey anlatıyor.

O gün takvim yaprakları  30 Haziran 1919 tarihini  gösteriyordu.  Adana yolundan sis şehir merkez ine doğru yaklaşanları karşılamak üzere Kozan Sancağı Mutasarrıfı Ali Rıza Efendi, Müftü Hafız Osman ve diğer görevliler ile daha önceden Sis şehir merkezinde buluna Fransız işgal yönetiminden sorumlu Yüzbaşı Tayyarda ve eşi madam Tayyarda da kalabalığın arasında idi.  Fotoğrafı çeken ise Kozan’ın yerli Ermenilerinden Fermanyan adındaki şahıs idi.

Havanın açık ve de güneşli olmasından dolayı sıcaktan korunmak için ellerindeki şemsiyeyi açanların da görüntüsü yansımıştı fotoğrafa. Ancak dikkatle bakıldığında Sis’e gelenler at sırtında ve askeri kıyafetli Fransız şövalye askerleri idi. 2Şövalye” sözcüğü bizim bildiğimiz “Atlı asker veya süvari askeri” sözlerinin karşılığı idi.

TOROS TÜNELLERİ TARİHİNİ AYDINLATAN FOTOĞRAFLAR-Cezmi Yurtsever

-Almanların Toros vadilerinde yaptıkları demiryolunun hikayesini açıklayan tarihi arşiv fotoğrafları yayınandı.

-Belemedik- Taşdurmaz-Hacıkırı arasında tünel açan ve köprü yapan insanların görüntüleri tarihi hayallerimizi canlandırdı.

-Ve bir an için 1. Dünya Harbinde yaşananları ve dünyayı paylaşmak en büyük pay almak isteyenlerin mücadelene tanık oldum.

-Toros tünelleri tarihi fotoğrafları o günlerin gerçeklerini gözler önüne seriyordu.

İnsanlık tarihinin gelgitleri arasında yaşananların çoğu unutulup gitti. Ve insanlar bilmedikleri konularda hayal üretip inanmaya başladılar. Ta ki olaylarla ilgili bir belge veya görsel bir fotoğraf ortaya çıkıncaya kadar. İnternet dünyasında “Flickr” sitesinde yer alan Toros tünellerinin yapım hikayesini aydınlatan 68 kare fotoğraf yayınlanıncaya kadar bildiklerimiz ise biraz da hayallerle sınırlı idi.

8 Temmuz 2013 Pazartesi

ARABİSTAN’DA OSMANLIYA İHANET EDEN BİR HÜKÜMDAR- EMİR FAYSAL-Cezmi Yurtsever

-İngilizlerin Filistin askeri harekatında en büyük yerel destek Mekke Emiri Şerif Hüseyin’den geldi.

-Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal, Osmanlı’ya ihanet ederken Irak kralı da oldu. Ancak arkasında işgalci ülkelerin desteği vardı.

-O, halkının iradesine ve desteğine dayanmadı. Bir kukla idi.

Zayıf görünüşlü ince ve uzun boylu idi.   Bakışlarından sinsi olduğu hemen anlaşılıyordu. Hep emir veren efendisine bakan bir uşak manzarası vardı fotoğraflarında…1883 yılında Mekke’de doğmuştu. Ve kimlik bilgilerinde Büyük Emir Şerif Hüseyin’in oğlu yazıyordu.  1913 yılında Hicaz bölgesinden ve Cidde şehrini temsilen Osmanlı Parlamentosuna milletvekili olarak seçilmişti.  Hicaz’dan ayrılarak Osmanlı başkenti İstanbul’a kadar gelmesi… Kırmızı halılar üzerine basarak mebus koltuğuna oturması ve kendi ülkesinin refah ve mutluluğu için konuşması tebessümleri hep sahte idi. Ve onun kendi geleceği için derin beklentileri vardı.

Osmanlı’nın 1914 yılında 1. Dünya savaşına girmesi ile birlikte kendi  seçildiği toprakların geleceği için arayışlar içinde idi. Ama pek belli etmiyordu tavrını. Osmanlı mebusu olarak 1916 yılı başlarında Şam’ı en son ziyaretinde bölgedeki Arap milliyetçileri ile görüşmüş ve “o anın beklenmesini” istemişti.

BİR ZAMANLAR TARSUS DENİZ KIYISINDA İDİ !ÇUKUROVA’DA ROMA İMPARATORİÇESİ İÇİN KURULAN ŞEHİR-Cezmi Yurtsever

BİR ZAMANLAR TARSUS DENİZ KIYISINDA İDİ !

-Romalılar zamanında Tarsus deniz kıyısında idi.

-Mısır kraliçesi Kleopatra gemi ile Tarsus limanına gelmişti.

-Tarsus  limanı önünde bataklık göl oluştu.

-1940’lı yılarda bataklık kurutuldu ve Tarsus’un liman şehri olması tarihe karıştı.

OSMANLI PADİŞAHI ABDÜLHAMİT’İN SEYHAN NEHRİNE BARAJ YAPTIRMAK İSTEDİĞİ ORTAYA ÇIKTI-Cezmi Yurtsever

-Osmanlı arşiv belgeleri açılırken Abdülhamit dönemi Adana belgeleri içinden Abdülhamit’in Seyhan nehri üzerinde baraj yaptırma planları çıktı.

-Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşına girmesi üzerine baraj planlarının rafa kaldırıldığı anlaşıldı.

-Abdülhamit’in baraj projesi sonuçlanmış olsaydı Adana’nın ekonomik gücü dünyaya örnek olurdu.

Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’in son senesinde 1908 yılı içinde Aralık ayında Seyhan nehri üzerinde baraj yapılması projesinin hazırlandığı ortaya çıkıyor.  Osmanlı Arşivinde bulunan baraj projesi belgesinde harita üzerinde ve Adana şehrinin kuzeyinde barajın yapılacağı yer ile ilgili bilgilere yer veriliyor(1). Seyhan nehrinin bir kolu olan Çakıt suyu kıyısında bulunan Karslı-Gülbenoğlu-Karalar bucağından gelen yolun Seyhan nehri kıyısında kalan yerinde baraj yapılabileceği bilgilerine yer verilmiş. Baraj gövdesi, su üzerinden 7 metre yükseklikte görülüyor, kaya dolgu ve sed yapımı şeklinde tasarlanan baraj öncelikle sulama işlerinde kullanılmak istenmiş.

SABANCILAR’IN ÇUKUROVA’DA ZENGİN OLMALARI-Cezmi Yurtsever

-Osmanlı’nın çöküşünden sonra kurtuluş savaşı ve izleyen yıllarda Adana’da servet önemli olarak el değiştirdi.

-Hacı Ömer sabancı, hemşerilerinin desteği ile kısa sürede zenginleşti.

-Atatürk’ün Adana’da yaptığı bir konuşmada saban tutan elleri övmesi ile Sabancı Soy ismini aldılar. 

YAŞAR KEMAL’İN BABASI SADIK BEY’İN MEZARINDAKİ ŞİFRELER-,Cezmi Yurtsever

-Yaşar Kemal Bey’in babası Sadık Gökçeli, 1928 yılında bir camide namaz kılarken bıçaklanarak öldürüldü.

-Sadık Bey’in mezarı üzerine cami resmi çizildi. Ve “Van muhaciri” olduğu sözleri yazıldı.

-Sadık Bey ve aşireti 1915 olaylarından dolay Van’ı terk ederek Çukurova’ya gelmişti.

Baharın gelmesi ile birlikte dağlarda , ovalarda  çiçekler  açar. Göçmen kuşlar da gelmeye başlar. Ceyhan nehri kıyısındaki Sakarcalık köyündeki minarenin başına yuva yapmak için gelen “Hacı leylek” görenlerin şaşkın bakışları arasında her gün yavruları için yiyecek toplar.

BAYRAĞINA DİKKATLE BAK!-CEZMİ YURTSEVER

-Ayyıldızlı Türk bayrağı Osmanlı’dan bizlere armağandır.

-Bayrağımız nice tarihi olaylarda zafer ve sevincin de kaynağı olmuştur.

-Türk bayrağı tarihi onurumuzdur.

Osmaniye şehir merkezinde yürüyenlerin karşısına çıkan büyük bir Türk bayrağı, hafif bir rüzgar esintisi ile dalgalanmaya başlar.  Bayrağın görüntüsü Osmaniye’nin semasını kaplar. Yakınlardaki Gavurdağlarından, Çukurova’dan her yerden görünür.
Osmaniye’de dalgalanan Türk bayrağı aynı zamanda tarihin de hatırasıdır, yaşanan olayları hatırlatır. Bir hilal uğruna Ortaasya bozkırlarından Anadolu kapılarına gelen Selçukluların inanç, fetih ve yurt tutma mücadelesinin de  yaşatıldığını gösterir.  Osmaniye’de yaşayanların ataları olan Kınık Oğuz-Türkmen topluluğunun yok olmadığını gösterir. Osmanlı döneminde yaşanan yüzyıllar içinde Kınık şehri ve arkasından 1865 yılında aynı yerde kurulan Osmaniye şehri  de aynı kökler üzerinde yükselen ulu bir çınar gibidir.

27 Mayıs 2013 Pazartesi

PALAOĞLU SÜLEYMAN’I VURDULAR HIRLAĞIN HANI YANINDA-Cezmi Yurtsever

-Palaoğlu Osmaniyede yaşayan Tacirli aşiretinin bey ailesine mensup idi.

-Fransızların Osmaniyeyi işgalinde Süleyman 20 yaşının içinde idi. V e emrinde 300 civarında çete kuvveti vardı.

-Palaoğlu Süleyman Osmaniye şehir merkezinde ve Ermeni Hırlakyan’ın otelinin önünde bir sabah vakti vuruldu, şehit düştü.

Genç olduğu kadar cesur idi. Hayatının baharında ve de yeni evlenmişti. Hayalleri vardı, o günlerde. Osmaniye’nin köklü Türkmen aşiretlerinden Tacirli’nin bey ailesine mensup idi. Ovalık yerde çiftlikleri,  şehir merkezinde de evleri bulunuyordu.” Dünyada sahip olunan mal ve mülk insanın kendisine emanettir” derler ya… İnsanın canı da öyle.Düşman işgali altında ne mal ne de mülk kalır sahip olunan. Hiç beklemedik bir anda kuş olup uçar…

ATATÜRK’ÜN CENAZESİ BAŞINDA “NAMAZ KAVGASI”- Cezmi Yurtsever

-Atatürk’ün 10 kasım’da ölmesinden sonra günler geçmesine rağmen, cenaze namazının kılınması olayı bir türlü yerine getirilmiyordu.

- Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Hanım’ın tartışması sonucu cenaze namazının kılınması gündeme alındı. Atatürk’ün cenaze namazının kılınmaması gerektiği görüşlerini kumandan Cemil Cahit Toydemir, Fahrettin Altay’ın kulağına fısıldamıştı.

- Atatürk’ün cenaze namazı “kaçak-göçek”bir şekilde kapalı kapılar ardında garip bir şekilde kıldırılmış oldu. Cenaze namazının kılındığını hiç kimsenin bilmemesi için fotoğraf ve film çekimine de yasak getirilmişti.

-Laik Cumhuriyetin inşasını görev bilen “ Kimliğini gizleyen derin güçler”Atatürk’ün cenaze namazının kılınmasından bile rahatsız idiler. Cenaze töreni boyunca “Eller duaya kalkmadı” Allahuekber sesleri de duyulmadı.

BAHÇE MÜFTÜSÜ İÇİN AĞLAYANLAR-Cezmi Yurtsever

-Bahçe Müftüsü 1909 yılı 17 Aralık tarihinde Erzin’de idam edildi.

-Bahçe Müftüsünün idamı olayı yüzyılı aşkın bir zamandır ağıtladın konusu

-  Bahçe Müftüsünün şehit sayılarak tarihi onurunun iadesi için çalışmalar başlatıldı.

-Bahçe’de Ahmet Refik Müftüoğlu, dedesinin tarihi haklarının iadesi için Başbakan -Erdoğan’dan yardım bekliyor

İnsanlar vardır, yaşadıkları olaylar ile hatırlanan,unutulmayan…Bir insanın arkasından yüz yılı aşkın bir süredir ağıt yakılıyor ve gözyaşı dökülüyorsa vardır bir hikmeti, bilinmesi gereken.

ATİNA “TANRILAR TEPESİNDE” YANKILANAN EZAN SESLERİ- Cezmi Yurtsever

-Fatih sultan Mehmet, Atinayı fethettiğinde tanrılar tepesi olarak bilinen AKR0POL üzerinde minareli cami yaptırdı.

-Akropol tepesinde yüzyıllardır ezan sesleri duyuldu.
 
İnsanlık tarihinde felsefe ve demokrasinin merkezi olarak da gösterilir eski Yunanlılar ve onların tarihi Atina kenti.  Atina şehri ismini “Genç ve güzel şehri koruyan tanrıça kadın ATİNA’dan  alır.  Gerçekten de Atina şehri deniz kıyısında ve yüksekçe bir tepe eteğinde kurulmuştur.

Milattan önce 480’li yıllarda yapımına başlanan Atina’nın yüksek tepesindeki tanrılar tapınağı veya tarihteki ismiyle PARTENON’un görünüşü muhteşemdi.  İnsanoğlu  inandığı ve kutsal saydığı düşünceyi insan şeklinde tanrı heykelleri yaparak tapma düşüncesini benimsemişti.  Zaman içinde Atina tanrılar tapınağı veya “PARTENON” gözleri kamaştıran mimari başarının ürünü olarak hatırlandı. Zaman içinde Hristiyanlığın yayılması üzerine Partenon kiliseye çevrildi.

BİR ERMENİNİN KALEMİNDEN KOZAN’DAKİ YAVER’İN KONAĞININ HİKAYESİ-TALİN SUCİYLAN’IN KALEMİNDEN ERMENİ YAVER AİLESİ-Cezmi Yurtsever

BİR ERMENİNİN KALEMİNDEN KOZAN’DAKİ YAVER’İN KONAĞININ HİKAYESİ
-Kozan’da tarihi ermeni manastırının ön kısmında bulunan ermeni Yaver ailesine ait konak son yıllarda restore edildi. Ve Turizme kazandırıldı.

-Ermeni Yaver ailesinin 1920 yılında Kozan’dan ayrılması ve Beyrut’a yerleşmesinin hikayesini Talin Suciyan yazdı. Ve yayınladı.

-Sayın Suciyanın kaleminden Yaver’in konağının yaşanmış hikayesi...
  
Ekim 2010’da Beyrut’taydım. Arkeolog ve aynı zamanda tarihçi olan bir arkadaşımı ziyaret etmiştim. Kendisi bir araştırma gezisi için gittiği Sis – Kozan’dan yeni dönmüştü. Büyük bir sevinçle bana çektiği fotoğrafları gösteriyordu. Çektiği fotoğraflar arasında Sis – Kozan’ın en güzel evlerinden biri olan Yaverin Konağı’nın fotoğrafları önemli bir yer tutuyordu. Arkadaşım bu evin bir Ermeni’ye ait olduğunu ve yıllarca kaderine terk edilmiş ve yarı yıkılmış bir halde olduğunu anlattı. Son dönemde ise, AK Parti’li belediyenin girişimiyle Konak restore edilmiş,  otel-restorana çevrilmiş ve Sis – Kozan’ın en gözde turistik mekânlarından biri haline gelmiş. İnternette, konağın resimlerinin, içinin ve odalarının dekorasyonunun görüldüğü bir websitesi bile var.

15 Mayıs 2013 Çarşamba

ADANA’DA İÇ SAVAŞIN YAŞANDIĞI GÜNLER-İÇ SAVAŞ ÇUKUROVA’NIN HER YERİNE YAYILDI-TAHTALI CAMİ İMAMI NURİ EFENDİ ÖLDÜRÜLDÜ-ADANA ŞEHİR MERKEZİ YANIYORDU VE BİNLERCE İNSAN CESEDİ SOKAKLARDA KOKMAYA BAŞLAMIŞTI-Cezmi Yurtsever


ADANA’DA İÇ SAVAŞIN YAŞANDIĞI GÜNLER


-1909 yılı 14 nisan tarihinde Adana’da Türkler ve Ermeniler arasında iç savaş yaşandı.

-Savaş kısa sürede Adana ilçelerine de yansıdı.

-Savaş devam ederken şehir merkezinde binlerce insan öldü.

-İngiltere’nin  Konsolos yardımcısı Wylie, savaşın çıkması ile birlikte Mersin’den Adana’ya geldi. Gördükleri dehşet verici idi.

ADANA VALİSİ CEMAL PAŞA’NIN TARİHİ YALANLARI- Cezmi Yurtsever


-Adana Savaşından sonra Cemal Paşa, Adana’ya geldi. Ve mahkemelere müdahale etti.
-Cemal Paşa, Ermeni ileri geleler ile görüştü. Olayların sorunlarını çözmeye çalıştı.

-Olaylar sonrasında hatıralarını yazdı. Bahçe Müftüsü’nü idam ettirdiğini başarı gibi açıkladı.

-Olayların asıl sorumlusu olan ermeni Papaz Muşeg’i yakalayamadığını söylüyordu. Ama gerçekte Muşeg, devletin bilgisi dahilinde Mısır’a idi.

PADİŞAH ABDÜLHAMİT’İN SEYHAN BARAJ PROJESİNİ HAZIRLATMASI-Cezmi Yurtsever


-Osmanlı Padişahı Abdülhamit, 1908 yılında Seyhan nehri üzerinde Baraj Projesi hazırlattı.

-Padişahın Baraj projesi Osmanlı Arşiv dosyaları arasında bulundu.

-Baraj projesinin bulunduğu yer, Menekşe köyü ile Karalar bucağı arasında idi. Günümüzdeki Seyhan Barajının yapıldığı yeri içine alıyordu.

-Padişahına karşı yapılan darbe sonrasında Baraj projesi iptal edildi.

-Aradın geçen yıllar sonra 1954 yılında Adana Barajının yapımı sonuçlandı.

Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’in son senesinde 1908 yılı içinde Aralık ayında Seyhan nehri üzerinde baraj yapılması projesinin hazırlandığı ortaya çıkıyor.  Osmanlı Arşivinde bulunan baraj projesi belgesinde harita üzerinde ve Adana şehrinin kuzeyinde barajın yapılacağı yer ile ilgili bilgilere yer veriliyor(1). Seyhan nehrinin bir kolu olan Çakıt suyu kıyısında bulunan Karslı-Gülbenoğlu-Karalar bucağından gelen yolun Seyhan nehri kıyısında kalan yerinde baraj yapılabileceği bilgilerine yer verilmiş. Baraj gövdesi, su üzerinden 7 metre yükseklikte görülüyor, kaya dolgu ve sed yapımı şeklinde tasarlanan baraj öncelikle sulama işlerinde kullanılmak istenmiş.

Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit zamanında hazırlanan Seyhan nehri baraj projesinin  Adana şehri ve Çukurova’ya çok yönlü fayda sağlayacağı düşünülebilir. Öncelikle Adana şehrinin sel baskınlarından önlenmesi , nehir sularının kanallar vasıtası ile ovaya gönderilerek tarım alanlarının sulanması ve bir ileri adım olarak da nehir üzerinde elektrik üretimin sağlanması düşünülmüştür.

Seyhan nehri üzerine baraj yapılması ile birlikte  Çukurova’nın sulanması ve tarım üretiminin de artması düşünülmüştür. Baraj’dan Yüreğir ovası ve Ceyhan nehrinin Adalı ve Bebeli köylerine kadar uzanacak sulama kanalları ile, Seyhan nehrinin batı kısmındaki ovalık bölgenin de sulanması için kanal açılması harita üzerinde gösterilmiştir.  Aynı harita üzerinde Yüreğir ovasında bulunan bataklıkların da drenaj kanalar açılması düşünülmüştür. Drenaj kanalları “cedvel” olarak isimlendirilmiştir.  Padişah Abdülhamit zamanında hazırlanan Seyhan nehri üzerine baraj yapılması ve  bataklıkların kurutulması projeleri sonuç verse ve de Osmanlı savaşlara girmese idi, Çukurovadaki tarımsal gelişmeler elde edilen ürün miktarı dünyanın gündemine gelebilirdi.

Osmanlı Padişahı Abdülhamit’n hazırlattığı Adana baraj projesi, yaşanan siyasi kriziler, savaşlar nedeni ile uygulanamadı. Ancak 1950’li yılların başlarında  Seyhan Baraj yapımı inşaatı 1956 yılında sonuçlandırıldı. Çukurova’da tarım üretimi  hızla arttı.

ÇUKUROVA’DA BARAJ YAPIMLARI SULAMANIN GELİŞMESİ SONRASINDA

Almanların teknik yardımı ile sonuçlanan eski Baraj’ın 1940’lı yılların sonlarında yapımının bittiğinde yaklaşık 1.2 milyon dönüm arazinin sulanması hedef alınmıştı.  Baraja bağlantılı sulama kanallarının Yüreğir ve Seyhan ovalarını sulaması ile pamuk üretiminde büyük artışlar yaşandı.

İzleyen 1960 ve 70’li yıllarda Adana pamuğu, yıllık 300 bin tona yaklaşan üretimi ile Türkiye ekonomisinde tekstile dayalı sanayi gelişmesine öncülük etti.

Kaynak
1.Osmanlı Arşivi, T-NFİ, 1360-63

MİMAR SİNAN'IN KAFATASINI ÖLÇMEK İSTEYENLER…- Cezmi Yurtsever


-Ünlü Osmanlı mimarı Sinan’ın Türk asıllı olup olmadığı tartışmaları 1930’lu yıllarda gündeme geldi.

-Afet İnan ve arkadaşlardı Mimar Sinan’ın Türk olduğunun bilinmesi için mezarındaki kafatasını ölçmeye karar verdiler.

-Bir Heyet huzurunda Sinan’ın mezarı açıldı. Kafatası yerinden alındı. Ölçüldü. Atatürk’e sonuçlar açıklandı.

-Atatürk, ölçüm sonuçlarına hayret etti.  Ve Sinan’a olan hayranlığını “Heykelini yapınız” sözleri ile açıkladı.

-Mimar Sinan’ın heykeli Ankara’da Dil Tarih’in bahçesine yerleştirildi.