Borca Dayalı Para Sistemi (BDPS) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Borca Dayalı Para Sistemi (BDPS) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Para/normal activity…Firdevs Çağlayan

“Normalleştirilmiş parasal aktivite” olarak çeviriyorum dilimize, aslına riayet etmeden. Gerçeğini bilmediğimden değil “düzenin gerçek algısı” na tersten bakmaktan hoşlanıyorum, hepsi bu…

Tertip üzerine tertip, oyun üzerine oyun, yalan üzerine yalan kurguluyorlar. Gerçekliğimizi yitireli ne kadar oldu ? onların aklına tapmaya başlayalı, kendi biriktirdiklerimizi aşağılayalı… Sahi ne kadar zaman geçti bu zihinsel devrim üzerinden, zihnimizi prangalı köle yapalı bu  “ruhu cahiller” e…?

21 Mayıs 2013 Salı

Yıkılıyor-Firdevs çağlayan














Yıkılıyor!

Kendi dişleri tarafından öğütülen sömürü düzeni, yine kendisini kendi imha edecektir.
Dünyada bir avuç elitin kurduğu, yönettiği ve sömürdüğü kölelik düzeni hakimdir. Tarihçesine girmeyeceğim. Özü şu ki ülkelerin hiç biri bağımsız değil, hem de uzun zamandır. Sadece özgür oldukları, bağımsız oldukları ön kabulüyle davranılıyor. Bizim ülkemizde de durum aynı.

Neden mi?

Borca Dayalı Para Sistemi ve Kısmi Rezerv Sistemi n de bu doğal sonuçtur.
Mantık basit; Paranın sahibi kimse devlet odur…!
Peki Paranın sahibi kim ?

Şunu diyeniniz çoktur “ben değilim” çünkü ülkemizde borçsuz birilerini bulmak çok zor/ ya da imkânsız.
Peki ülkece Kime borçluyuz?

22 Mart 2013 Cuma

BDPS ve Petrodolar Savaşları-Prof. Dr. B. Gültekin Çetiner


BDPS ve Petrodolar Savaşları
Ülkeleri içinden çıkamayacakları borç batağına sürükleyen küresel krizlerin ana nedeni durumundakiBorca Dayalı Para Sistemi (BDPS)’nin küreselleşmeye başladığı 1970’li yıllar ve bu para sisteminin yerleştirilmesiyle ilgili mücadeleler ilgili araştırmacılarca titiz şekilde araştırılmalı.

Bir ülkedeki kanunların ne olduğundan bağımsız olarak parayı basma ve kontrol etme yetkisinin o ülkeyi kontrol altına almak için yeterli olduğunu çok iyi bilen uluslararası bankacılar ABD devlet bankasını kontrol altına almak için ABD başkanlarıyla yaptıkları mücadeleyi 1913 yılında kazandılar.
Andrew Jackson’un “I killed the bank” sözünün ardından yaklaşık 100 yıl sonra ABD’de 1913 yılında senatörlerin çoğu Noel tatilindeyken Woodrow Wilson tarafından çıkarılan Merkez Bankacılığı kanunu ile ismi Federal (devlete ait) ama tamamen özel bankalardan oluşan ABD Merkez Bankası kurulmuş oldu.

28 Ocak 2013 Pazartesi

BDPS ve Parazitler-Sülükler de BDPS'den Rahatsız-Melih Oktay

BDPS ve Parazitler

Parazitlerin diğer avcılardan farkı kendilerini gizlemeleri.
Böylelikle kanı emilenler, parazitleri uzun süre fark etmezler.
Bankerler de toplumun kanını emdiklerini, BDPS’nin mekaniği, giydikleri fiyakalı kıyafetleri ve kullandıkları ağdalı terimlerle gizlerler.
BDPS’de bankaların para bastığı şöyle gizlenir:
100 liralık mevduat yatırıldığında banka bunun yüzde 10’u yani 10 lirasını merkez bankasına yatırır, geri kalanı ise müşterinin hesabında bırakır.
90 liralık kredi verildiğinde çoğu kişi bunun müşterinin hesabındaki 90 lira olduğunu zanneder.

20 Ocak 2013 Pazar

BDPS'nin Oluşturduğu Muhafazakarlık-Neden BDPS/KRS çözülmelidir?..-Sedat LALOĞLU


Başlığa bakıp hemen BDPS'nin ne olduğunu merak edebilirsiniz. Bu konuyla alakalı ülkemizde ve dünyada henüz büyük çoğunluğun bir şey bilmediğini varsayarak şimdilik bir şeyler yazmayacağım. Hatta başlık itibariyle biraz daha tersten gelerek, Muhafazakârlık tanımlamasıyla içinde bulunduğumuz şartlara dikkat çekip, bu yazımızda kısmen ama daha sonraki yazılarımızda devam etmek şartıyla BDPS (Borca Dayalı Para Sistemi)'nin ne olduğunu anlatmaya çalışacağım.
Muhafazakârlık, insanların çok büyük değişimler geçirdiği süreçlerde, mevcut kuralları, yapıları ve düzenleri korumak, orijinal durumlarının bozulmasını engellemek için ortaya koydukları çabalar anlamındadır. Siyasi literatüre girişi XIX. Yüzyılın ikinci yarısına rastlar. Hatta Yeni Muhafazakârlık adı altında da tanımlanan bu ideoloji, ABD çıkışlı olup ve maalesef “Amerikan Değerlerini” muhafaza etmeyi de amaçlamaktadır. ABD'nin de nasıl bir güç tarafından kontrol edildiği ve yönetildiği düşünüldüğünde yazının başlığı ve anlatmak istediğimiz meseleyle alakalı zihinlerde bir şeylerin oluştuğunu hissedebiliyorum.
Muhafazakârlık ABD de 1970'lerle ivme kazanmıştır.2. Dünya Savaşından sonra kapitalizmin içine düştüğü olumsuz hali atlatmak ve savaşın yaralarını sarmak adına uygulamaya konulan ekonomi politikaları, enerji krizleri ve refah devlet anlayışı gibi konularda istenilen başarıyı sağlayamadığı için muhafazakârlık anlayışı yeniden tanımlanmaya başlanmıştır.
Sonrasında komünizm karşıtlığı içerisinde aile değerleri, dindarlık ve milliyetçilik üzerinden içi boşaltılmış bir ideoloji üretilmeye başlanmıştır. Ülkelerin yapısına ve hatta bölgelerin durumuna göre bu kavramlardan baskın olan herhangi biri daha da yozlaştırılarak, başlangıçta komünizm karşıtlığı üzerine geliştirilen bu ideoloji sonradan tüm dünya ülkelerinde uygulanmaya çalışılmıştır.
En acı olanı da bu düşüncenin hâkim olduğu bizim gibi %98 i Müslüman olan ülkelerde oluşturulan ”öteki”, komünist kimliği üzerinden algılanmış ve ön yargılarla beslenerek yok edilmesi gereken düşman statüsüne yükseltilmiştir. Bu şekilde yeni inşa edilen ideoloji bilinçli olarak gözden kaçırılmıştır.
Sonuç olarak ne yapılmak istenmiştir? ABD'nin önderliğinde dünya ya yön veren Yeni Dünya Düzeni aktörlerinin dünyayı tek merkezden ve kendi ideolojilerine göre yönetme düşünceleri. Bunun için bütün insanlığı bu ideolojinin ekonomik kurulları ve programlarıyla tek elden borçlandırıp kendilerine bağımlı hale getirmek.
Türkiye gibi Müslüman ülkelerde bu nasıl olacaktı?.. İnsanların sürekli borçlanması nasıl sağlanacaktı?.. Bunun için hayatı algılama biçimlerinin değişmesi gerekiyordu.
Piyasalarda varmış gibi gösterilen olmayan paranın çok kolay bir şekilde tüketilmesi sağlanmalıydı. Harekete geçilerek öncelikle İnsanların Yaşam kalitesinin artması, ancak daha fazla mala ve servete sahip olmakla gerçekleşebilir, düşüncesi bellek altına yerleştirildi.
Hatta bir yerden sonra daha fazla mala sahip olma sevdası oluştu. Bütün toplumu hırs, ihtiras ve acımasız bir enaniyet duygusu kaplamaya başladı. Daha da ileri gidilerek İslami kesimde faiz ve kredi ile ticaret yapmak artık sorun olmaktan çıktı. Sistemi kurgulayanlar istediklerinde başarılı olmuşlar, ezik Müslümanların zaafları üzerine bankalar ve kredi kuruluşları hesaplar ve programlar geliştirerek önce insanları akabinde bütün ülkeleri hızla borçlandırarak dönüştürmüşlerdir.
İşte bütün dünyada uygulanan bu sistemle insanlar sadece tüketime teşvik edilerek Borca Dayalı Para Sistemi'yle olmayan, varmış gibi gösterilen parayla, Ali'nin şapkası Veli'ye, Veli'nin ki Deli'ye verilerek, Deli'nin (elindekilerin kendisinin zannettirilip) potansiyeli(!) de göz önünde bulundurularak yeni kaynaklar sağlanıp, insanlık ve daha büyük ölçekte bütün dünya çok borçlandırılıyordu.
Kimliksiz, yenilmişlik psikolojisi içerisinde, ne olduğu belli olmayan bir Müslüman tipi.  İki arada bir derede kalan, doğru tarafta kalmaya cesareti olmayan bir tip..
Kendi menfaatlerini İslam'ın istediklerinin üzerinde tutan bir tip. İslam la çakıştığında nefsine hoş gelen şeyleri tercih eden bir tip.
İşte BDPS ile dönüştürülen yeni bir toplum. Bunun adı bizim gibi Müslüman ülkelerde “Yeni Muhafazakârlık”
Yazımızın giriş paragrafında da belirtiğimiz gibi, BDPS'nin ne olduğunu bu yazımızda söylemekten önce, BDPS ideolojisiyle oluşturulan Muhafazakâr toplumu önce tanımak gerekir.
Nedir böyle bir toplumum kabulleri, ilkeleri, bakış açıları, düşünceleri? Birkaçını daha paylaşalım..
-Çoğunluk yanlısıdır. Çoğunluk hak sebebidir, Güçlü olan haklıdır… derler… Hâlbuki tam tersi Haklılık güç sebebidir.
-Böyle bir toplumun taraftarları, toplumların zamanla geçirdikleri evrim sonucu bir tür "bilgelik" biriktirdiğini, bu bilgeliğin toplum düzeninde, kültüründe kendisini açığa vurduğunu, özenle korunması gerektiğini savunurlar. Örneğin kardeşim görüyorsun ki, senin düşüncelerin artık miadını doldurmuş, o savunduğun şeylerin gerçekleşmesi asla mümkün değildir, derler… Kuvvet Kudret Sahibi Allah tır, unutularak.
-Paran varsa ve bir şekilde kazanıyorsan en başarılı insan sensin.
-Lüks bir evin olması ve pahalı bir arabaya binmek her Müslüman kadın ve erkeğin hakkıdır, Allah nimetlerini kulunun üzerinde görünce çok hoşuna gider, diyerek sefalet, açlık, vahşet ve zulm altındaki Müslümanların olduğu hiç akıllara getirilmez.
-Önemli olan Hacca ya da Umreye gitmektir, kredi alarak da gitsen ya da başkasının hakkını, hukukunu gözetmesen de hiç öneli değildir, şeklinde bir ibadet tarzı oluştu.
-Bana değmeyen yılan bin yaşasın, bu toplumun ana düşüncesi oldu.
-Tamam, kredi aldım ama fetvası var, enflasyonun altında olunca haram değilmiş.
-Başörtüsü konusunda yanlış düşünüyorsun, teferruattır, önemli olan diploma sahibi olmak insanlara hizmet etmek.
-Ya kardeşim sende abartıyorsun, bu zamanda kredi almadan iş mi olurmuş, sistem böyle.. Yapacak bir şey yok, zaten herkes alıyor.
-Bak eğer sende Kredi düşünürsen finans kurumları var, Belki duymuşsundur, Karaman Hoca Efendi de fetvayı verdi, O bankaların da fetva danışmanı, dedi ki bu faiz değil kar payı…
-Türkiye'nin IMF, politikalarıyla yönetildiğine itiraz ediyorsun, ne yani hükümet ve sizinle geçmişte beraber olmuş bu arkadaşlar sizin kadar bilmiyorlar mı?.. (Maalesef bilmiyorlar, bilseler BDPS ve KRS'nin, IMF, Dünya Bankası, ABD, AB dâhil bütün dünyayı nasıl kontrol ettiğini anlarlardı.)
Sonuç olarak, bu konuyla alakalı sözlerimizi şimdilik toparlayalım, BDPS ve KRS yi bilmeyen toplumda Muhafazakârlık diye yeni bir yaşam tarzı oluşur. Bu toplumun en güzel parçası “Aynı sudan içmişiz biz,  aynı yoldan geçmişiz biz” dizelerindeki şarkı olur.
Böyle bir toplumun yani BDPS ve KRS tarafından nasıl yönetildiğini anlamayan yöneticisi ise, “Beraber yürüdük biz bu yollarda, Beraber ıslandık yağan yağmurda, Şimdi Dinlediğim tüm şarkılarda, bana her şey seni hatırlatıyor” şarkısını söyler…
Selam ve Dua ile…


Neden BDPS/KRS çözülmelidir?..

Çünkü Yeniden şahlanış BDPS/KRS nin çözümüyle olur. Ülkemizde ve dünyada işletilen bu sistem yok edilmeden, ortadan kaldırılmadan ve bu sisteme alternatif geliştirilmeden “Yeniden Gelebilmek” mümkün değildir.
 
Bu sistem varoldukça Allah ın yardımı gelmez. Nekadar donanımlı, bilgili veyahut iyi niyetli biri olursan ol bu sistemi çözemezsen başarılı olma şansın mümkün değildir. Çünkü bu sistem en doğru, en dürüst, en karizmatik, en İslamcı kim varsa hepsini öğütmüştür, içine almıştır.Çoğu siyasetçinin, akademisyenin, insanın, arkadaşımızın, dostumuzun hali perişan oldu ve inşallah yanılırız çoğunun durumuda Lut kavminin alimlerine benzedi.
 
Birşeyi eleştirmekle çözüm üretmek ayrı ayrı şeylerdir. Bunun karıştırılmaması gerekir…
 
Toplumu iyi, güzel, doğru, faydalı ve adil olana çağıran tüm devrimciler, önce kötü, çirkin, yanlış, faydalı olmayan ve zulüm olanı ortaya koyan, onları deşifre eden duruşlar sergilemişlerdir.Daha sonra bunların müsbet manada dönüşmesi için çözümler ve alternatifleri söylemişlerdir.
 
Bu yüzden içinde bulunduğumuz sistemin ya da yapının önce çok kapsamlı bir şekilde tarif edilmesi gerekir. Başlangıçta ortaya konan tarif eğer kapsamlı ve  güzel yapılırsa  çözümün de bu nisbette daha sağlam ve kolay bir şekilde gelmesi sağlanacaktır.
 
Biz bu yazımızda genel hatlarıyla BDPS/KRS nin nasıl bir yapı olduğunu tarif etmeye çalışacağız. İnşaallah diğer yazılarımızda daha spesifik ve teknik tarifler, akabinde daha sonraki yazılarımızla da çözüm le alakalı şeyleri paylaşacağız.
 
BDPS/KRS nin en genel tanımı ve tarifi “Allah a ve Peygamberi ne savaş açmaktır.” Bu tarifimizi okuyan çoğu insan bu nedemek şimdi? diyecektir. Hatta duyar gibiyim çoğu kimse, Kim böyle bir şeye cesaret edebilirki de diyebilir.
 
Zaten mesele esas itibariyle  burada başlıyor. “Ah Ah nasıl bir sistemde yaşıyoruz ve nasıl bir çarkın parçası olmuşuzda farkında değiliz”, diyebilecek noktaya gelirsek bu meseleyi anlayabiliriz kanaatindeyim.
 
BDPS/KRS yukarıdaki tanımından da anlaşılacağı gibi FAİZ sisteminin yaşadığımız zaman dilimi içerisinde Dünyada ve Ülkemizde uygulanan şeklinin adıdır.
 
Bu sistemin  haram olduğunu bilmeyen Müslüman yoktur.Hatta şu ayetleri okumayan müslümanda kalmamıştır. "Ey inananlar! Allah'tan sakının, inanmışsanız faizden arta kalan hesaptan vazgeçin. Böyle yapmazsanız, bunun Allah'a ve Rasulüne karşı açılmış bir savaş olduğunu bilin." (Bakara: 278-279) "Faiz yiyenler, ancak kendilerine şeytan çarpmış kimse gibi (kabirlerinden) kalkarlar. Bu onların: "Alışveriş de faiz gibidir" demelerindendir. Halbuki Allah alış verişi helal, faizi haram kılmıştır. Kim Rabbinden kendine bir öğüt gelip de (faizden) vazgeçerse, geçmişi Allah'a aittir. Kim de tekrar ona dönerse onlar ateşin ehlidir. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar." (Bakara: 275)
 
Bu ayetlere rağmen içinde bulunduğumuz bu sistemin bir parçası olmuşsak ya da bir şekilde bu sistemi işletiyorsak acaba nasıl bir sona doğru gidiyoruz? Sorusunu hiç düşündük mü?...Bugün ülkemizde faizin kredi kartları, finans kurumları, katılım bankalarıyla girmediği ev, işyeri kalmamıştır. %98 i Müslüman olan bir ülkede maalesef 75 milyon nüfusun çok büyük bir kısmı faizle iç içe bir yaşam tarzını benimsemiştir. Bu nedemektir?, yukarıda ki ayetten de anlaşılacağı üzere Allah a ve Peygamberi ne savaş açmaktır.
 
Dolayısıyla ülkemiz açlık, işsizlik, terör ve hastalıklarla karşı karşıya kalmıştır. Bu faiz belasından dolayı aile ve iş hayatımızda huzur kalmadığı gibi devlet olarak faizle borçlarımız artarken, etrafımızda başta Müslüman ülkeler olmak üzere her tarafımızla sorunlu bir ülke haline gelmiş durumdayız.
 
Bakın Hadislerde bu mikrop nasıl anlatılıyor.
 
“Helâk eden yedi şeyden birisi fâiz almaktır ” (Buhârî)
 
“Fâiz alana da verene de la'net olsun!” (Müslim)
 
“Vücûduna dövme yapana, yaptırana, fâiz alıp verene lâ'net olsun ” (Buhârî)
 
“Allahü Teâlâ, dört kimseyi Cennete koymaz: Bunlar, devamlı içki içen, fâiz alan, yetim malı yiyen ve ana-babasına âsî olandır ” (Hâkim) 

“Zinâ ve fâiz yaygınlaşan toplum, Allahın azâbını hak etmiş olur ” (E Ya'lâ)
 
“Kıyâmet yaklaştıkça, fâiz, zinâ, ve içki çoğalır ” (Taberânî)

Yine hadis-i şeriftePeygamber Efendimiz (S.A.V) in “ faizi alana, verene, faiz senedi yazana ve iki tarafın şahitlerine lanet ettiği” de bildirilirken BDPS/KRS ile işletilen Devlet ve Aile yönetimimiz nasıl iflah olabilirki?
BDPS/KRS nin hakimiyeti o kadar etkili olmuştur ki adeta Peygamberimiz (s.a.v.) in şu hadisi tecelli etmiştir. Buyuruyor ki: “ Öyle bir gün gelecek ki, hic kimse müstesna olmamak üzere herkes faiz yiyecektir, hic faiz yemeyene bile tozu bulasacaktır.”
Yine halimizi yansıtan şu hadis inanın aklı selim bir müslümanı dehşete düşürür. Peygamber'imiz (S.A.V.) buyuruyor ki:“Nefsimi kudret elinde tutan Allah (C.C) adina yemin ederek söylüyorum ki, ümmetimden bazi kimseler aksam şen-şakrak ve eğlenceden sonra yatacak, fakat sabaha maymun ve domuz kılığına girmis olarak çıkacaklardır. Sebebi, haramları helâl saymaları, çalgıcı kadın edinmeleri, içki içmeleri, faiz yemeleri ve ipekli giymeleridir.”
BDPS/KRS nin ne olduğunu bilmem ki anlatabiliyormuyum?... Hadislerle devam etmek istiyorum Peygamber'imiz (S.A.V.) buyuruyor ki: “ Faiz yetmis üç cesittir, en hafifi insânın anası ile zina etmesi gibidir.” Yine buyuruyor ki: ” Fâiz yolu île kazanılan bir dirhem, insanın İslâm'ı kabul ettikten sonra otuz üç kere zina etmesinden daha ağır bir günahtır.”
 
BDPS/KRS nin hakim olduğu yerlerde toplumun iflah olması Allah ın taktirine kalmıştır, Allah merhamet eylesin. Peygamber Efendimiz (S.A.V) in buyurduğu şu hadis ne demek istediğimizi anlatmaya yeter zannedersem.”Bîr yerde zina ve faizcilik yaygin hale gelirse oranın halkı Allah (C.C)'in azabını hakketmis olur.” 
 
Son olarak bir hadis daha paylaşarak ne demek istediğimizi noktalamış olayım. Peygamberimiz (S.A.V.) buyuruyor ki: "Mi'râc'a çıkarıldığım geçe yedinci kat göge varınca yukarıya baktığım zaman yıldırımlar, simsekler ve fırtınalar gördüm,  orada karınları bir ev kadar ve içlerinde dısardan seçilebilen yılanlar bulunan bir gurupla karsılastım. Cebrail (A.S)'e «Bunlar kimdir?» diye sordum, bana: «Bunlar faiz yiyicilerdir» diye çevap verdi."
 
En genel tanımıyla BDPS/KRS nin ne olduğunu anlatmaya çalıştık. Bir toplumun helak olup-olmamasında en başta düşünülmesi gereken bir konudur. Zira toplumların iflah bulması ancak bu meselenin çözümüyle gerçekleşir. Çünkü yukarıdaki tariflerle de anlatmaya çalıştık bütün bir gidişatın ve sonucun tayini buradan başlar.
 
Yakın tarihte çok az bir sayıyla 11 ay gibi çok kısa bir sürede muhteşem işler başarmış Erbakan hükümetinin de neden başarılı olduğunun sebeplerinin başında bu sistemle mücadele etmek olduğu araştırıldığında net bir şekilde görülecektir. Kaldı ki o süre içerisinde BDPS nin sadece B siyle alakalı ancak çözüm üretilebilmişti.(Zaman ve olağanüstü şartlardan dolayı) Buna rağmen toplumun bütün kesimlerindeki rahatlama ve huzur yıllar geçmesine rağmen hala daha konuşuluyor.
 
Şunu da belirtmekte fayda varki, BDPS/KRS yi bilmek için geçen 15 yıl içersinde değişen Türkiye ve Dünya şartlarını yeniden göz önünde bulundurarak çözümü revize etmemiz gerekir. Biraz daha açmak gerekirse, Havuz Projesi olarak bildiğimiz proje bile BDPS/KRS nin şimdilerde almış olduğu yol açısından çözüm yöntemi olarak düşünülmeyebilir. İnşaallah önümüzdeki günlerde BDPS/KRS nin çözümü ile ilgili diğer yazılarımızda bu konuyu işlemeye çalışırız.
 
Selam ve Dua ile…
Sedat LALOĞLU

30 Aralık 2012 Pazar

BDPS/KRS Dünyayı Nasıl Yönetiyor? - Sedat Laloğlu

BDPS/KRS Dünyayı Nasıl Yönetiyor? -1


Bu yazı dizimizle beraber BDPS/KRS'nin dünyayı ve tüm insanlığı nasıl yönettiğini, dünya insanlığının ekonomik, siyasi istikametini nasıl belirlediğini ve yakın tarihte meydana gelmiş olayların gerçek nedenlerini ve geliş biçimlerini yazarak, BDPS/KRS'nin yakın zamanda nasıl ve kim tarafından keşfedildiğini ve çözümün nasıl gerçekleşebileceğini paylaşarak bu yazı dizisini bitirmeye çalışacağız.

Herşey asıl mesleği kuyumculuk olan Yahudi Amschel Moses Bauer'in 1743’te Almanya nın Frankfurt kentinde bir sikke dükkanı açmasıyla başladı. Dükkanın kapısının üstüne altı köşeli, bildiğimiz İsrail bayrağındaki Davut yıldızının olduğu kırmızı bir tabela astı. Çevredeki herkez dükkanı“Kırmızı Tabela” lı şirket olarak tarif ediyordu. “Kırmızı Tabela” Almanca'da “Rothschild” olarak yazılıyordu.
Amschel'in Mayer adında çok zeki ve entelektüel birikimi yüksek olan bir oğlu vardı. Zamanının çok büyük bir kısmında oğluna borç verme işi ve finans işinin temel dinamiklerini öğretiyordu. Babasının 1755 yılında ölmesiyle Mayer Hannover de Oppenheimer'lerin sahibi olduğu bir bankada tezgahtar olarak çalışmaya başladı. Üstün yetenekleri ve kabiliyetinden dolayı kendisine küçük bir ortaklık verildi.
Kısa süre sonra Frankfurt'a geri dönen Mayer babasının 1743'de kurduğu işi satın aldı ve kırmızı tabela hala kapının üzerinde asılı idi.
Mayer Amschel Bauer olan ismini tekrar Rothschild olarak değiştirdi.
Tezgahtar olarak çalıştığı bankadaki en büyük deneyimi hükumetlere ve krallara borç vermenin en kısa sürede en kazançlı ticaret olduğunu öğrenmek olmuştu.
Mayer Rothschild'in 5 oğlu vardı. Amschel, Salomon, Nathan, Karl ve Jakob. Mayer ömrünün geri kalanını “Havadan Para Yaratma” ve “Parayı Manüpüle Etme” (BDPS/KRS) nin gizli tekniklerini oğullarına öğretmekle geçirdi. Kısa süre sonra Amschel Farnkfurt'a, Salomon Viyana'ya, Nathan Londra'ya, Karl Napoli'ye ve Jakob ise Paris'e gitti.
Özellikle Nathan bankacılık işine diğer kardeşlerinden daha çok yakınlık gösterdi. Rothschild sülalesiyle Londra'daki Bank of England arasında kısa sürede bağlar kurmaya başladı.
Mayer Rothschild Avrupa'daki kral ve hükümdarların ekonomilerini etkilemek ve kontrol edebilecek gücü ele geçirmek için, bu gücün kilisenin elinden almak gerekir, kanaati uyandı ve hemen harekete geçti. Bunu gerçekleştirmek için gizli bir Satanist Tarikat oluşturmak için Katolik rahip olan Adam Weishaupt'un yardımını sağladı.
Adam Weishaupt aslen Yahudi olup Cizvitlerce eğitildiğinden Katolik olmuştu. Dolayısıyla Cizvitlerden nefret ediyordu. Hatta bu nefreti sonunda kendisini ateist yapmıştı. 1775 yılında Rothschild'ler tarafından çağrıldığında derhal kiliseyi terk etti ve Mayer'in emri üzerineİlluminati'yi örgütlemeye başladı.
1 Mayıs 1776 tarihinde (ki bu tarih günümüze kadar ve maalesef ülkemizde bile komünistlerce işçi bayramı olarak kutlanmaktadır) gizli İlluminati Tarikatı'nı 5 üyeyle kurdu. (Ayrıca 1776 tarihi Roma rakamlarıyla doların üzerindeki piramitin altında yazılıdır)
Weishaupt 1777'de kurduğu bu tarikatı için hem yeni bilgiler hemde yeni üyeler kazanabilmek amacıyla Mason örgütüne girdi.
1782 yılında bu tarikatın üye sayısı 300 kişiydi. Hatta üyeler arasında Goethe ve Mozart gibi ünlü isimlerin de olduğu söyleniyordu.
1784 yılında Weishaupt Fransız Devrimi hakkında emirlerini yayınladı. 1 yıl sonra Bavyera hükumeti İlluminati örgütünün yasadışı olduğu ilan etti ve kapattı.
Bunun üzerine İlluminati'ler Mason Locaları olmak üzere benzer tarikatlara dağıldılar.
1789-1793 meşhur Fransız Devrimi İlluminati'nin planları doğrultusunda gerçekleştirildi. Bu devrime neden ihtiyaç vardı. Çünkü hem yeni bir anayasa getiriliyordu, hem Roma Katolik Kilise'sinin vergi toplama hakkını elinden alınıyordu, hemde vergiden muafiyetini kaldırıyordu.
Bavyera hükümetinin yasaklamasıyla bu komplocular önce İsviçre'ye, oradan da Londra'ya ve nihayet ABD'ye taşındılar.
Mayer Amschel Rothschild 1790'da ünlü sözünü haykırıyordu: “Bir ulusun parasını ben basayım ve kontrol edeyim, yasalarını kimin yazdığına aldırmam.”
1 yıl sonra George Washington kabinesindeki ajanları Alexander Hamilton aracılığıyla ABD'nin ulusal parasını ele geçiriyor, 20 yıllık izinle First Bank Of the United States adlı bir merkez bankası kuruluyordu.
Mayer Rothschild Avrupa nın 4 bir köşesinde bankacılık imparatorluğu ile kök salıyordu. Avusturya İmparatorluğunun baronları ünvanını kazanan oğulları çok geçmeden Bank Of England'ın kontrolünüde ele geçirdiler.
1811 yılında Rothschild'lerin First Bank of America'sının izni bitti ve ABD kongresi yenilemeyi reddetti. Bu durumdan oldukça rahatsız olan Nathan Mayer Rothschild  “Ya yenileme başvurusu kabul edilir ya da ABD kendisini en yıkıcı savaşın içinde bulur” tehdidini yaptı. Baktı ki tehditi kale alınmıyor bu sefer “Şu saygısız Amerikalılara bir ders verin. Bunları sömürge statüsüne geri getirin.” dedi.
Harekete geçtiler. Mayer Rothschild'in parasıyla desteklenen İngilizler, ABD'ye savaş açtılar. Amaç savaşta borçlandırıp First Bank of the United States'in iznini uzattırmaktı. Bu hedef tutmayınca bu sefer İlluminati ajanları devreye girerek ABD içinde iç karışıklık başlattılar.
1820 yılına gelindiğinde Bank Of England üzerindeki sıkı bir kontrolü bulunan Nathan Rothschild şöyle diyordu; “İngiltere tahtında hangi kuklanın oturtulduğu beni ilgilendirmez. İngiltere nin para tedarikini kontrol eden kimse İngiltere'yi kontrol eder. Ben de İngiltere'nin para tedarikini kontrol ediyorum.” diyordu.
Rothschild ailesi modern çağlardaki tüm savaşlarda her iki tarafı da destekliyordu. Savaşlarda her iki tarafıda finanse etmek için Avrupa'nın her tarafına yaydıkları bankalarını, gizli rotalardan ve hızlı kuryelerden oluşan posta ağıyla idare ediyorlardı.
Rothschild'in kuryelerinden birisi de Rothworth'tu. Waterloo Savaşının sonunda İngilizler kazanınca Rothworth İngiltere'ye doğru yola çıkıyor ve herkesten önce Nathan Mayer Rothschild'e ulaşıyordu. Nathan İngiliz hisse senetlerini satma emri veriyordu. Diğer borsacılar İngilizlerin savaşı kaybettiklerini düşünüyor ve hızla ellerindeki hisseleri satıyorlardı. Hisseler tepe taklak değer kaybediyor ve sonunda Mayer hepsini toplama emri veriyordu.
İngilizlerin savaşı gerçekte kazandığı haberi geldiğinde hisseler önceki düzeyine çıkıyordu ve Mayer Rothschild bu işten 1 e 20 kazanç elde ediyordu. Bununla Rothschild'ler İngiliz ekonomisini tamamen kontrol altına alıyorlardı.
İngiltere artık dünyanın finans merkezi olmuş ve Rothschild'lerin kontrolünde yeni bir Bank of England oluşturuluyordu.
Bu adım Dünya İmparatorluğu'na giden en önemli adımdı. Tüm insanlık yavaş yavaş kontrol altına alınmaya başlanıyordu.
Devam etmek ümidiyle…
Selam ve Dua İle…

BDPS/KRS Dünyayı Nasıl Yönetiyor? -2

Rothschildler 1814’de Viyana Kongresine katıldılar. Amaçları bir dünya hükümetinin kurulmasını sağlamaktı. Çünkü Avrupa hükümetlerinin çoğu Rothschild’lere borçluydular. Sadece Rus Çar’ı I.Aleksander bu plana itiraz ediyordu. Kongrede de bu yönde etkili olmuştu.
Nathan Mayer Rothschild bu tavra çok sinirlenmişti. Hatta kongrenin hemen akabinde Çar Aleksander’in bütün sülalesinin yok edilmesi ile ilgili yemin etmişti. Bu öyle bir kinle edilmiş yemindi ki 102 yıl sonra Rothschild’lerin finanse ettiği Bolşevikler bunu yerine getirmişti.
1816 yılında ABD kongresi çıkardığı yasayla para tedariğini Rothschild’lerin kontrolündeki Second Bank of America’ya 20 yıllığına bırakıyordu. Bu İngiltere ile savaşın ve binlerce ABD ve İngiliz askerlerinin ölümüyle sonuçlanan savaşın bitişi demekti.
Fransızlar Waterloo’daki feci savaşın ardından yeniden ayağa kalkmak için borç aldılar.1818’de Rothschild’ler Fransa’nın da para tedariğini ele geçirdiler.
1832'de ABD Başkanı Andrew Jackson ikinci kez seçilmek için “Jackson and No Bank” sloganıyla kampanya başlattı. Amacı Rothschild’lerin kontrolünden ABD’yi kurtarmaktı.
Şöyle haykırıyordu; “Siz bir yığın hırsız, engerek yılanısınız. Ve ben sizi Tanrı’ya yemin ederim ki, bozguna uğratacağım.”
30 Ocak 1835’de Başkan Jackson suikaste uğradı. Suikastçi’nin iki silahıda ateş almadı ve bu şekilde kurtuldu.
Jackson mücadelesini yıllarca devam ettirdi. Rothschild’lere fırsat vermedi.
Bunun üzerine Rothschild’ler ABD’deki üçüncü bankaları olan Federal Reserve'yi kurdular.
1835’te İspanya’daki Almedan civa madenlerini kullanma haklarını elde etmişlerdi. 1840’ta Bank of England’ın altın ve gümüş brokerleri olurlar. (Şimdilerde kampanyalarla toplanan altınların gittiği adres!..)
Avrupa’da bu olaylar gerçekleşiyordu. Diğer tarafta İlluminati, Almanya’da “Haklılar Birliği” (Bund Der Gerechten) adlı örgütü kurar ki, bu örgüt daha sonraları asıl adı Mordehay olan Askenazi Yahudisi Karl Marks tarafından Komünistler Birliği’ne dönüştürülür.
Yeri gelmişken belirtelim, 33.derece Mason olan Karl Marks; “Asıl amacım Tanrı’yı tahtından indirmek ve kapitalizmi ortadan kaldırmak” diyerek 1848’de “Komünist Manifesto” 'yu yayınlıyordu.
Aynı tarihlerde Frankfurt Üniversitesi’nden Karl Ritter “Nietzscheanizm” temelini oluşturan karşı tezini yayınlıyordu. Bu daha sonra Faşizm’e ve Nazizm’e dönüşecek 1. ve 2. Dünya Savaşlarının fitilini ateşliyordu.
Marks, Ritter ve Nietzsche Rothschild tarafından finanse edilmişlerdi.
1865’te ABD Başkanı Abraham Lincoln şöyle diyordu; “İki büyük düşmanım var, Biri önümdeki Güney Ordusu, diğeri arkamdaki finans kurumları” Aynı yıl 14 Nisan'da suikastle öldürülüyordu.
Rothschild’ler ABD'ye geldiklerinde şu önemli kararları almışlar ve kendilerine hedef olarak koymuşlardı.
     -ABD para sisteminin kontrolünü ele geçirecek bir Merkez Bankası sistemi kurmak.
     -Bir bedel karşılığında illüminati elemanı olarak çalışacak kişileri bulmak ve bunları Federal Hükümet, Kongre, Yüksek Mahkeme ve tüm kurumlarda çalıştırmak.
     -Ulusların içerisinde azınlık huzursuzlukları oluşturmak özellikle siyahlar ve beyazlar arasında büyük bir karşıtlık çıkarmak.
     -ABD'de başta Hıristiyanlık olmak üzere dini ortadan kaldıracak bir hareketi oluşturmak.
Aslında bu hedeflerini ABD için ortaya koymuşlardı. Fakat bugün geldiğimiz noktada Rothschild’lerin yönettiği bugünkü dünya ülkelerinin hemen hepsinde bu hedeflere ulaşılmış durumda. Hatta sözde “Arap Baharı” denilen İslam coğrafyasındaki şu anki kaos da bu alınan kararların neticesinde uygulanmaktadır.
Öte yandan Rothschild’ler tarafından İlluminati içerisine sokulan Albert Pike 3 dünya savaşı ve çeşitli devrimler için hazırladığı raporunu teslim eder. Bu raporun hayata geçirilmesinde finansal destek sağlamak amacıyla Floransalı bir banker olan Adriano Lemmi (33. derece mason) projenin sorumlusu olarak atanır.
Pike'nin daha sonradan ortaya çıkan dünya insanlığının nasıl felakete götürüldüğü belirtilen mektubunda şunlar yazıyordu. “1. Dünya Savaşı, İlluminati’nin Rusya’daki Çarların iktidarını devirmesine izin vermesi ve bu ülkeyi ateist komünizmin bir kalesi haline getirmesi için meydana getirilmelidir. İlluminatinin ajanları İngiliz ve Alman İmparatorlukları arasındaki ayrılıkları körükleyerek savaş çıkartılacaktır. Savaşın sonunda komünizm inşa edilecektir ve diğer hükümetleri ortadan kaldırmak ve dinlerini zayıflatmak için kullanılacaktır.”
1871 ‘de Albert Pike'nin eş komplocusu Otto Von Bismarck’ın kontrolünde oluşturulan Almanya’nın siyasal ittifaklarının 1. Dünya Savaşını nasıl çıkardıkları daha sonraki tarih kitaplarında ayrıntılı olarak ortaya konulmuştur.
Mektuptan devam edelim. “2.Dünya Savaşı faşistlerle Siyonistler arasındaki farklılıklardan avantaj sağlamak amacıyla kışkırtılmalıdır. Bu savaş, Nazizmin tahrip edilmesi ve Siyonizm’in, Filistin’de bağımsız bir İsrail devleti kuracak kadar güçlenmesi için çıkarılmalıdır. Uluslararası Komünizm ihtiyaç duyacağımız zamana kadar dizginlenip kontrol altında tutulmalı ve Hıristiyanlığı dengelemek için güçlü hale getirilmelidir.”
1945’te Ttuman, Churchill ve Stalin arasındaki Potsdam Konferansı’nda Avrupa’nın büyük bir kısmı Rusya’ya verilmişti ve dünyanın öte ucunda da Japonya’yla savaş sonrasında komünizm dalgası Çin’i kaplıyordu.
Mektubun son kısmında şöyle yazıyordu. “3.Dünya Savaşı illüminatinin ajanları tarafından Siyonistlerle İslam Dünyası’nın Liderleri arasında oluşturulacak farklılıklardan avantaj sağlamak amacıyla kışkırtılmalıdır. Savaş, İslam (Müslüman Arap Dünyası) ile Siyonizm’in (İsrail) birbirlerini karşılıklı olarak tahrip edecekleri bir şekilde yürütülmelidir. Bu arada, bu konuda bir kez daha bölünmüş olan diğer uluslar komple fiziksel, ahlaksal, spritüel ve ekonomik tükeniş noktasına kadar savaşmaya zorlanacaktır…”
19. yüzyıla gelindiğinde Rothschild’ler İngiltere’de, ABD’de, Fransa’da, Almanya’da, Avusturya’da ve İtalya’da kontrol edici bir güce sahiptiler.
Avrupa’da ve dünyada ulaştıkları gücü gören ve buna karşı muhalefet eden insanları ve grupları etkilemek ve kontrol altına almak için 1800’lerin sonunda Rothschild’ler Reuters Haber Ajansı’nı satın alırlar ve ardından medya zincirlerini genişleterek hemen hemen bütün dünyada bir kontrol ağı kurmaya başlarlar.
1897 yılında Rothschild’ler Siyonizm’i tanıtıp yükseltmek için 1. Siyonist Kongresi’ni Münih’te toplamak isterler. Gelen çok büyük bir muhalefet sonrası Kongreyi İsviçre’nin Basel Kentine taşımak zorunda kalırlar. 29 Ağustos'ta yapılan kongrede başkanlığa Theodore Herzl seçilir. Rothschild’lerin altı köşeli yıldızının sembol olarak kullanılması için karar alınır. Bu sembol 51 yıl sonra kurulacak olan İsrail Devletinin bayrağının da sembolü olacaktır.
Devam etmek ümidiyle…
Selam ve Dua İle…


BDPS/KRS Dünyayı Nasıl Yönetiyor? -3

Diğer yazımızda 1897 yılında Rothschild’lerin finansörlüğüyle 1. Siyonist Kongresi’nin İsviçre’nin Basel Kentinde yapıldığından, kongrede başkanlığa Theodor Herzl’in seçildiğinden Rothschild’lerin altı köşeli yıldızının sembol olarak kullanılmasına karar verildiğinden bahsetmiştik.
Bu kongrenin en önemli olaylarından biri Siyonist Bilgelerin Protokolleri idi. Şimdilerde dünyayı yöneten bu gücün düşüncelerinin arka planının neler olduğunu, kafalarının nasıl çalıştığını çok net bir şekilde ortaya koyan bu protokollerdi.
“Protokol” sözcüğü burada Siyonist Bilgelerin Toplantıları’nın tutanakları anlamına gelmektedir. Bu protokoller Siyon’un egemenlerinin en içteki halkasına yapılan sunumların özünü vermektedir.
Şimdi bu protokollerden önemli gördüğüm bazılarını bu yazımıza aktararak nasıl bir güç ve planlarıyla dünya insanlığının karşı karşıya olduğunu anlatmaya çalışacağım.
“Siyasal özgürlük bir düşüncedir, fakat bir gerçeklik değildir. Bu düşüncenin, uygulanmasının gerekli görüldüğü her yerde insan kitlelerini, iktidarda olan bir diğer partiyi yerle bir etmek amacıyla birisinin partisine cezp etmek düşüncesini ve nasıl uygulanacağını bilmek gereklidir.” (Protokoller 1, Madde 6)
Yani iktidarlar ve muhalefetler nasıl kontrol edilir ve el değiştirilir, düşüncesi anlatılmaya çalışılıyor.
“Hakkımız güçte yatmaktadır.”Hak” sözcüğü soyut bir düşüncedir ve bunu hiçbir şey kanıtlamaz. Bu sözcüğün anlamı yalnızca şudur: Bana istediğimi verin ki ben de bununla senden daha güçlü olduğum konusunda bir kanıta sahip olayım.” (Protokoller 1, Madde 12)
“Tatmin edici eylem biçimleri tasarlamak için kitlelerin alçaklığını, gevşekliğini, istikrarsızlığını, kendi yaşamın ya da kendi refahının koşullarını anlamak ve saygı duymak konusundaki kapasitesizliğini göz önüne almak gereklidir.” (Protokoller 1, Madde 18)
“Yahudi Olmayan Halklar alkollü içkilerle şaşkınlaşmışlardır; onların gençlikleri klasisizmle ve özel ajanlarımızla, öğretmenlerle, dalkavuklarla, zenginlerin evlerindeki mürebbiyelerle, kâtiplerle ve diğerleriyle, Yahudi Olmayan Halklar tarafından ziyaret edilen aptalca harcama yerlerindeki kadınlarımızla sokulduğu ahlaksızlıkla aptallaşmıştır.” (Protokoller 1, Madde 22)
“Bizim karşı işaretimiz Güç ve Kandırmadır. Siyasal olaylarda sadece güç fetih eder, özellikle de devlet adamlarına özgü yeteneklerden gizlenmişse. Siyasette, eğer başkalarını teslim alıyor ve egemenliği garanti altına alıyorsak, başkalarının mülkiyetlerine tereddütsüz el koymayı bilmek gereklidir.” (Protokoller 1, Madde 23)
“Bize atama gücü veren, isteğimize tabi kılan, işte bu halkın temsilcilerini değiştirmeolanağıdır.” (Protokoller 1, Madde 29)
“Siyasette ve idari işlerin yönetiminde kayma yapmayı önlemek için ulusların düşüncelerini, karakterlerini, eğilimlerini dikkate almak bizim için kaçınılmazdır.” (Protokoller 2, Madde 4)
“Biz, bize açık olan tüm gizli yer altı yöntemleriyle ve tümü elimizde olan altının yardımıyla Bütün İşçi Kalabalıklarını aynı anda Avrupa’nın tüm ülkelerinde sokağa dökeceğimiz bir Evrensel Ekonomik Kriz yaratacağız. Bu kalabalıklar, cehaletlerinin basitliği içinde beşiklerinden beri kıskandıklarının ve mallarını yağmalayabileceklerinin zevkle kanını dökmeye koşacaklardır.” (Protokoller 3, Madde 11)
“Kendimize tüm partilerin, tüm yönlerin liberal fizyonomisini takınacağız ve bu fizyonomiye,Dinleyicilerin Sabrını Tüketecek ve Konuşmadan Tiksindirecek kadar çok konuşan bir hatibin sesini vereceğiz.” (Protokoller 5, Madde 9)
“Kamuoyu Kanaatini elimize almak için tüm taraflardan birçok çelişen görüşü, Yahudi Olmayanların labirentte kafalarını kaybedecekleri ve siyasi konularda hiçbir görüş sahibi olmamanın en iyisi olduğunu görmelerine yetecek kadar zaman süresi boyunca ifade ettirerek onu bir şaşkınlık durumuna getirmeliyiz ki bu, kamuya anlaması için verilmez, zira bu sadece kamuyu yönlendirenlerce anlaşılabilir.”( Protokoller 5, Madde 10)
“Ulusal başarısızlıkları, alışkanlıkları, tutkuları, sivil yaşamın koşullarını o ölçüde çoğaltmak ki herhangi birisi için, ortaya çıkan kaosun neresinde olduğunu bilmek mümkün olmasın ki insanlar sonuçta birbirini anlayamasınlar.”( Protokoller 5, Madde 11)
“Yahudi Olmayanların gençliğini, kafalarına sokulan o olmasına rağmen yanlış olduklarını bildiğimiz prensiplerle ve teorilerle yetiştirerek kandırdık, aklını karıştırdık ve yozlaştırdık.”         (Protokoller 9, Madde 10)
“Hükümetlerin ve halkların siyasette dış görünüşle tatmin olduklarını aklınızda tutmanızı istiyorum.” ( Protokoller 10, Madde 1)
“Yahudi Olmayanlar bir koyun sürüsüdür ve biz onların kurtlarıyız. Ve biliyor musunuz kurtlar sürüyü yakalarsa ne olur?..” (Protokoller 11)
Basını kontrol edeceğiz. Tek bir duyuru bile bizim kontrolümüz olmaksızın kamuoyuna ulaşmayacak.” (Protokoller 12)
İşte bu şekilde dünya insanlığını kontrol eden bu güç (canavar) bu şekilde 24 “Protokol” ve içeriğindeki maddelerle devam edip gidiyor. Buraya tamamını değil de önemli gördüklerimi alarak konunun vahametini anlatmaya çalıştım.
Dolayısıyla karşı karşıya olduğumuz gücün öyle sıradan ve günü birlik metotlarla çalışmadığını göstermek istedim.
Zaten bu seri yazılarımızla inşallah BDPS/KRS'nin tarihi süreçlerini, dünya olaylarını nasıl yönettiğini ve bu olayların gerçek sebeplerinin bize anlatıldığı klasik öğretilerinden farklı olduğuna dikkat çekmek istiyorum.
Bir hususu daha paylaşmak gerekir. Bu seri yazılarımızla gelen maillere ve sorulara ayrıca önümüzdeki yazılarımızda cevap vermek istiyorum. Şimdilik sadece tavsiye babında şunları söyleyeyim, BDPS/KRS'nin şimdilerde ülkemizi ve dünyayı hangi teknik kabullere göre yönettiğini ve hangi paradigma üzerine kurulu olduğunu Prof. Dr. B.Gültekin Çetiner Hocamızın yazılarından takip edebilirsiniz. BDPS/KRS'nin çözümü, bu gücün geleceği, planları ve bu güce karşı dünyada ve ülkemizde nasıl bir alternatif hareket, bir duruş konulabilir ve bu güç hangi sistemle yerle bir edilebilir? Sorularının cevaplarını da BDPS/KRS'nin deşifre edilmesini sağlamışProf. Dr. Mete Gündoğan Hocamızın yazılarından öğrenebilirsiniz.
Devam etmek ümidiyle…
Selam ve Dua İle…

BDPS/KRS Dünyayı Nasıl Yönetiyor? -4

Rothschild destekli bir grup Siyonist Yahudi, Komünist darbeyle Rus Çarı’nı devirmek için girişimde bulunuyordu. Tabi başarılı olamayınca Rusya’dan kaçmak zorunda kaldılar ve Almanya ya sığındılar.
Woodrow Wilson 4 Mart 1913 tarihinde ABD’de başkan seçildi. Başkanlık koltuğuna oturduktan hemen sonra Eskenaz Yahudisi Samuel Untermyer tarafından ziyaret edildiğinde kendisine Princeton Üniversitesi’nde öğretim görevlisiyken bir meslektaşının karısıyla yaşadığı ilişki hatırlatıldı ve 40 bin dolar para istendi.
Başkan da bu para yoktu. Untermyer 40 bin doları kendisi cebinden ödemeyi teklif eder ve karşılığında ABD Üst Mahkemesi’nde boşalacak ilk yere kendisinin önereceği birisinin atamasının yapılmasını söyler. Çaresiz Wilson bunu kabul eder.
Bu arada önemli bir gelişme olur. Başkan bu işlerle meşgul edilirken Jacob Schiff Anti Defamation League’i (ADL – Anti Kara Çalma Birliği) ni kurar. Bu örgütün Rothschild’lerin dünyayı yönetme ideolojilerini sorgulayan ya da bu ideolojiye meydan okuyan herkesi ‘anti semitizm’le” suçlamak için kurulmuştur.
Herkes bu örgütle uğraşırken aynı yıl içinde ABD’deki son ve günümüzdeki Merkez Bankaları yani Federal Reserve’ler kuruluyordu.
1.Dünya Savaşı yaklaşıyordu. Alman Rothschil’ler Almanlara, İngiliz Rothschild’ler İngilizlere ve Fransız Rothschild’ler Fransızlara kredi açtılar. Aynı zamanda kontrolleri altındaki Almanya daki Wolf, İngiltere’deki Reuters ve Fransa daki Havas haber ajanslarını yeniden gözden geçirdiler.
Samuel Umtermyer Başkan’a şantajla kazandığı ABD Üst Mahkemesi’ne tayin hakkını kullandı ve Siyonist Olaylar Yürütme Komitesi’nin 1914 yılından beri seçilmiş Lideri Yargıç Brandeis mahkeme başkanı olarak atandı.
Rotschild’ler Rusya’daki Çar’ı desteklemedikleri için ve Rusya Fransa, İtalya ve İngiltere ile aynı safta olduğundan, Almanlar 1. Dünya Savaşını kazanıyorlardı. Sonrasında çok önemli bir gelişme yaşandı. Savaşı kazanıyor olmasına rağmen ve ülkesi topraklarına tek bir yabancı asker ayağı değmemesine rağmen Almanlar tazminat isteği olmaksızın İngiltere ye ateşkes önerdiler..! Gerçekten şaşılacak bir durumdu…
Meselenin şekli sonradan ortaya çıkıyordu… İngilizler Almanya’nın önerisiyle mutlu olmuşken Rothschild’ler asıl niyetlerini hayata geçiriyorlardı. Rothschild’ler ajanı Louis Brandeis bir Siyonist delegasyonu ABD’den İngiltere’ye gönderiyordu. Delegasyon İngilizlere, Filistin’i Rothscild’lere vermeleri karşılığında ABD’yi İngiltere’nin safında savaşa sokmayı vaat ediyorlardı.
İngilizler ekonomik olarak Rothscild’lerin kontrolünde olduklarından Filistin teklifini çaresiz kabul etmek zorunda kalıyorlardı. Bu durumda Rothschild’ler yeniden harekete geçtiler ve o zamana kadar Alman yanlısı olan ABD’nin tüm büyük gazetelerinde birdenbire Almanya aleyhinde haberler çıkmaya başlıyordu ve en son Alman askerlerinin Kızıl Haç hemşirelerini öldürdüklerini, bebeklerin ellerini kestiklerini yazarak iyice ortalığı karıştırıyorlardı. Bu durumda Almanya ve müttefikleri 12 Aralık ta savaşı sona erdirmek için barış koşulları önerdiler.  
13 Ocak 1917 yılında Leon Troçki, ABD’ye geldi ve bir ABD pasaportu aldı. Gerilla savaşı ve terör konusunda yeterince eğitildikten sonra Troçki’nin asiler çetesi, Rothschild’lerin sağladığı 20 milyon dolar değerindeki altınla birlikte S.S.Kristianiafjord gemisiyle Bolşevik Devrimi ni yapmak üzere Rusya ya hareket ettiler.
Öte yandan Almanlar 1. Dünya Savaşı’nın sonunda galip devletlere ödeyeceği tazminatı belirlemek için Versaille Barış Konferansı nı toplarlar. Yahudi Bernard Baruch yönetimindeki 117 siyonistten oluşan bir delegasyon heyeti vardır. Kongrede Filistin in vaad edilmesi konusu ortaya getirilince Almanlar ABD nin Rothschild’lerin etkisi altında kendilerine karşı olduklarını anladılar. Sonuç olarakta Almanlar kendilerini Siyonistler tarafından ihanete uğramış hissettiler. En sonunda Filistin bir Yahudi vatanı olarak tasdik edilmişti. İngiltere nin kontrolüne verilmişti. Çünkü İngiltere ekonomik olarak Rothschild’lerin kontrolünde olduğu için hiçbir mahsuru yoktu.
Burda yeri gelmişken bir şeyi saptamakta fayda var. O teslim esnasında Filistin’de yaşayanların %1 inden daha azı yahudiydi..!
30 Mayıs 1919’da Paris Majestic Otel’de bir Raund Table (Yuvarlak Masa) toplantısı yapıldı.1.Dünya Savaşı henüz sonuçlanmıştı. Artık dünyaya yeni bir şekil vermenin zamanı gelmiş ve geçiyordu. Burdaki toplantının sonunda Uluslararası İlişkiler Enstitüsü kurulması kararına varıldı.
Jacob Schiff’in emirleriyle Eskenazi Yahudileri Bernard Baruch ve Albay Edward Mandell House tarafından Council on Foreign Relations- CFR (Dış İlişkiler Konseyi) kuruldu. Kuruluş için para ve yardımlar J.P. Morgan’dan, Bernard Baruch’dan ve John Rockefeller’den geldi.
CFR üyesi Paul Warburg’un oğlu James Warburg 17 Şubat 1950’de Senato Dış İlişkiler Komitesi’ndeki konuşmasında şunları söylüyordu; “Siz hoşlansanız da hoşlanmasanız da dünya hükümetine sahip olacağız, ya fethederek ya da mutabakatla”
Devam etmek ümidiyle…
Selam ve Dua İle…
BDPS/KRS Dünyayı Nasıl Yönetiyor? -5

Washington’daki Dışişleri Bakanlığı göstermelik bir kurumdur. ABD’nin gerçek “Dışişleri Bakanlığı” CFR’dir. ABD’deki yönetici elitin propaganda koludur. Etkili politikacıların, akademisyenlerin ve medya mensuplarının çoğu üyeleridir. ABD’nin 6 başkanın dışişleri danışmanlığını ve CFR başkanlığı yapan John Mcloy bu konuyu şöyle ifade etmiştir;
“Yeni bir isme ihtiyacımız olduğunda CFR üyelerine bir göz atmamız ve New York’u aramamızda yeterliydi.”(Peeople’s Alınanac, sf 87)
CFR son 50 yılın Dışişleri Bakanlığı için eğitim ve çıkış yeri olmuştur. John Foster Dulles’le başlayan tüm Dışişleri Bakanları sadece biri hariç CFR üyesiydi.
Bu grup düzenli seminerlerden ve haftalık toplantılardan ayrı yemekler verip dünyanın ünlü isimlerini bir araya getirir. Bütün maddi giderleri J.P Morgan & Carnegie Vakfı, Rockefeller ailesi ve Wall Street bankerleri tarafından karşılanır.
Bill Clinton’un akıl hocası ve Georgetown Üniversitesi’nde Tarih Profesörü ve CFR üyesi olan Carroll Quigley “Trajedi ve Ümit” adlı kitabında şöyle diyordu; “CFR, İngiltere kökenli ve ulusal sınırların kaldırılması gerektiğine ve bir tek dünya egemenliğinin kurulmasına inanan bir cemiyetin Amerika koludur.”
37 daimi üyesinin 10 tanesi ABD’den diğerleri diğer ülkelerdendir. İlk Başkanlığını ABD'li senatör Rudy Boschwitz yapmıştır. (They Dure to Speak Out sf. 180)
Allen W.Dulles CFR ‘de 40 yıl direktörlük yapmıştır. CIA’nın kurulmasına öncülük etmiş ve CIA direktörü olmuştur. Hemen hemen tüm CIA başkanları önceden komite üyeliği yapmıştır. 1970'li yıllarda CIA Başkanlığı yapmış olan George Bush ve ayrıca William Colby, Richard Helmes, William Casey komite üyesi CIA Başkanları’ndan bir kaçıdır.
Yine ABD başkanlarından Nixon, Eissenhowe, Anderson, George Mc. Govern, Hubert Humprey ve George Bush ise bir dönem başkan ve başkan adayı olmuş bazı CFR üyeleridirler.
Burada neden CIA üzerinde bu kadar durduk diye bir soru akla gelebilir? Hemen söyleyelim; İsrail ve Mossad ile sıkı ilişkiler içerisinde bulunan CIA, dünyada kargaşa, kaos ve ihtilaller çıkararak, Yeni Dünya Düzeni’nin dönüşümünü ve bekçiliğini yapmaktadır.
CFR Kuruluşundan beri yüksek finans, büyük petrol şirketleri elitleriyle ABD hükümeti arasında bir aracı olarak hizmet etmiştir. Yürütme Cumhuriyetçilerle Demokratlar arasında el değiştirir, fakat kabine koltukları daima CFR üyeleri tarafından işgal edilirler.
John Kennedy başkanlığı döneminde en az iki kez halka başkanlık makamının CFR tarafından manipüle edildiği bilgisini vermeye çalıştı. Aynı zamanda da Federal Reserve Bank’tan Federal Reserve banknotlarını “ödünç almayı” durdurdu ve Birleşik Devletler banknotları çıkarmaya başladı. Bundan 3 hafta sonra kafasına yediği 5 kurşunla öldürüldü. Bu konuyu yani Kennedy suikastını ve BDPS/KRS ilişkisini inşallah başka bir yazımızda detaylı bir şekilde yazmayı düşünüyorum.
Buraya gelmişken bir şeye dikkat çekmek istiyorum ki o da şudur, CFR bu kadar etkili bir örgüt olmasına rağmen maalesef ABD halkının çok büyük bir kesiminin haberi bile yoktur.
Yazar Gary Allen’ın şu yorumu CFR’nin toplum karşısındaki durumunu anlatmaktadır; “CFR’nin neredeyse hepsi istisnasız olarak hükümette, iş ve ticaret hayatında, iletişim alanında, vakıf ve akademilerde kariyer yapmış olan yaklaşık 1500 resmi üyesi ve CFR personelinin Roosevelt’ten bu yana bütün hükümetlerin hemen her kilit noktasında görev almış olmasına rağmen, her bin Amerikalıdan birinin bu teşkilatın yapı ve amaçları hakkında bilgi sahibi olmak bir tarafa, bu teşkilatın ismini bile biliyor olması şüphelidir.”
Son olarak CFR'nin gerçek misyonuyla alakalı bir şeyler daha söyleyerek bu konuyu şimdilik kapatmak istiyorum. CFR’nin diğer bir misyonu ise dünyada gelişen ve gelişebilecek ulusal direniş hareketlerini, devrimci çıkışları dağıtmak, ezmek, mümkünse asimile etmek olarak tarif edilmektedir. Bu haliyle CFR, aynı zamanda bir ‘karşı-devrim enternasyonali’nin yürütme organı gibidir. Dünyada birçok ülkede; darbeler, suikastlar ve kont-gerilla yöntemleriyle yürütülen özel savaşların CFR’nin denetim ve inisiyatifinde geliştiği iddia edilmektedir. Ayrıca bu ülkelerde işbirlikçi kadrolar(!) oluşturularak kendilerine uygun bir yönetimin yerleşmesi sağlanmaktadır…
1957 yılında James Rothschild ölür, büyük bir parayı İsrail Devletine bir parlamento binası, inşasında kullanılmak üzere bıraktığı haber verilir.1962 de yayınlanan Frederick Morton, The Rothschilds” adlı kitabında şöyle yazıyordu; “Her ne kadar birçok sanayi, ticari, madencilik ve turizm şirketlerini kontrol etseler de, bunların teki bile Rothschild adını taşımamaktadır. Özel ortaklıklar olarak aile şirketlerinin tek bir kamuya açık bilançoyu ya da mali durumlarıyla ilgili başka herhangi bir başka raporu açıklamaya gereksinimleri yoktur ve açıklamamaktadırlar da.”
1991 Haziranında Almanya’nın Baden-Baden kentinde yapılan Bilderberg Konferansı’nda David Rockefeller şu açıklamayı yapıyordu; “Direktörleri bizim toplantılarımıza katılan ve gizlilik vaatlerini yaklaşık 40 yıldır tutan Washington Post’a, New York Times’a, Time Magazine’e minnettarız. Bu yıllar boyunca kamunun ışıkları altında olsaydık dünya için planımızı geliştirmek bizim için olanaksız olurdu…”
Devam etmek ümidiyle…
Selam ve Dua İle…


BDPS/KRS Dünyayı Nasıl Yönetiyor? - 6

1973 yılında “Kimse O'na Komplo Demeye Cesaret Edemiyor” adlı kitabında Gary Allen şöyle diyor; “Uluslararası bankerlerin rolünün siyasal tarih açısından karartmaya tabi tutulmasının bir büyük nedeni, Rothschild’lerin Yahudi olmalarıdır…
 
…Komplonun Yahudi üyeleri ADL adlı bir örgütü, Rothschild’lerin ve onların müttefiklerinin her anılmasının tüm Yahudilere bir saldırı olduğu konusunda ikna etmek için bir araç olarak kullandılar. Bu yolla uluslararası bankerler üzerine hemen tüm dürüst araştırmaları bastırdılar ve konuyu üniversitelerde tabu haline getirdiler. Bu konuyu araştıran herhangi bir birey ya da kitap derhal ülkenin her yerindeki yüzlerce ADL cemaatleri tarafından saldırıya uğrar.”
 
1979 yılında Arap-İsrail Barış Antlaşması, ABD’nin İsrail’e 3 milyar dolar yıllık yardım vaadiyle birlikte imzalandı. (Bu rakam, İsrail’in Federal Reserve’den aldığı miktarın yanında devede kulak bile değildi.)
 
İsrail ABD savaş gemisi USS Liberty’ye saldırır. Amaç gemiyi batırıp suçu Mısır'ın üzerine yıkmak ve ABD'nin İsrail’in yanında savaşa girmesini sağlamaktı.
 
1992 yılında Rothschild ajanı Soros, aldığı borcu devalüe edilen para biriminde geri ödemeyip aradaki farkı cebe atmayı planlar ve İngiliz Pound’u borçlanıp bunları Alman Mark’ı karşılığında satar, İngiliz pound’u çöker.
 
Bunun akabinde İngiltere Maliye Bakanı Norman Lamont bir günde yüzde 5 faiz artırımı ilan eder. İngiltere’de yıllar sürecek bir resesyona girer, birçok firma iflas eder, emlak sektörü çöker.
 
Aynı Soros Gürcistan, Ukrayna gibi ülkelerde kadife devrimleri başlatıyordu. Daha sonra başlayacak Arap Zembereği’nin Suriye, Mısır ve Libya ayaklarını kolaylaştırmak için…
 
2001 yılında 11 Eylül’de Dünya Ticaret Merkezi’ne saldırı, Rothschild’lerin komutunda, İngiltere ve ABD’nin suç ortaklığıyla İsrail tarafından yapılır. Amaç tıpkı Nazilerin 1933’te Reichstag binasını ateşe vermelerinde olduğu gibi, dünya genelinde halkın özgürlüğünün güvenlik uğruna elinden alınması için bir bahane oluşturmak ve genel olarak İslam’a karşı bir saldırı başlatmaktır.
 
Bu saldırının hemen ardından dünya da merkez bankaları Rothschild’lerin kontrolünde olmayan Afganistan’da ilk olarak olayların başlaması önemli bir ayrıntıdır.
 
2005 yılında Dünya da, Merkez Bankaları Rothschild’ler tarafından kontrol edilmeyen sadece 5 ulus kalmıştı, İran, Kuzey Kore, Sudan, Küba ve Libya… Şimdilerde tabi Libya artık Rothschild’ler kontrolüne geçti. Diğerlerinin geçmesi içinde mücadele en acımasız biçimde devam ediyor.
 
Bu satırları okuyan biri elinde Türk Parası (TL) varsa hemen çıkarıp baksın. Türkiye Cumhuriyet-(İ) Merkez Bankası ifadesini görecektir. (İ)’nin neden yazılmadığını belki daha farklı bir açıyla düşünecek, dünyada ve coğrafyamızda gelişen olayları daha iyi anlayacaktır…
 
Sadece bunu anlamakta kalmayacak, 28 Şubat'ın neden yapıldığını, AKP'nin neden ısrarla iktidarda olduğunu, Başbakan'ın neden 1 ileri, 3 geri adım attığını ve eski günlerinin özlemiyle“Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda, şimdi dinlediğim tüm şarkılarda bana her şey seni hatırlatıyor” dizelerini neden iç çekerek okuduğunu…
 
Şimdilerde ABD Merkez Bankası Federal Reserve’nin yüzde 70’ine sahip olan on hissedar şunlardan oluşuyor..1)Londra-Rothschild Ailesi 2)Berlin-Rothschild Ailesi 3)Paris-Lazard Kardeşler 4)İtalya-İsrael Seiff 5)Almanya-Kuhn-Loeb Company 6)Amsterdam-Warburg’lar 7)Hamburg-Warburg’lar 8)New York –Lehman Kardeşler 9)New York-Goldman & Sachs 10)New York Rockefeller Ailesi.
 
Bu yazı dizimizi BDPS/KRS'nin gücünü içselleştirmiş Isador Loeb, Le Probleme Juif adlı kitabındaki sözleriyle bitirmek istiyorum. Diyor ki; “Uluslar, saygılarını Tanrı’nın halkına sunmak için toplanacaklardır; ulusların tüm serveti Yahudi halkının eline geçecektir, onlar Yahudi halkının arkasında, zincirler içinde esirler olarak yürüyeceklerdir ve ona secde edeceklerdir.”
 
Biz de kendisine buradan haykırıyor ve diyoruz ki; Hiçbir zulüm ebedi olmamıştır. BDPS/KRS zulmü de diğer zalim ideolojiler gibi bir gün bitecektir. Önce “Sekiz Deniz Yaylası” ve sonra“Yeni Bir Dünya” doktrinleri bu zulmü yerle bir edecektir. Çünkü Kuvvet Kudret Sahibi Yalnız Allah’tır ve Ancak O’nun dediği olur…
 
Not: Bir süreliğine Yurt Dışında Olacağımdan yazılarıma kısa süreliğine ara vereceğim.
 
Selam ve Dua İle…