Masonluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Masonluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Başına takke giydirilip mason olduğu iddia edilen Gazi Osman Paşa’nın hazin öyküsü-Birader hiddetlenmiş!-Murat Bardakçı

Başına takke giydirilip mason olduğu iddia edilen Gazi Osman Paşa’nın hazin öyküsü

Ölümünün üzerinden uzun seneler geçmesinden sonra gereksiz yere gündeme getirip de kalitesiz tartışmalara konu etmediğimiz birkaç isim kalmıştı, Gazi Osman Paşa bu kişilerden biriydi ve Paşa’nın adının etrafında da tuhaf ve garip bir kavga koparmayı da en nihayet başardık... Hafta içerisinde çıkan haberleri herhalde okumuşsunuzdur: Balıkesir’de Paşa’nın adını taşıyan bir okulun imam hatibe dönüştürülmesine karar verilince yerel bir gazete, Marmara Bölge Gazetesi kararı “Paşa takke takacak” diye manşet yapmış, Ayna Gazetesi de “Sizi asıl rahatsız eden ...Hür Mason olduğu tescilli Gazi Osman Paşa’nın isminin silinecek olması mı?” diye sormuş...


UCUZ REKLÂM ÇABASI 
Bir imam hatip okulu açmaya karar verildiğinde o okul için yeni bir bina yapılması yerine mevcut bir okulu şeklini değiştirip imam hatibe çevirmenin nasıl bir aklın eserin olduğu konusunu bir tarafa bırakalım... Ama, işin içine tarihimizin en meşhur askerlerinden biri olan Gazi Osman Paşa’nın da karıştırılıp resmine takke monte edilmesinin yahut mason vesaire olduğu iddiasının edebin hangi çeşidiyle ifade edileceğini, bilemiyorum... Öncelikle şunu söyleyeyim: Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’nın “mason” olduğu konusunda yayınlanmış tek bir belge yoktur! Sadece Paşa’nın değil, tarihimizde 18. asırdan itibaren yeralan daha başka birçok önemli ismin “Türkiye’nin ilk masonları” şeklinde gösterilmesi, o grubun “Bakın, Türkiye’nin en önemli isimleri bizdendi, asırlar boyunca memleketin kaderine sadece biz hâkim olmuştuk” mesajını verebilmek maksadıyla başvurduğu ucuz ve mesnetsiz bir reklâm çabasından ibarettir... Bir örnek daha: Gazi Osman Paşa’nın masonluğu iddiasında bulunan grup, internetteki sitelerinde bundan birkaç ay öncesine kadar “İzzeddin Efendi” adında bir Şeyhülislâm’ın da kendilerinden, yani “mason” olduğunu iddia ediyordu ama Osmanlı tarihinde bu isimde bir şeyhülislâm hiçbir zaman vârolmamıştı! Bu hayâlî şeyhülislâm tantanası birkaç sene boyunca devam etti, yani uydurma isim o sitenin başköşesinde kaldı ve böyle bir hayalî şeyhülislâm yaratanlar, daldıkları uykudan uyanıp listelerinden bu uydurma adı çıkartmayı birkaç ay önce akıl edebildiler!

7 Temmuz 2013 Pazar

Gizli dünya devleti Bilderberg ve Taksim-'411 el kaos için kalktı'nın mimarı, Masonlar ve Taksim-Fidan merceğinden Taksim kılıflı 'büyük oyun'-Türk provokatörler-Bizi içeriden vurmak istiyorlar-Ahlaksız hamleler-Vesayet sisteminin kırılmasının sonuçları-Bülent Erandaç

Gizli dünya devleti Bilderberg ve Taksim


Gençler direniyor. Özgürlüklerin genişletilmesini talep ediyor. Onları bahane eden DIŞ BEYİN, önemli bir toplantıyı organize ediyor.


İngiltere'nin Hertfordshire kasabasında 2 gündür süren ve yarın bitecek gizli Bilderberg toplantısında, Ortadoğu ve Türkiye konuşuldu. Küresel sermaye-silah baronları, 2013 yılı gizli toplantılarında Türkiye'yi masaya boşu boşuna yatırmazlar.

Yeterli mesaj vermiyor mu?



Taksim'den başlayan protestolar bir DIŞ BEYİNtarafından çok profesyonelce yönlendiriliyor. 90 kuşağı üzerinden kurgulanan oyunun ikinci perdesi devreye sokuluyor.
Toplumun bir kesiminde birikmiş öfkeler çok iyi kullanılıp, AK Parti'ye karşı bütün hasımlar ortak hareket etmek üzere manüple ediliyor. 2007 sonrası bir yıldız olarak parlayan Türkiye kıskançlığı içindeki iç-dış bütün hasımların, uzun süren bir hazırlık çalışmasından sonra düğmeye bastıkları muhakkak görülmelidir.

Masonlardaki şaşırtıcı sessizlik-Bülent Erandaç

Geçen hafta (11 Mayıs 2013'te) yapılan seçimle, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Türkiye Büyük Locası'nın yeni'büyük üstat'ı, Avukat Ömer Köker oldu.


Seçim kulisi, toplantı sırasında yaşananlar ve seçim sonrası haberlerinin gazetelerde kapladığı hacme bakılınca, bana göre ilginç bir sessizlik yaşandı.



Bunu nasıl okumak lazım?



Türkiye masonluğunun eskisi kadar merak konusu olmadığını mı düşünmeliyiz?

Yoksa işin içinde derin işler mi var?



Yani, sütre gerisinde neler oluyor?

14 Nisan 2013 Pazar

DARWİNİZM'İN GİZLİ DESTEKÇİLERİ: MASONLAR


Darwinizm, bir ideoloji olarak, Sabetayistler ve Siyonist Masonların tekeli altındadır. Bu karanlık çevreler, evrim teorisini, sosyal anlamda çıkarmayı planladıkları kargaşa için bir tür kamuflaj olarak kullanmakta ve bu nedenle de evrim teorisinin bilimsel açmazlarının gündeme getirilmesinden büyük rahatsızlık duymaktadırlar.

Evrim teorisinin bilimsel olarak yetersiz olduğunun gündeme getirilmesi, teoriyi sadece bilimsel olduğu için destekleyen pek çok çevrenin de gözünü açacağı ve aslen “ideolojik” sebeplerden ötürü desteklenmesinin deşifre edileceğinden; bu yöndeki gerçeklerin üstleri 150 yıldır örtülmeye çalışılmaktadır.

5 Nisan 2013 Cuma

Lobinin başı Büyük Birader çıktı


Türkiye'ye yurtdışında en ağır eleştirileri yapan iki büyük yayın kuruluşu The Economist ve Financial Times'ın perde arkasından dünyanın en esrarengiz ailesi Rothschild'ler çıktı. Dünya Yahudi Lobisi'nin bir numaralı ismi olan, İsrail devletinin kuruculuğu ve hamiliğini yapan aile, savaşlardan, bankacılıktan ve petrolden kazanıyor

30 Mart 2013 Cumartesi

Demirel o belgeyi Loca’dan değil, eski bir kuruluştan almıştı/ CEMAL A. KALYONCU


30 Temmuz 2012 / CEMAL A. KALYONCU
Türk masonlarının ikiye bölünmesine yol açan, Süleyman Demirel’e ‘mason değildir’ belgesini veren ve masonluktan ihraç edilen Egeran haklı mıydı? Kendi anılarına göre, belge, masonların bağlı bulunduğu Büyük Loca yerine eski bir kuruluş olan “Türk Yükseltme Cemiyeti’nde kaydının bulunmadığı” şeklinde düzenlenmişti.
Süleyman Demirel’in, Adalet Partisi (AP) Genel Başkanlığı için Sadettin Bilgiç ve Tekin Arıburun ile yarıştığı 1964 kongresinde, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’ndan aldığı veya kendisine ikinci başkan Enver Necdet Egeran tarafından verilen ‘kaydı yoktur’ belgesinin sırrı ortaya çıkıyor. Demirel, o belge sayesinde AP Genel Başkanlığı seçimlerini kazanmış, o ana kadar Türkiye’de  Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası çatısı altında bulunan masonlar ise Özgür Masonlar Büyük Locası’nın kurulması ile ikiye bölünmüştü.

11 Mart 2013 Pazartesi

İŞARETLİ TANRI ve TANRIÇALAR


“Günümüzün reyting alan dizilerinde alnı işaretli artist ve aktörler var olduğu” arkadaş sohbetlerinde hep konu olmuştur. Bu nedenle bende hep şu soruyu onlara sorardım.
“Arkadaş estetik için kafa göz operasyonu için para tüketen medya dünyası elemanları bu zedeli alınlarını niye tamir ettirmiyorlar.” Gariptir, hiçbir kimseden olumlu veya olumsuz bir cevap alamamış olmamdır. Ancak ne var ki, Aytunç ALTINDAL Beyefendi’nin hazırlamış olduğu bir kitaba göz atarken gördüm ki, işin asıl cephesi başka imiş. Meğer işaretli artistler meydana çıkabilmeleri için birileri tarafından özürlendirilmişler. Ve onlar bir kuvvet sahibinin “hizmetkâr”ı olduklarını açıkça ilan etmeye mecbur tutulmuşlardır.

1 Mart 2013 Cuma

Yağmada Mason Parmağı


Yağmada Mason Parmağı


Arastirmaci Yazar Altindal: Petrol Yasasi gibi kanunlar birilerinin yönlendirmesiyle çikariliyor. Türkiye'de Bati isbirlikçisi olanlarin neredeyse tamami mason 

Arastirmaci - yazar Aytunç Altindal, basta petrol yasasi, özellestirme, toprak satisi gibi... Türkiye'nin birligi ve bütünlügü açisindan stratejik öneme sahip konularda çarpici degerledirmelerde bulundu. Yüksel Mutlu'nun sorularini cevaplayan Altindal, Türkiye'nin yabancilara peskes çekilmesinin arkasinda mason kökenli isbirlikçilerin oldugunu söyledi. Altindal, Masonlarin Türkiye'yi bölmek ve parçalamak için son zamanlarda yükselmekte olan Atatürk sevgisi ve Atatürk milliyetçiligini küstahça hedef aldiklarini kaydetti.

18 Şubat 2013 Pazartesi

‘Dünyanın bütün ılımlıları, birleşin!’ Aşırılık ve delilik-Taha Akyol

Norveç'te kimse beklemezdi. Cumhuriyetçi ya da sol devrim yaşamış, bu sebeple siyasi kültürü fevkalade yumuşak, Protestan fakat ileri derecede laikleşmiş, özgürlükçü ve sosyal demokrat bir toplum...
Elbette 93 kişi katleden aşırı sağcı terörist Breivik üzerinden genelleme yapılamaz. Ama bu olay, böyle bir toplumda bile politik aşırılığın neler üretebileceği konusunda bir alarmdır.

8 Şubat 2013 Cuma

'Birader'den RP'yi bitirin talimatı-İLHAN TOPRAK / ANKARA | 07 ŞUBAT 2013


28 Şubat post-modern darbesine giden süreçte taşların mason localarınca döşendiği 16 yıl sonra bir mektupla ortaya çıktı. Fransa Yüce Konseyi'nden Türkiye Büyük Mason Locası'na gönderilen 9 maddelik talimat mektubunda Refah Partisi'nin icraatlarından İsrail Yüce Konseyi'nin duyduğu rahatsızlık aktarılarak, 'RP, cemiyetimize tavır koydu. Yeni bir hükümet kurulmalı' deniliyor



















Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu 28 Şubat'ın 'Gizli' aktörü Masonları 16 yıl sonra deşifre etti. Komisyona gelen belgeler arasında Fransa Yüce Konseyi'nin Türkiye Büyük Mason Locası Üstadı Necip Arıduru'ya gönderdiği 9 maddelik talimatları içeren mektubu da yer aldı. Refah-Yol Hükümeti'nin icraatlarından duyulan rahatsızlığın anlatıldığı 14 Şubat 1997 tarihli mektupta, 'yeni ve ılımlı bir hükümet kurulması'nın 'elzem' olduğu belirtildi.

25 Ocak 2013 Cuma

DÜNYA POLİTİKASINA YÖN VERENLER: WILLIAM YANDEL ELIOT



Doğum: 12 Mayıs 1896, Murfreesboro, Tennessee.
Ölümü: 9 Ocak 1979, Haywood, Virginia

Ailesi: William Yandell Elliott, "Tennessee Templar'ları" denen örgüt içindeki bu isimli üçüncü kişi olup, örgütünün İç Savaş sonrası Masonik kökenli kişilerce kurulan Ku Klux Klan'la sıkı ilişkileri vardır. 
Dedesi (1827-93) Toparlanma (Reconstruction) dönemi "radikal" Cumhuriyetçi bir yargıç olup, ölümcül ırkçı hadiseleri provoke ettiği söylenir. İlk William Yandell Elliott'a bu "provokatör" yaftasını, görünüşte bir kölelik karşıtı Cumhuriyetçi olmasına rağmen Ku Klux Klan'ın Masonik kurucularından James Daniel Richardson'ın hizmetinde çalışması da kuvvetlendirir; sonuncusu 1898'de Kongre üyesi olarak Klan'ın ünlü kurucusu Albert Pike'ın başkentte bir anıtının dikilmesine önayak olmuştur.
Hayatı boyu Elliott Nashville'li olan ve aynı Ku Klux Klan kurucularının soyundan gelen akrabalarıyla ortak hareket etmiş; birlikte "Kaçak Şairler" (Fugitive Poets) ve "Nashville Agrarians" (Nashville Tarımcıları) gruplarını kurmuşlardır (bkz. Stanley Ezrol, "Seduced From Victory: How the Lost Corpse Subverts the American Intellectual Tradition" - Zaferin Baştan Çıkardıkları: Bir Kayıp Ölü Nasıl amerikan Entelektüel Geleneğini Devirdi; EIR Ağustos 2001 sayısında Nashville Agrarians'ın fikir ve eylemlerini genişçe bulabilirsiniz). 

Eğitimi: Webb School Koleji, Bull Buckle, Tennessee; Vanderbilt Üniversitesi, Nashville, Tennessee, B.A. derecesi, 1917; M.A. derecesi, 1920; Balliol Koleji, Oxford Üniversitesi, Londra'da (Rhodes'un öğrencisi olarak) Ph.D. derecesi, 1923.

Kariyer: Elliott'un tüm kariyeri dünya çapında yeni bir ortaçağ feodalizminin "karanlık çağı"nı kurmak, ABD ya da benzeri cumhuriyetçi diğer ülkeleri yıkmaya adanmıştır. Murfreesboro, Tennessee'nin Farmason elitlerinden olan Elliott, Soğuk Savaş doktrinlerininoluşumunda ana rol oynadı; bu doktrinler bugünün "uygarlıklar çatışması"nın öncülleri olup 2. Dünya Savaşı'ndan Başkan Johnson dönemine dek uzanırlar. ABD'ye bağlılığı ile ilgili çok renkli söylevlerine rağmen, o Soğuk Savaş boyunca gerçek tehlikenin komünizm değil "Amerikan usulü milliyetçilik" olduğunu iddia etti.
Stratejik politikadaki rolünün ötesinde bir FBI muhbiri idi ve kamu okullarına "anti komünist" tedrisatı soktu. 1930'larda "sol kanat sosyalistlerin" komünizm tehlikesini ilk tanıyanlar olduğunu iddia etti ve sonra 1950'lerde ve 60'larda Sidney Hook ve James Burnham gibi önde gelen sosyalistlerle antikomünist haçlı seferinde birleşti.
En az 5 başkanın yönetimlerinde danışmanlık yaptı, en az 5 ulusal güvenlik danışmanının hocası, 2 dışişleri bakanının hamisi ve düzinelerle devlet görevlisinin eğiticisi idi; aralarında Parlamento temsilcileri, yöneticiler, ve her kıtadan devlet başkanları vardı.
Kariyeri boyu, memleketindeki ekiple ("Tennessee Templar" nam Ku Klux Klan artıkları) ve Cecil Rhodes'un "Yuvarlak Masa" hareketini koordine etti. Rhodes'la İngiltere Balliol Koleji'nde Rhodes bursu ile okurken tanıştı. Konuşmaları, yayınlanan eserleri ve özel mektuplaşmaları gösterir ki, hayatının eseri olarak "Yuvarlak Masa" hareketini dünya çapına yaymayı görmüştür. Onun Harvard Yaz Okulu'nu Henry Kissinger'ın Uluslar arası Seminer'i ve Uluslar arası Seminer Mezunları Derneği de dahil yönetimi (bu derneği tüm dünyaya yaymıştır) kendi amaçlarına yönelikti. Yuvarlak Masacılarla "Kaçaklar" arasındaki ilgi "Kaçak" John Crowe Ransom'un (Ku Klux Klan kurucusu James R. Crowe'un 2. göbek yeğeni) Elliott'tan önceki Rhodes öğrencisi olması gözönüne alındığında netleşir. "Kaçak" ve "Templar" Bill Frierson da ona eşlik etmiş olup, yerine "Kaçak" Robert Penn Warren geçti.
Her iki hareketin de temeli, insan kitlelerinin "seçkinlerce" yönetilen bir oligarşinin kuralları ile yaşamasının tabii hal olduğudur. Her iki hareket de Amerikan entelektüel geleneğinin, tüm erkek ve kadınların, bağımsız milli devletin kurumlarıyla yönetime katılması, tabiat ve cehaleti giderek fethetmeleri fikrinden nefret ederler.
Her nekadar Elliott'un kendi Agrarian kardeşlerinin Konfederasyon'un (Amerikan İç Savaşı'nda Güney, ç.n.) "Kayıp Davası"na tutkularını reddettiği söylense de, 1956'da (o sıra 62 yaşındaydı ve Harvard'daki kariyerinin zirvesinde ve Ulusal Güvenlik Kurulu'nun danışmanlarındandı) açıkça Donald Davidson'un "Lee in the Mountains" (Dağlardaki Lee) şiirinin "Kaçak" şiirin en iyi örneklerinden olduğunu söylemiştir. Burada Davidson, sadece Robert E. Lee'nin ruhunu şapkadan çıkarmakla kalmaz: Lee, uygun zamanı Heine'nin "Second Grenadier" i (İkinci Topçu) gibi beklemektedir. Fetih günü geldiğinde Yüce Tanrı "zamanın kesinliğinde pusuya yatmış olarak, unutulmuş zaferi getirecek ... o yardığımız tepelerde çiçek açacak, kaçtığımız dağlarda meyvalarını verecek, bir daha çocuklarını ve çocuklarının çocuklarını unutmayacak ve terketmeyecek."
1956'da da Elliott "Kaçak guru" Sidney Mitron Hirsch'e minnettarlığını bildirir ve onu "mistik bir filozof" olarak niteler, tarihin tüm büyük düşünürlerinin mistik güçleri olan özel insanlar ya da "Epik İbretler" olduklarını söyler. Onlar bilgiyi kuşaktan kuşağa yazılarındaki kelimelerin batıni anlamları ile geçirmişlerdir. Birçokları onun koca kafalı ve geveze biri olduğunu düşünse de, anlaşılıyor ki Elliott kendini bu "İbretlerden" biri ve dünyaya gönderilmiş birçeşit peygamber olarak görüyor ve kimilerince de böyle kabul ediliyordu. Eserlerinde temel bir konu, insanları kontrol etmek için efsaneler icat edilmesi gerektiğiydi (gerçek din ya da maneviyattan bahsederken kastettiği bu idi). Oğlu ve işbirlikçisi Ward, onu "gerçek bir Eleacı" olarak metheder, "bu adam zaman ve mekanı aşabilir ve kendi zaman ve mekanı içinde derinleşebilir". O kendi misyonunu Kral Arthur döneminin Yuvarlak Masa şövalyelerinkine benzetiyordu (bkz. "Cumhuriyet İçin bir Yuvarlak Masa" - "A Round Table for the Republic"). Bu epik misyonla görevli olarak, Elliott sonra göreceğimiz gibi, tüm insanlığı bir nükleer soykırım ve karanlık çağa atmaya hazırdı.
Yuvarlak Masa hareketi, ki Elliott buna Oxford'daki danışman hocası, sonraları Balliol Rektörü A.D. Lindsay'ce dahil edilmişti, yarı gizli Masonik hücrelerden oluşmaktaydı; amaçları tüm milletleri ezmek ve yeni bir İngiliz İmparatorluğu tahakkümüne almaktı. Örgüt Lindsay'in Oxfordlu selefleri John Ruskin ve T. H. Green'ce kurulmuş ve Cecil Rhodes ile Lord Alfred Milner'ca sürdürülmüştü; sonuncu Rio Tinto Zinc adlı dev bir sömürge madencilik kartelinin müdürüydü. . Ruskin "pre Raphaelite" adlı kültür hareketinin de kurucusuydu; bunlar İtalyan Rönesansı'nı modern tarihin en büyük felaketi görüyorlar ve Rönesans öncesi feodalizme dönmek istiyorlardı. Akılları Britanya'nın büyük Kuzey Amerika kolonilerinin kaybına takılmıştı ve Britanya İmparatorluğu'nu yarı otonom bölümlerden oluşacak şekilde yeniden örgütlemek istiyorlardı, ki buna sonra "Commonwealth" dendi. Böylece hem bağımsızlık arayışlarının baskısı önlenecek ve hem deABD sürüye geri getirilecekti.
Elliott'un 40 yıl sürmüş ABD Anayasası'nı kaldırma kampanyası, Büyük Britanya ve Kanada'nın yanlış örnekliğine dayanır; tamamen Yuvarlak Masa icadıdır. Chatham House'taki Royal Institute of International Affairs (Kraliyet Dışişleri Enstitüsü) ve Elliott'un "anaokulu" çabalarını birleştirdiler. Elliott'un Yuvarlak Masa çağdaşları içinde genç bir Lindsay himayesi ve parlak İngiliz tarihçisi, Chatham House haberalma müdürü olan Arnold Toynbee de vardı. Diğerleri Lord Lothian (Nazi taraftarı meşhur "Cliveden Set" üyesi), Lord Leconsfield (sonraları Britanya'nın psikolojik savaş merkezi Tavistock Institute müdürü) ve medya patronu William Waldorf Astor'du. Tüm bu karmaşık ve elit "İngiliz-Amerikan-Kanadalı" dışpolitika Think tank'leri, kurulları, konferansları, ki bunlara New York'tan Council of Foreign Relations (Dışilişkiler Konseyi), Trilateral Comission, Bilderberg Konferansları, Ditchley Foundation, Aspen Institute, International Institute for Strategic Studies (Uluslar arası Stratejik Araştırmalar ,Enstitüsü), ve düzinelerce diğer think tank'ler de dahildir, hepsi de Yuvarlak Masa etkisi altında kuruldu ve yürütüldü.
Elliott'un hocası Lindsay bir Fabian sosyalist, Workers' Educational Association (İşçi Eğitim Birliği) ve Christian Social Movement (Hıristiyan Sosyal Hareketi) üyesi idi. Bunlar Yuvarlak Masa'nın "settlement House" hareketinden çıkma idiler; üyeleri orta ve üst sınıf "entellektüeller" alt sınıfın kurumlarını sıksık ziyaret ederek onlardan davalarına destek kazanmaya çalışırlardı. Lindsay'in biyografisini yazan kızı Lady Drusilla Scott, onu Oxfordlu çalışma arkadaşlarını şu kelimeleriyle tasvir eder. Özellikle Lady Drusilla'nın bunları çok övücü sözler olarak bulduğu düşünüldüğünde, bunlar ikiyüzlü Fabian Yuvarlak Masacı zihniyeti hakkında bir fikir verir: "Hiçbirzaman zihnimde Lindsay ile Oliver Cromwell arasında fark görmedim... Onların ikisi de seçilmiş olduklarına inanıyorlardı." "Tabiatı gereği o bir 'lotus yiyen' (hayaller adamı) bir reaksiyoner ve aristokrasi taraftarı idi, kendini ve dostlarını bir idealist, kollektivist ve radikal olduğuna inandırmıştı."
1947'den 1950'ye dek 1946'da İngiliz İşçi Partisi'nin seçim zaferi nedeniyle "Birkey Lordu Lindsay" lakabı takıldığında Lindsay Wilton Park'taki Almanları Commonwealth fikrine katmak için "yeniden eğitim" merkezinin akademik kurul başkanlığını yapıyordu. Wilton Park Sir Kenneth Strong tarafından kurulmuştu, o İngiliz Foreign Office'in (Dışişleri Bakanlığı) Siyasi Haberalma daire başkanlığını yapıyordu, sonraları çokuluslu finans devi Eagle Star Insurance Co.'nun müdürü oldu. Wilton Park'ın öğrencileri ilk on yılda 8000'i buldu; çoğu Alman savaş esirleri idiler; Yuvarlak Masa kültüne uygun eğitim aldılar. Eğitimciler içinde Lord ve Lady Astor, Bertrand Russell veArnold Toynbee vardı ve yönetim Heinz Koeppler'de idi, bu kişi Foreign Office'in Psikolojik Savaş Dairesi başkanıydı. Tüm büyük Alman siyasi parti başkanları, ve Ralf Dahrendorf gibi diğer önde gelenler (uzun süre London School of Economics - Londra Ekonomi Okulu yöneticisiydi), hepsi Wilton Park mezunudur. 
Elliott'un Oxford'dan diğer arkadaşları arasında mistik şairler William Butler Yeats (20. y.y.ın en büyük Satanisti Alistair Crowley'in tarikat arkadaşı, sonraları araları bozuldu) ve "Beyaz Tanrıça" (White Goddess) kültü bağlısı Robert Graves vardır. The "Fugitive"in (Kaçak) "fahri editörü" olarak bu ilişkileri kendi "Templar" dostlarını uluslar arası edebiyat şöhretleri olarak sunmak için kullandı.
Ph.D derecesi ile Oxford'dan döndüğünde Elliott Harvard Üniversitesi'ndeki mevkiini (1925-63) şimdi alışılmış özel üniversite think-tank ilişkisini kurmak için kullandı. Üst düzey finans temsilcileriyle ilişkileri vardı (Elliott'un şahsi dostlukları arasında Rockefeller kardeşler, Paul Mellon, W. Averell Harriman ve Richardson Foundation'dakiler sayılabilir). Aynı zamanda yüksek düzey hükümet politik görevlisi ve danışmanı olarak çalışıyordu. Burada Yuvarlak Masa'nın hükümetin "seçilmiş amatörler" değil "büyük çıkarlar" tarafından yürütülmesi gerektiği tesbiti ortaya çıkıyor. Arkadaşları ve himayesindekiler bu anlayışı tehlikeli bir zırvalığa kadar ileri götürdüler. Bunların arasında Ulusal Güvenlik danışmanları McGeorge Bundy, Walt Rostow, Henry Kissinger, Zbigniew Brzezinski ve Richard Allen; Dışişleri bakanları Kissinger ve Dean Rusk, dışişleri ve içişleri görevlileri Samuel Huntington, Arthur M. Schlesinger Jr., Paul Nitze, ve Robert Bowie vardı.
Onun hükümete planı Yuvarlak Masa'nın "karanlık çağ" planı idi; bu hem hükümetin kendi iç yeniden düzenlenmesi hem de dışpolitik olarak "Yeni İngiliz İmparatorluğu"nu destekleyecek stratejik politikaların gerçekleştirilmesini içeriyordu. 1930'ların sonunda ve daha çok 1950'lerde ve '60'larda bu en yüksek düzey stratejik, yarı askeri, yarı haberalmacı "darbeci" kurumlarda çalıştı, aralarında Foreign Policy Research Institute (Dış Politika Araştırma enstitüsü) ve National Strategy Information Center da (Ulusal Strateji Bilgi Merkezi) vardı. Bunlar Yuvarlak Masa üyelerini ABD ve diğer hükümetlerde lider mevkilere getirmekte tehlikeli derecede başarılı oldular. Elliott her tür stratejik politika ve "anti komünist"faaliyetle ilgili heryerde sıksık eğitim verirdi; bunlar arasında Amerikan Harp okulları ve askeri akademileri de ardı; bu 1960'a dek sürdü.
Görevleri:
Başkanlık Yönetim İşleri Komitesi (1936)
İş Danışmanlık Konseyi, Averell Harriman başkanlığında (1937)
Savaş Üretim Kurulu (ve öncül kurumları) (1940)
Beyaz Saray Savaş sonrası Ekonomi Politik ve Planlama Özel Komitesi (1945)
Beyaz Saray Dışişleri Komitesi ve Dış Yardım Komitesi (Christian A. Herter, Massachusetts temsilcisi, başkanlığında - 1947) personel başkanlığı. Dışişleri Bakanlığı görevlisi Charles P. Kindleberger bu dönemde Elliott ile çalıştı, "çok gayretli adamdı. Sadece çalışmak isterdi. Biliyorsunuz Harvard'da bir kurs verdi ve kursa 'Savaşta Barışta ve Hemşehrilerinin Kalbinde Elliott' adı takıldı" demiştir (deşifre Harry S. Truman Kitaplığı sözlü tarih arşivinden)
Savunma Seferberlik görevlisi (1951)
Ulusal Güvenlik Konseyi Politik Planlama Kurulu. (1956 Vanderbilt Üniversitesi "Kaçaklar" Birliği'nde, Başkanlık'ta resmi görevli iken yazdığı atom savaşı üzerine bir şiirini okudu. Şiir yayınlanmadı.)
Dışişleri Bakanı Dean Rusk'a danışmanlık (eski Rockefeller Vakfı başkanı; onu bakanlığa Elliott kendi önerdi - 1963).
Kamu ve üniversite görevleri dışındaki kendi akademik ve think-tank hizmetleri:
Harvard Yaz Okulu Müdürlüğü (1949-60). Bu makamı kullanarak kendi baş himayesi Kissinger'ı Uluslar arası Seminer Başkanı ve ona bağlı olan "Confluence" (Birleşik) dergisinde editör yaptı. Bunun için Rockefeller, Ford ve Richardson vakıflarından yardım sağlamıştı. Yaz Okulu ve Seminer, tüzüğünde de yazıldığı gibi, "26-45 yaşları arası olup kendi ülkelerinde lider konumlara yükselmek üzere olan kişileri tanıştırmak" idi; bu kişiler arasında dünyanın her yerinden parlamenterler, akademisyenler ve diğerleri vardı. Amaç savaş sonrası strateji, eğitim ve kültür politikalarını etkilemekti. Elliott uluslar arası Seminer mezunlarının bölgesel ve ulusal derneklerinin Yuvarlak Masa'nın uzantıları olduğunu vurgulardı. Bunlar arasında Bellagio, İtalya'da, Rockefeller'lerin aile malikanesinde toplanan yıllık Avrupa toplantıları da vardı (1 ). Buradaki faaliyet yöntemi Wilton Park'ta Lord Lindsay'inkinin bir benzeri idi; fark, burada sadece Alman savaş esirleri değil, Dünya'nın çeşitli yerlerinden lider namzetlerinin bir araya getirilmesiydi.
Eastern Establishment (2 ) tiplerinin yanısıra Yuvarlak Masacılar ve W. B. Yeats'in himayesi Frank O'Connor, Elliott'un, Allen Tate, John Crowe Ransom ve Andrew Nelson Lytle (Ku Klux Klan'ın ilk emperyal üstadının bir hayranı ve onun biyografisini yazdı) gibi "Kaçak-Tarımcı" kardeşleri Confluence'ın editör kurulu ve fakültede Elliott ve Kissinger'la biraraya gelirlerdi.

Dernekler: 
Foreign Policy Research Institute (FPRI - Dışpolitika Araştırma Enstitüsü); Foreign Service Educational Foundation (Dışişleri Eğitim Vakfı), ki buradan bir sürü "yavru" türedi: John Hopkins Üniversitesi İleri uluslararası Araştırmalar Okulu - School for Advanced and International Studies, Amerikan üniversitesi, Woodrow Wilson Vakfı Amerikan Eğitim ve Komünizm Komitesi - Committee on American Education and Communism, Dışilişkiler Konseyi - CFR, Council on Foreign Relations, Ulusal Strateji Bilgi Merkezi - National Strategy Information Center, Komünizm Üzerine Eğitim İçin Amerikan Bar Derneği Komitesi, Kartaca'yı Kurtarma Birliği - League to Save Carthage. 

Yayınları:
Politikada Pragmatik Başkaldırı (1928). Balliol'daki doktora çalışmasına dayanır. Elliott'un metodolojisini zorlama delillerle isbatlar. Özel konuşmalarında kitabını "futilitaryanizm (3 ) zorbalığı besler" ("futilitarianism breeds brutalitarianism") diye özetlemiştir.Kısaca, Platoncu ve Leibnizci bilimsel ilerlemeyi kenara iter, modern bilimin bir "pragmatizm" (yani neyin "para değeri" varsa o doğrudur, ya da şimdi dendiği gibi "eğer işine gelirse ...") olduğunu söyler. Bu "futilitaryanizme" dayalı devletler, ona göre, totaliter (Faşist ya da Komünist) "Brutaliter" bir reaksiyonu davet eder. Platonun ortaya koyduğu insanın bilişsel prensibini reddederek, bu belirtiye karşı koymanın tek yolunun köktenci bir maneviyatçılığı çıkaracak mitler üretmek olduğunu söyler. Anlaşılan, görünüşte karşı olduğu "futilitaryan" ve "brutalitaryan" felsefelerin bizzat böyle akıl dışı mitlere dayandığını farketmemiştir, örneğin "uygarlıklar çatışması" dehşeti gibi. Neşeyle kendi çözümünü önerir: Yuvarlak Masayı yayın ve Britanya İmparatorluğu'nu canlandırın.
Yeni Britanya imparatorluğu (1932): Burada Elliott Yuvarlak Masa fikrinin temelini sunar. 1. Dünya Savaşı sonrası Britanya imparatorluğu "modern politik kurumların en büyüğüdür". Özellikle atanmışlarının seçilmişler üzerindeki egemenliği, yeni bir dünya düzeni için model oluşturur. Bu ve onun diğer "anayasal reform" çalışmaları Lord Lindsay'ce "Toplum ve Devlet" (1916) ve "Modern Demokratik Devlet"te (1943) ortaya atılmış fikirler çerçevesinde gelişir.
Anayasal Reform ihtiyacı (1935): Bu Elliott'un büyük Yuvarlak Masa önerisi olup, kurulacak anayasal kurucu meclisle ABD Britanya imparatorluğu modelinde yeniden örgütlenecektir. Burada bunun, ABD'yi faşizme ya da komünizme kaymaktan kurtaracak tek yol olduğunu söyler. Anafikir eyaletler yerine otonom bölgesel "commonwealth" birimleri oluşturmaktır. Bu birimlerin herbiri ve merkezi hükümet kalıcı bir bürokrasi tarafından yönetilir, seçilmişlerin rolü ikincildir (onları "amatör yönetim" diye niteler). Ekonomi politik bir "Ulusal Konsey"ce yürütülür; konsey ülkenin büyük ekonomik çevrelerinden oluşur bankerler, işçi temsilcileri vs. (ya da diğer sözle seçkinler). Öneri, 1935-38 arası bir seri "Tarımcı" (Agrarian) yazıda "Tarımcılığın temel direklerinden" olarak sunulur.
Modern Devlet, Karl Marx ve Mr. Laski "Southern Review" dergisi (Güz 1935). Burada Elliott başka şeylerle birlikte "milliyetçiliğin" savaş nedeni olduğunu iddia eder, bunun yerine daha "asil mitler" yaratılmalı ve böylece "Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun yaptığı gibi kaostan düzen çıkarılmalıdır. 
"Eğer Amerika Faşist Olursa" American Mercury dergisi (Haziran 1938). "Amerikan Anayasal Krizi" William and Mary Koleji, Virginia'daki bir konuşmada herkesin iyiliği için anayasaya son vermekten sözeder.
İnsan Kenti: Dünya Demokrasi Deklarasyonu (1940): Bu bir ortak bildiri olup, H. G. Wells'in "Açık Komplo"sunun (Open Conspiracy) izinde Robert Maynard Hutchins'in koordine ettiği ve Elliott'un yönetim kurulunda bulunduğu bir ortak komitece yayınlanır. Komitede Nashville Tarımcıları, Bertrand Russell ve H.G. Wells'in ajanları, Frankfurt Okulu çevresinden kimseler ve başkaları vardır. Komite ABD'yi savaşa girmeye davet eder; amaç "demokratik bir aristokrasi" altında tek bir dünya imparatorluğu kurmaktır. Kültürel olarak bu tek bir dince kontrol edilecek -demokrasi dini - ve ona tüm diğer kilise, aile ve mahalle dernekleri boyun eğecek ve o tek bir askeri/kanun bekçisi mekanizma tarafından korunacak, amaç "İngiliz kültür hazinesini"korumak olacaktır.
Savaş Zamanı Virginia Quarterely Review (Güz 1941).
İngiliz Commonwealth'i Savaşta (1943). Elliott bu makaleler külliyatını İngiliz İstihbaratı'ndan John Wheeler-Bennett'in ısrarıyla elden geçirir, amaç Amerika'nın Britanya İmparatorluğu'nun yardımına koşmasını sağlamaktır. Katılımcılardan biri, Sir Eric Roll sonra S.G. Warburg'un ve Bank of England'ın müdürü olacaktır.
Barış Zamanı mı? Virginia Quarterely Review (Bahar 1946).
Batı Siyasi Geleneği (1949), Neil McDonald'la ortak eser. Bu Elliott'un Harvard ders kitabıdır; yıllarca Harvard'da tarih ve kültür alanında lisans eğitiminin temel kitabı oldu. Yazılmasında katkıda bulunanlar Carl J. Friedrich, Samuel H. Beer, BrianA. McGrath, Henry Kissinger ve diğerleridir. 
Elliott'un kitaptaki kendi makalesi "Kanun Hükmü altında bir Hür Dünya Örgütleyebilir miyiz?" 1946'da Virginia Quarterely Review'da yayınlanan makalesinin elden geçmiş şeklidir. Burada yeni ortaya çıkan nükleer savaş tehlikesini kullanarak derhal bir "Yeni Britanya İmparatorluğu" kurulması gerektiğini söyler. Bu İnsan Şehri (City of Man) ( 4) komitesinin de arzusudur ve bunun için gerekirse tüm insan uygarlığı feda edilebilir. O "komünizmle" çatışmayı, şimdi himayelerinin İslam'la bir çatışmayı teşvik için kullandıkları biçimde tasvir eder:
"Bu yalnız açık düzenin kapalıya karşı savaşı değildir. Bu herkeste olan manevi değerlerin doğasındandır. Hıristiyan ahlakı, sonuçta kişiye asli bir değer atfeder ve bu komünist diktanın "aşkın" statüsüyle uyuşmaz."
"Komünizm" tehlikesinin Yuvarlak Masacıların eski öcüsü olduğu tesbitinden sonra, "milliyetçilik" tehlikesine-özellikle Amerikan, Rus ve Çin - atıfla, ABD'nin "bağımsızlığını ne kadar gerekiyorsa o kadar tesliminin gereklerini tam olarak kabulünü" ister, böylece Batı Avrupa'da ve diğer yerlerde yeterince güç seferber edilerek saldırganlık püskürtülebilir. Bu ... atomun gücüyle dünyaya hükmetmenin kayıtsız şartsız kabulü demektir .... "Eğer Rusya'yı tek bir dünya sistemi altında bize katılmaya zorlayamazsak ... o zaman silahlı güç yolunu seçeriz; nereye giderse gitsin."
Bunun nereye gideceği konusunda da aynı derecede nettir: "Eğer insanlık büyük nüfus merkezlerinde onmilyonlarla yokolmaya gidiyorsa, Karanlık Çağlar yeniden üstümüze çökebilir ve böcekler daha gelişmiş bir hayatı oluşturmak üzere sıralarını alabilir ... Asıl sorun, yarın milliyetçiliği aşacak nasıl bir dünya düzeninin yaratılacağıdır."
Sözünü bağlarken mistik "Epik İbret" yarı-tanrılarına yakarır: "Dünyanın geri kalanı insan ruhunun bu muazzam savaşı için açık bir arena. Meydan okuyuş bir kez daha bizim için epik bir liderlik oluşturmalı ve demokratik dünyamızın epik cevabı verilmelidir."
Seferberlik Planlaması ve Ulusal Güvenlik, 1950-60, Sorunlar ve Konular (1950)
ABD Dış Politikası: Organizasyon ve Kontrolü (1952): Woodrow Wilson Vakfı ve Elliott'un başkanı olduğu Ulusal Planlama Derneği'nce desteklenen bir araştırma grubunca hazırlanan rapor.
Amerikan Dış Politikasının Ekonomi Politiği; Kavramları, Stratejileri ve Sınırları (1955): Woodrow Wilson Vakfı ve Elliott'un başkanı olduğu Ulusal Planlama Derneği'nce desteklenen bir araştırma grubunca hazırlanan rapor.
Amerikan Kültürüne Televizyonun Etkisi (1956)
"Cumhuriyet İçin Bir Yuvarlak Masa" (1968: Bu makale onun "Politikada Pragmatik Başkaldırı" adlı 1968 doktora çalışmasına bir ek olarak hazırlandı. Bu yıl onun akademik kariyerinin sona erişi ve Kissinger'ın Amerikan politikasının çarı olarak kariyerinin başlangıcı oldu.Elliott kendi "Cumhuriyet İçin Yuvarlak Masa"ya 1956'dan beri süren desteğini tekrarlar. Bu "Yuvarlak Masa", diye yazar, "en iyi ilkeleri temsil eden en iyileri" seçecektir. Sözüne devamla, "kaynaklar bularak binlerce vakfımızın özel olarak desteklerini sürdürmesini ve onların yeni kişilerle beslenmesini sağlamalıyız. Bu yeniler bu çok şerefli ve etkin grubun potansiyel üyeleri olacaklardır. Onlar özellikle, eğer denendikten ve kendilerine görevler verilip başarıya ulaştıktan sonra bu şerefe layık olacaklardır. ... Onur ve şerefle, kendini adayan hizmet ve kahramanca bir iradeyle görevler alacaklardır, ne kadar tehlikeli ve zor olursa olsun. Bu Arthur geleneğinin Yuvarlak Masası'nın töresidir. ... Ümidim, Yuvarlak Masaların uluslar arası düzeyde bir ana Özgürlük Yuvarlak Masa'sının etrafında yayılmasıdır. Bunun daha küçük bir modelini iyi seçilmiş seminercilerle Harvard ;Uluslar arası Yaz Seminerlerinde, Yaz Okulu'nu yönettiğim son on yıldır yapıyoruz; Henry Kissinger hayatının büyük bölümünde burada rehberlik etti."
Kaynak: Yarın Dergisi

19 Aralık 2012 Çarşamba

En gizemli Mason locasına Türk başkan


En gizemli Mason locasına Türk başkan

WASHINGTON'un en gizemli mason locası 'Potomac Locası'na bugünden itibaren bir Türk; Çetin Durak liderlik edecek.


WASHINGTON'un en gizemli mason locası 'Potomac Locası'na bundan böyle bir Türk başkanlık edecek. Bu kişi Çetin Durak.
Bugün düzenlenecek Installation seremonisi ardından görevi devralacak olan Çetin Durak, Türkiye'nin Washington'daki lobi görevini yapan Ünal Durak'ın oğlu.
171220121008022557315_2.jpg
KİM BU ÇETİN DURAK?

Bloomberg Grubu'nda çalışan Çetin Durak ABD'nin seçkin üniversitelerinde okuduktan sonra iş dünyasında da önemli başarılara imza attı.
Dan Brown'ın 'Kayıp sembol'isimli kitabındaki hikayenin geçtiği Potomac Locası, Amerika'nın kurucularından George Washington'ın tokmağını da taşıyor.
TÜRKİYE'DEKİ MASONLAR

Türkiye'de Masonluğun tarihi çok eski zamanlara, 18.yüzyılın sonlarına kadar uzanır. Bu dönemlerde, Osmanlı toprakları üzerinde çok sayıda İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan, İskoç ve İrlanda Locasının varlığı bilinmektedir. İlk başlarda sadece yabancılardan oluşan bu localar, zamanla aralarına Türkleri de kabul etmeye başlamışlar ve belirli sayıya ulaşan Türkler kendi Localarını kurmaya başlamışlardır.

TEPKİ GÖRÜNCE "UYKUYA YATTILAR"

1935 yılında Türk Masonları, meclis içerisinde kendileri aleyhine cereyan eden anti-Masonik hareketler üzerine "uykuya yatma" kararı aldılar. Dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ve İsmet İnönü'in özel doktoru Mim Kemal Öke'nin başı çektiği Masonlar, çok yakın oldukları İsmet İnönü ile bu konuda görüştüler ve derneği tamamen kapatmak yerine bu yola gittiler.
Uykuya yatma döneminde Masonlar çalışmalarına sadece resmi olarak ara vermişler, kendi aralarında toplanmaya devam etmişlerdir. 1948 yılında, resmen çalışmaya tekrar başlamışlar ve yeni patent numaraları ile yeni Localar kurmaya başlamışlardır.

TÜRKİYE'DE 20 BİN CİVARINDA MASON VAR
Türkiye'de düzenli veya düzensiz, tüm Masonik aktivitieler resmi hüviyetle ve yasalara uygun olarak faaliyet göstermektedir. Günümüzde, yaklaşık 14.500 üyesi ile Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası, veya Türkiye Büyük Locası, Türkiye'nin ilk, en büyük ve tek düzenli Büyük Locasıdır. 6.800 üyeye sahip Özgür Masonlar Büyük Locası ve bu oluşum tarafından kurulan 700 üyeli Kadın Mason Büyük Locası da Mason ismi ile çalışan diğer derneklerdir
CIA BAŞKANLARI DA BU MASON LOCASINDAN
'İstihbaratçılar locası' olarak da bilinen Potomac'ın üyeleri arasında, CIA ve FBI'ın üst düzey yöneticileri ve yıldız isimleri yer alıyor.

MASONLUK NEDİR?

Masonluk, kökleri her ne kadar 16. yüzyılın sonu ve 17. yüzyılın başlarına kadar dayanıyor.  Ezoterik ve sadece üyelerine açık olan gizli bir örgüttür. Dünyanın birçok ülkelerinde 5 milyon üyesi ile değişik biçimlerde mevcuttur.

BİRBİRLERİNE BİRADER DERLER
Masonlar kendi aralarında kardeşliklerini ve bağlılıklarını dile getirmek amaçlı, birbirlerine karşı birader ya da kardeş olarak hitap ederler. Bununla beraber yine kendi aralarında mesaj niteliği taşıyan birtakım mottolar da kullanırlar. Bu mottolardan biri olan: "Audi, vide, tace"yani dinle, gör ve ketum ol anlamına gelen Latince mottodur.

Masonlar arasında sık kullanılan bir diğer motto olanV.i.t.r.i.o.l. de ise yine aynı şekilde insanın içine bâtın bir yolculuğa çıkıp, kendi ve evren üzerine derin bir düşünceye sevk edilmesi gerektiği anlatılmaktadır.

KURU KAFALI MASON AYİNLERİ
Masonlar özel olarak seçiliyorlar ve masonluğa kabulayinlerinden geçiyorlar. Masonluğa giriş ayinleri de şöyle yapılıyor;
Tefekkür Hücresi : Aday, tekrisinden evvel Tefekkür hücresine alınır. Burası duvarları siyah boyalı, kemikler, bir insan kafatası, küçük bir masa, bir tabure ve bir yazı takımı bulunan hücredir.
Masanın üstünde bir parça ekmek, bir su testisi, birinde tuz diğerinde kükürt bulunan iki küçük kap vardır. Hücre, bir meşale veya gece lambası ile aydınlatılır. Aday, sorulara burada yazılı cevap verecek, vasiyetnamesini burada yazacaktır.
Duvarlarda bazı cümleler yazılıdır: “Seni buraya merak getirdiyse, çekil git!”, “Sebat edersen, öğelerle temizlenecek, karanlıkların uçurumundan çıkacak, nuru ziyaya kavuşacaksın.”
Masonluğa Giriş ayininde elbiseler çıkarılıyor
Adayın üzerindeki metal eşyalar ve silahlar alındıktan sonra elbiselerinden bir kısmı çıkarılır. Böylece sol kol ve sol göğüs açık, sol bacak ve sol diz çıplak; sol ayak ayakkabısızdır. Samimiyet ve doğru sözlülüğün işareti olarak kalp açık bırakılır.
Sol bacağın çıplak kalması, tevazu işaretidir. Aday, boynuna kalın bir ip takılarak hazırlanır. Ayrıca, gözü bir bağ ile örtülür. Bu bağ ancak aday nuru ziyaya kavuştuğunda açılır.
MASONLUĞA GİRENE 3 SORU
Adaya üç soru sorulur: “Vatana karşı ödevin nedir?”, “Kendine karşı ödevin nedir?”, “Hemcinslerine karşı görevin nedir?”
MASONİK VASİYETNAME

mason-ayini.jpg
Aday, masonluğa girince önceki hayatına veda edecektir. Bu sebeple ondan vasiyetnamesini yazması talep edilir. Bu bir felsefi vasiyetnamedir. Aday kişi, dünya görüşünü ve yaşamdaki amaçlarını anlatır ve yemin eder. Yeminden sonra vasiyetname yakılır. Burada kağıt toprağı, mürekkep suyu, yüksek sesle okuma havayı ve de yanma, ateşi temsil eder.
MASON YEMİNİ
Mason her derece atlayışında yemin eder. Ama yeminlerin en önemlisi çıraklığa kabul töreninde ettiği yemindir. Masonluk yemininde önce Evrenin Ulu Mimarı’na yakarılır, sonra masonikgeleneklerin açıklanmayacağına söz verilir ve en nihayet verilen cezaların kabul edileceği konusuyla yemin biter.

3 bin tapınak şövalyesine 1 Türk -Bekir Hazar

Amerika‘nın tam kalbinde
Washington’da 60 metre yüksekliğinde
İlginç bir kule var
Eski İskenderiye Deniz Feneri Örnek alınarak ve dahi
Bir kahve ikramına veya bedava
İnsanların zoraki çalıştırılmasıyla
İnşa edilen ilginç bir kule
Burası George Washington adına
Yükseltilmiş bir mason mabedidir
Yeryüzünde masonlar için
En önemli mabetlerden biridir
Tüm dünyada
POTOMAC Locası diye tanınır İçeride salonunun girişinde
Kapıda Movper yazar
Dan Brown’ın kaleme aldığı Kayıp Sembol adlı kitapta
Hikayenin geçtiği yerdir burası
Yani Amerika’nın en önemli yeridir burası
Koruması tapınak şövalyelerine bırakılmıştır
Tam 3 bin tapınak şövalyesi
Bu Mason mabedini korumaktadır
Müslüman olan buraya üye olamaz
Geçmişte zencileri de sokmuyorlardı
Irkçılık yapılıyor diye
Hatta zencilerin
Binanın yanından geçmesi bile yasaklanmıştı
Tam sekiz kez zenciler tarafından
Kundaklanmış, yakılmıştır bu kule
İçinde, Peygamberlerden kalan
Bazı belgelerin saklandığı iddia edilir
Amerika’daki başkanlık seçimlerinde
Roosevelt, Truman gibi isimlerin
Başkanlık koltuğuna oturmasında
İkinci Dünya savaşında
POTOMAC locası çok etkin olmuştur
CIA-FBI gibi kurumların birçok üyesi
Bu teşkilata göbekten bağlıdır
Yabancı büyükelçiler locanın müdavimidir
Büyük masonların çoğu
POTOMAC Locası’ndadır
Amerikan senato ve kongresinde
Mason kaynamaktadır
Ve bu masonlar üzerinde
POTOMAC locasının Çok büyük etkisi vardır
Ve sıkı durun şimdi
İşte dünyanın en güçlü ve
Gizemli localarından biri olan
POTOMAC’ın başına bir Türk geçti
ABD’de Türk lobisi faaliyetleri gösteren
Ünal Durak’ın oğlu Çetin Durak
bu locaya lider oldu İstihbaratçılar locasının başı artık bir Türk
Masonluğu ve locayı çok iyi bilen
Bir dostumla konuştum dün “Ne demek bu?” diye sordum “Locada çok Türk var
Demek ki sırası gelmiş” dedi
Peki bize nasıl yansır bu?
Dostum “Bakacağız” dedi ve ekledi; “Türkiye’deki biraderler
ABD’deki biraderlere söyleyecek
Kongrede güçlü olan bu locanın
Madem başında bir Türk var
Artık Ermeni Tasarısı gündeme gelmemeli”
Gelirse ne olacak peki?
İşte o zaman
İşin içinde iş arayacağız
Bir Türk’e bağlı
3 bin tapınak şövalyesi
Washington’un kalbindeki
Mason locasının başında bir Türk lider
Bakalım daha neler göreceğiz?
Amerikan istihbaratı
İsrail’e mi çalışacak?
Yoksa bize mi?
Bana; Pek bize çalışmaz gibi geliyor
FBI veya CIA bugüne kadar
Her darbe sonrası Bizim çocuklar başardı sloganıyla çalışmıştır
Ve bizim çocukların bağlı olduğu
Bu istihbaratçılar da
POTOMAC Locası’na bağlıdır
Fazla söze gerek yok!

29 Ekim 2012 Pazartesi

Masonlar Katolikler ve gizli semboller-Aziz Üstel


Katolikler’in Pazar ayinleri bittiğinde, cemaat birer birer papaz efendinin önüne gelir. Papaz bir parça peksimet verir ağzına inanmışın ve “Bu İsa Efendimizin bedenidir!” der. İnanmış onu yer. Sonra papaz, kadehin içinde şarabı uzatır: “Bu, İsa Efendimizin kanıdır, iç!” der. İnanmış içer bir yudum; böylece de kutsanmış olur. Bunun Katolikler’e özgü bir ayin olduğunu sanırsınız değil mi?
İlgisi yok!
Eski Mısır’da Güneş Tanrısı Ra’ya tapanlar, dizi dizi gelirler Rahibin önüne. Rahip inanların ağzına bir mısır tanesi verir ve insan kafatasından yapılmış bir kaptan su içirirdi. Önünde diz çöktükleri haç değil, Mısırlılar’ın işkence için kullandıkları bir aletdi. Dan Brown, Da Vinci Şifresi’yle bütün dünyayı sarsmıştı. Kitap kırılması çok güç bir rekora imza attı 100 milyonun üzerinde sattı!
Bu kez, Gizli Sembol kitabıyla, Brown gene en çok satan kitaplar listesinin başına kuruldu.
Brown, Washington DC yani ABD’nin baş kentini tasarlayan George Washington, Benjamin Franklin ve Mimar Pierre L’Enfant’ın üç ünlü mason üstadı olduğunu anlatıyor. Washington’un her köşesi gizli, masonluğu çağrıştıran simgelerle donatılmış.
Masonlar gizli bir kuruluş değil belki. Yakalarına mason rozetleri takıyor, “Tapınaklarının kapısında” açık açık ne olduğu yazılı ancak, o kapıdan içeri girdiğiniz andan sonra olan biten her şey gizli. Açıklanması kesinlikle yasak. Masonların bir de kadın kolu varmış ki, ben bunu hiç duymamıştım. Ta 1700’lerde kurulmuş. Adı da Doğu Yıldızı. Bugün dünyada 1 milyon üyeye sahipmiş.
Washington kentinde, Federal Üçgen diye bir simgeler zinciri var. Üçgenin bir ucu Kapitol Binası, ikincisi Beyaz Saray, üçüncüsüyse Washington Anıtı. Bunların üçü de Masonlar’ca tasarlanmış ve temelleri atılmış.
Peki Masonlar niye “gizlilik içinde yapıyorlar her şeyi?” Dan Brown’un buna cevabı ilginç:
“Coca Cola fabrikası gizli bir kuruluş mu? Hayır ! Peki, Coca Cola’nın kapısını tıklasan, bu içeceğin reçetesini, yani içine neler katıldığını sorsan verirler mi? Hayır. O şirkette çok uzun yıllar çalışacaksın, güvenilirliğini kanıtlayacaksın, gün gelecek şirketin en üst katlarına tırmanacaksın, o zaman belki sana nasıl yapıldığını anlatırlar. Ama anlatmadan önce de, bu sırrı kimseye fısıldamayacağın yolunda yenin etmek zorunda kalırsın!”
Gerçekten de bu kadar basit mi?
Coca Cola da gizli tokalaşmalar, simgeler, ayinler falan olduğunu sanmıyorum! Ayrıca bu şirkette çalışanlar, ne iş yaptıklarını kimseden gizlemiyor.
Neyse, kitaba daha fazla girmek istemiyorum; çünkü son sayfasına kadar okuyun. Gerek masonlar gerekse de Katolikler’le ilgili yepyeni, başka hiç bir yerde bulamayacağınız bilgilerle dolu Gizli Sembol. Özellikle Mason’ları daha bir irdelemek, yüz yıllardan bu yana ayakta durabilen bu gizli kuruluşu daha iyi anlamak için başka kitaplara da baş vurmak gereğini, duyacaksınız!

28 Ağustos 2012 Salı

Masonlara âlet olan fasonlar! - Muhsin Meriç


Mason komiteleri kılıktan kılığa girip olmadık daleveralarla şeytanın avukatlığını yapmaya devam ediyorlar. Türlü türlü maskelerle ifsâd hareketlerini yapan bu komitelerin farkına varmak, bunları deşifre etmek ve onlara uyan ve onlarca aldatılan fason takımından olmamak için gerekli techizâtla donanmak elzem…
Osmanlı Develeti’nin son üç yüz senesinde etkili olan hatta Yeniçeri ocağına sızıp orayı ifsâd eden bu komiteler bir zamanlar i’lâ-yı kelîmetullah için savaşan Yeniçeri ocağını fitne ve isyan yuvası hâline getirmişlerdir…
“Bu Kur’ân, İslâmların elinde bulundukça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kur’ân’ı onların elinden kaldırmalıyız; yahut Müslümanları Kur’ân’dan soğutmalıyız.” diyen İngiltere Sömürgeler Bakanı Gladiston da Mason komitelerinin mühim bir ferdiydi. Bu zattan yüzyıl kadar sonra aynı komitelerden birine mensûb başka bir siyâsetçinin ehl-i îmân içinden çıkıp, Kur’ân’ın bir kısım âyetlerinin -hâşâ-çağdışı olduğunu iddiâ edeceğini kim bilebilirdi? Hem birtakım safderun fasonun da bu mason zevâtın peşinden gideceğini kim tahmin edebilirdi? Şükür ki, bu fitne mumlarının ateşinin sönmesi için yatsıyı beklemek yeterli oluyor…
***
Fransız ihtilâlini tertîp ettikten sonra, Fransa’da ‘Hristiyanlıktan arınma yasası’nı kabûl eden mason komiteleri ‘akıl’a tapınmayı devletin resmî dîni yapmışlardı. Bu menşe’lerinden dolayı sözümona ‘hürriyet’ onların değişmez maskesi olmuştur. Bu maske altında her türlü entrikalarla karanlık bir istibdat tesis etmek için gayret edegelmişlerdir. Bu komitelern değişmez ideâlleri şunlardır: 1. Masonluğun otoritesi hâriç olmak üzere bütün şahsî otoritelere karşı savaş ve bunun tabiî sonucu olarak da cumhuriyetçi idâre sisteminin (masonların kontrolünde kalmak şartıyla) her ülkede hükümrân olması, 2. Masonluğun oluşturduğu din hariç olmak üzere dinî her otoriteye karşı savaş, 3. Büyük Fransız ihtilâlinden her yerde, özellikle de eğitimin her kademesinde hayranlıkla söz edilmesi, 4. Her konunun sekülerlik, eşitlik ve akılcılık ilkeleri içine alınmasının temini.” (Ahmed Y. Özemre, İlim, Din, Medeniyet, Pınar Yay., İst. 2002 )
***
Bazı yayınlarla masonların gerçek yüzü gösterilmek istenirken en ücrâ ve en tepe noktalara kadar ulaştıkları, pekçok siyasetçi ve bilim adamının mason olduğu ifşâ ediliyor. Bu durum hem iyi hem de kötü. İyi, çünkü böyle komitelerin varlığından halk haberdar oluyor. Kötü, çünkü, bu komitelerin çok güçlü olduğu zehâbına kapılınıp, onların izni olmadan hiçbir adım atılamayacağı vehmi zihinlere yerleşiyor. Oysaki meselenin hakikati mü’min insan için hiç de böyle değil ve olmaması da lâzım…
Masonların çok girift, gizli ve sistemli örgüt yapıları ve şaşırtıcı şekilde yaygın ve tesir sâhibi gözükmeleri bizi aldatmasın. “Et-tahrîbü eshel/ Tahrip çok kolaydır” fehvâsınca yaptıkları iş tahrip olduğu için çok güçlü gözüküyorlar. Ne gibi biliyor musunuz? Şeytan gibi! Şeytanın en ufak bir îcâd etme, yaratma kabiliyeti yok ama elinde tahrip silahı olduğu için güçlü gözüküyor. Hem bunun için Kur’ân, “Şeytanın şerrinden Allah’a sığının!” (7/200) demiyor mu? Yoksa ne şeytanın ne de şeytandan ders alan tüm komite ve güruhların ne hakikatli bir meslekleri ne de sinek kanadını îcâd edecek güçleri vardır!
***
Bediüzzaman Hazretleri, “Sizin sebat ve metânetiniz, masonların ve münâfıkların bütün planlarını akîm bırakıyor.” diyerek mason komitelerine karşı talebelerinin samimiyetine iltifat ettikten sonra masonların bilhassa manevî hizmetlere karşı başlıca sinsî tuzaklarını şöyle sıralar:
“Evvelâ: Ürkütmek ve korkutmak ve o mesleğin sû-i istimâlâtını göstermek.
Ve sâniyen: O mesleğin erkânlarının ve müntesiblerinin kusûrâtlarını neşretmek.
Ve sâlisen: Maddîyûn felsefesinin ve medeniyetinin câzibedar sefâhat ve uyutucu zehirleriyle ifsâd etmek ile mabeynlerinde tesânüdü kırmak ve üstadlarını ihânetlerle çürütmek ve mesleklerini fennin, felsefenin bazı düsturlarıyla nazarından sukut ettirmektir…”(Şuâ’lar-II, 101, Osmanlıca esas nüsha)
***
Masonlar ve masonik teşkilatlar ellerindeki tahrip silahını kullanarak sinsîce işlerini yapıyorlar. Ya masonlara âlet olan fasonlara ne demeli?.. Onları nasıl tanırız demeyin lütfen! Onlar, gövdenin içine giren kurt gibidirler. Bünyeyi içten içe kemirirler!
Masonlara âlet olan fasonlardan olmamak, o fasonlara aldanmamak için iki silah var demek ki: ‘Sebat’ ve ‘metânet’… Kur’ân’da, sünnette, mihenklerde, ölçülerde kayıtsız şartsız, daimî sarsılmaz bir sebat ve dahilî ve hâricî taarruz ve tecâvüzlere karşı çelik gibi bir metânet…
Bu mason-fason bahsini durup dururken açmadım: Bugün düne göre bu karanlık tezgah daha zayıf; bu komiteler en zayıf oldukları zamanlarda daha ziyâde saldırgan olurlar!..