Mustafa Kemal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mustafa Kemal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ağustos 2013 Çarşamba

Atatürk ve Abdülhamid-Murat Bardakçı

27 Temmuz 2012 Cuma, 09:23:12Güncelleme: 13:35:21

ALÂATTİN Çakıcı dün Silivri'de yapılan Ergenekon davasında hâkim önüne çıkmış. Davayı izlemek için giden yakınları, bindikleri otobüslerin camlarına Atatürk ile Sultan Abdülhamid'in resimlerini asmışlar...

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Vahdettin Atatürk’e kaç para verdi? - Mehmet Altan

Vahdettin Atatürk’e kaç para verdi?

Önümde 13 Haziran 1995 tarihli Sabah gazetesinin 26. sayfasının fotokopisi var. Sayfanın manşeti “Vahdettin hain değildi”…
O tarihlerde Sabah’ta çalışan Nuriye Akman, 11 ila 14 Haziran 1995 tarihlerinde “Milli Mücadelenin iki yüzü” başlıklı birkaç günlük bir röportaj yayınlıyor. Röportajın konukları “damarlarımı kesseniz Atatürk diye akar” diyen Cemal Kutay ile gene “sıkı Atatürkçü” İsmet Bozdağ… İki Atatürkçü Kurtuluş Savaşı’nı, Vahdettin’i, 19 Mayıs’ı, Nutuk’u çok farklı değerlendiriyor.
Ben o tarihlerde de bu değerlendirmelerin üzerinde uzun uzun durmuştum. Sonra da o yorumları “Birinci Cumhuriyet Üzerine Notlar” adlı kitaba aldım.
Nuriye Akman Cemal Kutay’a soruyor:

28 Temmuz 2013 Pazar

Atatürk'ün not defterleri-Avni Özgürel

Atatürk'ün not defterleri

Türkiye Cumhuriyeti, devlet kurucusuna ait her şeyi muammaya dönüştürmeyi, üstelik bunu 'anısını muhafaza' adı altında gerçekleştirmeyi başardı.

Türkiye Cumhuriyeti, devlet kurucusuna ait her şeyi muammaya dönüştürmeyi, üstelik bunu 'anısını muhafaza' adı altında gerçekleştirmeyi başardı. 

Sonuçta ondan geriye, müze evler, heykeller, fotoğraflar, Türk Tarih Kurumu'nun süzgecinden geçirilmiş ve çoğu fazla bir şey anlatmamak için kaleme alınmış hatıratlar vb. kaldı. Hatırlayın, 12 Eylül darbecileri uzun bir zaman rozet ve büstle uğraştıktan sonra bir ara yılan hikâyesi Atatürk filmini yaptırmaya kafalarını takmış, bunun için komite kurup 'ilmi' toplantı düzenlemişlerdi ve o sırada Kenan Evren, "Filmde artık onun rakı içtiği gösterilebilir" demişti. 

14 Temmuz 2013 Pazar

MUSTAFA KEMAL VE SEYİT RIZA GÖRÜŞMESİ - dersimnews.com

MUSTAFA KEMAL VE SEYİT RIZA GÖRÜŞMESİ


Dersim Katliamı’nın gündeme gelmesiyle beraber medya bir “Dersim” tartışması başını almış gidiyor.  Gerek tv kanallarında gerekse gazetelerde Dersim Katliamı’na geniş yer veriliyor. Bir çok köşe yazarı bu konuda yazıp çiziyor. Ancak Dersim konusunda bir iki kitap okumuş okumamış kişiler  kulaktan dolma yalan yanlış bilgilerle Dersim meselesinde “uzman” olarak karşımıza çıkıyorlar.

İsmet İnönü (ilk kez) anlatıyor; Atatürkle ihtilafımızın nedenleri-canmehmet.com

İsmet İnönü (ilk kez) anlatıyor; Atatürkle ihtilafımızın nedenleri

İsmet İnönü, DEFTERLER 1919-1973 Yapı Kredi Bankası Yayımları, sahife, 251′den itibaren 255. ve 256 sahifeler.
“Son seneleri Atatürk’ün çok zor olmuştu. Gece alkol tesiri ile alınan teşebbüsleri ertesi gün daima iptal etmek bir eski âdetimiz idi. Son seneler bu âdet kalkmağa başladı. Hele nihayete doğru (1936 – 37 vuzuh ile hatırladığım seneler) gece arzu veya teşebbüs ettiği bir işi ertesi gün tamamen sakin ve tamam iken de iltizam (ile) takip etmeğe başladı…”

13 Haziran 2013 Perşembe

Mustafa Kemal, Samsun’a kaçarak mı gitti? Mustafa Armağan

Mustafa Kemal, Samsun’a kaçarak mı gitti?
Osmanlı’nın hayaleti, hani şu var mı yok mu belli olmayan UFO’lar gibi bir kere daha göründü ufkumuzda. Baksanıza, Sultan Vahdettin’in “hain” olup olmadığını yeniden tartışmaya başladık.

Geçtiğimiz hafta, önce Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı tarih kitaplarının gözden geçirileceğini açıkladı. Ardından Mehmet Ali Şahin, Son Padişah’la ilgili “vatan haini” hükmü devam ediyorsa tarih kitaplarının değiştirilmesini istedi. Derken Nur Serter girdi devreye ve bunların Cumhuriyet değerlerine savaş açmak anlamına geldiğini, gelişmeleri “elem verici” bulduğunu söyledi.

Peki, Nur Serter’e elem vermemek için tarihçiler ne yapmalı? Yatıp kalkıp Nutuk mu okumalılar? Öyle yapılmalıymış! Son incisi de şu: Nutuk, “gericilerin kafasına düşen bir tuğla” imiş! Tuğlanın kimin kafasına düştüğü belli. Nutuk’un inkılap tarihçiliğimizin kafasına düşen büyükçe bir tuğla olduğunu da söyleyebiliriz.

27 Mayıs 2013 Pazartesi

ATATÜRK’ÜN CENAZESİ BAŞINDA “NAMAZ KAVGASI”- Cezmi Yurtsever

-Atatürk’ün 10 kasım’da ölmesinden sonra günler geçmesine rağmen, cenaze namazının kılınması olayı bir türlü yerine getirilmiyordu.

- Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Hanım’ın tartışması sonucu cenaze namazının kılınması gündeme alındı. Atatürk’ün cenaze namazının kılınmaması gerektiği görüşlerini kumandan Cemil Cahit Toydemir, Fahrettin Altay’ın kulağına fısıldamıştı.

- Atatürk’ün cenaze namazı “kaçak-göçek”bir şekilde kapalı kapılar ardında garip bir şekilde kıldırılmış oldu. Cenaze namazının kılındığını hiç kimsenin bilmemesi için fotoğraf ve film çekimine de yasak getirilmişti.

-Laik Cumhuriyetin inşasını görev bilen “ Kimliğini gizleyen derin güçler”Atatürk’ün cenaze namazının kılınmasından bile rahatsız idiler. Cenaze töreni boyunca “Eller duaya kalkmadı” Allahuekber sesleri de duyulmadı.

1 Nisan 2013 Pazartesi

Gazi diyor ki! Abdurrahman Dilipak


Aşağıdaki ifadeler Mustafa Kemal’e aittir..
Okuyunca sizin de aklınız karışacak eminim.. Biri çıksın ve “Bu ifadeler Mustafa Kemal’e ait değildir, olamaz” desin!
“Kan ile yapılan inkılablar daha muhkem olur. Kansız inkılab ebedileştirilemez. Fakat biz, bu inkılaba vasıl olmak için luzumu kadar kan döktük. Bu kanlarımız, yalnız muharebe meydanlarında değil, aynı zamanda memleketin dahilinde de döküldü. Biliyorsunuz ki, Hendek’te, Bolu’da, Konya’da, Yozgat’ta vesair memleketlerimizde bir çok isyanlar vukua geldi ve bunların hepsi tenkil edildi...”

31 Mart 2013 Pazar

Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs’ta Samsun’dan çektiği meçhul telgraflar-Murat Bardakçı


19 Mayıs törenlerinin meselesi gündeme gelince, Mustafa Kemal Paşa’nın 1919’un 19 Mayıs sabahı Samsun’a çıkışından hemen sonra İstanbul’a gönderdiği ve bugüne kadar çok az bilinen bazı telgraflarının mevcudiyetini hatırlatmak istedim. İşte, Paşa’nın Samsun’dan saraya ve devletin zirvesindeki diğer bazı isimlere çektiği telgraflar...

TÜRKİYE’de şimdi de bir 19 Mayıs tartışması çıktı! Millî Eğitim Bakanlığı’nın 19 Mayıs gösterilerinin bundan böyle yalnızca Ankara’da yapılmasını ve kutlamaların Ankara dışında sadece okullarda düzenlenmesini istemesi üzerine çıkan ve siyasî partilerin de taraf olduğu tartışma günlerdir devam ediyor. Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcını teşkil eden 19 Mayıs, yani Birinci Dünya Savaşı sonrasında uğradığımız müttefik işgaline son veren mücadelenin ilk adımı olan Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun yolculuğunun ayrıntıları bizde pek bilinmez.

30 Mart 2013 Cumartesi

Atatürk döneminde iktisat ve hukuk-Taha Akyol


YILDIZ Teknik Üniversitesi’ndeki panelin konusu “Atatürk Döneminde İktisat ve Hukuk Zihniyeti”, konuşmacılar Prof. Ahmet Güner Sayar ve ben...Prof. Ahmet Güner Sayar bu konuda en yetkili birkaç isimden biridir. Osmanlı İktisat Düşüncesinin Çağdaşlaşması adlı eseri, sahasında ‘tek’tir. Konuşmasında klasik Osmanlı insan tipinin, piyasa ekonomisinin gerektirdiği “rasyonel iktisadi birey”yani girişimci zihniyetine sahip olmadığını anlattı. Avrupa karşısında Osmanlı ekonomisinin bu yüzden çöktüğünü belirtti.Tanzimat’ın ekonomik liberalizmi aynı sebepten olumsuz sonuçlar vermişti. Abdülhamit’ten itibaren “Müslüman girişimci” yetiştirme siyaseti izlenmiş, liberal ekonomi yerine “himayeci” politikalar önem kazanmıştı.Cumhuriyet devletçiliği bu gelişimin sonucudur, cumhuriyetle iktisadi liberalizm tasfiye edilmiştir. 1930’ların devletçi ekonomisi başarılı olmuştur. Fakat devletçiliğin uzun süre devam ettirilmesi de “rekabetçi insan” tipinin yetişmesini engelleyebilirdi. İktisadi gelişmede temel sorun “girişimci” sınıf sorunudur. 

26 Mart 2013 Salı

Bir zamanlar Diyarbekir halkı Mustafa Kemal’i Kürt kabul ediyormuş-Mustafa Armağan


Bir zamanlar Diyarbekir halkı Mustafa Kemal’i Kürt kabul ediyormuş

Güneydoğu’ya bu yıl bahar erken geldi. Nevruz kutlamaları normalleşti. Barış dili yeniden revaçta. Çanakkale ve Misak-ı Millî’nin yeni bir Türkiye resminin kurucu parçaları olarak yerini alması son derece olumlu.
 Aksi halde “Osmanlı’nın parçalanması” sürecine yeni bir halka eklenme tehlikesi söz konusu.
Bu yeni sürece tarihin normalleşmesinin eşlik etmesini beklemek ve tarih alanında da “barış dili”ni egemen kılmak için çalışmak gerekiyor. Cumhuriyet döneminde tarihi yeniden yazarken yapılan abartma, çarpıtma ve hataları düzelteceğiz, öte yandan da yakın tarihe bunlardan sakınan bir bakışla bakmayı öğreneceğiz.
Bir yandan Çanakkale zaferindeki payı Mustafa Kemal’in rakibi olduğu için resmen yok sayılan Enver Paşa’nın hakkını teslim ederken, öbür yandan Mustafa Kemal Paşa’nın 29 Şubat 1920’de Talat Paşa’ya yazdığı mektupta söylediklerini hatırlatacağız. Hangi sözleri mi? Şunları:
“Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti namı altında vücuda getirilen milli birlik, Erzurum ve ardından Sivas genel kongrelerinde tespit edilen esaslara göre, Türk ve Kürt milli sınırlarıyla sınırlanan Türkiye’yi bölünmekten kurtarmak ve Osmanlı devlet ve milletlerinin bağımsızlığını temin etmek gayesini hedefledi.”
Demek oluyor ki, Mustafa Kemal’e göre 1920 başlarında hem hâlâ Osmanlı’yız, Osmanlı devlet ve milletlerinin (milletinin değil) bağımsızlığı için mücadele veriyoruz, hem de kurtarılması hedeflenen “Türkiye”, Türk ve Kürt “milli sınırlarını” kapsamakta. Hedeflerimizden birisinin, bizi Kürt ve Türk diye bölmek için uğraşan düşmanlara karşı ortak mücadele vermek olarak tanımlanmış olması belgeyi önemli kılıyor.
Ancak elimizdeki tek belge bu değil. ATASE’nin yayımladığı bir kitapta Mustafa Kemal’in Mayıs 1919 ile Nisan 1920 tarihleri arasında Kürt aşiret liderlerine çektiği tam 20 telgraf görüyoruz. Samsun’a çıktıktan 9 gün sonra Diyarbekir Milletvekili Kâmil Bey’e çekilen telgrafta günün ruhuna çok yakın cümleler bulmak mümkün.
Mustafa Kemal Paşa “dış düşmanlara karşı din kardeşlerinin el ele vererek sevgili topraklarımızı kurtaracağı” bu tehlikeli anda Diyarbekir’de açılan Kürt Kulübü ile Türkler arasında ihtilaflar çıktığını duyduğunu yazıyor ve bu ihtilafların “her iki kardeş ırk için” ne kadar acı sonuçlara yol açabileceğini muhatabına hatırlatıyor, ayrılık davası gütmenin bu kritik zamanda “en büyük bir ihanet” olacağını söyleyerek tedbir almasını rica ediyor.
Türk-Kürt kardeşliği yaklaşımı Erzurum Kongresi’ne yaklaşırken iyice belirginleşiyor. Nitekim 16 Haziran 1919’da Diyarbekirli Cemilpaşazade Kasım Bey’e yazdığı telgrafta Kürtlerin bağımsız bir Kürdistan kurmalarını tasvip etmediğini belirten Mustafa Kemal, bunun Ermenistan lehine İngilizler tarafından tertip edilmiş bir plan olduğu düşüncesindedir. Devamında şunları yazar:
“Kürtler ile Türkler birbirinden koparılmayı kabul etmez öz kardeşler(dir); bugün için vicdanî görevimiz Kürtler, Türkler, bütün İslamî unsurlar (Osmanlı’dan kalan Müslüman etnisiteler) tek vücut ve tek yürek olarak bağımsızlığımızı savunmak ve vatanın parçalanmasını önlemektir. Türk ve Kürt milletinin bu yüce maksadı kazanmaya azmetmeleri sayesinde sonuçtan tamamen emin olabiliriz.”

16 Mart 2013 Cumartesi

Emperyalizm ve Atatürk-Taha Akyol



HÜRRİYET gazetesinde dün yayınlanan “Otomotivde iki müjdeli haber”i okumuşsunuzdur: Volkswagen ve Hyundai Türkiye’ye yatırım yapacakmış... Gerçekten “müjdeli” bir haber mi, yoksa ekonomik istila mı?!Biz kovalım da bu yatırım başka bir ülkeye mi gitsin? Devletin alacağı vergiyi, yatırımın Türkiye’de sağlayacağı istihdamı, getireceği know how ve pazarlama tekniklerini, ihracatla kazandıracağı dövizleri başka bir ülke mi alsın?!

9 Mart 2013 Cumartesi

İşte, Atatürk’ün bayramda dağıttığı bahşişlerin listesi-Murat Bardakçı


Atatürk zamanında Çankaya Köşkü’nün personeline dağıtılmış bayram bahşişlerini gösteren bu liste, ilk defa yayınlanıyor.

Çankaya Köşkü’ndeki Atatürk Arşivi’nde muhafaza edilen üç sayfalık belgede, köşk personeline Atatürk zamanında dağıtılan bayram bahşişlerinin dökümü yeralıyor. Köşkte cumhuriyetin 15. yıldönümü münasebeti ile 29 Ekim 1938’de aşçıbaşından sofracıya, kaloriferciden seyise, odacıdan bahçıvana kadar bütün personele toplam 930 lira bahşiş verilmiş.

8 Mart 2013 Cuma

10 Kasım şüpheli; tuhaflıklar kesin-‘Allahu Ekber’siz cenaze namazı-“9’u 5 geçe” uydurması- M.Latif Salihoğlu


10 Kasım şüpheli; tuhaflıklar kesin

Ölüme götüren ağır koma
Emir–komuta zinciri dışında kalan, yahut resmî senaryo ağına takılmayan haber kaynaklarının hemen tamamı şu noktada birleşiyor: M. Kemal'in ölümü, 10 Kasım (1938) günü, saat 9'u 5 geçe falan değildir. 

5 Mart 2013 Salı

İnönü Atatürk’e neden gitmedi?İnönü’yü kim öldür-Taha Akyol


İnönü Atatürk’e neden gitmedi?

İNÖNÜ Atatürk’e “velinimetim” demiyor muydu? Gerçekten, Ankara’da generaller varken Albay İsmet’i Garp Cephesi kumandanı ve sonra başbakan yapan Atatürk değil miydi? İnkılapları birlikte yapmamışlar mıydı? Peki İnönü niye hasta yatağındaki Atatürk’ü ziyarete gitmedi?İnönü bir değil birkaç defa gitmek istedi. Hatta Başbakan Celal Bayar ve Meclis Başkanı Kazım Özalp, Dolmabahçe’de Atatürk’ün nabzını yoklamışlar, böyle bir ziyaretten memnun olacağını öğrenerek İnönü’ye bildirmişlerdi...

4 Mart 2013 Pazartesi

Hocam, o miras Parti’ye mi düşer, millete mi?A. Turan Alkan

Biliyorum, kabak tadı verdi Atatürk’ün İş Bankası’ndaki hisselerinden bahsetmek ama zorla suya batırılan bir şambriyel gibi (şambrel, şamyel gibi karşılıkları da var ama doğrusu bilmiyorum; otomobil iç lastiğinin şişirilmiş hali işte!) ikidebir zıplayıp gündeme geliyor.

Atatürk’ün boyu, Çankaya ve Falih Rıfkı’nın güzel Türkçesi-A. Turan Alkan


Atatürk’ün boyunun ne kadar olduğunu tartışıyoruz cumhur cemaat! Ortalıkta farklı rakamlar dönüyor olsa gerek ki, genelkurmay, işi gücü bırakıp resmi sitesinden açıklama yaparak duruma kesinlik kazandırmış bulunuyor.

Marifet boyda ise Uzun Ömer verelim!Yavuz Bahadıroğlu


“Genelkurmay Başkanlığı, Atatürk’ün boyunun 1.68 değil 1. 74, kilosunun 74-76 arası, ayakkabı numarasının 42, sesinin de tiz değil gür olduğunu açıkladı.” (Star Gazetesi, 19 Şubat 2013).

Bir yaşıma daha girdim. Atatürk’ün boyunu uzatarak, sesini gürleştirerek neyin amaçlandığını doğrusu anlayamadım. Marifet boyda mı, kiloda mı, ayakkabı numarasında mı?

28 Şubat 2013 Perşembe

Atatürk ve İnönü-Taha Akyol


HÜRRİYET gazetesi okurlarına Şevket Süreyya Aydemir’in Tek Adam ve İkinci Adam adlı kitaplarını armağan ediyor.
Evvela şunu belirteyim, akademisyen tarihçi Erik Zürcher’e göre, resmi ve kalıpçı Türk tarih yazımının dışına çıkarak insani ve geniş açılı bir gözle Atatürk’ün biyografisini ilk yazan, Şevket Süreyya Aydemir’dir.
Onun İkinci Adam eseri de aynı niteliktedir.
Aydemir elbette Atatürkçüdür. Atatürk’ü de İnönü’yü de nötr bir dille değil, benimseyen, sıcak bir dille, hatta yer yer hayranlıkla anlatır.

21 Şubat 2013 Perşembe

Atatürk’ün Boyu-Mehmet Barlas

Haberlere kulak verirseniz Atatürk’ün boyu, kilosu ve ayakkabı numarası yıllardır tartışma konusu oluyormuş. Mesela birkaç yıl önce Armada Alışveriş Merkezi’nde sergilenen 1.68 boyundaki Atatürk’ün balmumu heykeline vatandaşlar “Atatürk’ü çok kısa göstermişler” diye tepki seslendirince, Ankara sergisi için Rusya’ya 1 metre 85 santimlik yeni bir Atatürk heykeli sipariş edilmiş. Sonunda Genelkurmay Başkanlığı, Atatürk ‘ün boyu, kilosu ve ayakkabı numarası üzerinden yıllardır yapılan tartışmaları bitirecek bir dosyayı açıklamış. Atatürk için hazırlanan “Özel” internet sitesinde Ata’nın özlük dosyasındaki bilgiler varmış. “Muamelat-ı Zatiye Dairesi”nin (Personel Başkanlığı) 21 Teşrinisani 1341 (21 Kasım 1925) kayıtlarına göre, Atatürk’ün boyu 1.74, kilosu 74-76, ayakkabı numarası ise 42′ymiş. Bir düşünün. Atatürk’ü başarıları ve hizmetleri ile değil de boyunun uzun veya kısa olması ile değerlendirmenin akla sığar bir yanı olabilir mi?