Mevsimler, iklimler, tabiat hâdiseleri 20, 50, 100, hatta 500 yıl gibi periyodlar takip eder. “50 yıl önce böyle soğuk olmuş”, “80 sene evvel de böyle sel gelmiş” derler. Büyükannem 1929 senesinde çok büyük bir sel geldiğini, arabaları, ağaçları ve insanları sürükleyip götürdüğünü, bir daha bu kadar büyüğünü görmediğini anlatırdı. Eskiler için sel zelzeleden sonra, yangından önce gelen bir âfetti. Dualarda Allah’ın himayesi istenen belâ-yı arziyye zelzeleyi, belâ-yı semâviye de seli ifade ederdi. Yağmur yağmadığı zaman “Ya rabbi hayırlı yağmurlar ver!” diye dua ettikleri gibi, yağdığı zaman da endişeyle “Ya rabbi âfetinden koru!” demeyi ihmal etmezlerdi. Yağmur yağdığı zaman evden dışarı çıkmayan, şimşek ve gök gürültüsünden korkan, endişe içinde yağmurun bitmesini bekleyen İstanbul hanımlarına yetiştik.
Sel âfeti insanlık tarihi kadar eskidir. Peygamberlere kafa tuttuğu için sel âfeti ile helâk olanların menkıbeleri çoktur. Dünya büyük sellerle büyük tufana boğulmuş, ancak Hazret-i Nuh‘un yaptığı gemiye binen müminler kurtulmuştur. Kur’an-ı kerimde anlatılan seyl-i arim denilen sellerle Yemen’deki meşhur Mârib Barajı yıkılıp, Sebe ülkesinin dillere destan şehirleri, binâları, bahçeleri hâk ile yeksân olmuş; halkın ekserisi ülkeden göç etmek zorunda kalmıştı. Gassân kabilesi Şam’a, Ezd kabilesi Amman’a, Huzâa kabilesi Tihâme’ye, Huzeyme kabilesi Irak’a, Evs ve Hazrec kabileleri de Yesrib’e (Medine-i Münevvereye) yerleşti.

Yemen'deki dillere destan Mârib barajı'ndan kalıntılar
AVA GİDERKEN...