3 Ağustos 2013 Cumartesi

ALMAN ARKEOLOGLAR AMANOSLARDAKİ TARİHİ HİTİT KENTİ SAMAL'I SOYDULAR-BERGAMA ANTİK KENTİ DE SOYULDU-Cezmi Yurtsever

ALMAN ARKEOLOGLAR AMANOSLARDAKİ TARİHİ HİTİT KENTİ SAMAL'I SOYDULAR

-Osmanlı Arşivinde bulunan bir dosya içinde Almanların 1888 yılında Gavurdağları eteğinde ve Islahiye yakınlarındaki Zincirli köyünde arkeolojik kazılar yaptıkları çok sayıda tarihi eser çıktığı bilgileri ve fotoğraflar bulundu.

-Berlin Müze Müdürü Karl Human’ın yaptığı ve daha sonra devam eden kazılar sonucu çok sayıda tarihi eser Almanya’ya kaçırıldı.


-Günümüzde Almanya’nın Berlin şehrinde Anadolu’dan kaçırılan eserler ile Bergama Müzesinin kurulduğu da ortaya çıkıyor.

-Zincirli kentin’den Almanyaya kaçırılan tarihi eserlerin en kısa zamanda Türkiyeye getirilmesi gerekiyor.


Geçtiğimiz Temmuz ayı içinde Osmanlı Arşivinde Çukurova Tarihi üzerine yaptığım araştırmalar esnasında gizliliği ortadan kalkan belgeler serisinden İ.MMS.00101 numaralı zarf içinden çıkan fotoğraflar ve Osmanlı Bakanlar kurulu belgeleri Osmanlı’nın son döneminde 1888  ve izleyen yıllarda   o  dönemde  Adana vilayeti Cebeli Bereket Sancağı’na bağlı Gavurdağlarındaki  (bugünkü Amanos dağları) Islahiye ilçesinde bulunan Zincirli Höyük’te  arkeolojik kazı yapan  Berlin Müze Müdürü Kral Humann ve arkeolog Felix von Luschan’ın dünya tarihine ışık tutan antik Hitit kenti SAMAL’dan çıkan eserleri Almanya’ya kaçırdıkları ortaya çıkıyor.

Berlin Müze Müdürü Kral Humann’ın Zincirli’de yaptığı arkeolojik kazıdan çıkan eserler ile ilgili fotoğraflar ve bilgileri  değerlendiren Osmanlı Hükümeti Zincirli Höyük’ten çıkan 90 parça eserin  sadece 10 parçasının kendisinde kalması ve  İstanbul’a taşıyacağı eserlerin masrafını da ödemesi de Padişah’ın karar onay yazısıyla açıklanmıştı. Ancak  Berlin Müze Müdürü Kral Humann,  kazı çalışmalarını 1888 ve izleyen 1890’lı yıllara  da yayarak ortaya çıkan binlerce  parça tarihi eseri kaçak olarak Almanya’ya gitmesini sağladı. Berlin’de Anadolu’dan getirilen tarihi eserler ile kurulan PERGAMON Müzesi depolarında  ve teşhir vitrinlerinde  ZİNCİRLİ’den kaçırılarak getirilen bir eşi daha bulunmayan paha biçilmez eserler sergileniyor. Zincirli’den Berlin’e kanunsuz olarak götürülen eserler dünya tarihine de geçecek olan  tarihi eser soygunudur.

KÜLTÜR BAKANLIĞI HAREKETE GEÇMELİDİR

Zincirli höyük’ten kaçırılan tarihi eserler ile ilgili olarak Kültür Müdürlüğü  en kısa zamanda harekete geçmeli. Eserlerin Türkiye’ye getirilmesini sağlamalıdır. günümüzde Gaziantep sınırları içinde bulunan Islahiye ilçesindeki Zincirli höyükten kaçırılan eserlerin anavatanına getirilmesi anlamlı bir olay olacaktır. Sayın Kültür Bakanı Ertuğrul GÜNAY’a çağrıda bulunuyorum:”En kısa zamanda Almanya nezdinde Zincirli höyük’ten Berlin’e kaçırılan Hitit SAMAL kenti ile ilgili eserlerin Türkiye’ye iade edilmesi çalışmasını başlatınız”.

HİTİT SAMAL KENTİ’NİN DÜNYA TARİHİNDEKİ ÖNEMİ

Hititler zamanında Önasya’nın önemli kentleri arasında bulunan Kahramanmaraş’ı Antakya’ya bağlayan vadi kavşağında bulunan SAMAL kenti M.Ö.4 binli yılardan itibaren kuruluşu gerçekleşmiş, M.Ö.8. yüzyıla kadar Önasya’nın en parlak kentleri arasında idi. Zincirli kazılarında çıkan ve bir eşi dahi bulunmayan eserler arasında arslan ve boğa heykelleri, savaş sahneli kabartma heykeller, Hitit-Arami-Fenike dilinde yazılmış kitabeler ile arkeoloji dünyasının ilgisini çekmiştir.

BERGAMA ANTİK KENTİ DE SOYULDU

Bergama Antik Kenti 1870’li yılarda Alman arkeolog ve mimar Karl Human tarafından soyularak İzmir üzerinden Almanya’ya kaçırıldı. -Almanlar kaçırılan eserlerle ilgili Bergama Müzesini kurdular. -Bergama antik kenti antik dönemde dünyanın önde gelen şehirleri arasında idi. Hastane, hamamları, parşömen kağıt kullanılarak yazılan kitapları ile ünlü idi. Pergamon, günümüzde İzmir iline bağlı Bergama ilçesinin merkezinin yerinde kurulu antik kentin adıdır. Pergamon, eski çağlarda Misya bölgesinin önemli merkezlerinden biriydi. MÖ 282-133 arasında da Pergamon Krallığı’nın başkentiydi. Pergamon adı, bir söylence kahramanı olan Pergamos'tan gelir. Pergamos’un, Teuthrania kralını öldürdükten sonra kenti ele geçirdiği ve kendi adını verdiği sanılır. Başka bir söylenceye göre de Teuthrania Kralı Grynos savaşta Pergamos'tan yardım istemiş, zaferden sonra iki kent kurdurarak birine onun onuruna Pergamon, ötekine de Gryneion adını vermiştir. Yazılı belgelerde Pergamon'dan ilk kez MÖ 4. yüzyılın başlarında söz edilir. Kent daha sonra Pergamon Krallığı'nın başkenti oldu. Bu dönemde saray, tapınak, tiyatro gibi yapılarla yapıldı, kent kule ve surlarla çevrildi. Pergamon, krallığın Roma'ya bağlanmasından sonra da Batı Anadolu'nun sayılı kentlerinden biri olarak kaldı. Eski kentin kalıntılarını, 1870'lerde Batı Anadolu’da demiryolu döşenmesinde çalışan Alman mühendis Carl Humann buldu. Pergamon'da ilk araştırma ve kazı çalışmalarına da 1878'de başlandı. Kazılar ve onarım çalışmaları günümüzde de sürmektedir. Pergamon Akropolü Pergamon kentinin Akropol'ü ("kentin yukarı bölümü"), Bakırçayı'nın suladığı ovaya egemen bir tepenin üzerinde yer alır. Büyük bir kale görünümündeki Akropol’ün ana kapısına varmadan solda Heroon'un kalıntıları vardır. Heroon, Antik Yunanistan'da bir kahraman ya da yarı tanrı adına yapılmış ve çevresi sütunlu bir galeriyle çevrili kutsal yerlerin adıydı. Heroon’da, dinsel törenin yapıldığı oda (kült odası) geniş bir ön galerinin arkasındaydı. Heroon’un kuzeyinde Helenistik dönemden kalma bir dizi dükkândan oluşan uzun bir yapı bulunuyordu. Kentin koruyucusu sayılan akıl ve savaş tanrıçası Athena adına yapılan Athena Tapınağı, Akropol'ün en önemli mekânıydı. Tiyatro terasının üzerinde bulunan bu tapınak, Dor düzeninde yapılmıştı. Kazılarda Athena Tapınağı’nın birçok parçası Berlin'e götürülerek aslına uygun biçimde orada yeniden kurulmuştur. Pergamon'da ise yalnızca temelleri kalmıştır. Athena Tapınağı'nın kuzeyinde dört salonlu bir kütüphane vardı. Burası Helenistik dönemin en büyük kitaplıklarından biriydi. Kütüphanede "Pergamon derisi" olarak adlandırılan parşömen üstüne yazılmış 200 bin kitap bulunduğu bilinmektedir. Romalı asker ve devlet adamı Marcus Antonius, MÖ 41'de kitapların tümünü Mısır Kraliçesi Kleopatra'ya armağan etmiştir. Athena Tapınağı’nın güneyindeki bir terasta Zeus Sunağı yer alıyordu. Zeus Sunağı da Berlin'e götürülmüş ve onarılarak oradaki Pergamon Müzesi'ne (Pergamon Museum) koyulmuştur. Helenistik dönemi mimarisinin en güzel örneği olan sunağın Pergamon’da yalnızca temelleri kalmıştır. Zeus Sunağı'nın güneyinde Yukarı Agora bulunur. Agora, güney ve kuzeydoğudan Dor düzeninde sütunlu galerilerle çevriliydi. Agora'da toplanan halk, siyaset ve ticaretle ilgili konuları yönetimle görüşüp konuşuyordu. Agora’nın kuzeybatısında Agora Tapınağı bulunuyordu. Akropol'ün en yüksek yerinde Pergamon krallarının sarayları yükseliyordu. Günümüze bu sarayların yalnızca zemini ve temelleri ulaşmıştır. Sade görünümlü bu yapılarda odalar sütunlu bir avlu çevresine sıralanıyordu. Athena Tapınağı'nın batısındaki dik yamaçta, yaklaşık 10 bin kişilik bir tiyatro yer alır. Helenistik dönemde yapılan tiyatronun uçuruma bakan ön tarafı setlerle sağlamlaştırılmıştı. Tiyatronun ahşap bir sahnesi vardı ve bu sahne sökülüp takılabilecek biçimde yapılmıştı. Akropol’ün bir başka tapınağı olan Dionysos Tapınağı, tiyatro terasının kuzeyindeydi. 25 basamakla çıkılan bir podyum üzerinde bulunan tapınağın yalnız ön yüzünde sütunlar vardı. Kaynak: Pergamon, Wikipedi ansiklopedisi

Hiç yorum yok: