Taha Kıvaç (Fehmi Koru) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Taha Kıvaç (Fehmi Koru) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ağustos 2013 Perşembe

‘Demokratik darbe’ kuramının mucidini takdimimdir-Mars’a ve darbeye meraklı bir Türk genci-Taha Kıvanç

‘Demokratik darbe’ kuramının mucidini takdimimdir

Mısır’da demokrasiye müdahaleye Batılı yönetimlerin seyirci kalmasının ardında bir ‘strateji’ değişikiği seziyor ve onu destekleyecek bir ‘kavramlaştırma’ bulunabileceğini düşünüyordum da, değişikliğin fikir babasının bir Türk olabileceğini aklımın ucundan bile geçirmemiştim...

Mısır’da demokrasiye müdahaleye Batılı yönetimlerin seyirci kalmasının ardında bir ‘strateji’ değişikiği seziyor ve onu destekleyecek bir ‘kavramlaştırma’ bulunabileceğini düşünüyordum da, değişikliğin fikir babasının bir Türk olabileceğini aklımın ucundan bile geçirmemiştim...

Suikastlar neden oluyor, koltuklar neden gidiyor? Taha Kıvanç

Önemli hizmetlerin içinde bulunan bir dostum, “Neden bize ters bakıyor?” diye şikâyetini dile getirdi. Ters bakmasını dert ettiği kişi de ülkemizin öndegelen bir şahsiyeti... Önce ne diyeceğimi bilemedim; sonra... Sonra, “Edward Snowden’in anlatmaya çalıştıklarına kulak verirseniz” dedim, “Nasıl bir dünyada yaşadığımızı ve kanaatlerin nasıl oluştuğunu anlarsınız...”
Aslında siyasiler ve hükümetler de Edward Snowden’e kulak verse iyi olur...
Şu sırada Moskova’nın Sheremetyova Havaalanı’nda âkıbetinin ne olacağına Putin’in karar vermesini bekleyen Edward Snowden idealist bir genç. CIA ile irtibatlı Booz Allen Hamilton(BAH) adlı şirkette çalışırken, şirketinin CIA adına dünyanın dört bir tarafına kulak kesildiğini fark etmiş. İnternet üzerinde yapılan bütün yazışmaları, mesajlaşmaları, konuşmaları kaydediyormuş BAH. Kendisinin yetmediği noktalarda, FacebookTwitterMicrosoft şirketleri, üzerlerinden yapılan tüm muhaberatı, BAH’ye kendileri teslim ediyormuş...

Karmakarışık işler-Meğer darbe ‘Geliyorum’ demiş...Mısır’da olanları anlatıyorum, ama tuzağa düşmeden...-Darbeler destekçilerini hep mahçup etmiştir-Gen. Sisi’nin Amerika günleri...-Merak edenlere Gen. Sisi’nin tezini takdimimdir-Tek bölümlük Akbaba filmi-“Aptal gibi suç olsam, yine de oynar mısın benimle?” Hilâfet oyunu, sil baştan?Taha Kıvanç

Karmakarışık işler


Ne diyordu el-Cezire? Şunu: ABD’nin bazı sivil toplum örgütü görüntülü kuruluşları Mısır’daki kargaşaya körükle gidiyor, kargaşayı çıkartacak kişileri parayla besliyor... İşte belgeleri... Bu belgeleri, Berkeley’deki Kaliforniya Üniversitesi’nden aldım, o da devletten almış...
Bir eski polis şefi, adı Omar Afifi Soliman‘Hukuk-un Nas’ adıyla bir örgüt kurmuş, tek üyesi kendisiymiş; Amerika adama onbinlerce dolar aktarmış...
Esraa Abdel-Fatah isimli bir kadın el-Baradey’in ‘Düstur Partisi’ ile de irtibatlıymış; ona da sürekli para gönderiyorlarmış...
İşin ilginç tarafı, bu kişi ve örgütler, Tahrir ilk hareketlendiğinde Mübarek-karşıtı tavır almış; ardından asker ön plana çıkınca onlara karşı gösteriler düzenlemiş; en sonunda Mursi-karşıtıolaylarda da başı çekmiş... Aynı kadın şimdilerde Batı ülkelerine dönük “Sakın bu olana ‘darbe’ demeyin; bu bir halk hareketi” kampanyası yürütüyormuş...
Dün burada iki örnek verdim, ama el-Cezire’nin “İşte bunlar ortalığı karıştırdı” iddiasına muhatap olan kişi ve örgütler bunlardan ibaret değil. Daha çok sayıda eylemciyi parayla desteklemiş Amerikalı kuruluşlar...
Hangi kuruluşlar? Şunlar: Bureau for Democracy, Human Rights and Labor (DRL), the Middle East Partnership Initiative (MEPI), USAIDthe National Endowment for Democracy(NED)... Ayrıca International Republican Institutethe National Democratic Institute (NDI) ve Freedom House...

‘İki ayyaş’ muhabbetine benim katkım-Alkolle mücadele ‘takıntısı’-Fehmi Koru

Başbakan “İki ayyaşın hazırladığı yasa” sözüyle artık değiştirilen alkollü içeceklerle ilgili eski kuralların sahibi olarak kimleri kast etti, emin olun bilmiyorum; ancak, “Keşke değişikliği içkiyi bütünüyle hayatlarından çıkarmamış olanlarla gerçekleştirseydi” temennisinde bulunmadan da edemiyorum...
 Keşke...
Yeni kuralları, aslında, Batılı bir dizi ülke bizden çok önce benimsedi. Sonuncusu, Rusya’da 1 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe giren kısıtlamalardır. Bugün çağdaş ülkelerin hepsi, ‘alkolizm’ tehlikesi karşısında vatandaşlarını korumak için tedbir alma ihtiyacı duyuyor. Alkollü içeceklerle ilgili yeni kurallarımızla mukayese edildiğinde, ABD, İngiltere ve Rusya gibi ülkelerdeki kurallar daha kısıtlayıcı...

Tehditler, Amerika ve biz...Fehmi Koru

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Ortadoğu ve Afrika’daki diplomatik temsilciliklerinin neredeyse tamamını kapalı tutuyor. Tam 19 ülkede Amerikan büyükelçilikleri kapılarını sımsıkı kapattı; o büyükelçiliklerde hiçbir işlem yapılmıyor. ABD dışişleri bakanlığı, vatandaşlarının Yemen’i derhal terk etmesini de istedi.
Sebep? El-Kaide lider kadrosundan iki kişi arasında geçtiği anlaşılan bir konuşmada örgütün Amerikan hedeflerine karşı kanlı bir eylem hazırlığı içerisinde bulunduğunun anlaşılması... Böyle durumlarda tedbirli olmakta yarar vardır.
Üsame bin Laden’in Pakistan’ın Abbottabad kentindeki evinde öldürülmesi sonrasında, uzmanlar, el-Kaide’nin artık tehdit olmaktan çıktığını söylemişlerdi. Demek ki, örgüt hâlâ ABD’yi tedbir almaya sevk edecek kadar varlığını sürdürüyor...

Uzun kulaklar sizleri de dinliyor, biliyor musunuz? Fehmi Koru

Önce Gezi Parkı, sonra Mısır... Son bir ayı bu iki gündem maddesiyle düşüp kalkarak geçirdik... Elbette bu doğal; ancak bizim iki maddelik gündemle meşgul olduğumuz demlerde dünyanın gündemine düşen bir başka konu da bizi yakından ilgilendiriyor...
Bizi de, etrafımızı da, bugünü ve geleceği de...
Konu şu: İngiliz Guardian gazetesi yazarı Glenn Greenwald, kendisine CIA ile irtibatlı bir istihbarat ve değerlendirme şirketi çalışanı olan Edward Snowden’in sağladığı belgelerden hareketle ABD’nin bütün dünyanın elektronik haberleşmesini dinlediğini açıkladı... Telefonları, e-mailleri, sosyal medya denilen Facebookve Twitter gibi mecraları...
Yalnızca Amerikan vatandaşlarını da izlemiyormuş ABD’nin güçlü antenleri; bütün dünyada üretilen her türlü haberleşme dikkatle takip ediliyormuş...

Bayramlık bir konu daha: Neden geriyiz?Bizi kim geri bıraktı?-

Bayramlık bir konu daha: Neden geriyiz?

Bayram sohbet konusu diye medya ve Cemaat’i iki gün üst üste işledikten sonra, üçüncü gün için konu bir İngiliz profesörden geldi. Takipçilerine gönderdiği mesajda “Dünyadaki tüm Müslümanların aldığı Nobel ödülü sayısı Cambridge Üniversitesi’nin bir bölümünden çıkan Nobelli sayısından az” demiş adam...

Doğru söylemiş...
Konunun Mısır’da darbecilere destek çıkmakta beis görmeyen ‘barış ödüllü’ElBaradei üzerinden Nobel ödül komitesine serzenişte bulunan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dikkat çektiği yönle bir ilgisi var muhakkak... ABD tarihinin en kanlı operasyonlarına izin veren Barack Obama da Nobel’den ‘barış ödülü’ sahibi...
Ancak barış ödülü jürisinin savunulamaz tarafgirliği, bilim alanındaki zavallı durumumuzu mâzur göstermez... Gerçekten de İslâm Dünyası, müspet bilimlerde ödüllerin verilmeye başlandığı 1901 yılından buyana, Nobel ödülleri verilen fizik, kimya, fizyoloji veya tıp ile edebiyat alanlarında parlak başarılar gösteremiyor. 1968’de ödül verilmeye başlanan iktisat alanında da övünülecek durumda değil İslâm Dünyası...

Darbeyi biz yaptık, kızı da biz öldürdük...Fehmi Koru

Aman ne güzel, ne güzel... İran’ın seçimle işbaşına gelmiş başbakanı Muhammed Musaddık’ı düzenledikleri bir darbeyle devirdiklerini ABD’nin gizli istihbarat örgütü CIA nihayet açıkladı.
Güzellik bu haberle bitmiyor: İngiltere’nin seçkin SAS komando birliğinden bir askerin, “Prenses Diana’yı ben öldürdüm” diye övündüğü eski eşinin ailesi tarafından bir ihbar mektubuyla fâş edilince askeri polis tâkibat açtı.
Tek güne iki güzel haber... Kıymetini bilelim.

11 Haziran 2013 Salı

Occupy eylemlerinde kaç kişi öldü?-Taha Kıvanç

Ben bu son olaylarda yalnızca ABD’nin tutumunu anlamakta zorlanıyorum; o da biraz Başbakan Tayyip Erdoğan yüzünden...

Tayyip Bey ezcümle şunu söylüyor: ABD gezimiz başarıyla geçti, oradan döner dönmez gezinin şaşaasını gölgelemek için başımıza bu iş açıldı...

Oysa ben, Türkiye’de iktidarın başına gelenlerden ABD’nin fazlaca üzülmediğini sanıyorum...

Yukarıdaki paragrafta yer alan ‘fazlaca’ ile ‘sanıyorum’ sözcüklerini nezaket için kullandığımı herhalde anlamışsınızdır...

20 Nisan 2013 Cumartesi

Boston saldırısının bize kadar uzanan ‘kökleri’-Boston-Berlin hattı-Cemil Ertem

Boston saldırısının bize kadar uzanan ‘kökleri’
ABD Boston’da olan patlamalar size de biraz garip gelmiyor mu? Şöyle; organize olduğu belli olan bu saldırıyı üstlenen ‘küresel’ bir terör örgütü henüz ortaya çıkmadı. Üstelik şimdiye değin FBI kaynaklı bir açıklama yapılmış değil.
Bu işi ABD’de görülen ‘sapkın’ tarikatlardan birisi de yapmış olamaz. Çünkü 11 Eylül’den sonra böyle bir şeye cesaret edemeyecekleri gibi, FBI hepsinin nefesini takip ediyor.
Peki nedir bu olan? Bu soruya cevap vermek için sizi biraz geriye götüreyim; 1963 yılına... 1963 yılında, Soğuk Savaş’ın en keskin dönemeçlerinden birine gelmek üzereyken Başkan Kennedy bir suikast sonucu öldürüldü. Hikayeyi biliyorsunuz, katil diye birini yakaladılar, kendinde olmayan birini, sonra koca ABD Başkanı kimvurduya gitti.

Boston’da patlayan bomba bizi de yaraladı-Terör İslâm’ı vuruyor - Fehmi KORU

Boston’da patlayan bomba bizi de yaraladı


Çok ses getirmek üzere planlanmış, can alıcı terör eylemlerinden sonra ne olur? Planını gerçekleştiren örgüt birkaç saat içerisinde eylemi üstlenir; güvenlik ve istihbarat birimleri de patlayıcı düzeneğinden hareketle kimliklerini tahmin veya tespit ettikleri suçluların peşine eş-zamanlı düşerler...
Boston’da üç kişinin canını alıp 200’e yakın insanın ciddi biçimde yaralanmasına yol açan bombadan sonra bunların her ikisi de yaşanmadı. Hiçbir örgüt eylemi üstlenmedi; güvenlik ve istihbarat birimlerinden de ses çıkmadı.

Alman mahkemesi iyi yıkıyor - Fehmi KORU


Gördünüz mü şu Almanlar’ın yaptığını?
Almanya’da on kişiyi öldüren, sağa sola bombalar atıp banka soyan bir örgütü yargılayacak mahkeme Türkiye’nin Berlin büyükelçisi ile TBMM insan hakları komisyonu başkanının davayı izlemede öncelik başvurusunu reddetmiş...
Yargılanan örgüt üyelerinin öldürdüğü on kişiden sekizi Türk olduğu için davayla ilgilenmek zorunda Türkiye... Mahkeme, büyükelçi ile milletvekilinin, salona rahat giriş-çıkışına izin vermeyerek büyük bir ayıba imza atmış oldu.
Kendi ülkesinin vatandaşı Yeşiller Partisi üyesi Claudia Roth’a sorsaydı, onun Türkiye’deki insan haklarıyla ilgili her davayı nasıl ayrıcalıklı bir konumda izlediğini öğrenebilirdi. Türkiye’de kendilerine gösterilen nezaketi, Türkiye’nin büyükelçisi ve milletvekilinden Almanlar’ın esirgemeleri utanç verici...
Tavırları, Türkiye’nin davayı birebir izleme şevkini kırmamalı.

‘Büyük birader’ ne ki, ‘Küçük Biraderler’den korkun siz... Benim Boston’un, benim MIT’im... -Boston'da gerçekte ne oldu dersiniz-“Suçlu!” Nereden bildin? “Sosyal medya mesajlarından...”-Boşuna çaba benimki biliyorum ama..-Sebebi vardır da, bakalım nedir?-Dostum “Boston eylemi düzmece” diyor...- Taha KIVANÇ

‘Büyük birader’ ne ki, ‘Küçük Biraderler’den korkun siz
Boston’daki terör eylemi korkunçtu tabii; ama patlamalar sonrasında girilen travma bir çok yönden hayırlı oldu; hiç değilse bazılarına ülkelerinin başkalarının başına açtığı daha vahim dertleri hatırlattığı için... Bir de, hepimizin elinde bulunan ve fazla zorlanmadan erişilen teknolojik kolaylıkların getirebileceği rahatsızlıkları düşündürdüğü için...

Günlerdir okuduğum namuslu kalemlerin dokundurmalarında en çok geçen isim George Orwell... Özellikle de onun 1948 yılında kaleme aldığı, dünyanın yanlış istikamete gidebileceğini öngördüğü ‘1984’ romanı...

5 Nisan 2013 Cuma

JINSA ve AJC üzerine...Taha Kıvanç


Başlık 'şifreli' gibi duruyor, ama o harflerin neyi temsil ettiğini biraz sonra anlayacaksınız...
Türkiye'de bir ödül enflasyonu yaşanıyor; herkes herkese bir plaket sunma yarışında. ABD gibi ülkelerde her köşe başına şube açan derneklerin yaygınlaştırdığı bir uygulamanın bize yansıması bu aslında; böylece hem o kuruluşun nâmı yürüyor, hem de ödüllendirdiği kişinin irtibatının devamı sağlanıyor...

14 Mart 2013 Perşembe

‘Sansür’ diyorlar ya, bunlar ‘sansür’ görmemiş...-Sansür tarihimizden başka notlar-Herkes unutur, arşiv unutmaz-‘Atlatma haber’ mi dediniz?-Taha Kıvanç

‘Sansür’ diyorlar ya, bunlar ‘sansür’ görmemiş...

Milliyet’i ve Hürriyet’i ‘içeriden’ tanıyan Doğan Akın yazmasa zor inanırdım; ama başında bulunduğu T24 sitesinde yazan o. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Batsın bu gazetecilik” demesi sonrasında Milliyet ve Hürriyet’te büyük panik yaşanmış...
İki yazarını dinlendirmeye almış Milliyet, Hürriyet ise yazılara sansür uygulamış... Yalçın Doğan ile Kanat Atkaya’nın yazıları konmamış, Mehmet Y. Yılmaz’ın parçalı köşesinden bir bölüm ayıklanmış...

Tezkerenin 10. yıldönümünde-Fehmi Koru


İnsanların olduğu gibi ülkelerin de yıldızlarının parladığı anlar vardır. Ülkemiz için son onyılların en kritik olayı, ABD’nin Irak macerasına yol arkadaşı olarak seçtiği Türkiye’nin bu teklifi reddetmesidir.

Türkiye’nin de, Ak Parti’nin de yıldızı o red olayıyla parladı.

Siyonizm'in 'ırkçılık' olma ve olmama tarihçesi -Fehmi Koru


Arasam muhtemelen kütüphanemdeki nüshasını bulabilirim; bembeyaz kapağı ve kocaman başlığıyla (‘Siyonizm ve Irkçılık’) birlikte içeriğinde yer alan belgeler de belleğimde dün gibi canlı, ‘Birleşmiş Milletler Türkiye Ofisi’ adına 1975 yılında yayınlanmış kitabın...
Prof. Türkkaya Ataöv’ün çevirdiği kitap, o yıl Birleşmiş Milletler (BM) genel kurulu tarafından alınmış Siyonizm ile ırkçılığı eşit görüp kınayan bir karardan hareketle İsrail’in hukuki meşruiyetini sorgulamaktaydı.

Eski dünyadan kalanlar: Merkez bankalarının ya da Chavez'in Bağımsızlığı-Cemil Ertem


Geçen gün Japonya Başbakanı Shinzo Abe’nin Japonya Merkez Bankası’na Asya Kalkınma Bankası Başkanı Kuroda’yı aday göstermesinin Batı için oldukça rahatsız edici olduğunu yazmıştım. Büyük bir olasılıkla, şimdiye değin süregelen politikalardan ‘niteliksel’ olarak farklı bir çizgi izleyecek Kuroda JOB Başkanı olacak. Ancak ilk açık itiraz Amerikan Merkez Bankası’ndan (Fed) geldi. Fed Dallas Başkanı Richard Fisher, Abe’nin 15 yıldır devam eden durgunluğu sonlandırmak adına Japonya Merkez Bankası’nı siyasallaştırdığını söyledi. Yani pes demek lazım. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) yalnız Vietnam Savaşı’ndaki siyasi rolünü görmek için 1964-1970 arasındaki para arzı artışına bakmak yeterli. Bu dönemde Fed, kamu harcamalarının askeri harcamalara bağlı olarak artmasına paralel para arzını da artırmış ve şimdi olduğu gibi enflasyonu göze almıştır. Yine bu dönemde ABD’de işsizlik azalmış ve bugün Fed’in hedefi olan doğal işsizlik oranına inmiştir. O dönemde doğal işsizlik oranı yüzde 5 olarak görülüyordu ama Vietnam Savaşı boyunca işsizlikte hiçbir sorun olmamıştır. Çünkü para musluklarının başında savaşı destekleyen ‘siyasi’ bir Fed vardı. Tabii ki bu işin sonu, 1971’de doların altına olan bağımlılığının kaldırılması, soğuk savaş konjöktüründen yararlanan işgalci ve militarist bir ABD ve 1973’te başlayan büyük kriz çevrimi olmuştur.