Suikastler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Suikastler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ağustos 2013 Perşembe

Suikastlar neden oluyor, koltuklar neden gidiyor? Taha Kıvanç

Önemli hizmetlerin içinde bulunan bir dostum, “Neden bize ters bakıyor?” diye şikâyetini dile getirdi. Ters bakmasını dert ettiği kişi de ülkemizin öndegelen bir şahsiyeti... Önce ne diyeceğimi bilemedim; sonra... Sonra, “Edward Snowden’in anlatmaya çalıştıklarına kulak verirseniz” dedim, “Nasıl bir dünyada yaşadığımızı ve kanaatlerin nasıl oluştuğunu anlarsınız...”
Aslında siyasiler ve hükümetler de Edward Snowden’e kulak verse iyi olur...
Şu sırada Moskova’nın Sheremetyova Havaalanı’nda âkıbetinin ne olacağına Putin’in karar vermesini bekleyen Edward Snowden idealist bir genç. CIA ile irtibatlı Booz Allen Hamilton(BAH) adlı şirkette çalışırken, şirketinin CIA adına dünyanın dört bir tarafına kulak kesildiğini fark etmiş. İnternet üzerinde yapılan bütün yazışmaları, mesajlaşmaları, konuşmaları kaydediyormuş BAH. Kendisinin yetmediği noktalarda, FacebookTwitterMicrosoft şirketleri, üzerlerinden yapılan tüm muhaberatı, BAH’ye kendileri teslim ediyormuş...

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Halkçılar ezerek, Milletçiler şaşırtarak...Malatya Hadisesi ve Nur(cu)lar-M.Latif Salihoğlu

Halkçılar ezerek, Milletçiler şaşırtarak...

Meşrûtiyet yıllarında kurulan (1909) İttihad-ı Muhammedî Cemiyetinin mensubu olan Bediüzzaman Said Nursî, o tarihte fikren ve siyaseten “müttefik” diye addettiği Ahrar Fırkasına destek verdi, onlara istinat noktası olmaya çalıştı.

1950’den itibaren ise, eski İttihad-ı Muhammedî’nin devamı mahiyetinde isimlendirmiş olduğu “İttihad-ı İslâm”a dahil olan “Nurcular”ın, aynı şekilde siyaseten “Demokratlar”la müttefik ve onlara “nokta-i istinat” olduklarını açıkça beyan ediyor. (Bkz: Emirdağ Lâhikası, s. 271, 387, 422) 

Bu noktada herhangi bir tereddüt eseri bırakmamak için, yine kaynak belirterek birkaç iktibas daha yapalım.

* “Mümkün olduğu kadar dünyaya ve siyasete bakmamaya mesleğimiz bizi mecbur ediyormuş. Şimdi mecburiyetle bakmaya lüzum oldu. Gördük ki, Demokratlar, evvelki iki müthiş cereyana (dinsizlik ve ifsat komitalarına) karşı bize (Nurculara) yardımcı hükmünde olabilirler.” (Emirdağ Lâhikası, s. 423) 

3 Ağustos 2013 Cumartesi

ADANA VALİSİ CEMAL PAŞA’NIN ÖLDÜRÜLMESİ-Cezmi Yurtsever

Adana Valisi Cemal Paşa’yı Tiflis’te vurdular.  Katiller bulunmadı. Sadece cesedinin fotoğrafı çekildi.

Üç kişiydiler Tiflis sokaklarında. Kafkasya’nın karlı dağlarının eteklerinde Gürcistan’ın orta yerindeki Tiflis şehri beklenmedik misafirlerini ağırlamanın sıkıntısı yaşıyordu o günlerde. Tarihler Temmuz 1922 tarihini gösterdiğinde  Moskova’dan trenle Tiflis’e gelenler sessiz ve sakin kıyıda kalmış bir otele yerleştiler.  Hiç kimsenin kendilerini tanımasını da istemiyorlardı.  Bütün dikkatleri çok yakınlarda bulunan Türkiye tarafından kendilerine gelecek “davette” idi.  İçlerinde birisi vardı ki milyonlarca askerin kaderine yön veren hemen herkesin tanımak ve el sıkmak merhaba demek istediği… Ama şimdi o kaderinin rüzgarına kapılarak gelmişti Tiflis’e… Bir zamanların (1909-1911) Adana Valisi, İttihat ve Terakki Partisi’nin üç liderinden birisi olarak Osmanlı Devleti’nin en tepesindeki insan, IV. Ordu kumandanı ve şimdi de yurdundan yuvasından kaçak göçek dolaşan gizlenmeye çalışan bir insan… Cemal Paşa.

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Şok İddia! Yeşil İstanbul'da

Albay Arif Doğan, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın İstanbul'da olduğu ancak ortaya çıkmayacağını söyledi.
Şok İddia! Yeşil İstanbul'da
03 Temmuz 2013 Çarşamba 12:17
Kürt yazar Musa Anter'in öldürülmesiyle ilgili tamamlanan iddianamede diğer JİTEM elemanlarıyla birlikte ağırlaştırılmış müebbet istenen 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım için "JİTEM'i ben kurdum" diyen emekli Albay Arif Doğan'dan önemli bir iddia geldi.
Star'dan Helin Şahin'e konuşan Doğan, öldüğü söylenen Yeşil'in yaşadığını öne sürdü. Emekli Albay Doğan'a göre; Ukrayna'da siroz tedavisi gören Yeşil, İstanbul'a yerleşti. Yeşil ile son olarak 2012'de canlı posta aracılıyla görüştüğünü anlatan Doğan, Yeşil'in ortaya çıkmayacağını söyledi.

Dudayev'in emaneti Medet Ünlü için…-İbrahim Karagül

Dudayev'in emaneti Medet Ünlü için…

Bir dava uğruna ömür tüketenlerden, bedel ödeyenlerden, can verenlerden daha değerli kim olabilir?.. Hele bu dava bir halkın özgürlüğü, varolma mücadelesi ise..
Medet Ünlü böyle biriydi.
Çeçen halkının, Kafkas halklarının özgürlüğünün sembol isimlerindendi..
Çeçen direnişinin zirvede olduğu dönemlerde, gelen haberleri onun süzgecinden geçirirdik. Doğru bilgiyi ondan alır, savaşla ilgili detayları onun gözüyle algılardık.

2 Temmuz 2013 Salı

MOSSAD, Efraim Elrom ve İlyas Aydın'ın akıbeti! - Cem Küçük

1970'li yılların başında sol terörün başlangıç yaptığı günlerde meşhur bir Yüzbaşı İlyas Aydın meselesi vardır. Bu meseleyle ilgili çok şey söyleniyor ama İlyas Aydın'a ne olduğunu kimse bilemiyor. Herkes sadece şahsi fikrini söyleyebiliyor. Türkiye üzerinde emelleri olanların neler yaptığına en iyi örnek aslında İlyas Aydın meselesi. Nasıl mı?

Türkiye son 10 yılda özellikle demokratikleşme ve vesayet rejiminin aşılmasında müthiş işler yaptı. AK Parti iktidarıyla beraber Türkiye'yi babasının çiftliği gibi görenlerin ve istedikleri gibi at koşturanların harekat alanları iyice daraldı. Ama geçmişte böyle değildi. Başta MOSSAD olmak üzere yabancı servisler Türkiye'yi kendileri için uygulama sahası olarak görüyorlardı.

27 Mayıs 2013 Pazartesi

PALAOĞLU SÜLEYMAN’I VURDULAR HIRLAĞIN HANI YANINDA-Cezmi Yurtsever

-Palaoğlu Osmaniyede yaşayan Tacirli aşiretinin bey ailesine mensup idi.

-Fransızların Osmaniyeyi işgalinde Süleyman 20 yaşının içinde idi. V e emrinde 300 civarında çete kuvveti vardı.

-Palaoğlu Süleyman Osmaniye şehir merkezinde ve Ermeni Hırlakyan’ın otelinin önünde bir sabah vakti vuruldu, şehit düştü.

Genç olduğu kadar cesur idi. Hayatının baharında ve de yeni evlenmişti. Hayalleri vardı, o günlerde. Osmaniye’nin köklü Türkmen aşiretlerinden Tacirli’nin bey ailesine mensup idi. Ovalık yerde çiftlikleri,  şehir merkezinde de evleri bulunuyordu.” Dünyada sahip olunan mal ve mülk insanın kendisine emanettir” derler ya… İnsanın canı da öyle.Düşman işgali altında ne mal ne de mülk kalır sahip olunan. Hiç beklemedik bir anda kuş olup uçar…

20 Mayıs 2013 Pazartesi

O manşeti ilk Milli Gazete attı! Bir cinayetin perde arkası...

Milliyet ve Vatan gazetelerinin sahibi, Demirören Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Demirören'in cinayetle suçlandığı ortaya çıktı. Olayı ilk Milli Gazete yazarı M. Şevket Eygi yazdı...


Milliyet ve Vatan gazetelerinin sahibi, Demirören Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Demirören'in cinayetle suçlandığı ortaya çıktı.
 
İddia Taraf gazetesinden Mehmet Baransu'ya ait...
 
Taraf'ın haberinde TTF Başkanı Yıldırım Demirören'in babası Erdoğan Demirören, cinayet ve ölenlerin mallarına haksız yere el koymakla suçlanıyor.

15 Mayıs 2013 Çarşamba

İlker Çınar: Mumcu, Kışlalı ve Okkan’ı TUSHAD öldürdü

Zirve Yayınevi davasının tanığı eski Astsubay İlker Çınar’dan şok iddialar geldi

Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Zirve Yayınevi katliamı davasında çarpıcı iddialar ortaya atıldı. Gizli tanık 'Deniz Uygar' kod adıyla bilinirken kimliği deşifre olan İlker Çınar, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Gaffar Okkan cinayetlerinin faili olarak TUSHAD'ın bünyesindeki Siyah Kuvvetler'i gösterdi. Turgut Özal'ın ölümünün suikast olduğunu bizzat duyduğunu da dile getirdi.  

12 Mayıs 2013 Pazar

Rıdvan Albay'a önce işkence yapıldı, sonra infaz edildi/ HAŞİM SÖYLEMEZ


16 Nisan 2012 / HAŞİM SÖYLEMEZ
Rıdvan Özden’e elleri arkadan bağlı hâlde burnu ve kaburga kemikleri kırılana kadar işkence yapıldı. Ardından diz çöktürülüp kafasına ateş edildi. Özden’in Genelkurmay’a yazdığı rapor ise hâlâ kayıp.

17 Şubat 1993… Ankara her zamankinden daha soğuk. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’i Diyarbakır’a götürmek üzere Güvercinlik Askerî Havaalanı’ndan kalkan 1011 numaralı BEECHCRAFT SUPER KING AIR B 200 VIP uçak havalandıktan 7 dakika sonra Yenimahalle Posta İşletmeleri Merkezi’ne düşüyor! Ortalık bir anda toz duman oluyor. Uçağın parçaları, cesetler, evraklar etrafa saçılıyor. Olay mahalli ilk başta koruma çemberine alınmıyor, uçağın yanına giden herkes delillere basıyor. Uçağın düştüğünü telsizden duyan JİTEM Gruplar Komutanı Kıdemli Binbaşı Ahmet Cem Ersever, anında olay mahalline intikal eder. Babası gibi sevdiği Bitlis Paşa’nın öldüğünü görünce dünyası yıkılır. Orada gördükleri ve sonraki araştırmalarına dayanarak uçağın düşmesinin normal olmadığını düşünür. Ersever, 4 Kasım 1993’te “Uçağın neden düştüğünü hayatım pahasına bulacağım ve dünyaya açıklayacağım.” diye yemin eder. 17 Mart 1993’te de JİTEM’deki görevinden istifa ederek mesaisini özellikle Eşref Bitlis suikastını araştırmak için harcamaya başlar…

Görmedim, duymadım, bilmiyorum-Abdurrahman Dilipak


1990’lı yıllarda Güneydoğu’da işlenen cinayetleri Bıçak Timi diye bilinen bir derin yapının gerçekleştirildiği iddia ediliyor. Haberlere göre bu timin isim listesine ulaşılmış.. İlk kez şubat ayında Milat gazetesinde bu konuda bir haber çıkmıştı. Savcılar işin peşine düşünce bu konuda önemli mesafeler kaydedildi..
Bu işlerin sağı solu, Alevisi, Sünnisi yok. Ya da Türkiye’de uygulananla Suriye’de Esed rejiminde ya da Mısır’da Mübarek rejimi tarafından uygulanan farklı değil. Hepsi sanki aynı Şeytani sistemin bir parçası gibi..

Özal suikasti-Abdurrahman Dilipak


Uğur Tonik’in tanıklığına neden başvurulmaz. Dava açıldı ya, artık bu işin arkası gelir inşallah..
Ya da Sabri Yirmibeşoğlu’nun ifadesine neden başvurulmadı bu güne kadar?.. Tonik Yargıtay savcısı idi. Öyle sıradan biri değil. Özal suikastini soruşturmakla görevli savcı.. Yirmibeşoğlu ise dönemin MGK Genel Sekreteri.. Orgeneral. Sıradan biri değil. Vikipedia’da hakkında ilginç bilgiler var.1950’li yılların başında Çankırı Gerilla Okulu’nda, Irkçılık-Turancılık davasından beraat ettikten sonra gönderildiği ABD’den yeni dönen Yüzbaşı Alparslan Türkeş’in çok sevdiği öğrencilerinden biri. O bir NATO subayı aynı zamanda. Bahçeli’nin hırçınlığını biraz da bu gerçeklerle açıklamaya çalışmak nasıl olur acaba! NATO eğitimini Napoli’de aldı. Dönüşte Kıbrıs’a tayin oldu. Bir sonraki tayini, yine 1964’de Güney Doğu Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanlığı, İzmir’dir. Daha sonra Belçika’da bulunan NATO karargâhında Nükleer Silahlar Şubesi’nde görev yapan Yirmibeşoğlu Belçika dönüşünde (1971), atandığı Özel Harp Dairesi Kurmay Başkanlığı görevinde kısa bir süre bulunup, Tuğgeneralliğe terfi ederek aynı kurumun Başkanlığına atanmıştır. 1974 Kıbrıs Harekâtının en kilit görevini bu kurumun Başkanı olarak icra etmiştir. Özel Harp Dairesi’nin “Kıbrıs’ta sivil direnişi örgütleyen lideri” olarak tanınmıştır.

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Engin Arık ve arkadaşlarına ne oldu? Yiğit Bulut


Çok uzun zamandır Atlas Jet uçağında hayatını kaybeden Türkiye’nin en değerli 6 fizikçisinin çalışmalarını ve özellikle kazanın “teknik detaylarını” araştırıyorum. Konu çok önemli, derin ve “aydınlatılamaması” durumunda Türkiye’nin önünü tıkayacak cinsten...

Sevgili dostlar, bu konuda neden bu kadar ısrar ettiğimi merak ediyorsanız size kaza sonrası çıkan bir haberden çok küçük bir bölümü aktarayım;

“...Konuk meslektaşlarının cenazelerini teşhis etmek üzere enkaz bölgesine giden Süleyman Demirel Üniversitesi Fizik Bölümü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Abdullah Kaplan üzerinde çalıştığımız konu; büyük bir teknoloji. Laboratuvar Ankara’da kurulacak. Parçacıkları hızlandırarak yüksek enerjili ışın oluşturulacak. Bu projeden, sanayiden askeriyeye kadar 232 küsur alanda yararlanılabilecek dedi”...

26 Nisan 2013 Cuma

'ASELSAN'a yoğunlaşalım'-Cem Küçük


'ASELSAN'a yoğunlaşalım'

Savunma Sanayii Müsteşarı Murad Bayar 9 Nisan 2011 tarihinde Akit Gazetesi'ne verdiği röportajda Türkiye'nin savunma sanayiindeki gecikmişliğini şöyle anlatıyordu: 'Vakit kaybetmeden birçok ülke 1970'lerde atılıma başladı. Bizim o yıllar darbelerle geçti. On yıllar hep kayıp. On sene kaybettiniz mi nereye yetişeceğiz? Herhangi bir ürünü ortaya çıkartmak 10 yıl alır. Gemi, tank veya hava aracı... Bir proje başladı mı sonuca ulaştırmak yıllarca sürer. İrade ile sürdürmek gerekir. Ama biz geç başladık. Net olarak 2004'te başladık diyebilirim. Bugün iyi bir yere doğru gidiyoruz.'

24 Nisan 2013 Çarşamba

Şam'da bir ölüm, bir tarih dersi-Akif Emre


Şam'da bir ölüm, bir tarih dersi

Bombalı bir saldırı sonrası hayatına son verilen Ramazan el Buti'nin katledilişi kadar, bizzat hayat öyküsü de yakın coğrafyamızın yaşadığı travmalara, çelişkilere ayna tutuyor. Şüphesiz bir alimin bir görüşünden, siyasal tutumundan dolayı katledilmesi her şeyden önce Müslümanların kendilerini sorguya çekmeleri gereken bir durum. 70 bin insanın canına mal olan bir iç savaşta, otoriteden yana tavır almasının temel nedeninin yöntemle alakalı bir tercih olduğunu söylemeye gerek yok. Görüşlerine, içtihadına katılmamanız bir alimin katledilmesi için kimsenin gerekçesi olamaz.

20 Nisan 2013 Cumartesi

Boston’da patlayan bomba bizi de yaraladı-Terör İslâm’ı vuruyor - Fehmi KORU

Boston’da patlayan bomba bizi de yaraladı


Çok ses getirmek üzere planlanmış, can alıcı terör eylemlerinden sonra ne olur? Planını gerçekleştiren örgüt birkaç saat içerisinde eylemi üstlenir; güvenlik ve istihbarat birimleri de patlayıcı düzeneğinden hareketle kimliklerini tahmin veya tespit ettikleri suçluların peşine eş-zamanlı düşerler...
Boston’da üç kişinin canını alıp 200’e yakın insanın ciddi biçimde yaralanmasına yol açan bombadan sonra bunların her ikisi de yaşanmadı. Hiçbir örgüt eylemi üstlenmedi; güvenlik ve istihbarat birimlerinden de ses çıkmadı.

Alman mahkemesi iyi yıkıyor - Fehmi KORU


Gördünüz mü şu Almanlar’ın yaptığını?
Almanya’da on kişiyi öldüren, sağa sola bombalar atıp banka soyan bir örgütü yargılayacak mahkeme Türkiye’nin Berlin büyükelçisi ile TBMM insan hakları komisyonu başkanının davayı izlemede öncelik başvurusunu reddetmiş...
Yargılanan örgüt üyelerinin öldürdüğü on kişiden sekizi Türk olduğu için davayla ilgilenmek zorunda Türkiye... Mahkeme, büyükelçi ile milletvekilinin, salona rahat giriş-çıkışına izin vermeyerek büyük bir ayıba imza atmış oldu.
Kendi ülkesinin vatandaşı Yeşiller Partisi üyesi Claudia Roth’a sorsaydı, onun Türkiye’deki insan haklarıyla ilgili her davayı nasıl ayrıcalıklı bir konumda izlediğini öğrenebilirdi. Türkiye’de kendilerine gösterilen nezaketi, Türkiye’nin büyükelçisi ve milletvekilinden Almanlar’ın esirgemeleri utanç verici...
Tavırları, Türkiye’nin davayı birebir izleme şevkini kırmamalı.

‘Büyük birader’ ne ki, ‘Küçük Biraderler’den korkun siz... Benim Boston’un, benim MIT’im... -Boston'da gerçekte ne oldu dersiniz-“Suçlu!” Nereden bildin? “Sosyal medya mesajlarından...”-Boşuna çaba benimki biliyorum ama..-Sebebi vardır da, bakalım nedir?-Dostum “Boston eylemi düzmece” diyor...- Taha KIVANÇ

‘Büyük birader’ ne ki, ‘Küçük Biraderler’den korkun siz
Boston’daki terör eylemi korkunçtu tabii; ama patlamalar sonrasında girilen travma bir çok yönden hayırlı oldu; hiç değilse bazılarına ülkelerinin başkalarının başına açtığı daha vahim dertleri hatırlattığı için... Bir de, hepimizin elinde bulunan ve fazla zorlanmadan erişilen teknolojik kolaylıkların getirebileceği rahatsızlıkları düşündürdüğü için...

Günlerdir okuduğum namuslu kalemlerin dokundurmalarında en çok geçen isim George Orwell... Özellikle de onun 1948 yılında kaleme aldığı, dünyanın yanlış istikamete gidebileceğini öngördüğü ‘1984’ romanı...

16 Nisan 2013 Salı

93’Ü ÖRTMEK!/ MUHSİN ÖZTÜRK


93’Ü ÖRTMEK!

15 Nisan 2013 / MUHSİN ÖZTÜRK
Türkiye, yıllar sonra 1993 gerçeği ile tanışmanın şaşkınlığını henüz atamadı. O karanlık dönemin 20’nci yılı geldi çattı. Birçok suç zamanaşımına uğramak üzere. Yargı ve sorumlu makamlar elini çabuk tutmazsa Ergenekon’un en faal olduğu 93 darbesini örtme operasyonu başarıya ulaşabilir.
Uğur Mumcu suikastına bakan ilk savcı Güldal Mumcu’ya ‘işin kolay olmadığını’ söyleyerek devlet kavramını telaffuz ediyor. Ondan davayı devralan ikinci savcı birkaç açıklama sonrasında evinde ölü bulunuyor. Madımak faciasının yakın tanıklarından eski emniyet mensubu Saim Ece olayla ilgili devlet birimlerinin ‘şüpheli’ rolüne dikkat çekiyor. Yıllar sonra yapılan otopside Albay Kazım Çillioğlu’nun aslında intihar etmediği, öldürüldüğü (1994) ortaya çıkıyor. ‘İntihar etti’ diye kayıt düşülen, kaza kurşunu yahut yol kazası denilerek geçiştirilen ne kadar ölüm varsa bir plan dâhilinde oldukları ortaya çıkıyor bir bir.

Alman istihbaratı Neonazi cinayetlerini niçin aydınlat(a)madı? Selim Savaş Genç

Federal bir siyasi yapıya sahip olan Almanya’da istihbaratı farklı örgütler takip ediyor. Adı belleklerimizde daha çok yer eden federal haber alma servisi BND daha çok dış istihbarata bakan bir yapılanma. Askerî istihbarat organı MAD’in yanı sıra iç istihbaratı yakından takip eden en büyük yapılanma Anayasayı Koruma Teşkilatı (AKT).


Berlin’i sarsan Neonazi cinayetleri ülkenin istihbarat yapılanmasını da sorgulanır hâle getirmişti. Tam on sene içinde 9 farklı bölgede ‘kusursuz’ cinayetler işleyip en ufak bir iz bırakmayan Neonazi yeraltı örgütünün niçin ele geçirilemediği sorgulanırken Alman Federal İçişleri Bakanı Hans Peter Friedrich aşırı sağ örgütler hakkında toplanan istihbari bilgilerin tek merkezden değerlendirilmediğini ve farklı örgütlerin elde ettikleri bilgileri birbirleri ile paylaşan bir yapının olmadığını itiraf etmişti. Bu tür bir istihbarat yapılanmasının, konu üzerinde hassasiyeti olan herhangi bir  Alman polisinin neticeye ulaşmasını çok rahat engelleyebileceğini söyleyebiliriz.