27 Mayıs 2013 Pazartesi

ATİNA “TANRILAR TEPESİNDE” YANKILANAN EZAN SESLERİ- Cezmi Yurtsever

-Fatih sultan Mehmet, Atinayı fethettiğinde tanrılar tepesi olarak bilinen AKR0POL üzerinde minareli cami yaptırdı.

-Akropol tepesinde yüzyıllardır ezan sesleri duyuldu.
 
İnsanlık tarihinde felsefe ve demokrasinin merkezi olarak da gösterilir eski Yunanlılar ve onların tarihi Atina kenti.  Atina şehri ismini “Genç ve güzel şehri koruyan tanrıça kadın ATİNA’dan  alır.  Gerçekten de Atina şehri deniz kıyısında ve yüksekçe bir tepe eteğinde kurulmuştur.

Milattan önce 480’li yıllarda yapımına başlanan Atina’nın yüksek tepesindeki tanrılar tapınağı veya tarihteki ismiyle PARTENON’un görünüşü muhteşemdi.  İnsanoğlu  inandığı ve kutsal saydığı düşünceyi insan şeklinde tanrı heykelleri yaparak tapma düşüncesini benimsemişti.  Zaman içinde Atina tanrılar tapınağı veya “PARTENON” gözleri kamaştıran mimari başarının ürünü olarak hatırlandı. Zaman içinde Hristiyanlığın yayılması üzerine Partenon kiliseye çevrildi.

FATİH SULTAN MEHMET ATİNA’YA GELDİĞİNDE

Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet, İstanbul Fethi ile Bizans Devleti’ne son vermişti. Fetih sırasında hayatını kaybeden Bizans İmparatoru Konstantin’in kardeşleri Mora Yarımadasında krallıklar kurarak Bizsans’ın  mirasçısı olarak varlıklarını sürdürdüler. Fatih, Mora yarımadasında ve Atina’da Bizans’ın mirasını savunan krallıkların ilerde tehlike olmaması için 1458 ve 1460’lı yıllarda askeri seferler düzenledi. Mora yarımadasını ve Atina şehrini Osmanlıya bağladı.

Fatih sultan Mehmet zamanında  Atina’daki  Tanrılar tepesi Akropol’un eteğinde bölgeyi fethetme ve İslam memleketi yapma hatırası olarak FETHİYE CAMİSİNİ yaptırdı. Caminin minaresi üzerindeki hilal şekli ve her gün okunan ezan sesleri  Osmanlının Atina’daki hakimiyetiyle geçen yüzyıllar içinde  insan hakları ve inanç hürriyetinin de güvencesi idi.  Fatih Sultan Mehmet, Atina’yı fethetmesi hatırası olarak Tanrıyı insan heykeli gibi gören ve tanrılar evi yapan düşüncenin merkezi olan PARTENON’daki tarihi yapının orta yerine minaresi ile bir cami yaptırdı. Ama aynı tarihi yapıdaki heykellere dokunmadı. Tarihi yapıda yıkım gerçekleşmedi.

Atina, zaman içinde Türk-İslam şehri haline geldi. Şehrin ana caddesindeki pazarlarda Türkçe konuşuluyor, camilerden de ezan sesleri yükseliyordu.

ATİNAYA SALDIRANLAR ÖNCE OSMANLI CAMİSİNİ TOPA TUTTULAR

Osmanlı Ordusunun 2. Viyana seferinde (1683-99 yılları arası)   bozgun  yaşaması ile birlikte Balkanlar ve Mora Yarımadasındaki topraklarında da isyanlar, düşman saldırılara gerçekleşti. Atina şehri sahillerine kadar yaklaşan Venedik savaş gemileri  toplarının namlularına AKROPOL tepesindeki tanrılar evinde bulunan cami üzerine çevirdiler. Peş peşe top atışları yaparak caminin önce minaresini havaya uçurdular sonra da cephaneliği uçurarak hem cami ve hem de tarihi yapıda tahribatlarda bulundular.

Aradan geçen yılar sonra Osmanlı Devleti, 1717 yılında karadan ve denizden askeri harekat yaparak Mora yarımadası ve Atina şehrini yeniden kendisine bağladı.
……………………
TÜRKLER MORA İSYANLARI SONUCU  ATİNA’DAN ÇIKARKEN HATIRLANANLAR

1821  yılı mart ayında Kilisenin, batılı ülkelerdeki Yuna milliyetçiliğini destekleyen çevrelerin, özellikle de Rusya ve İngiltere’nin destekleri ile Yunan isyancılar Mora yarımadasında Türklerin bulunduğu yerlere saldırılar yaptılar.  Kalelere sığınan Türk sivillerden 30 bin civarında insan hayatını kaybetti.  Arkadan Osmanlıya bağlı Mısırlı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa, Osmanlının yanında askeri gücü ile Mora isyanlarının bastırılmasında görev aldı.

Fakat 1827 yılı ekim ayında Mora yarımadasının Navarin limanında İngiliz-Fransız-Rus  savaş gemilerinin ortaklaşa hareket ederek Osmanlı donanmasına saldırmaları  ve alınan ağır yenilgi sonrasında Yunan isyanlarını başlatanlar amacına vardı. 1829 yılında Yunanistan Mora yarımadasını ve Atina’yı içine alan bölgede bağımsız devlet olarak tanındı.

Navarin’de Osmanlı gemileri saldırıya uğrar ve yanarken bu olayın görüntüsünü çizen ressamların tablosunda  yer Türk bayrağının yok oluş sahnesi Fatih’in fethederek insan haklarını yüzyıllarca koruyan Türklerin tarih sahnesindeki  sessizliğini hatırlatır. 1820’li yıllarda Mora yarımadasında isyan çıkaranlar sonraki yıllarda Selanik’te, Batı Trakya’da, 1919 yılı mayıs ayında  İzmir merkez olmak üzere Ege bölgesinde  isyan, saldırı, çatışma ortamı yaratarak  katliamları, felaketleri, acıları  tarihin sararmış  sayfaları arasına yazılmasına da sebep oldular.

Bir gün yolunuz Atina’ya düşerse, şehir merkezinde ve AKROPOL tepesi eteklerinde minaresi olmayan ve müze olarak kullanılan Fatih Sultan Mehmet’in eseri FETHİYE CAMİSİ’ne bakarsanız hilal ve ezan sesinin olmadığı bu yerde Türklerin yaşadığı gözyaşlarını hayal edebilirsiniz.

Hiç yorum yok: