21 Ocak 2013 Pazartesi

'Masada Planı'na doğru...Taha Kılınç


'Masada Planı'na doğru...

İran'ın büyük tartışmalara yol açan nükleer programı, İstanbul'a düzenlenen uluslararası bir toplantıyla yeniden masaya yatırıldı. Toplantıya İran İslam Cumhuriyeti adına Said Celili başkanlığında bir heyet, Batı dünyası adına da BM daimi üyelerinin temsilcileri katıldı. Avrupa Birliği Dış İlişkiler Komiseri Catherine Ashton'un başkanlık ettiği görüşmelerde, beklendiği gibi, herhangi bir sonuca varılamadı.

Batılı ülkeler İran'ı nükleer silah yapma teşebbüsünde bulunmakla ve bölgeyi tehlikeye sokmakla itham ederken, İran da Batı'yı çifte standartlı davranmakla suçladı.

İran'ın tam olarak ne yapmaya çalıştığı, bütün politika merkezlerinin ana tartışma konusu. İran gerçekten nükleer silah yapma derdinde mi, yoksa söylediği gibi tamamen barışçıl amaçlarla mı nükleer faaliyetler peşinde? Ya da birtakım komplo teorisyenlerinin iddia ettiği gibi, İran'ın derdi Ortadoğu'yu germek ve kaçınılmaz bir savaşa sürüklemek mi?

Bu sorulara her çevre kendi politik duruşuna göre çeşitli cevaplar üretirken, İran ısrarla dünyanın dikkatini bölgenin bir başka ülkesine çekmeye çabalıyor: İsrail'e.

Karşılaştığı nükleer silah eleştirilerinde İran'ın her defasında tekrarladığı şey şu: "Ya İsrail? İsrail'in elindeki nükleer silahlar neden sorgulanmıyor? Batı neden İsrail'e karşı böylesine şefkatli, neden bize de İsrail'e tanınan haklar tanınmıyor?"

İsrail'in nükleer silahları konusu, uzun zamandır tartışılıyor. Bu sadece dışarıdan yöneltilen bir itham değil, İsrail'in kendi içinde de yoğun tartışmalar sürüyor. (İsrail'in Negev çölünde nükleer silah ürettiği ve geliştirdiği iddiasını ilk defa kamuoyuyla paylaşan ve bilahare hapisle cezalandırılan Mordechai Vaanunu olayı hala çok aktüel.)

İsrailli yetkililer, nükleer silah konusunda resmi bir politikayı benimsemiş durumdalar: "Kabul ya da reddetmeksizin belirsizlik halini sürdürme". Ancak yine de İsrail Cumhurbaşkanı Shimon Peres, 2008'de New York'ta el-Cezire televizyonunun tanınmış programcısı Gida Fakhry'nin karşısına çıktığında, en çok bu konuda bocalamıştı. Programın o dakikasına kadar genel-geçer sözlerle barışçı mesajlar veren Peres'in yüzü asılmış, saldırgan bir şekilde şunu söylemişti: "İsrail, nükleer silahının olup olmadığını açıklamak zorunda değildir!" Fakhry'nin sorduğu "İran'ın nükleer silah peşinde olduğuna dair iddianızın somut kanıtı var mı?" sorusu da Peres için cevaplaması zor bir soru olmuştu. Kaçamak bir cevap için bile Fakhry'nin sorusunu iki kez yenilemesi gerekmişti.

Kendisini koruma, güvenliğini sağlama, vatandaşlarının yaşam hakkını savunma konusunda ne kadar titizlendiğini bilenler, İsrail'in gelecekteki muhtemel savaşlar için birtakım tedbirler aldığını -bu nükleer silah ya da başka bir şey olabilir- tahmin edebilirler. Nitekim zaman zaman İsrailli yetkililer, başkent Tel Aviv başta olmak üzere, İsrail'in neredeyse tamamını hava saldırısından koruyabilecek bir 'şemsiye'nin teknik altyapısının ellerinde hazır olduğunu açıklıyorlar.

Ancak bütün bu açıklama ve öngörüler, İsrail içinde bazı marjinal fikirlerin seslendirilmesine de engel değil. İsrail'in gelecekteki muhtemel bir bölgesel savaş ve saldırıda nasıl davranması gerektiği konusundaki en uçuk fikir "Masada Planı" olarak isimlendiriliyor. (Masada, MS. 73'te, bir grup Yahudi'nin, kendilerini takip eden Romalılara teslim olmamak için topluca intihar ettikleri sığınağın adıdır.)

Michel Warschawski başta olmak üzere İsrail'in muhalif yazar ve aktivistleri sayesinde kamuoyunun haberdar olduğu bu teori / plan, bazı marjinal Yahudi gruplar arasında ciddi şekilde konuşuluyor. Filistin topraklarının kendilerine ait olduğuna inanan ve kesinlikle bu toprakları paylaşmak istemeyen bu gruplar "Nükleer silah ya da başka bir şey, mutlaka dünyada kimsede bulunmayacak kadar etkili ve güçlü silahlar edinelim, kendimizi savunalım. Komşularımız ya da başkaları bizi yok etmeye kalkıştığında, eğer başka çaremiz kalmazsa elimizdeki silahlarla kendimizi ve bölgeyi yok edelim. Bu topraklar bizim olmayacaksa kimsenin olmasın" düşüncesindeler.

Elbette 'Masada Planı', İsrail'de iktidarların politikalarını etkileyecek kadar yaygın şekilde benimsenmiyor. İsrail henüz tam anlamıyla köşeye sıkışmadığı ve canının derdine düşmediği için, varlığından söz edilen silahların kapsamının sınanacağı bir durum da ortaya çıkmış değil.

Ancak görünen o ki, önümüzdeki birkaç on yıl içinde Ortadoğu'da -belki de söz konusu silahların sınanacağı- muazzam savaşlara şahit olacağız.

Bu, bir komplo teorisi denemesi değil. Ortadoğu'nun tarihini ve yapısını bilenler de hak vereceklerdir ki, bölge bu kadar gerilim ve çelişkiyi daha fazla taşıyamaz. Öyle ya da böyle kozlar paylaşılacak, toprakta biriken enerji açığa çıkacak, sonra taşlar yerine yeniden oturacaktır. Tarih boyunca böyle olmuştur. Yaşadığımız şu zamanda da, -maalesef- tarihin tekerrür etmesi için her türlü neden mevcuttur. 

Hiç yorum yok: