21 Ocak 2013 Pazartesi

Umman'da bile devrim olursa...Taha Kılınç


Arap yarımadasının doğu ucundaki Umman Sultanlığı da 'protesto modası'ndan nasibini aldı. Sultanlıkta değişim ve reform için sokaklara dökülen yüzlerce Ummanlı polisle çatıştı. Olaylar sırasında iki kişi hayatını kaybetti. Sultan Kabus, sokakların ateşini düşürmek için kabinedeki altı bakanı görevden aldı. Ancak olaylar henüz yatışmış görünmüyor.

Umman'a yakından bakmak, son gösterilerin ne anlama geldiği, ülkenin bir karmaşaya doğru mu sürükleneceği, yoksa olanların sadece "evde tv izleyip sokaklara fırlamış heyecanlı kalabalıkların taşkınlığı" mı olduğu gibi sorulara cevap bulmamızı sağlayabilir.

Basra Körfezi'nin Hint Okyanusu'na açıldığı köşede yer alan Umman Sultanlığı, her yönüyle ilginç bir devlet. Birçok uluslararası araştırma da, Umman'ı 'bölgenin en istikrarlı devleti' olarak tanımlıyor.

Bölgedeki Arap devletler içinde de Umman'ın Amerika ilişkiler noktasında çok özel bir yeri var: Umman, Amerika ile resmi ilişki kurup 'Yeni Dünya'ya heyet gönderen ilk Arap devleti. İki ülke arasında 1833'te imzalanan ticaret ve işbirliği anlaşması, günümüzde halen geçerliliğini koruyor. Araya giren İngiliz egemenliği bile bunu bozabilmiş değil. Osmanlıların ise kolu hiçbir zaman Arap yarımadasının bu uzak köşesine erişemedi zaten.

Yaklaşık 3,5 milyonluk bir nüfusa sahip olan Umman, 1700'lerin ortalarından beri el-Said hanedanı tarafından yönetiliyor. Şimdiki Umman Sultanı Kabus, hanedanın günümüzdeki reisi ve 14. halkasını oluşturuyor. Köken olarak Yemen'in Ma'rib şehrine dayanan hanedan, bütün Arap dünyasındaki en eski hanedanlardan biri. Umman Sultanı Kabus, İngilizlerin destek, yardım ve teşvikleriyle babası Said bin Teymur'u 1970'in Temmuz'unda devirerek ülkenin başına geçti. Bu değişiklik, sadece bir dış gücün gizli müdahalesi sonucu gerçekleşmiş bir darbe değildi, aynı zamanda Umman halkının da çok istediği bir değişiklikti.

Umman'ın eski sultanı Said bin Teymur, ülkesinde akşamları sokağa çıkma yasağı ilan eden, dışarı çıkma yasağının bulunduğu zamanlarda şehir surları dışında görülenlerin uyarılmadan vurulmasını emreden, 'Şeytanca şeyler' yayınladığı gerekçesiyle radyoyu bile yasaklayan nevi şahsına münhasır bir kişilikti. 38 yıl devam eden yönetimi boyunca, Umman kelimenin tam anlamıyla 'izole edilmiş bir ülke' konumundaydı. Umman halkının eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçları da tamamen ihmal edilmiş vaziyetteydi. Herhangi bir sağlık güvencesinin bulunması şöyle dursun, Sultan Said 1970'te oğlu tarafından tahttan indirildiğinde, ülkede yalnızca bir hastane (ki o da Misyonerler tarafından kurulmuştu), üç de okul bulunuyordu.

Babasının tek oğlu olan ve İngiltere'nin seçkin okullarında okuyan Kabus, Umman ordusunun desteğini de arkasına alarak babasını devirdi ve yerine geçti.

Günümüzde, yaklaşık 41 yıldır başta kalarak bütün dünyada en uzun süre devlet yönetmiş isimler arasında bulunan Sultan Kabus, Umman halkına getirdiği refahla anılıyor. Babasının dönemiyle kıyaslanamayacak ölçüde ülkesini geliştiren, dış dünyaya açan, bayındırlık, eğitim ve sağlık sistemlerini modernize eden Sultan Kabus, klasik müziğe tutkunluğuyla da biliniyor. Sultan'ın şahsi çabalarıyla kurulan devlet orkestrası, uluslararası alanda tanınan bir müzik başarısına sahip.

Sultan Kabus dönemi, Umman'ın uluslararası ilişkileri açısından da parlak bir devir oldu. 1971'de Arap Birliği'ne ve Birleşmiş Milletler'e aynı anda üye olarak kabul edilen Umman, Mısır ve Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap ülkeleriyle -daha önce var olmayan- resmi ilişkilerini başlattı. Aynı zamanda Avrupa, Asya ve Amerika ülkeleriyle de Umman arasında direkt ilişkiler bu dönemde başlatıldı.

Sultan Kabus'un ülkesi adına kazandığı en net uluslararası başarı ise, 1973 yılında Umman'ın 'Bağlantısızlar Hareketi'ne katılması oldu. Umman bu sayede bütün bölgesel ve uluslararası çatışmaların uzağında kaldı. Örneğin Arap ülkeleri 1973'te İsrail'le savaşırken, Umman başkent Maskat'a inşa edilen havaalanını bitirmenin ve hizmete açmanın derdindeydi. Hakeza Körfez Savaşı da Umman'ın karışmadığı bir başka bölgesel sorun oldu.

Bütün bu gelişmeler Umman'ın sahip olduğu petrol ve doğalgaz rezervleri sayesinde yaşanabildi. Her ne kadar bazı araştırmalar, mevcut rezervlerin 20 yıl yetecek kadar olduğunu belirtseler de, Ummanlı yetkililer bunu kesin bir dille yalanlayan açıklamalarda bulunuyorlar. Yine de ülkenin alternatif arayışlarına girdiği ve başta turizm olmak üzere bazı alanlara yoğun yatırımlar yaptığı gözlemleniyor. 

Son olarak vurgulamamız gereken bir nokta daha var: Umman'ın 'dinsel' açıdan İslam dünyası içindeki özel konumu. 

Umman, ülkenin resmi mezhebi konumundaki 'İbadilik' sayesinde İslam dünyası içinde farklı bir konumda bulunuyor. İbadiler, İslam'ın ilk dönemlerinde Dördüncü Halife Ali ile onun amansız muhalifi Muaviye arasındaki çekişmelerde her iki tarafı birden suçlayarak kenara çekilen Haricilerin günümüzdeki temsilcileri. İslam dünyasının iki ana mezhebi olan Sünnîlik ve Şiîlik'in dışında üçüncü bir yol olarak karşımıza çıkan İbadilik, Müslümanlar içinde en saf ve temiz inanca sahip olduğu düşüncesini taşıyor. Umman'da çoğunluğu oluşturan İbadiler, bu anlamda İslam dünyasının genelinin inanç sisteminden ayrılmış durumdalar. 

Girişteki sorulara dönersek: 

Bütün bu perspektif içinde, Umman'da halkın genelinin katılacağı ve ülkeyi yöneten hanedanı devireceği bir ayaklanma ihtimali oldukça uzak görünüyor.

Bunu iddialı bir klişe ile de ifade edebiliriz:

Umman'da bile devrim olursa, artık bölgenin hiçbir ülkesi ayakta kalamaz.

Hiç yorum yok: