17 Ekim 2012 Çarşamba

KARAMANOĞULLARI'NIN KÖKENLERİ -Doç. Dr. Ramazan BOYACIOĞLU (*)



KARAMANOĞULLARI'NIN KÖKENLERİ
Doç. Dr. Ramazan BOYACIOĞLU (*)


Karamanoğulları'nın kökenleri meselesinde tarihçiler değişik görüşler ortaya koymuşlardır. 
Bazı tarihçiler, Karamanoğullarının Afşar boyunun bir kolu olduğunu belirtirken, bazıları da 
Salur boyundan olduğunu açıklamışlardır. Bazıları ise, ya tarih bilgisi olmadığından yanlışlıkla ya da sahiplenmek için kasıtlı olarak Karmanoğulları Devleti'nin kurucuları olan 
Karamanoğullarını, devletin içerisinde bulunan Rum uyruklarla  karıştırmışlar ve bunların, 
Grek-rum kökenli olduklarını söyleyecek kadar ileri gitmişlerdir(1). Buna benzer başka bir büyük hata da Hammer, Cenâbî, Hazerfan, Âlî,  Karamânî, Hayrullah Efendi gibi bazı tarihçilerin, Karamanoğullarının kurucusu olan Nûre Sûfî (Nûre  Sofu)'yi, Ebu'l-Fidâ'daki bir kaydı yanlışanlamalarından dolayı, Ermeniden dönme şeklinde yapmış oldukları yanlışlıktır(2)


1947 yılında, Karamanoğulları ile ilgili bir doktora çalışması yapan ve pek çok makale yazan 
Şehabettin Tekindağ,  İslâm Ansiklopedisi'nde yazdığı makalesinde Karamanoğulları'nın 
kökenlerini Salur boyuna bağlamanın doğru olmadığını belirttikten sonra, Yazıcı-zâde Ali'nin 
"Tarih-i Âl-i Selçuk" adlı eserine dayandırarak, Karamanoğulları'nın Afşar boyundan olduğunu 
söylemiştir(3)


Yine Selçuklu Tarihi ve Türkiye Tarihi yazarlarından Ali Sevim ile Yaşar Yücel gibi 
tarihçiler, kaynak göstermeksizin Karamanoğullarını  Oğuzların Afşar boyuna mensub 
olduklarını söylemişlerdir(4)


İsmail Hakkı Uzunçarşılı ise, bir makalesinde, aşağıda vereceğimiz H.Nihal ve Ahmet 
Naci'nin makalesini kaynak göstermesine rağmen, eğer bir yazım hatası olmamışsa, Karamanoğullarının Oğuzların Afşar boyuna mensub olduklarını yazmıştır (5). "Osmanlı Tarihi, I" kitabında ise, "Son araştırmalara göre Karaman aşiretinin Oğuzların Salur veya Afşar boylarından birisine mensup oldukları hakkında iki rivayet vardır"(6) demektedir.


Ayrıca, "Karamanoğulları Dönemi Konya Mezar Taşları" adlı eseri yazan Seyfi Başkan, 
Atsız'ın 1957'de Selçuklu Araştırma Dergisi'nde yayınlanan "Hicri 858 Yılına Ait Takvim" 
başlıklı makaleyi kaynak göstererek Karamanoğulları ile ilgili şu açıklamayı yapmıştır: 

"Orta Anadolu'nun güneyinde yaşamış olan bu Türkmen beyliğinin Oğuzlar'ın Afşar boyuna 
mensup olduklarına inanılmaktadır. Karaman aşireti XII. yüzyılda Aral gölü doğusundaki 
Maveraünnehir bölgesinde yaşıyordu. Bu yüzyılın ortalarında doğudan gelen Moğol baskısı
karşısında anayurtlarını terk ederek batıya doğru göç etmeye başlamışlar, ilk önce Azerbaycan ve  Şirvan yörelerine bir süre yerleşmişler ve daha sonra burada aşiretin bir kısmını  bırakarak batıya doğru yollarına devam etmişlerdir. Karaman aşiretinin Anadolu'ya geçen büyük kısmı, I.Alaeddin Keykubad tarafından 1228'de Mut ve Ermenek civarına yerleştirilmiştir"(7)


Karamanoğullarının, Oğuzların Salur boyuna mensup olduğunu söyleyenlere gelince, 
kanaatımızca bunlar daha çok bilimsel bir araştırma yaptıktan sonra makalelerini yazmışlardır. Bunlardan birisi, Köprülüzâde Mehmed Fuad'tır. 1925 yılında "Türkiyat Mecmuası"ında yazdığı"Oğuz Etnolojisine Dair Tarihi Notlar" adlı makalesinin "Salur"lar kısmında ve "İslâm Ansiklopedisi"nin "Salur" maddesinde, ayrıca 1928 yılında "Türkiyât Mecmuası"nda yazdığı"Karamanoğulları" adlı makalesinde, Karamanoğullarının Salur boyundan olduğunu ortaya koymuştur. Bu makalelere göre Salur, Oğuzların Üçoklu boyundan gelen bir kabilenin adıdır. Sözkonusu kabile bu adı, Oğuz Han'ın altı  oğlundan biri olan Dağ Han'ın büyük oğlu olan Salur'dan almıştır. Metinlerde Salvur, Salgur, Salûr, Salgır ya da Salur  şeklinde yazılmış olan "salur" sözcüğünün aslı, "salgur" sözcüğünden gelmiştir.  "Salgur " sözcüğü ise, Türkçe'de  "salmak "   fiilinin "sal-"   köküne  "-gur"   eklenerek yapılmıştır. Böylece, saldırıya hazır savaşçı anlamına gelen "Salgur"   adı, zamanla Salur  ya da salır  şeklini almıştır(8). Ayrıca, salur  sözcüğü "kılıç" anlamına da gelmektedir(9)


Salurlar da. öteki Oğuz boyları gibi,  İli ve Issık Gölü çevresinden ayrılarak, Seyhun 
kıyılarına, oradan da  Maveraünnehir, Harezm ve Horasan bölgelerine gelmişlerdir. Daha sonra Anadolu'nun alınışı üzerine, bu boyun bir bölümü, Anadolu'ya gelmiş ve Anadolu'nun değişik bölgelerinde köyler ve kasabalar kurup yerleşmişlerdir. Salurların, Oğuz tarihi içerisindeki yerine gelince; Oğuz Han'ın torunu olarak gösterilen Dib-Yavku ile konuşup onu fetihlere yönelten Salurlu Ulaş Bey olmuştur. Ayrıca,  İnal Yavku da yardımcılarını ve beylerini Salurlardan seçmiştir. Salurlu Ulaş Bey'in oğlu Salur Kazan da, Dede Korkut destanlarında, Oğuz ilinin beylerbeyi olarak müslüman olmayan Kıpçak Türkleri ile savaşmıştır. Böylece, müslüman bir mücahit olarak X.yüzyılın tarihî bir kişisi olmuş ve Bayındır Han ile birlikte "Türkistan'ın direği", "Karaçuk'un kaplanı" adlarını almıştır. X.yüzyılda ise, Peçeneklerle savaşan Salurlar, bir Peçenek hanının yaptığı baskın sonucunda Alp-Salur Kazan'ın annesi Çiçekli hatunu esir alıp götürmüştü. Daha sonra Çiçek hatun Peçenekleri yenen oğlu tarafından kurtarılmıştır. X.Yüzyılda yapılan bu savaşta, Salurlar, Peçenekler ile Oğuzlar adına, savaşmışlar ve zafere ulaşmışlardır. Bundan sonra da Alp-Salur Kazan soyundan gelen Salur Beyi Öğürcük Alp de, XII.yüzyılda, Kanglı Türkleri ile savaşmıştır(10)


Salurlar arasında kadınların da, beylik yaptıklarını görmekteyiz. Bunlar arasında Salur 
Kazan'ın karısı Burla hatun; ya da Salur Barçın gibi kadınlar bulunmaktadır. Salur Barçın'ın, Sır Irmağı yakınında bulunan ve Özbek halkının "Kök Kaşane" dedikleri mezarı, güzel çinilerle süslenmiştır.(11)


Selçuklu Devleti'nin çöküşünden sonra, Fars eyâletinde kurulan Salgurlar hanedanı (1147-
1186) da, Salurlar tarafından kurulmuştur. Dahası,  şair hükümdar Kadı Burhaneddin de 
Salurlardan gelmektedir(12). Salgur Ata-begi Zengi (1147-1161), Selçuklu Devleti'nde kardeşler arasında çıkan taht kavgalarında,  İldeniz ve Arslanşah'a karşı, Melikşah'ın oğlu Mahmud'u desteklemiş ve onu tahta çıkarmıştır(13)


Selçuklu Devleti'nin uyguladığı "Büyük Oğuz boylarını parçalayarak değişik yerlere 
dağıtma" politikası sonucu olarak Salurların ve Karamanlıların  önemli bir bölümü Batıya 
göçetmiştir. Bu arada bir bölümü de Kafkasya'da kalmışlar ve orada Karamanlı adını taşıyan 
yerleşim yerlerini oluşturmuşlardır. Serahs ve Merv havalisinde kalan Salurlar, genellikle 
Türkmen veya Oğuz adıyla daha sonraki yüzyıllar içerisinde önemli görevler yüklenmişlerdir. Aralarından büyük bir bölümünün ayrılması üzerine sayıları ve gücleri hissedilir bir  şekilde azalmıştır. Merv ve Serahs Salurları, aşîret yaşayışı gereği, öteki göçebe Türkmenlerle yaptıkları mücadelelerde ve özellikle Şiî  İranlılara karşı yaptıkları saldırılarda,  İranlıların karşı saldırılarıve cezalandırmaları sonucunda, sürekli  şekilde kan kaybetmişlerdir. Safeviler devletinden itibaren İran'da kurulmuş olan devletler, bu Türkmenlerle sürekli şekilde uğraşmışlardır. En son olarak da Fetih Ali  Şah Kaçar'ın oğlu Abbas Mirza'nın, 1831'de, Serahs'a yaptığı saldırısında çok kanlı  yıkıma uğramışlar ve artık önemlerini tamamen yitirmişlerdir. Yine bu arada, Serahs bölgesinde toplu halde yaşayan salurlar, İran, Türkmenistan ve Azerbaycan sınırlarında yaşayan Teke ve Sarık Türkmenleri ile karışmışlardır. Burada özellikle şunu da vurgulamak gerekir ki, İran, Buhara ve Afganistan'da yaşayan Salurlar, kendilerini Türkmenlerin en eski ve en asîl boyu olarak görmüşledir. Cürcan vilâyeti ile Harezm arasındaki Atrek (Etrek) nehri yakasında 
oturan Salurlar, "Yaka Türkmeni" adıyla anılmaktadırlar (14)


Diğer taraftan Salurlardan bir kısmı da, 1380-1424 yılları arasında Semerkant, Turfan ve Su-
Çeu yolu ile Sining'e gelmişlerdir. Bunlar  Ouronvou  güneyinde  Sin-Hao-Ting  ya da Salur 
kasabası merkez olmak üzere, Sarı nehirin sağ sahilinde Ouronvou 'dan  Tao-ho'ya kadar  şerit gibi uzanan bir alanı ve bu nehrin sol sahilinden Si-ning'den Ho-tcheou'ya giden oldukça arızalıve dağlık bazı bölgelere yerleşerek, günümüzdeki Kansu Salurlarını oluşturmuşlardır.  İran ve Türkmenistan sınırında yaşayan Salurlar üç kola ayrılmışlardır. Bunlar  Yalavaç (Yalvaç), Karaman ve  Kirçe Ağa (veya "Kiçi Ağa" ya da "Kiçik Ağa" yahut da "Ana-Bölegi")'dır. Yalavaç'lar, Ordu-hoca, Daz ve Beğ-Sakar olmak üzere üç kola ayrılmışlardır. Karaman obasıda, Uğru-cihli, Beğ-gezen ve Aleyn olmak üzere üç kola ayrılmışlardır. Kirce Ağa ise, Kirce-ağa ve  Beş-uruk  olmak üzere iki kola ayrılmışlardır. Ayrıca bu kolların da çeşitli dalları vardır(15)


Yine Türkiyât Mecmua'sında H.Nihal-Ahmet Nâci yazdıkları, "Anadolu'da Türklere Ait Yer 
İsimleri" adlı makalelerinde Karamanoğullarını, Oğuzların Üçok kolundan Dağhan'a ait Salur 
boyuna mensup olduklarını söylemişlerdir. Ayrıca bu makalelerinde Orta Anadolu dışında kalan yerlerde dört Salur adlı köye rastladıklarını ve 17 tane de Karaman ve Karamanlı adlı yerleşim yeri tesbit ettiklerini bildirmişlerdir. Dahası, bunların bulundukları yerleri de açıklamışlardır(16).  Bu yazarlardan başka, 1957 yılında, Karamanoğulları Tarihi'ni yazan Harb Okulu Siyasî Tarih öğretmenlerinden Tahsin Ünal da, Karamanoğullarının bağlı bulunduğu Salur'ları, Oğuzlarla birlikte ele almıştır Böylece Salur boyunun ve Karaman obasının, Selçuklular ile beraber, Miladî 920'lerden sonra Türk Yurdundan (Yukarı Yurt), yani Ural Dağlarının doğusu, Hazar Denizi ile Aral Gölü'nün kuzeyi ve Altay Dağlarının batısındaki bölgeden çıktıklarını; Harezm, Maveraünnehr ve Horasan bölgelerine indiklerini; bu bölgelerde, uzun zaman Samanoğulları, Gazneliler, Karahanlılar gibi değişik müslüman-Türk devletlerinde görevler üstlendiklerini yazmıştır. Ayrıca, Selçukluların mensub olduğu Kınık boyu ile, Karamanlıların mensub olduğu Salur boyunun aynı tarihsel olayları, aynı sosyal ve iktisadî kaderleri paylaştıklarını belirtmiştir. Karamanoğullarının Anadolu'ya gelişlerini ise, Türk yurdundan itibaren Salur boyunun da öteki Oğuz boyları ile birlikte Yukarı Yurttan, 920'de,  İli ve Isık gölünün çevresine geldiklerini; sonra, Maveraünnehr'e geçtiklerini; uzun süre yukarıda sözedilen devletlerin hizmetlerinde bulunduktan sonra 1040-1200 tarihleri arasında Azerbaycan bölgesine yerleştiklerini; oradan da 1220 yılında ortaya çıkan Moğol saldırıları karşısında, onların önünden kaçarak Anadolu'ya gelen öteki boylarla birlikte Anadolu'ya ulaştıklarını açıklamıştır(17)


Biz, 1998 Eylülünde, iki arkadaşımla birlikte Türkmenistan'a yaptığım gezide, 
Türkmenistan'ın Serahs kentine bağlı, Salurlardan, hala, beş obanın (köy) varlıklarını
sürdürdüklerini gördük. Serahs kenti hakimi (kaymakamı) olan Annadurdı Mamedov, bizi iki 
gün evinde misafir etti. Konuşma anında ben Karaman ilinden olduğumu söyleyince, 
heyecanlandı ve bana, Serahs kentine bağlı Salur'lardan iki tane Karaman obası, bir tane 
Yalavaç (Yalvaç) ve iki tane de Kiçikağa (Küçükağa) obası olduğunu söyledi. Biz bunlardan bir Karaman obasını ziyaret ettik. Bu oba, bizim Anadolu köylerindeki yapı tarzının aynısı olan tek katlı kerpiç evlerden oluşmaktadır. Onların da Anadolu halkı gibi konuk sever olduklarınıgördük.


Yine bu gezimizde, Selçukluların başkentlerinden olan Merv kentinin ve kalelerinin 
yıkıntılarını gezdik Moğolların oralarda yaptıkları tahribata  şahit olduk. Ayrıca  İmam Serahsî (öl.414/1023-1024) adıyla anılan Ebu'l-Fazl Gâzi'nin mezarını ziyaret ettik. Onbirinci yüzyılın başlarında yapılan bu mezar, ilk olarak 1425 yılında Timurlulardan Şah Ruh döneminde ve son olarak da 1980 yılında Türkmenler tarafından yenilenmiştir. Bu arada Serahs kentinin  yıkılmışolan kalesini de ziyaret ettik ve içerisinde yapılan kazılarda, yanık ve kül kalıntılarının olduğunu gördük. Bu durum, Moğol baskınından sonra kalenin ve kale içerisindekilerinin yakıldıklarını göstermektedir



Sonuç olarak, yapılan bu araştırmalar neticesinde, Karamanoğullarının kökenlerinin 
kesinlikle Afşar boyundan olmayıp, Salur boyundan olduğu açıklık kazanmıştır. Yine bu 
araştırmalara göre, Milattan sonra IX. yüzyılda Oğuzlar, Türk yurdunda yaşamışlardır. 
Oğuzların yirmi dört boyundan biri olan Salur kolu, zamanla ilk yurtlarını terkederek İli ve Isık gölü bölgesine gelmişler, oradan da Mâverâünnehir'e yerleşmişlerdir. Burada Samanoğulları, Gazneliler ve Karahanlılar gibi devletlerin hizmetlerinde bulunmuşlardır. XI.yüzyılın başlarında ise, Harezm ve Horasan havalisinde Selçuklularla birlikte Doğu Anadolu'ya akınlar yapmışlardır. 1220'li yıllarda Moğol saldırılarından kaçan bir kısım Salur ve Karaman obaları, Azerbaycan ve Şirvan bölgelerine gelmişler, burada bazı köylere kendi adlarını verdikten sonra, Selçuklu Devleti'nin uyguladığı "büyük Oğuz boylarını parçalayarak değişik yerlere dağıtma" politikası sonucu olarak büyük çoğunluğu Anadolu'ya geçmişlerdir. Azerbaycan'da kalanları ise, sonraları bir çok siyasal meselelere karışarak Karakoyunlu Devletinin kurulmasında önemli bir rol oynamışlardır. Ayrıca Safevîlerin ordu teşkilatında da Karaman aşiret beyleri görev almışlardır. Anadolu Selçuklu hükümdarı I.Alaaddin Keykubat döneminde (1219-1236) ise, küçük Ermenistan sınırlarına yerleştirilen Türkmen aşiretleri arasında çoğunluğu oluşturan Karamanlılar, Silifke ve Ermenek dolaylarında toplanmışlardır(18)


Şikârî, Karamanoğullarının soyunu  şu  şekilde açıklamaktadır: "Kalhan oğullarından  Şirvan 
Han soyundan, Oğuz taifesi beylerinden Saadeddin derler bir bey vardı.  Şirvan vilayetine 
gelmişlerdi. Çok kalabalıktılar. Onbin obaydılar. Kışın Acem bölgelerine giderlerdi. Bunlara 
Oğuz taifesi derlerdi. Çoğunlukla kafir Ermenilerle savaşırlardı. Beylerine Saadeddin, kardeşine İmameddin derlerdi. Bahadır bir yiğitti. Nureddin derler oğlu vardı. Türkmen taifesi de bunlarla birlikte konar göçerlerdi. Türkmen taifesinin beyine Hayreddin derlerdi. Bir yıl baharında Türkmen ve Oğuz yaylaya çıktılar. Saadeddin vefat etti, Nureddin'i bey eylediler"(19)


Yukarda belirtildiği gibi Silifke ve Ermenek bölgelerindeki Karamanlıların başında bulunan 
Nûre Sofu (Nureddin), o zamanlar yayılmakta olan Babâî tarikatına girerek Türkmenler arasında kendisini tanıtmış ve etkili bir kişi olmuştur. Oğullarından Karaman, babasının nüfuzundan yararlanarak durumunu güçlendirmiş ve bu arada Moğollar karşısında 1243'te Kösedağ savaşınıyitiren Anadolu Selçukluları zayıflayınca, gücünü ve önemi daha da artmıştır. Selçuk hükümdarıII.Kılıç Arslan (1155-1192), Kilikya ucunda tehlikeli bir sınıra yerleşmiş olan Karamanlıların karşı bir olay çıkarmamaları için 1256 yılında Karaman Bey'e Kilikya ile Konya sınırlarıarasında Ermenek beyliğini tımar olarak vermiştir20. Bunun sonucunda da Karamanoğulları Devletinin temeli atılmıştır.  


*Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Öğretim Üyesi. 
1 S. A. Hudaveroğlu Theodolos, La Litterature Turcophone, Acte du III. Congrès İnternational des Etudes 
Byzantines, Athene 1932, 90-93. 

2 Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi,  çev. Mehmet Ata Bey, yay.haz. Mümin Çevik-Erol Kılıç, İstanbul 1989, I, 176; Yapılan bu yanlışlık hakkında bkz. Şehabettin Tekindağ, "Karamanoğulları", Milli Eğitim Bakanlığı İslâm Ansiklopedisi, (İ.A) İstanbul 1955, 317;  Halil Ethem Bey,  "Karamanoğulları Hakkında Vesâik-i Mahkûke" ,TOEM, 1327 (1911), XI, 701. 

3 Şehabettin Tekindağ, "Karamanoğulları",  İ.A, VI, 317; Aynı yazar, "Son Osmanlı -Karaman Münasebetleri Hakkında Araştırmalar", Tarih Dergisi,  İstanbul 1963, XVII-XVIII,.43; Aynı yazar,  "Şemsüddin Mehmed Bey Döneminde Karamanlılar", Tarih Dergisi, İstanbul 1964, Sayı:19, 81. 

4 Ali Sevim-Yaşar Yücel, , "Karamanoğulları Beyliği", Türkiye Tarihi, I, Ankara 1990, 240. 

5 İşmail Hakkı Uzunçarşılı,  Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, "Karaman Oğulları" 
Ankara 1988, s.1. 

6 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Ankara 1982, I, 43. 


7 Seyfi Başkan, Karamanoğulları Dönemi Konya Mezar Taşları, Ankara 1996, 5. 

8 Köprülüzâde Mehmet Fuat, "Oğuz Etnolojisine Dair Tarihi  Notlar (Salurlar)" (O.E.D.N)  Türkiyât Mecmuası (T.M.),  İstanbul 1925, I,.191; aynı yazar, "Salur",  İ.A.,  İstanbul 1966, VIII, 136-137; aynı yazar,  Türkiyât Mecmuası, "Anadolu Beyliklerine Ait Notlar" (Karamanoğulları), İstanbul 1928, II,.14. 

9 Derleme Sözlüğü, Türk Dil Kurumu, Ankara 1978, X, 3529. 

10 Köprülüzâde, İ.A. VIII, 136; aynı yazar, Türkiyât Mecmuası "O.E.D.N"., I, 191-192. 




11 Köprülüzâde, İ.A. VIII, 136 

12 Köprülüzâde, İ.A. VIII, 137. 

13 Osman Turan Seçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, İstanbul 1980, 255,314. 

14 Köprülüzâde, İ.A. VII, 137-138; Türkiyât Mecmuası. "O.E.D.N.", I, 196-197. 


15 Köprülüzâde, İ.A. VII, 137-138; Türkiyât Mecmuası. "O.E.D.N.", I, 196-197. 

16 H.Nihal-Ahmet Naci,  "Anadolu'da Türklere Ait Yer İsimleri", Türkiyât Mecmuası, İstanbul 1928, II, 246. 

17 Tahsin Ünal, Karamanoğulları Tarihi, Ankara 1957, s.5-10. 


18 Karaman Devri Sanatı, İstanbul 1950, s.1. 

19 Şikârî, Karaman Oğulları Tarihi, Konya 1946, s.9-10. 

20 Ernest Diez, a.g.e., s.1 

























Hiç yorum yok: