7 Temmuz 2013 Pazar

Gizli dünya devleti Bilderberg ve Taksim-'411 el kaos için kalktı'nın mimarı, Masonlar ve Taksim-Fidan merceğinden Taksim kılıflı 'büyük oyun'-Türk provokatörler-Bizi içeriden vurmak istiyorlar-Ahlaksız hamleler-Vesayet sisteminin kırılmasının sonuçları-Bülent Erandaç

Gizli dünya devleti Bilderberg ve Taksim


Gençler direniyor. Özgürlüklerin genişletilmesini talep ediyor. Onları bahane eden DIŞ BEYİN, önemli bir toplantıyı organize ediyor.


İngiltere'nin Hertfordshire kasabasında 2 gündür süren ve yarın bitecek gizli Bilderberg toplantısında, Ortadoğu ve Türkiye konuşuldu. Küresel sermaye-silah baronları, 2013 yılı gizli toplantılarında Türkiye'yi masaya boşu boşuna yatırmazlar.

Yeterli mesaj vermiyor mu?



Taksim'den başlayan protestolar bir DIŞ BEYİNtarafından çok profesyonelce yönlendiriliyor. 90 kuşağı üzerinden kurgulanan oyunun ikinci perdesi devreye sokuluyor.
Toplumun bir kesiminde birikmiş öfkeler çok iyi kullanılıp, AK Parti'ye karşı bütün hasımlar ortak hareket etmek üzere manüple ediliyor. 2007 sonrası bir yıldız olarak parlayan Türkiye kıskançlığı içindeki iç-dış bütün hasımların, uzun süren bir hazırlık çalışmasından sonra düğmeye bastıkları muhakkak görülmelidir.


Taksim üzerinden kurgulanan AK Parti'yi bitirme hamlesi çok ciddiye alınmalıdır. Buradan alınacak çok dersler var.

Bu derslerden birisi, vesayetçi dönemlerin bazı odakları güç kaybetmemiştir. İkinci ders, demokratikleşmede hiçbir şekilde hız kesilmemeli. Bireysel hak ve özgürlükler geliştirilmeli.
90 kuşağı, 12 Eylül darbesinin altında ezilmemiştir

28 Şubat'ı yaşamamıştır. O günleri tarih kitaplarından okumaktadır. 2001 yılındaki ekonomik çöküntüden Türkiye'nin nasıl çıktığını görmemiştir. 90'larda doğan bu gençlerimiz, 12-15 yaşlarında siyasi ve ekonomik istikrarı sağlayan Başbakan Erdoğan'ı tanımıştır.

Taksim Gezi Parkı'nda başlayan olayların bir ekonomik boyutu var.
Ekonomik kanalları kullanan bazı odaklardan, gelişmeler bağımsız değildir.
28 Şubat üzerine kurgulanan oyunda, Türkiye'de 250 milyar dolar el değiştirdi. 
Statüko, bankalara, KİT'lere el koydu.

Faizlerdeki küçük bir yükselmenin, faiz baronlarının cebine en az 5 milyar lira olarak döndüğünü, 90 kuşağı gençlerimiz belki bugün göremez ama yarınlarda üzerlerinden kurulan tezgâhları daha iyi anlayacaklardır. 

KKTC ve Akdeniz 

Oyun büyük. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve İsrail, Eylül ayında ortak tatbikat düzenleyecek. Rum Savunma Bakanı Fotiu, "Türkiye'nin Kıbrıs'ın Münhasır Ekonomik Bölgesi'ne yönelik günlük tehditleri nedeniyle, Yunanistan'la mevcut savunma işbirliğini yeniden planlamalıyız" dedi. Canımız, ciğerimiz KKTC'de hükümet düştü, düşürüldü. Orada da kaos yarattılar.

SONUÇ: Rum kesiminden İsrail'e, Suriye'den Yakın Asya'ya, Balkanlar'dan Kuzey Afrika'ya kadar pek çok başlık, Türkiye'nin bölge ve dünya sahnesindeki yeni rolünü gösteriyor. Türkiye üzerinde ameliyat yapmak isteyen ülkeler vardı, son dönemde bunu daha sıcak şekilde görüyoruz.
Hem de 90 kuşağı ile.

Kurgulanan oyunları bozacak tek anahtar, birlikten, sağduyudan, birbirimize sarılmaktan geçer.

Üzerimize kurgulanan kuşatmayı ancak bu yoldan kırabiliriz.

'411 el kaos için kalktı'nın mimarı, Masonlar ve Taksim

'411 EL KAOS İÇİN KALKTI' manşetinin mimarı, Taksim gezi olaylarına yönelik iştah acıcı! bir soru soruyor:

İktidarı kim devirecekmiş... Dıştan devirme işleri komploymu.ş..

Eski Türkiye'nin toplumsal mühendisi-mimarı, her şeyi ve özellikle faiz lobisinin hükümet devirme çabalarını çok yakından bilmesine rağmen, bu soruyu sorabildiğine göre, yıllar önce attığı manşetin arka planına bakalım:

Günümüzde, Taksim gezi olaylarını abartılı veren, masum gençler üzerinden bir devrim yapmayı planlayan, direnişler sürdükçe heyecanı artan, ellerini ovuşturan bir kısım medyanın patronları ve onların beyin takımları 2001 krizinde görev almadılar mı? Medyayı kimin kontrol ettiği önemli. Taksim gezi olaylarını abartan medyanın Almanya, İngiltere, New York, Tel Aviv ayaklarının önünde, bir kısım medya varsa, bir de borsada cirit atıyorsa faiz düşük mü olsa iyidir, yüksek mi olsa iyidir onun için.

O zaman bir kısım medyanın patronları, onların arkasındaki küresel beyinler ne yapar, faizin yükselmesi için? Ateşe benzin döker.

Taksim gezi olayları üzerinden kurgulanan, hedeflenen, yaratılmak istenen kriz budur işte.
Toplumsal mühendislere, muhalefet arkası mimarlara, tarihin derinliklerinden cevap verecek bir tarihi insanın hatıralarını yeniden okumakta yarar var. 

Bu tarihi insan, Sultan Abdülhamit Han'dır.

Beylerbeyi Sarayı'
nda gözaltında tutulurken, yazdığı hatıraları günümüz kuşaklarının çok ders alacağı bilgilerle doludur.

Abdülhamit Han küresel oyunları yazıyor. 

100 yıl önce böyleydi, şimdi de böyle. Değişmez planlar.

BEYLERBEYİ SARAYI (6 Mart 1917):

Rahmetli amcam Sultan Abdülaziz düşürülmesinde İNGİLİZ parmağı vardır.
Öldürülmesinde rol alanlar ve Serasker Hüseyin Paşa hakkında, Londra büyükelçimiz Musurus Paşa (İstihbarat servisimiz) İngiliz'lerden para aldığını tespit etmişlerdir. İNGİLTERE, her türlü fitneyi, Masonluk kanalından yürütmeye devam ediyordu. 
Eski Sultan Murad'ı tekrar tahta geçirmek için, kadın kılığına sokarak saraydan çıkarmaya çalışanların MASON olduğu ortaya çıktı.

BEYLERBEYİ SARAYI (7 Mart 1917):

Sadrazam Mithat Paşayı görevden aldım.

İNGİLTERE'DE kıyamet koptu. Çünkü İNGİLTERE, Mithat paşaya bel bağlamıştı.

BEYLERBEYİ SARAYI (9 Mart 1917):

Jön Türkler MASON'du ve İNGİLİZ LOCASI'na bağlıydı. Maddi yardım alıyorlardı.

BEYLERBEYİ SARAYI (13 Mart 1917): 

İNGİLTERE, Ermeni meselesini ayakta tutmak için elinden geleni yapıyordu.
Çünkü MISIR'da giriştiği işgali örtmeye çalışıyordu. Ermeni meselesini Türkiye için huzursuzluk, Avrupa için Türkiye'ye müdahale olarak son yıllara kadar sürdürüp götürdüler.

BEYLERBEYİ SARAYI (20 Mart 1917): 

İstediğim ittifaka zorlamak için Bağdat Demiryolu hattını Almanlar'a verdim. 

İngilizler, hemen bana yanaşmaya başladı

Güya buraları kazılacak olsa, belki define bile bulunabilirmiş! Hilafet işine el attılar İngilizler bana yeni bir teklif getirdi. Suriye ve Hicaz toprakları çölmüş, susuzluk çekiliyormuş, insaniyet namına kuyular açacaklarmış. Eğer su bulunursa, çıkacak su halka aitmiş, fakat suyun sahibi kendileri olacakmış. Hemen reddettim.

İNGİLİZ'LER kuyu işini bıraktılar ve hemen HİLAFET meselesini kurcalamaya başladılar.

Bunun üzerine, bir derviş kafilesini Hindistan'a gönderdim, İNGİLİZ'LER buna GİRİT problemi çıkararak karşılık verdiler.

Sonra, FRANSA'yı yanlarını alarak, Mason'ları kullanarak, beni Padişah'lıktan indirme planlarını devreye soktular.SONUÇ: '411 el kaos için kalktı' manşetinin mimarı soruyordu. 

"Başbakan Tayyip Erdoğan'ı kim devirecekmiş."

Cevabı tarihin gerçekleri veriyor. 31 Mart olayı bahane edilerek, Selanik'ten hareket eden hareket ordusu, ne yaptı? Sultan Abdülhamit'i devirdi. Arkasında, İNGİLTERE'nin Fransa'nın bulunduğu Mason localarının devreye soktuğu planla kurulan İttihat ve Terakki, Osmanlı İmparatorluğu'nun yok edilmesine yol açtı.
Şu asla unutulmasın...

Taksim Gezi'den bir İTTİHATTERAKKİ çıkmaz....


Fidan merceğinden Taksim kılıflı 'büyük oyun'

Başbakan, çok titizce ve stratejik bakışla hazırlanan devlet analiziyle, Taksim Gezi olayları üzerinden kurgulanan BÜYÜK OYUN'u halkımızın makul ve mantıklı süzgecinden geçmesinin önünü açtı.

Şimdi, makul ve mantıklı analiz yapacak detay bilgilere sahibiz.
Büyük fotoğrafın çerçevesini çizelim:

Taksim Gezi Parkı kılıfıyla Türkiye'de büyük bir oyun oynanmak isteniyor. 
Park bahanesiyle Türkiye ekonomisi üzerinde ağır tahribat yapılmak arzulanıyor.Taksim ambalajının üzerine ağaç koyarak, çevre hassasiyeti konularak büyüyengüçlenen Türkiye'nin yavaşlatılması hedefleniyor. Mavi Marmara sonrasında aktif şekilde devreye sokulan bağımsız dış politikanın önü kesilmek isteniyor.

'Büyük oyun'u kurgulayanlar kimler?

Üst halkası Batı ve İsrail'dir.

Türkiye'ye bağımsız dış politikanın bedeli ödetilmek istenirken, yakın coğrafyanın kılcal damarlarına yönelmesi, enerji kanallarına göz dikmesinin faturası masaya konmaya çalışılıyor. 

HAKAN FİDAN'IN İŞARETİ 

Taksim Gezi ambalajı içinde oynanan 'büyük oyun'un özellikle iki başlığı gözden kaçmamalı. Çok dikkate alınmalıdır.
1- MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI'na (MİT), Taksim üzerinden yapılan planlı saldırı.
2- Taksim üzerinden KANAL İSTANBUL yapılmasın rezaleti.
MİT'e yapılan planlı saldırının çok önemli bir arka planı var. 
Taksim'le MİT arasında nasıl bir bağ kuruluyor? Hangi beyin bu bağlantıyı kuruyor?

MİT Müsteşarlığı'na Hakan Fidan'ın getirilmesinden sonra İsrail'in tuhaf saldırılarını hiç unutmamalıyız. Yurtdışı bağlantılı saldırılar üzerine MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın yaptığı açıklama, yabancı odakların 'büyük oyun'unu gözler önüne seriyor. 

MİT açıklaması şöyle: 

"Ağırlıklı faaliyetlerini bölgesel ve küresel stratejik sorunlara yönelten teşkilatımızı çağ dışı uygulama faaliyetinin içinde göstermek; gerçek dışı olduğu kadar, haksız ve mesnetsizdir. Milli İstihbarat Teşkilatı'nın milli iradenin emrinde olmasını hazmedemeyen, yeni vesayet arayışında olan yerel ve uluslararası odakların bir süreden beri teşkilatı ve yöneticilerini karalama gayretinde oldukları kamuoyunca malumdur."
MİT'in faaliyetlerini ağırlıklı olarak bölgesel ve kürsel stratejik sorunlara yöneltmesinden kimler zarar görüyor?

Ortadoğu üzerinde büyük oyuncular, İngiltere, Rusya, Almanya, Fransa, İsrail değil mi? 

KANAL İSTANBUL PROJESİ 

MİT'in, milli iradenin hizmetinde olmasını hazmedemeyenler kimler? Statükocular, eski vesayetçiler, derin devlet kalıntıları değil mi?

Çünkü MİT bir zamanlar, Afrika'daki, Asya'daki darbeleri haber verir ama Türkiye içinde darbe hazırlığı yapanları Başbakan'a söylemezdi. Askeri vesayetin emrinde görev yapardı. İkinci önemli konu, Taksim Platformu'nun 'Kanal İstanbul Projesi'nin durdurulmasını Hükümet'ten istemesidir.

Gençlerin çevre direnişi ile Kanal İstanbul'un nasıl bir bağlantısı olabilir?

Kanal İstanbul Projesi'nden herhalde Türk milleti rahatsız olmuyor. Esas rahatsız olanlar İngiltere'dir, Rusya'dır. Boğazlar üzerinde tarihi oyunlar oynamayı bilen ülkelerdir. 

Çünkü Kanal İstanbul Projesi, Montrö Anlaşması'nın pratikte güzergâhını değiştirecek, Montrö üzerinden oyun oynamak isteyenlerin heveslerini kursakta bırakacaktır.

Kanal İstanbul yoluyla, İstanbul Boğaz'ında yabancı gemiler için sağlanan imtiyazlar sona erecektir. Türkiye'nin ulusal çıkarları için hayati derecede önemli olacak Kanal İstanbul üzerinde bağımsız davranma hakkımız doğacaktır.

Bazı yabancı devletler İstanbul Boğazı'nın statüsünün, Kanal İstanbul'a taşınacak olmasından rahatsız olmuşlar, bu rahatsızlık 'Gezi Parkı Komitesi'nin söylemine dönüşmüştür. 

BÜYÜK OYUN'u görelim.

BÜYÜK FOTOĞRAF'
ı hiç aklımızdan çıkarmayalım.

Türk provokatörler

Taksim Gezi Parkı'nda başlatılan direnişin 6. Gününde (5 Haz 2013) Noam Chomsky isimli bir adamın CNN-Türk'te aniden konuştuğu gözlendi.

Bu adam, Taksim için bir mesaj veriyordu. Önce İngilizce konuşuyor, (Taksim Everywhere, Resistance Everywhere) diyordu. Sonra Türkçe , "Her Yer Taksim, Her Yer Direniş" demesini biliyordu. Kimdir, Avram Noam Chomsoy isimli kişi.

Bu derin adamın arkasında kim-kimler var?

Avram Noam Chomsoy.

Amerika'lı tarihçi, aktivist, siyasi eleştirmen ve yazar. 1940 ile 1945 yılları arasında New York şehrinin anarşist-sosyalist Yahudi entelektüel cemaatinin çalışmalarıyla haşır neşir oldu.

Sosyalizm ve anarşizme doğru olan siyasi eğilimi, kendi deyişiyle radikal New York Yahudi cemaatinden kaynaklanmaktadır.

1967'de arkadaşlarıyla birlikte RESIST (DİREN) adlı örgütü kurdu. Muhalif eylem ve konuşmalarını ABD Power and the New Mandarins (Amerikan Gücü ve Yeni Mandarinler) adlı kitabında topladı. 

Chomsky Boğaziçi'nde 


Noam Chomsky, 18 Ocak 2013'te Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Konferansı'nda 'Türkiye ve Oluşan Dünya Düzeni' başlıklı bir konuşma yaptı.

Dinleyenler arasında TÜSİAD eski Başkanı Ümit Boyner de vardı. (Şu işe bakın.
Kocası Cem Boyner, Taksim Gezi'de, "çapulcuyum" afişini taşıdı. Ne büyük tesadüf...) Alkışlar arasında salona giren Chomsky sözlerine şöyle başladı: "Konumuz bugün oluşmakta olan dünya düzeni ve Türkiye'nin kendisine bulabileceği yer. Bu anlamda Ortadoğu özellikle önemli:

ABD'nin Ortadoğu'ya müdahale kapasitesini koruması çok önemli.
Ortadoğu'daki çıkarlar Kremlin'in kapısına bırakılamaz... 
Burayı kontrol etmenin dünyanın çıkarlarına daha iyi hizmet etmek anlamına geleceği söyleniyor.

NATO artık küresel bir müdahale gücü haline geldi, Başkomutanı da ABD. Arap dünyasında da planlama uzmanlarının önündeki temel endişe milliyetçiliğin yükselişidir. İran'la ilgili algılanan tehdit gerçek mi, gerçekse bu konuda ne yapacağız?.. 
İran'ın askeri kapasitesi sınırlı ve savunmaya dayalı. Yetkin bir CIA direktörü diyordu ki 'ben İranlı bir politika yapıcı olsam caydırıcılık için nükleer silahları gündeme getirirdim'. Ama eğer dünyanın liderliğini savunuyorsanız başkalarının caydırıcı olmasını kabul edemezsiniz.

Bunun teknik adı "İSTİKRARLAŞTIRMA' dır. 

Irak'ta Kürdistan daha da güçlenebilir. Suriye'de de bir Kürt bölgesi söz konusu olabilir.
Bunun bütün bölge üzerine bir etkisi olacağı aşikâr.'' İşte, bu Chomsky , "Her Yer Taksim, Her Yer direniş" diyordu. Ne tesadüf... 

Küresel operasyon 


Taksim gezi olaylarının arka planında ne olduğunu Genel Yayın Yönetmenimiz Ergün Diler örnekleriyle yazıyor. Küresel bağlantıların Network'unu ortaya çıkarıyor.

Birçok yazımızda, Türkiye üzerinde küresel bir operasyon yapıldığını yazdık. Büyük fotoğrafa dikkatle bakınız. Taksim Gezi olaylarının arkasında küresel bir irade var.

Bu irade, 2023 hedefiyle küresel aktör olacak BÜYÜK TÜRKİYE'NİN önünün kesilmesi çabaları içindedir. Bunu görmemek mümkün mü? Yahudi Noam Chomsky'in kim olduğuna, ne yaptığına bakın, Taksim için CNN'den Türkçe söylediği sözleri manidar değil mi?
Kuraldır... Nerede bir kalabalık varsa orada kaçınılmaz olarak provokasyon vardır.

Çünkü adı üstünde provokatörler tam da böylesi anlar için sütre gerisinde yatıp beklerler. Bu kuraldan tüm yurda yayılan Gezi Parkı eylemleri de nasibini aldı. Olay çığırından çıkmaya başladı.Türk Milleti'nin tavrını kesinlikle çok açık ve net bir şekilde konulması zamanı geldi. Kalabalığın arkasına saklanan provokatörlerin oyunlarına gelinmemeli ve yüksek sesle şu söylenmeli: 

''ANARŞİZME VE YENİ TERÖRE HAYIR...''


Bizi içeriden vurmak istiyorlar

Dünyanın en hassas coğrafyasında yaşıyoruz. Siyasi tarihi dikkatle okursak, eski olaylar ile günümüzdeki olayları aynı resim içinde analiz edersek, kurulan tuzakların üzerindeki şalı kaldırırız.

Yüzyıllardır neden Türkler üzerinde kurgulanır oyunlar?

Kaleler dıştan değil, içten yıkılır.

Dünyanın büyük imparatorlukları hep iç kargaşalıklar neticesinde yıkılıp gitmiştir.
Tarih bize şunu gösteriyor ki, milletler zorla, silah kuvvetiyle yok edilemezler. 700 yıllık Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkmak için mazlum milletlerin malını yağmalayan, kanını emen emperyalist devletlerİngiltere, Fransa oyun üstüne oyun tezgâhlamıştır. Arkasında asırların, nesillerin, şanların, şereflerin çağladığı Türkiye Cumhuriyeti üzerinde yüzyıllardır oyun içinde oyunu tezgâhlamaktan çekinmemişlerdir. Darbelerin arkasında, kaos çıkarma hareketlerinin sahnelerinde emperyalist ülkeleri hep görmüşüzdür.
Günümüzde ne oluyor?

2002'de Türk Baharı'na imza atan Türkiye, Başbakan Erdoğan yönetiminde sağladığı, ekonomik ve siyasi istikrarla, dünyanın onuncu ekonomisi ve küresel aktörü olma yolunda emin adımlarla yürürken, Taksim Geziüzerinden kurgulanan bir tuzaklar dizisiyle küresel saldırıyla karşılaşmıştır. Gelişen Türkiye'nin önünü kesmek için, Asala'yı sahneye sürdüler. Türkiye'nin GAP olayı gündeme geldiği zaman hemen karşısına bir PKK terör örgütünü çıkardılar. Gençleri sağ-sol diye böldüler. Kaos yaratılarak istikrarın olmaması için büyük çaba sarfettiler.

2013 yılı MAYIS ayına bakınız.

Türkiye'nin 3. köprüsü, 3. havalimanı, Kanal İstanbul'u, körfez geçişi gündeme geldiğinde hemen karşısına içten yıkmaya matuf, kaos ortamı yaratacak olaylar dizisini çıkardılar.
Bu Türkiye'nin bölgesinde söz sahibi olacak yatırımları gerçekleştirmesi istenmiyor anlamına gelir. Çünkü onlar hep bizim parçalanmamızı taa 1918 yılından bu yana istiyorlar ve bunu gerçekleştirmek içinde ellerinden geleni yapıyorlardı. 

TAKSİM PLATFORMU 

Taksim Dayanışma Platformunu'nu yakından tanıyalım. Platformun mimarı kimler? Platformun içine girenler kimler?

Tarih, 2 Mart 2012...

Mimarlar Odası İstanbul Şubesi, DİSK, KESK, İstanbul Tabip Odası, Türkiye Komünist Partisi, Eşitlik ve Demokrasi Partisi, Barış ve Demokrasi Partisi, Emek Partisi, Özgürlük ve Dayanışma Partisi, Yeşiller Partisi ve İşçi Partisi, Halkevleri, birçok sol fraksiyonlu derneğin bulunduğu Taksim Dayanışması kuruldu.

Bu toplantıda ilk olarak söz alan Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi'nden Mücella Yapıcı, Taksim Meydanı'nın Maksem, Taksim Cumhuriyet Anıtı, AKM ve Gezi Parkı ile bir bütün olduğunu ve yapılacak projenin engellenmesi için harekete geçtiklerini söyledi.

Taksim Dayanışması bileşenlerinden olan DİSK adına söz alan Önder Atay, 1 Mayıs Alanı'nın yok edilmemesi için bir araya geldiklerini belirtti.

Ortada ağaç yok, park yok. Solun tüm çizgileri, orta sol'dan muhalefet çıkarmaya çalışanlar, 2012 yılında bu platformu kuruyor. Mart 1912'den Mayıs 1923'e kadar, köprünün altından sular akıyor. Yabancı odaklar için bir zamanlama süresi var ortada. İçteki işbirlikçiler hazır. Düğmeye basılıyor.

31 Mayıs'ta bilgisayarcı gençler, 90 kuşağı gençler, ağaç için Gezi parkında direnişe geçtiler. Sonra olayların yön değiştirdiğini gördüler. Son anda umutlu bir pozisyon doğdu. İktidarın mahkeme kararını bekleme, referanduma gitme kararını verdiğinde, karşılık ne oluyor?

Direnişe devam. 
Bu kararı, 90 kuşağı gençler benimsedi mi? Hayır. Takvimler 17 Haziran'ı gösterirken, DİSK, Kesk, TMMOB, TTB, TDP iş bırakma kararı alıyorlar. Bunların temsilcileri platform içinde değil mi? Bu kararı alanlar, Taksim Platformu'nun beyin takımı değil mi?

Hayatı felce uğratacak şekilde her gün toplantı ve gösteri yürüyüşü yaparak bir hedefe doğru yürüyenler var. Kaos yaratarak, istikrarı bozmadır bunun adı.
Türkiye'yi içten yıkma çabalarıdır bunlar.

Ahlaksız hamleler

Taksim Gezi üzerinden kurgulanan oyunların üzerindeki şal kalktıkça, gerçekler net biçimde ortaya çıkıyor.
Taksim Gezi platformunun aldığı, "Devamlı direnme, kesintisiz mücadele" kararı, dış-iç siyasal ve ekonomik odakların küresel operasyonunu, iyot gibi ortaya çıkardı. Akabinde "Büyük Fotoğraf'', akademisyenler ve stratejistler tarafından daha detaylı tartışmalara sahne oldu.
Dünyayı perde gerisinden idare eden odakların ve onların içteki işbirlikçilerinin, zemberekli bir saat gibi kurdukları oyunun sahnelerine malzeme taşıyan gelişmelere toplu şekilde bakalım. 

SİGARA LOBİSİ 

Başbakan Erdoğan, kapalı yerlerde sigara içimini durdurmak için etkin bir mücadeleye girdi. 2008'de yüzde 31'lerde olan sigara kullanımı, 2012'de yüzde 25'lere kadar indi.
Türkiye 200 milyar dolarlık dünya sigara pazarında 7. sıradaydı. Philip Morris Sabancı (Philsa), Japon Tobacco International, British American Tobacco (Tekel'i satın aldı), European Tobacco ile Imperial Tobacco, sigara lobisinin başını çekiyor.
IMPERIAL TOBACCO: İngiltere'deki piyasa liderliğinin yanı sıra, diğer tütün ürünlerinde dünya lideridir ve birçok sigara piyasasında önemli konuma sahiptir.
EUROPEAN TOBACCO: Markalarını taşeron firmalar yoluyla ürettiriyor... 

İLAÇ LOBİSİ... 
Türkiye, ilaç sektöründe yüzde 90 dışa bağımlı. Erdoğan'ın, ilaç sektörünü inceleten bir rapor üzerinde çalıştığı duyuldu.
Başbakan'ın bazı talimatları şöyle sıralandı: "Türkiye ilaç sektörü bir küresel oyuncu haline gelmelidir. Türkiye, bir ilaç üretim üssü olabilir. Dış açığın kapatılması için çalışmalar detaylı şekilde sürsün. 
Türk ilaç sektörü 2023'te en az 17 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirebilir duruma gelmeli. Bu hedef, ilaç ithalatını frenleyerek dışa bağımlılığı azaltacaktır.''
Türkiye'nin ilaç sektöründeki dönüşüm programı, yabancı ilaç lobilerine milyarlarca dolar kaybettirmeye adaydır.
Bunun önünü kesmek için, fırsat bekledikleri bilinmektedir. 

PETROL BARONLARI... 

Türkiye, petrol ve doğalgaza, yaklaşık 60 milyar dolar demek durumunda kalıyor.
Başbakan Erdoğan'ın iki önemli hamlesi oldu.
BİR) 2 Nükleer santral kuruluşu için anlaşma yapıldı.2023 yılında nükleer santrallar, doğalgaz faturamızın yüzde 7'sini karşılar hale gelecek. Yani, doğalgaza daha az ödeme yapacağız.
İKİ) Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile yeni petrol ve doğalgaz anlaşmaları devreye giriyor. Erbil-Ceyhan arasında yeni boru hatları kuruluyor. Rusya ve İran'dan daha az petrol ve doğalgaz alınacak, daha düşük rakamlar ödenecek. Taksim gezi olaylarının arka planında, bu iki gelişme can alıcı özellikler gösteriyor. 

ALKOLLÜ İÇKİ LOBİLERİ 

Türkiye'ye ithal edilen alkollü içkilerin başında viski gelmektedir. 2011 yılında 55,1 milyon dolar olarak gerçekleşen ithalat, 2012 yılında % 1 oranında artarak 55,6 milyon dolar düzeyine yükselmiştir. En fazla ithalat 35,6 milyon dolarla İngiltere'den yapılmakta, bu ülkeyi 15 milyon dolarla ABD izlemektedir. Taksim'de İngilizlerin izini görüyoruz. Başka olaylarda da muhakkak kendilerini göstereceklerdir. 

UYUŞTURUCU BARONLARI 

Türkiye 100 yıllık sorununu çözmek için barış sürecini başlattı. Bu sürecin çok önemli bir sonucu da uyuşturucu baronlarının çökmesi olacaktır. PKK örgütü kanalı ile Avrupa'ya uyuşturucu kanallarını çalıştıran baronlar, eski günleri çok arayacaktır.
Uyuşturucu ve terör ayrılmaz birer ikili iken, Türkiye barış süreci ile bu kanallara sekte vuracak pozisyona geldi. Türkiye'ye karşı hasmane tutumlarının arkasındaki milyar dolarlara hükmeden uyuşturucu baronları 
HER DURUMDA GÖZDEN KAÇIRILMAMALIDIR
SONUÇ: Türkiye çok şey gördü. Ne tuzaklardan, ne sıkıntılardan, ne zorlu tezgâhlardan geçti. Bunlar da geçer. 
Türkiye, yeni bir barış politikasıyla demokrasiyi derinleştirir. Kazanan Türkiye olacaktır. Çünkü hepimiz aynı geminin içindeyiz.

Vesayet sisteminin kırılmasının sonuçları

Tıpta altın kuraldır: Erken teşhis hayat kurtarır. Bu nedenlerden dolayı vücudun herhangi bir bölgesinde şüpheli bir durum olursa, ağrısız dahi olsa takibe alınması hayati önem taşır.
Toplumsal olaylarda tıbbın bu altın kuralının işletilmesinin sonsuz yararları vardır.
Gezi olaylarının üzerinden 21 gün geçti. Olayların önüve arkası siyasi kadrolar, akademisyenler, stratejisiler tarafından analize tabi tutuluyor.
Taksim üzerinden yapılacak analizlerin sağlam parametreler üzerine oturtulması, Türkiye'nin yarınlarına da ışık tutacaktır.
Bu analizi yaparken tarihten, sosyolojiden, psikolojiden, matematikten, mühendislikten, tıptan kısacası tüm bilim dallarından faydalanmalıyız.
1950 yılında çok partili demokrasiye geçen Türkiye, demokratik aşamalar kaydediyor. 
İleri demokrasi aşamasına girerken, elbette Taksim olayları tarihteki anlamlı yerini alacak. Bu noktaya giderken, iktidarın aldığı konum önemlidir. İlk aşamadaki yaklaşımlar yerine sağduyuya bırakmış, mesaj alınmıştır başlığı altında, toplumsal analizler yerine oturmaya başlamıştır. Gelinen pozisyon, "Biz analiz eder, çözeriz" anlayışı her alanda olduğu gibi sosyal alanlarda da hâkim olmaya başlamıştır. Son olaylar bağlamımda, vesayet sisteminin sona erdirilmesinin, Türkiye'de ileri demokrasiye geçişte ne kadar önemli bir toplumsal rahatlık yarattığını muhakkak görmeliyiz. Seçimle işbaşına gelinen bir ülkede seçimle gidileceğine olan inancın, halkımızın makul çoğunluğunda kabul görmesi, Türkiye'nin geleceği açısından umutlu olmamızı sağlamalıdır.
27 Mayıs 1960 ve 28 Şubat 1997 darbeleri sonuçları itibariyle, halklımızın demokratik hafızasının derinliklerinde bir anda canlansa bile, toplumumuzun geldiği yerde, demokrasiye olan inancımızın yeniden tesciline yol açmıştır. "Bu işin sonu ne olacak?" diye düşünen halkımızın büyük çoğunluğu, 'askeri' bir an olsun aklına getirmemiştir. Demokrasi içinde sıkıntıların çözüleceğine inancını çeşitli yollarla göstermiştir.
Önümüzdeki ilk seçim, 30 Mart 2014 belediye seçimleridir. Ardından, 26 Ağustos 2014'te cumhuriyet tarihimizde ilk kez, halk bizzat Cumhurbaşkanı seçecektir.
Türkiye'de 12 Mart 1971 muhtırası sonrasında, bir teknokrat hükümeti denemesi yapıldı.Ekonomik sorunlar siyasi kargaşaya yol açacak biçimde geliştirildi, sonra bazı beyinler göreve getirildi, Türkiye'yi iç ve dış sermaye çevreleri soyma imkânı buldular. Bunu, 28 Şubat'ta seçtikleri isimleri bakan yaparak, siyasi şapka altında teknokrat hükümet modelin revize ederek uyguladılar. Son olarak 2001 krizinde, tek bir bakan göndererek, yeni bir teknokrat yapı oluşturdular.Kemal Derviş olayı, küresel sermayenin yeni bir siyasi, versiyonu olarak uygulamaya konuldu.
Aynı planı, Gezi üzerinden uygulamaya sokma çabalarına gidiler. Unuttukları bir şey vardı! 27 Nisan muhtırasına ilk kez karşı çıkan bir iktidar ve Başbakan vardı.
Vesayetçiler dağılma zorunda bırakıldı. Gezi'nin ardındaki küresel sermaye vesayetçileri, tarihi bir ders aldılar.
Neden? 
Seçimle işbaşına gelen hükümetin yine seçimle gitmesi kararlılığında olan halkımızın hissiyatı ve tepkisi, buna sebep oldu. Halktan aldığı destekle yaşayan hükümetlerin, artık kolay kolay yıkılamayacağı gerçeğini de Türkiye gösterme şansını buldu.

Hiç yorum yok: