7 Temmuz 2013 Pazar

28 Şubat'ın silahsız kuvvetleri-Bülent Erandaç


28 Şubat post modern darbesiyle ilgili yeni bir boyuta geçildi. Darbeyle ilgili ilk iddianamesi kabul edilen Ankara Savcıları, darbenin ekonomik boyutunu da mercek altına aldı.

28 Şubat'ı doğrudan ve dolaylı destekleyen gazetecilerin, bazı medya patronlarının, işadamı ve kamuoyunda "5'li çete" olarak bilinen sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri ve o dönem istifa ve transferlerinde rol alan eski vekillerinin yurt içi ve yurt dışı hesapları ile mal varlıklarının inceleneceği öğrenildi. Bu yılın sonbahar aylarında, 28 Şubat'ın Silahlı Kuvvetler cuntasının duruşmalarına paralel, 28 Şubat'ın ekonomik boyutu davaları da başlayacak. 

Mesut Yılmaz iptal etti 

Taksim Gezi üzerinden kurgulanan oyunlar, hazırlıklar, kimseye yabancı gelmiyor. 
Bugünlerde yaşananların arka planını daha iyi anlamak için 28 Şubat sürecine Türkiye'nin nasıl sokulduğunu unutmamalıyız. 


1996 yılı Aralık ayının ortalarıydı. 

Merhum Necmettin Erbakan ve Tansu Çiller hükümetini devirmeyi kafasına koymuş cunta harıl harıl çalışıyordu. 28 Şubat'ın beyin adamı Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Güven Erkaya, cunta ile yakın temaslarda bulunan politikacılara, işadamlarına, sivil toplum kuruluşları liderlerine, "Bu defa işi silahsız kuvvetler halletmeli"diyordu.

Erkaya'nın bu sözleri, Hürriyet gazetesinde, "Bu Kez Silahsız Kuvvetler Halletsin" başlığıyla yayımlandı. 28 Şubat 1997 günü, MGK Cumhurbaşkanı Demirel başkanlığında toplandı. MGK'da "Silahsız kuvvetler halletsin" lafının mimarı Oramiral Erkaya konuştu. 
Sonuçta, 18 maddelik muhtıra çıktı.

Ardından, silahsız kuvvetler harekete geçti. Cuntanın keyfi yerindeydi.

Silahsız kuvvetler, 18 Haziran 1997 günü, Erbakan'ı dayanamayacak noktaya getirdiler. 
Hükümet de istifa etti.

Göreve getirilen Mesut Yılmaz hükümeti sürecinde, Türkiye'nin kanı emildi. 251 milyar dolar ekonomik yağma ile ceplere indirildi. Özelleşme kılıfı altında milli kaynaklar cuntacılarla işbirliği yapanlarca ele geçirildi.

Üç kamu bankasında 26 yıl görev yapan Hasan Kılavuz, "Hortum düzeni" ismini verdiği kitabında, 28 Şubat post modern darbesinin bir rant operasyonu olduğunu vurgularken, "Kamu bankaları, 15-20 holdinge peşkeş çekildi, Türk ekonomisi baş aşağı götürüldü. 15-20 holding paraları alıp yurt dışına götürdü. Batan bankalardan dolayı Hazine'ye gelen yük 25 milyar dolar.

Devlet hortumlanıyordu. Erbakan-Çiller hükümeti bunu fark etti. Devlet bir taraftan borçlanırken, kamu kuruluşları da ellerindeki fazla paraları yüksek faizle bankalara yatırıyordu. Hükümet, yüksek faizli kaynağın kullanılmasını kontrol altına alacak bir sistem (havuz sistemi) kurdu. Bu işten nemalanan birçok kişi ve kuruluş rahatsız oldu. 28 Şubat süreciyle iktidarı yıktılar. Mesut Yılmaz'lı Anasol-D iktidarı, göreve gelir gelmez bu sistemi kaldırdı.

Tefeciler, ekonomi ile hiç ilgisi olmayan bankalar dağıtıldı.

O zaman İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'dı. Bütün belediye şirketlerinin ve belediyenin paraları havuzdaydı. 28 Şubat hükümeti, belediyenin üzerine gitti, hesaplarına hacizler uygulamaya başladı. İstanbul Belediyesi tek kuruş harcama yapamaz hale getirildi.

Erdoğan, o dönem Almanya'daki bir otobüs firmasından otobüs satın almak istedi.
Teminat mektubu gerekiyordu. Dönemin Başbakanı da izin vermedi...



Sonuç: 

28 Şubat iktidarları, 20 holdinge kaynak aktararak iktidarının devam edeceğini zannetti. Günümüzdeki olaylara bakınca, statükonun ders almadığı ortada. İçlerinde bir özlem kalmış. Gezi olaylarının arka planında küresel sermaye ile iç içe olan büyük sermaye aktif rolde. Önümüzdeki ilk seçime (30 Mart 2014), 289 gün kaldı.

Çok uzak değil. Mahalli seçimlerde, halkımızın çoğunluğu, '4. Demokrat Vuruşu'nu yaparak, eski Türkiye'nin statükocularını, iflah olmaz (yemin etmiş) müzmin (sürekli-kronik) odaklarını topyekûn, tarihin çöplüğüne ebediyen atmaya hazırlanmaktadır.

Hiç yorum yok: