9 Mart 2013 Cumartesi

Chavez…Nurettin Abacıoğlu


Latin Amerika ülkesi Venezuella, magazin basında “MissWord” dünya güzellik yarışmaları ile çokça anılırdı. Venezuella’ya bu ilgi Chavez öncesi ve sonrasında da hiç değişmedi. Tamam da, bunun Chavez’le ne ilgisi var diye düşüneni çıkabilir… Habere bakarmısınız!...

“Venezuelalı Ivian Lunasol Sarcos Colmenares 2011 dünya güzeli seçildi. Venezuela güzelleri yarışmalara yıllardır damgalarını vuruyor. Fox’ta yayınlanan ‘Çalar Saat Hafta Sonu’ programında bu konuda bir magazin haberi vardı. Venezuela 20 yıl içinde yedi kainat, altı dünya güzeli çıkarmış. Meğer Venezuela’da, güzellik yarışmalarına hazırlayan özel okullar ve kamplar varmış. Kızlar, küçük yaştan itibaren bu konuda eğitim almaya başlıyormuş. Dokuz ay sürüyormuş bu kamplar. Buradan seçilen 28 güzel arasındansa kimin dünya güzellik yarışmasına gideceği belirleniyormuş. Gerekirse küçük estetik ameliyatlar da yapılıyormuş. Peki Chavez bu duruma ne diyormuş? 2008 Kainat Güzeli seçilen Dayana Mendoza Başkan’la görüşme talebinde bulunmuş. Chavez’se “Bu yarışmalar emperyalist ve oligarşik güçlerin ürünü” diyerek geri çevirmiş.”
Bunu uzatmaya gerek yok.
Dünya, Venezuella’yı Simon Bolivar ile tanıyor. 1821 de ülkeyi İspanyol egemenliği ve sömürgesi olmaktan özgürleştirmiş bu devrimcinin adı, Venezuella devletinin resmi adı içinde de bulunuyor.
Dünya Venezuella’yı 19 ve 20. yüzyıllar boyu siyasi çalkantıların ülkesi olarak tanıyor. 1989’larda Venezuella’nın adı, IMF uyum programı ile bir kez daha dünya gündeminde öne çıkıyor ve ülkenin uyum programı ile girdiği acımasız yoksulluk bir halk isyanı ile kana boyanıyor…
IMF komiserlerinin 1989’da Acción Democratica (AD) nın lideri Calos Andrés Perez’e dayattıkları yapısal uyum programları, ülkenin şah damarına keskin bir kılıç darbesi vuruyor. Önce faiz oranları serbest bırakılıyor. Kamu hizmetlerine uygulanan vergiler arttırılıyor ve halkın beli daha da bükülüyor. İthalat vergilerinin büyük ölçüde kaldırılması, bütçe açığında % 4 oranında indirime gidilmesi ve yabancı firmalara kârlarının tamamının kendi ülkelerine aktarabilmesi imtiyazının verilmesi ile operasyon tamamlanıyor. Sermaye Venezuella’da da kendini bir kez daha garanti altına alıyor ve piyasa istikrarı sağlanıyor.
Bu arada oluşan tabloda enflasyon % 80,7’lere uçmuş; ne beis. İşsizlik % 14’lere yükselmiş; ne yapacaksın. Halkın % 80,42’si fakirlik içinde yaşamaya başlamış; Allah versin…
Kuşkusuz, kimsenin açın halinden anlaması falan söz konusu olmuyor. Nedense tanrı, yoksulun doyunma duasını da bir türlü kabul etmiyor. Sonra halk kendiliğinden isyan ediyor. Bir yığın olay çıkıyor. Bunlar Venezuella tarihinde “Caracazo” olayları diye anılıyor. Kuşkusuz düzen tesis ediliyor. Nasıl mı? Kolluk güçleri, yani askeri, inzibatı, polisi sokaklara dökülen halkı en acımasız biçimde bastırıyor. Ölenler mezbahada itlaf edilen koyun sayısından fazla. Resmi olmayan rakamlar 3000 den fazla insanın katledildiğini söylüyor. Venezuella tarihi en büyük kırılmasını yaşıyor…
.
1989 un gelişi 1980 lerden belli. Tıpkı Türkiye’nin 24 Ocak kararları gibi. Türkiye’nin makûs talihi Venezualla’dan biraz farklı cereyan ediyor. Sermaye isyan falan olmadan, şıppın işi, işi 12 Eylül darbesi ile askere bitittiriyor.

Dönelim yeniden Bolivar’ın ülkesine…
Chavez, 1980 lerde orduda subay. Bir de “Bolivarcı Devrimci Hareket” (Movimiento Bolivariano Revolucíonario 200 - MBR 200) adında gizli bir örgütün kurucusu.
Galiba, dünyanın her yanında yoksul halkın içinden doğup gelen genç subaylar, biraz Jakoben oluyor. Chavez, Caracazo olaylarını karşı yeni bir isyan bayrağı açıyor. Yeniliyor. Chavez hapse tıkılıyor. Olsun halkı onu böylelikle tanıyor…
Tarihin tekerleği ağır aksak da olsa dönüyor. IMF yularını halkın boynuna geçiren ve Caracazo olaylarında halkının itlâf edilme emrini orduya veren Peres, 1993 de bu kez kamu fonlarında yolsuzluk savlarıyla başkanlık görevinden alınıyor. Görev 1994 başında, merkez sağ parti Convergencia’nın lideri Rafael Caldera’ya veriliyor. Chavez’in MBR200 teşkilatı seçimleri boykot çağrısı yapıyor. Caldera seçilmeyi başarırmış olmasına karşın, siyaseten sıkışıklığını, yoksul halkın sevdiği Chavez’i kodesten çıkarmakta buluyor.
Sonra sıra 1998 başkanlık seçimlerine geliyor. Chavez yeni bir parti ile seçimlere katılıyor ve oligarkların büyük muhalefetine karşın %56’ı ile başkan seçiliyor. 1999 da halkoylamasıyla kabul edilen yeni Anayasa, halkçı bir sistemin kuruluş kanallarını açıyor. 2000 de yenilenen seçimle Chavez ve partisi %59 oyla göreve devam ediyor. Meclis, bir yıllığına Chavez’e kararnamelerle ülkeyi yönetme görevi verdiğinde dananın kuyruğu kopuyor. Bir yıl içinde tarım ve petrol alanlarında yapılan 49 düzenleme, ülkenin rotasını kapitalist sistemden önemle ayırmanın kapılarını açıyor. Yoksul köylülüğün topraklandırılması, petrolün millileştirilmesi Venezuella oligarşisini ayağa kaldırıyor. 2001 Aralığı işveren ve işçi sendikalarının ortaklaştırıldığı bir dizi genel grev manzaralarına neden oluyor. Bunu 2002 başında Chavez’e karşı tezgahlanan bir darbe izliyor. ABD, en büyük alıcısı olduğu ve kontrolündeki Venezuella petrolünü geri kazanma adına elinden gelen tezgahı CIA’sı ve yerli taşeronları ile tarih sahnesine getiriyor. Olup biten, ancak 48 saatlik bir tiyatro gösterisi gibi cereyan ediyor. Ordunun direnen bölümü ve halk gösterileri ile Chavez tekrar başkanlığını geri alıyor. 2006 halk oylaması ise Chavez liderliğini bir kez daha % 58 oyla destekliyor. Sonrası ise 2012 seçimleri ve bir kez daha yeniden halkın desteği…
Ancak bu kez, oligarkların bir türlü yenemediği Chavez’i, 2011 de yenilmediği ve fakat 2012 de ikinci kez mücadeleye girdiği kanser hastalığı alt ediyor. Ve bu dünyadan bir Chavez geçiyor…
Chavez’in siyasi hattını, toplumsal sorunların kapitalizm içinde kalınarak sağlanamayacağı iddiası oluşturuyor. Yoksulluğa, açlık ve cehalete, sağlıklı barınma, iş ve çalışma hakkı ve kadın hakları gibi sorunlara çözümün sermaye egemenliğini yıkacak bir devrimden geçtiğini vaaz ediyor. Bunun sosyalist bir devrim olacağını ve örgüsünün de Bolivarcı bir halkçılık ile örüleceğini söylüyor. Bunun için halkın örgütlü gücüne inancını hiç yitirmeden “örgütlü bir halkın yenilemeyeceğini” haykırıyor…
Adil, barışçı, özgür ve eşitlikçi bir Venezuella ve Dünya için Sosyalizmin yegane koşul olduğu iddiasının bayraktarı Chavez, insanlık emek tarihine adını onurlu bir biçimde yazdırıyor.
Son sözü mü?..
"Halkımızı sindiren tüm zincirleri, açlık, yoksulluk ve sömürgecilik zincirini kırmadan önce istirahate çekilmeyeceğiz. Ya bu ülke özgür bir ülke olacak, ya da onu özgürleştirmeye çabalarken öleceğiz."

Hugo Rafael Chavez

Güle güle halkların dostu Chavez yoldaş…

Hiç yorum yok: