23 Ocak 2013 Çarşamba

Mustafa Reşid Paşa ile referandumun alâkası ne?-Murat Bardakçı


Mustafa Reşid Paşa ile referandumun alâkası ne?

 
İşler sarpa sarınca yahut Avrupa’nın bizi her tersleyişinde bazı siyasilerimiz ve muhafazakâr fikir adamlarımız döner dolaşır, işi batılılaşmaya getirir ve “İşteee!” derler, “Avrupalı olmaya heveslendik ve bu hâle geldik!”.
Onlara göre, memleketin başına gelen her derdin, her sıkıntının ve her belânın sebebi, batılılaşma hevesidir. Bu çılgın yolu Tanzimat’ı inşa eden Mustafa Reşid Paşa açmış ve memleketin canına okumuştur!
Aynı sözleri, dün Devlet Bahçeli de etti. Partisinin referandum için başlattığı “Hayır” kampanyasında esip gürledi, Mustafa Reşid Paşa’dan “âciz” ve “vizyonsuz” diye sözetti. Devlet Bey’e göre“1839’da Gülhane’de heyecan içinde ferman okuyan âciz devlet adamı, hayatta bile olmadığı 1920’lere gelindiğinde ülkesinin yıkılacağını muhtemelen beklemiyordu da, öngörmüyordu da”...
Türkiye’de geçmişi tâââ 18. yüzyılın ilk senelerine kadar uzanan batılılaşma çabalarının, tek bir sebebi vardı: Cephelerde ardarda uğranan büyük mağlubiyetler, bunların neticesinde bitmeyen toprak kayıpları ve dolayısı ile de fakirleşme...

ÖNCELİK ASKERÎ İDİ
Devlet, Üçüncü Mustafa’dan itibaren çöküşü önlemenin yolunun batının gelişme yollarını örnek almaktan geçtiğine inandı ve reforma çalışan bütün padişahlar bu modeli hayata geçirmeye uğraştılar. Zira, resmî adı “Devlet-i Aliyye” yani “Büyük Devlet“ olan Osmanlı İmparatorluğu, 18. asırdan itibaren Avrupa ülkelerinde artık “Düvel-i Muazzama” yani “Muazzam Devletler” diye bahsediyordu.
Böyle bir durumda değişim kaçınılmazdı ve modelin temelinde, batıdan zamanın teknolojisini ve sosyal alandaki gelişmeleri almak yatıyordu, konunun bizde zannedildiği gibi din ile yahut geleneklerle de hiçbir alâkası yoktu.
Öncelik, askerî refomlara verildi.
Tanzimat, işte bu tedbirlerden biriydi ve ilânının tek sebebi, devletin gittikçe hızlanan çöküşünü durdurabilmenin çaresini bulmaktı. Devlet Bey’in “âciz” olduğunu iddia ettiği Mustafa Reşid Paşa, metnini bizzat kaleme aldığı fermanı zamanın hükümdarı Sultan Abdülmecid’in tasdiki ile uygulamaya koyduğunda da aklındaki düşünce bu idi: Devleti kurtarabilmek...

KOLAY, BASİT VE UCUZ
Her iki Meşrutiyet’e, özellikle de İkinci Meşrutiyet’e giden yolda bu fikirlere rastlanır, hattâ cumhuriyet devrimleri de aynı hayâlin, yani güçlü bir devlet arzusunun son aşamasıdır.
Dolayısı ile, memlekette bugün vârolan sıkıntıları Tanzimat’a, Meşrutiyet’e yahut bazılarının açıkça söyleyememesine rağmen cumhuriyet devrimlerine mâletmek, işin sadece kolayına kaçmaktır. Hele, geçmişteki batılılaşma hareketleri ile hiçbir alâkası olmayan anayasa referandumunu da bahane ederek Tanzimat’a ve sonrasına lâf etmek, kolaycılıktan da öte ucuzculuktan ibarettir.
Devlet Bey işin aslının böyle olduğunu bilmez mi; gayet iyi bir ama ah o politika dedikleri iş yok mu?

Hiç yorum yok: