7 Ocak 2013 Pazartesi

Bir halk kahramanı: Yörük Ali Efe -İDAM Şehit Mehmet Kemal Bey -M.Latif Salihoğlu

Yunan kuvvetleri, İzmir'den sonra Ege Bölgesindeki diğer merkezleri de işgale yöneldiler. Anadolu içlerine doğru ilerlerken, muhtelif noktalara karargâh kurmaya başladılar.


Bu arada, Anadolu'nun yiğit insanları da harekete geçmiş, düşmana geçit vermemek için kelle koltukta çetin bir mücade veriyordu. İşte, o yiğitlerden biri de, efsanevî halk kahramanı Yörük Ali Efeydi.

Yörük Ali Beyin emrindeki "Millî kuvvetler" müfrezesi, Büyük Menderes bölgesi Malkoç Köprüsü civarında karargâh kuran istilâcı Yunan kuvvetlerine karşı, 16 Haziran 1919'da ânî bir baskınla saldırı harekâtını başlattı.

İlk mukabil saldırı hareketi niteliği taşıyan bu baskın sonucu, düşman kuvvetlerinin tamamı imha edilmiş oldu.

Ege Bölgesindeki işgalci düşman kuvvetlerine karşı başarıyla gerçekleştirilen bu ânî baskın ve imha hareketi, yurdun her yerinde büyük sevinç ve heyecan dalgası uyandırdı. Zira, bu hadisenin vukuuna kadar, Müslüman Anadolu ve Trakya havalisi üzerinde ciddî bir ümitsizlik ve karamsarlık havası vardı. 

Yörük Ali Efenin kazanmış olduğu bu zafer, halkın ve özellikle Millî Kuvvetlerin yüreğine su serpti, kurtuluş ümidini yeniden canlandırdı. Hemen herkese, "Demek ki, düşmanı yenebiliyormuşuz. Gayret ve cesaretle karşı koymamız halinde, demek ki işgalcileri topraklarımızdan kovabilirmişiz" dedirtti.

Millî kurtuluş hareketi bu hadiseden sonra daha da şahlanırken, istilâcı Yunan kuvvetleri ise, ciddî bir panik ve korku havası içine girdi.

Çünkü, böylesi bir mukavemeti hiç beklemiyorlardı. Bunun arkasının geleceğini düşünerek, bozgun halinde geriye doğru çekilmeye mecbur kaldılar. Daha sonra toparlanmaya çalıştıkları halde, yine de Aydın'dan iç kesimlere doğru ilerleme cesaretini gösteremediler.

Efelerin bu muvaffakiyetini İstanbul'da telgrafla öğrenerek ümitlenen Ege Adalarının Müslüman ahâlisi, aynı gün (16 Haziran 1919) "Rodos ve İstanköy Adaları Müdafaa–yı Hukuk–u İslâmiye Cemiyeti"ni kurdular.
Ege'deki millî direniş hareketi, böylelikle daha da şahlanmış oldu.

Kimdir Yörük Ali Efe?

Aslen Aydın Sultanhisar'lı olan Yörük Ali, 1895'de Kavaklı Köyünde doğdu. Hem anne, hem de baba tarafından yörük aşiretlerine mensuptur.

Yörük Ali 18–19 yaşına geldiğinde, Köroğlu misâli dağlarda yaşayan Alanya'lı Molla Ahmet Efenin grubuna katıldı. Üstün kabiliyet ve meziyetleriyle, kısa sürede grubun içinde sivrildi ve ikinci adam konumuna kadar geldi. Ahmet Efenin bir çatışmada ölmesi üzerine ise, grubun başına geçti.

Yörük Ali Efe, dört yıldan fazla dağlarda kaldı. Bu süre zarfında daima ezilenin, mağdur edilenin, güçsüzün yanında olmaya çalıştı. Haklı olarak halk tarafından sevildi, itibar ve destek gördü.

1919 yılı başlarında dağdan inen Yörük Ali, kısa bir süre sonra başlayan işgal hareketlerine şahit oldu. O da bu duruma lâkayt kalamadı ve kendini yeni bir mücadeleye hazırladı.
Bu esnada İzmir, Aydın ve Nazilli peşpeşe Yunan işgaline uğradı.

İşgaller karşısında Millî Kuvvetlerle birlikte hareket eden Yörük Ali Efe, emrindeki bir müfreze ile Büyük Menderes civarındaki bir Yunan karargâhına baskın düzenledi. Düşman askerleri, bu anî baskın karşısında neye uğradığını şaşırdı. Korku ve panik içinde karşılık vermeye çalıştılarsa da, başarılı olamadılar ve telef olmaktan kurtulamadılar.

Ayrıca, onların bütün erzak ve cephaneliği de bu sûretle ele geçirilmiş oldu.
Bu hadiseden sonra halkın ve Kuva–yı Millîye'nin gözünde kahramanlığı daha da pekişen Yörük Ali Efe, bilâhare benzer muvaffakiyetler kazanmasına rağmen, hiçbir zaman kibirlenip gururlanmadı ve mütevaziliği elden bırakmadı. Şu sözler ona ait: "Bazı kimseler, millî mücadele zamanında kazanılan başarıların birçoğunu bana veya başka şahıslara mal ederler. Bu yanlıştır. Bir kişinin, beş kişinin böyle büyük dâvâlarda ne ehemmiyeti olur ki? Kalbinde vatan–millet muhabbeti taşıyan herkes, o günlerde bizim gibi düşünmüş, aynı hisleri paylaşmıştır. Ondan sonra da bizimle beraber olmuştur. Millî mukavemette aslan payını kendine ayırmakta hata var. Bir elin şamatası olur mu ki?"
* * *
İstiklâl Harbi esnasında Millî Aydın Cephesine kumandanlık yapan Yörük Ali Efe, savaşın ardından ve hayatının sonuna kadar da aynı duygu ve düşünceyi muhafaza etmiş bir millî kahramandır.

1951 senesinde, İzmir'de geçirdiği tramvay kazasında ayaklarını kaybeden Ali Efe, 1953'te tedâvi için gittiği Bursa'da vefat etti. Ancak, vasiyeti üzerine cenazesi Aydın Yenipazar'a getirilerek buraya defnedildi.

Yörük Ali Efenin kahramanlığı, birçok halk türküsüne de konu olmuş ve bunların bir kısmı dillerde dolaşarak adeta destanlaşmıştır.

 İşte onlardan bir tanesi:
Şu Dalama'dan geçtin mi
Soğuk da sular içtin mi
Efelerin içinde içinden
Yörük de Ali'yi seçtin mi

Hey gidinin efesi; Efesi, efelerin efesi

Şu Dalama'nın çeşmesi
Ne hoş olur içmesi
Yörük de Ali'yi sorarsan
Efelerin seçmesi

Cepkenimin kolları
Parıldıyor pulları
Yörük de Ali geliyor
Açıl Aydın yolları

İDAM Şehit Mehmet Kemal Bey

İstanbul'u işgal eden İngilizler, kendi isteklerine uygun bir "kukla sadrâzam"ı da bulmuşlardı: Damat Ferit Paşa.

İşte, İngiliz kuklası olan Ferit Paşanın en büyük günahlarından biri de, 10 Nisan 1919'da Boğazlıyan (Yozgat) Kaymakamı Mehmet Kemal Beyi idam ettirmedir.

Divân–ı Harb–i Örfî Mahkemesinin o sırada başkanlığını yapan "Nemrut" lâkaplı Mustafa Paşa, Kemal Bey hakkında 8 Nisan günü idam kararı verdi.

Kemal Beye isnat edilen suç ise "Ermeni tehcirinde takınmış olduğu menfî tutum" diye kayıtlara geçti.

Oysa, verilen idam kararının asıl gerekçesi, hem Ermenileri memnun etmek, hem de İngilizlerin direktifiyle hareket etmek manasını taşıyordu.

M. Kemâl Bey, 10 Nisan günü Bayezid Meydanında kurulan darağacında asılarak idam edildi.
Henüz 35 yaşındayken idam edilen Kemal Beyin son sözleri şunlar oldu: "Sevgili vatandaşlarım, ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum. Son sözüm bugün de budur, yarında budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet! Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk Milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet elbette onlara bakacaktır. Allah, vatan ve milletimize zeval vermesin. Amin. Borcum var, servetim yok üç çocuğumu, millet uğruna yetim bırakıyorum. Yaşasın millet…”
* * *
Meydanda toplanan halkın gözyaşları arasında darağacına çekil Kemal Beyin cenazesi, hayli kalabalık bir merasimle Kadıköy'de toprağa verildi.
* * *
Millet Meclisi 14 Ekim 1922'de çıkardığı bir kànunla Kemâl Beyi "millî şehit" olarak kabul etti.

Hiç yorum yok: