25 Aralık 2012 Salı

Tanıdık korku - Ergün Diler


Çok tartışılan "Muhteşem Yüzyıl" dizisinde Hürrem Sultan, önceki bölümlere oranla daha kapalı kıyafetler seçince ortalık karıştı. Zehirlenen Süleyman'ın elinden tutması, onun yaşaması için ellerini açıp dua etmesi, namaz kılması sosyal medyayı salladı!
İnanın ilk kez bir konu hakkında "Ne söyleniyor" diye bu kadar merak ettim.
Sonucu tahmin etsem de merakımı yenemeyip konuşulanları alt alta koydum... 
* Hürrem'den 'Muhteşem' hareket...
Önce kapandı, şimdi namaza başladı... 
* Padişahım çok yaşa... Hürrem nihayet namaz kıldı. 
* Muhteşem Yüzyıl'da Hatice Sultan başını örttü, Hürrem namaz kıldı. Gelecek bölümleri merakla bekliyoruz :) 
* Hamd olsun Hürrem Sultan tesettüre girdi, seccadede namaz kıldı. Tarihimiz yeniden yazılıyor.
Bunlar olumsuzlarıydı...
Bir de Hürrem'in namaz kılmasını anlamlı bulanlar vardı:
* Hürrem'in namaz kılması bu kadar mı garip? Sevişse bu kadar tepki olmazdı.
Bu iki grubun dışında olaya objektif bakan bir kesim de sözünü esirgemiyordu: 
* Hürrem dikkat et! Kapansan da, açılsan da yüzde 50 senden nefret ediyor.
Oysa dizi film üzerinden estirilen bu korku fırtınası tamamen yersizdi!
Yapaydı!
28 Şubat döneminde AKMERKEZ'de ısmarlama namaz kılan ve adını bildiğiniz büyük gazeteye günlerce manşet olan paralı figüranın yarattığı korkudan bir farkı yoktu! Ali Kalkancı kadar, Fadime Şahin kadar gerçek dışıydı! Müslüm Gündüz kadar hayata uzaktı!
Yani bir türlü getiremedikleri ŞERİAT, Kanuni ya da Hürrem üzerinden gelmezdi!
Ama yazılanlara, konuşulanlara baktığımızda ÖĞRETİLEN KORKU ile başbaşaydık!
Okulda, işte, askerde, statta hep bunu öğrendik aslında! Bize öğretilenlerle korkularımızı yarattık!
Onların esiri olduk. LAİK olmak nedense dine sırtını dönmek anlamına geliyordu! Gerçekte öyle olmasa da uygulamada sorun vardı!
Mesela İzmir'de, küçüklüğümde çok iyi not ettiğim hadiseler vardı.
Gençler pek camiye gitmez, oruç tutmaz, mevlütlerde bulunmazdı! 
Kaybettiğimiz yakınlarımızın 7'sinde, 40'ında, 52'sinde genellikle yaşını almış hanımları görürdük. Bazen genç kızları alıp gelseler de erkekler lojistikle uğraşırdı!
Helva ve pide yetiştirmek gibi...
Din nedense hep yaş kemale erince hatırlanacak bir gerçekti! Sadece İzmir'de değil birçok yerde böyleydi.
Hacca giden insanlara baktığınızda hala en yaşlıların TÜRK olduğunu görürüz! Kafa konforumuzu hiç bozmayız! Gençken çalışıp, kazanıp, eğleneceğiz. 
Belli bir yaştan sonra da kendimizi dine vereceğiz...
Genel model buydu!
Biz bunu yaparken, hafta sonları evimizin vazgeçilmezi olan MESSİ'nin attığı her golden sonra ellerini kaldırıp dua ettiğini görünce "Afferin be çocuğa" diyorduk!
Bir Hırıstiyanın diniyle buluşmasını ve onu yaşamasını alkışlarken, dizi olduğunu bildiğimiz halde kızıl saçlı güzel Meryem Uzerli üzerinden "şeriatı" getirmeye çalışıyorduk!
Korkuyorduk!
Ama hiçbirimizin suçu yoktu! Böyle büyütüldük.
Böyle eğitildik! Kimse söylemese de DİNE mesafe koymayı öğrendik. 
Oysa hepimiz masumduk... 
Üstelik sadece din değildi korktuğumuz...
Farklılıklarımızdan ödümüz patlıyordu. Bizim evde rahmetli annem ve babam bizim yanımızda Arnavutça ve Boşnakça konuşmazdı! Bizi Türkçe konuşmaya iterlerdi! Ulus devletin vatandaşları olarak söylenenleri yaparak büyüdük! İtirazımız yoktu. "Günün koşulları" deyip geçtik. Ama değişim "değişmeyen" tek kuraldı.
Düne kadar bu ülkede Kürdüm demek, solcuyum demek, ülkücüyüm demek, ateistim demek ürkütücüydü! 
Çoğu zaman fatura önünüze gelirdi. Kalıplar kırılamazdı. 
Düşündüğünüz zaman suçlu ve zararlı çıkan siz olurdunuz... Soru sormanın gücü gizlendi, itaat etmemiz dikte edildi.
Rejim gereği bütün bunlar sineye çekildi...
Bir yere kadar!
Aslında start 1991'de Özal'la verilmişti. Derin devlet bunu engelledi. 20 yıl kaybettirdi!
2012'ye gelindiğinde işler tamamen değişti...
Devlet önce KÜRT realitesini kabul ederek makas değiştirdi. Altın tepside sunulan fırsatlara "Hayır" demedi. Bölgedeki KÜRTLER'i kapsamadan önce içeridekileri kucaklaman şarttı. Bu hızla yapılmaya başlandı. Bölgedeki Kürtler'in gideceği başka yer yoktu. Ama sen de devlet olarak inandırıcı olmak zorundaydın. Oslo'da, Habur'da yapılan buydu!
Aynı şekilde bölgeye indiğinde resmi ideoloji üzerinden konuşma şansın yoktu! Araplar'la, yani gazına, petrolüne ve parasına ihtiyaç duyduğun insanlarla, bildiğin eski ve katı DİL üzerinden konuşmazdın.
Biraz esneme olmalıydı!
Amerika siyah ve belki de Müslüman olan OBAMA'yı Başkanlık koltuğuna oturturken, bizim bir dizi üzerinden "Şeriat geliyor" diye fırtına koparmamız pek akıllıca değildi...
Yeni Türkiye, büyük bir devlet olacak. Bu devletin içinde her ırktan, her inançtan, her bölgeden insan biraraya gelecek. Ama MÜSLÜMAN kimliği inkar edilmeyecek!
Ankara'da artık dine soğuk bakan, sırtını dönen değil, inancıyla barışık bir DEVLET var...
Namaz kılan HÜRREM mi, yoksa amcasının karısına musallat olan BEHLÜL mü daha tehlikeli?
Hangisinin tahrip gücü daha yüksek!
Ne dersiniz?

Hiç yorum yok: