26 Mayıs 2013 Pazar

‘Gök Sultan’ ile Devr-i Hamid’e yolculuk / MESUT ÇEVİKALP

26 Mart 2012 / MESUT ÇEVİKALP
Erciyes Üniversitesi’nin yayımladığı 5 ciltlik Devr-i Hamid Külliyatı, II. Abdülhamid Han ile dönemini, 75 uzmanın kaleminden sunuyor. 90 makaleden oluşan 2250 sayfalık çalışma ‘Gök Sultan’ ile ilgili tüm merak edilenleri yeni belgelerle gün yüzüne taşıyor.

‘Sultan Hamid, ‘Kızıl’ değil, ‘Gök Sultan’dır… Türkiye, dört sınırında yangınlar olan bir ev, Sultan Hamid, o yangınların eve bulaşmaması için hızla koşarak ateşe su serpen, kum döken ve keçe kapatan bir savunucu idi. Bu koşuşmaları sırasında yoluna çıkan bir-iki çocuğa çarpıp düşürdüyse, suç onun değildir. Çünkü yurdun çevresindeki yangınlar göğe yükseliyor ve Gök Sultan, alevleri içeri sokmamak için didiniyordu. Ve sokmadı da. Ne diyelim? Durağı cennet olsun.”



Cumhuriyet dönemi yazarlarında Hüseyin Nihal Atsız’a ait bu satırlar. 
Tamamı üç sayfa kadar olan ‘Abdülhamid Han: Gök Sultan’ başlıklı makale, 11 Mayıs 1956’da Ocak dergisinin 11. sayısında yayımlandı. Şair ve tarihçi Atsız, yaşı itibariyle II. Abdülhamid devrinin sonuna yetişmişti. Sultan vefat ettiğinde 13 yaşında, bıyıkları yeni terleyen bir gençti. ‘Kızıl Sultan’ yaftalamalarına şahit olmuştu. Sultan’ı deviren İttihatçıların ülkeyi soktuğu hâli de iliklerine kadar hissetmişti. İlerleyen yıllarda güçlü kalemini II. Abdülhamid’in hakkını ona teslim etmek için kullanmıştı. Kaleminin gücü şahitliklerinden, yaşadıklarından geliyordu…


“… Peyami Safa’nın ileri sürdüğü İsmail Safa’nın (babası) sürgün edilmesi gibi hâdiselerin ne ehemmiyeti olabilir? İsmail Safa ne istiyordu? Oğlunun iddiasına göre hürriyet! Yani meşrutiyet, serbest seçim… İsmail Safa, İngiliz-Boer savaşında, İngilizlerin bu başarısını, onların elçiliklerine giderek tebrik ettiği için, Sultan Hamid tarafından haklı olarak sürgün edilmiştir… Şimdi insafla düşünülsün: Hiçbir sebep yokken, sırf yurtlarındaki elmas madenlerini zapt etmek için, bir avuç Boer’e büyük ordularla saldıran İngiltere’yi tebrik etmek hangi hürriyetçilik anlayışının sonucudur?”

Dünya devletleri nezdinde olduğu gibi Osmanlı’da da çoğu kıymetli şahsiyetinin değeri ölümünden çok sonra anlaşıldı. Sultan II. Abdülhamid Han da o listenin başında gelenlerden. İmparatorluğun sancılı çöküş döneminde tahta geçen ve 33 yıl boyunca dâhili ve harici düşmanlara göz açtırmayan II. Abdülhamid, aleyhinde yürütülen dış destekli karalama kampanyaları vesilesiyle ‘Kızıl Sultan’ yaftasıyla anıldı yakın zamana kadar. Siyasî dehası, cesareti, fevkalade zekâsı, ‘vehimliliğiyle’ örtüldü. Temellerini attığı, bugün dahi kullanılan eserleri itinayla gizlendi yeni nesilden. Hâlbuki sömürgeci Avrupa devletlerine karşı izlediği denge politikası, ıslahat çalışmaları ve Osmanlı’nın parçalanmasını geciktirmesi bile onun Anadolu insanının gönlünde taht kurması için yeterliydi. Osmanlı’nın takatsizliğini fırsat bilip parayla Kudüs’ü Türklerden koparmaya çalışan ‘tefecilere’ direnmesi onu âlem-i İslam nazarında da değerli kılacaktı. Ona ‘Kızıl’ dendi, İslam âlemi için Avrupa’dan Uzakdoğu’ya kadar uzanan siyaseti, icraatları gün yüzüne taşınmadı.

Son birkaç yılda hakkında çıkan yüzlerce kitaba, makaleye rağmen hâlâ tam anlamıyla bilinmiyor ‘Gök Sultan’. Bu yöndeki boşluğu gören Erciyes Üniversitesi önemli bir esere imza attı. ‘Devr-i Hamid’ başlığı altında 5 cilt şeklinde hazırlanan külliyat, Sultan ile ilgili bugüne kadar yayımlanan en kapsamlı çalışma niteliğinde. Konusunda uzman 75 akademisyen ve yazardan alınan 90 makaleden oluşan 2250 sayfalık külliyat, II. Abdülhamid ile ilgili arşivlerden çıkan en güncel belgelere yer vermesi açısından da önemli. Editörlüğünü Prof. Dr. Mehmet Metin Hülagü, Doç. Dr. Şakir Batmaz ve Doç. Dr. Gülbadi Alan’ın üstlendiği külliyat, II. Abdülhamid’in ailesini, şahsiyetini, tahsilini, saltanat yıllarını, devrinin iç ve dış siyasî olaylarını, düşünce yapısını, bilim hayatı ile reform hareketlerini tarafsız bir gözle derinlemesine irdeliyor.

Devr-i Hamid’i önemli kılan özelliklerinden biri de görselliği. Eserde yer alan ve en az makaleler kadar önemli tarihî resim ve fotoğrafları araştırmacı Hakan Yılmaz tarafından arşivlerden özenle seçilmiş. Geçtiğimiz günlerde 2 bin takım olarak basılan külliyat II. Abdülhamid üzerine çalışanlar için de önemli bir kaynak niteliğinde. Zira çalışmada Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya, Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Prof. Dr. Cezmi Eraslan, Prof. Dr. Yusuf Sarınay, Prof. Dr. Orhan Koloğlu, Prof. Dr. Tufan Buzpınar ve Gazeteci Ahmet Turan Alkan gibi alanında uzman isimlerin makalesi bulunuyor.

Devr-i Hamid’in hazırlık aşamasını, editörlerinden Doç. Dr. Şakir Batmaz ile konuştuk. Tarihçi Batmaz, külliyat çıkarma fikrinin 2007’de oluştuğunu, aradan geçen 4 yılda çalışmalarının kesintisiz sürdüğünü anlatıyor: “Önce II. Abdülhamid ve dönemiyle alakalı konu başlıkları tespit ettik. Sonra bu alanda çalışan isimlerle konuşup makale sipariş ettik. Makalelerin her biri özenli bir değerlendirme sürecinden geçti. Çalışmaların en yeni referanslara dayandırılmasına dikkat ettik. II. Abdülhamid’in tüm yönlerini, hükümdarlık dönemini, icraatlarını bilimsel göz ve üslupla ortaya koymaya gayret ettik. Hanedan ailesinin yanında siyaset, bürokrasi ve akademik çevrelerden aldığımız olumlu dönüşler hedefimize ulaştığımızı yansıtıyor aslında.”

Devr-i Hamid’in içerik açısından bugüne kadar yayımlanan en kapsamlı eser olduğuna değinen Doç. Dr. Batmaz, külliyatın, Sultan’ın bilinmeyen birçok yönünü bugüne taşımanın yanında yanlış bilinen yönlerini de düzelttiğini söylüyor: “Devr-i Hamid, II. Abdülhamid Han ve devriyle ilgili bir başvuru eser niteliğinde. Mesela, külliyatta Sultan’ın Anadolu’nun ücra köşelerinde açtırdığı eğitim kurumlarına, askeri alandaki icraatlarına, Ermeniler tarafından düzenlenen bombalı suikast girişimine ve devrinde artan misyoner faaliyetlere dair mevcut söylenenleri aşan nitelikte önemli makaleler var. Son ciltte verilen zengin bibliyografya da alanda çalışacaklara yol gösterecek.”

Editörlerden Doç. Dr. Gülbadi Alan da II. Abdülhamid ile ilgili önceki çalışmaların Sultan’ı ya ağır şekilde eleştirdiğini ya da göklere çıkardığını vurguluyor: “Sultan ve dönemine dair eski çalışmalar incelendiğinde, çoğunun yabancı kaynaklar üzerinden kaleme alındığı, buna bağlı olarak da meselelere haricî bakış açısıyla yaklaştığı görülür. Oysa Devr-i Hamid dâhilî bir bakış açısıyla, öz kaynak ve belgelerden hareketle hazırlandı. Bu onu önceki eserlerden ayrı bir noktaya taşıyor.”

II. Abdülhamid, 33 yıl süren iktidarı süresince izlediği kendine özgü siyaseti ve hayata geçirdiği uygulamalarıyla dünyanın ilgisini üzerine çekmişti. Ona karşı duyulan merak, vefatının üzerinden geçen 93 yıla rağmen hâlâ dinmedi. Devr-i Hamid de sizi ‘Gök Sultan’a ve devrine taşımaya namzet.

Hiç yorum yok: