30 Mart 2013 Cumartesi

Garp cephesinde değişen bir şey yok! / EMRE OĞUZ


23 Temmuz 2012 / EMRE OĞUZ
Norveç’te Breivik tarafından düzenlenen ve çoğu çocuk 77 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıların üzerinden tam bir yıl geçti. Avrupa, bu olaydan ders çıkarmışa benzemiyor.
Norveç’te İslam düşmanı Anders Behring Breivik tarafından düzenlenen ve çoğu çocuk 77 kişinin ölümü ve 242 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan saldırıların üzerinden bir yıl geçti. Hayatını kaybedenler için başta başkent Oslo ve Utoya Adası olmak üzere ülkenin farklı yerlerinde anma törenleri düzenlenirken, herkes Oslo Eyalet Mahkemesi’nin Breivik hakkında vereceği kararı bekliyor. Hüküm günü 24 Ağustos 2012. İki ihtimal var: Ya daha önce çeşitli uzmanlar tarafından konulan paranoyak şizofren teşhisinin yerinde olduğuna ve cezai ehliyetinin bulunmadığına hükmedilecek (bu, onun şimdilerde yatmakta olduğu hapishaneden çıkartılıp akıl hastanesine kapatılması demek) ya da saldırıları bilinçli bir şekilde düzenlediğine hükmedilecek, bu durumda Breivik en az 21 yıl boyunca çıkmamak üzere hapishaneye gönderilecek. Ancak her iki durumda da değişmeyecek bir şey var. 22 Temmuz 2011 tarihinde Norveç’te hayatını kaybeden 77 kişi bir daha asla geri gelmeyecek. Yakınları için hayat hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak.

Saldırılardan sağ kurtulanlar ise hâlâ psikolojik tedavi görüyor. Onlardan biri 19 yaşındaki Caroline Winge. Utoya Adası’ndan sağ kurtulanlardan biri olan Winge, her gece zehirli bir kıymık gibi beynine saplanan silah sesleri ve ölen arkadaşlarının çığlıkları yüzünden uzun süre uyuyamamış. Haftalar süren psikolojik tedavinin ardından çareyi polisler tarafından kullanılan atış poligonunu sık sık ziyaret ederek bilinçaltını silah sesine alıştırmakta bulmuş. Winge, “Her şeye rağmen hayat devam ediyor, ayakta kalmaya çalışıyorum. En azından artık uyuyabiliyorum.’’ diyor.
Adadan sağ kurtulan bir diğer isim ise  32 yaşındaki Halid Ahmed. 2002’de Somali’deki iç savaştan kaçarak Norveç’e gelen Halid, adaya 26 ve 19 yaşlarındaki kardeşleriyle gelmişti. Breivik ile göz göze geldiğini hatırlıyor. Aralarında 10 metre varmış. Breivik yanındaki kızı öldürmüş. Sonra bir başkasını…  Halid ormana kaçmayı başarmış bu arada.  Her şey bittiğinde kardeşlerini aramaya başlamış: ‘‘Sahilde yatan ölü bedenler gördüm. Bazıları delik deşik olmuştu. Panik içinde kardeşlerimi arıyordum. Bir ara küçük kardeşim İsmail’in en iyi arkadaşını gördüm. Ağlıyordu. İsmail’i sordum. Öldüğünü söyledi. Eliyle işaret ederek yerini gösterdi. Her şeye rağmen belki de yaşıyordur ümidiyle yanına koştum. Ancak onu görür görmez hiçbir ümidin kalmadığını anladım. Kafasının yarısı parçalanmıştı. Yıkılmıştım, ne yapacağımı bilemedim. Diğer kardeşim Talib aklıma geldi. Onları adaya ben getirmiştim. İsmail’i orada bırakıp diğer kardeşimi aramaya başladım. Bir süre sonra uzakta onun da başka insanlara yardım ettiğini gördüm. Hayattaydı ve yaralanmamıştı. Onu gördüğüm anı unutamıyorum. Sanırım yeniden yaşamaya başladım.’’
23 yaşındaki Simen Braenden Mortensen için ise Utoya, her şeyden çok derin bir suçluluk duygusunun merkezi. Çünkü o, saldırının olduğu gün feribot iskelesinde güvenlik görevlisi olarak çalışıyordu. Breivik onun bulunduğu noktadan adaya giriş yaptı. Bir yıl sonra kendini hâlâ suçlu hisseden Mortensen şöyle konuşuyor: ‘‘Aslında kim olsa Breivik’in geçmesine izin verirdi. Bunu biliyorum. Çünkü gerçekten polise benziyordu. Fakat yine de suçluluk duygusuna engel olamıyorum. Sanırım bu duygu, yaşadığım sürece benimle olacak.’’
Mortensen, bir yıl boyunca her cuma psikoloğa gitmiş ve psikoloğu sadece yarım zamanlı işlerde çalışmasına izin veriyor.
Saldırıda hayatını kaybeden Türk kızı Gizem Doğan’ın ailesi için de hayat normale dönmüş değil. Anne Gülderen ve baba Abdülkadir Doğan için 18 yaşındaki kızlarının acısı hâlâ taze. Şimdilerde kalan enerjilerini küçük oğulları Berk ve Arda’ya harcayarak en azından onlara ablalarının yokluğunu hissettirmemeye çalışıyorlar.   
Benim teröristim bana güzel
Breivik’in Norveç’te düzenlediği saldırılar, Avrupa’da etki alanını hızla genişleten aşırı sağ ideolojinin teröre ne kadar yakın olduğunu bir kere daha hem de çok acı bir şekilde gösterdi. Köktendincilik, şovenizm, ultra milliyetçilik, yabancı karşıtlığı, faşizm, ırkçılık ve İslam düşmanlığı gibi her biri başlı başına sorun teşkil eden birçok kavramı içinde barındıran bu ideoloji artık Avrupa’daki en büyük terör tehditlerinden biri. Hazırlanan birçok rapor aşırı sağ terörün seyrettiği yükselme trendini açıkça gözler önüne seriyor. Buna rağmen Avrupa’nın, kendilerini İslamcı diye tanımlayan terör örgütleriyle mücadelede gösterdiği ciddiyeti aşırı sağcı örgütlere karşı gösterdiğini söylemek mümkün değil. Tam aksine, onca rapora rağmen Avrupa, aşırı sağ terörü hafife almaya devam ediyor.  
Mesela Norveç, bir yandan tarihinin en kanlı saldırısını düzenleyen Breivik’i yargılarken, öte yandan geçen aylarda açıklanan terör raporunda ülkedeki aşırı sağcı örgütlerin tehdit oluşturmadığını savunabiliyor.
Mesela, Almanya İçişleri Bakanlığı’nın yayımladığı 2011 Anayasa Koruma Raporu’nda ülkede 22 bin 400 aşırı sağcı bulunduğu ve son bir yıl içinde aşırı sağcılar tarafından tertiplenen eylemlerin yüzde 10 arttığı ifade ediliyor. Buna rağmen son iki yılda Almanya’da yasaklanan bir tek aşırı sağcı örgüt bile bulunmuyor. Tam tersine, 2000 ile 2007 arasında 8’i Türk toplam 10 kişiyi öldüren Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) isimli örgüt, Alman Güvenlik Güçleri tarafından, eldeki birtakım deliller yok edilmek suretiyle göz ardı ediliyor.   
Mesela, Breivik’in Norveç’i kana bulamasından sadece birkaç ay sonra Danimarka’da ORG adında aşırı sağcı gizli bir örgütün bulunduğu ve örgüt üyelerinin bir süreden beri silah talimi yaptığı ortaya çıkıyor. Buna rağmen Danimarka İstihbarat Teşkilatı Başkanı Jacob Scharf, “Söz konusu örgütü yakından takip ediyoruz.” demekle yetiniyor.   
Mesela, Finlandiya’da Neonazi yanlısı bir internet sitesi, aralarında Cumhurbaşkanı Tarja Halonen ve eski Başbakan Matti Vanhanen’in de bulunduğu 50 kişi için ‘Vurulacaklar Listesi’ oluşturuyor ancak güvenlik güçleri küçük çaplı bir soruşturma açmaya bile gerek görmüyor.
Basit bir Google taramasıyla bu örnekleri çoğaltmak mümkün... Ancak şunu bilmekte fayda var: Aşırı sağcı örgütlerin Avrupa’da 2010’dan beri tertiplediği saldırıların sayısı bile 100’ün üzerinde. Bu saldırıları tek tek inceleyerek ‘‘Nefret Tacirleri: Avrupa Aşırı Sağının Şiddetli Darbesi’’ isimli bir rapor hazırlayan Uluslararası Irk İlişkileri Enstitüsü’ne göre, aşırı sağcılar Avrupa’yı ırk savaşlarına doğru sürüklüyor. Aksiyon’a konuşan Enstitü Müdürü Liz Fekete, aşırı sağ terörün zannedilenden çok daha tehlikeli olduğunu ifade ediyor. “Yıllardır sadece nefret söylemleri yaymakla suçlanan aşırı sağcılar, artık çok daha organize şiddet eylemlerine karışıyor. Camileri kundaklıyor, sokak ortasında insanları öldürüyor, hatta olası bir ırk savaşı için silah depoluyor.” diyen Fekete, Avrupa’nın değişik ülkelerindeki güvenlik güçlerinin aşırı sağcılarla mücadelede yetersiz kaldığını belirtiyor. Almanya’daki Neonazi skandalını hatırlatan Fekete, ‘‘Askeriye ve istihbarat aşırı sağ ideolojinin en kolay yayıldığı alanlar. Almanya örneğinde görüldüğü gibi çeşitli güvenlik kurumları aşırı sağ teröre göz yumabiliyor. Bu da onları olduklarından çok daha tehlikeli bir hâle getiriyor.” diyor.
Breivik’in Norveç’te gerçekleştirdiği saldırılardan Avrupa’nın gerekli dersleri çıkarmadığını iddia eden Fekete’ye göre, tam tersine merkez sağ ve merkez sol, aşırı sağcıların ekmeğine yağ süren politikalar üretmeye devam ediyor. Bu durum aşırı sağ ideolojiye ait fikirlerin bir anda toplumun çok daha geniş bir tabanına yayılmasına imkân sağlıyor. Almanya’da önceki hafta yayımlanan 2011 Anayasa Koruma Raporu’nda da aşırı sağın yükselişine dikkat çekildi. Almanya İçişleri Bakanı Hans-Peter Friedrich’in açıkladığı raporda ülke genelinde şiddet yanlısı aşırı sağcıların ciddi oranda arttığı vurgulanıyor. Rapora göre, Almanya’da 22 bin 400 aşırı sağcı bulunuyor. Bunlardan 9 bin 800’ü şiddet yanlısı. Ülkedeki Neonazilerin sayısı ise 6 bin. Raporda aşırı sağcı yürüyüş ve gösterilerin sayısının önceki yıla göre yüzde 10,  aşırı sağcı motifli suçların sayısının da yüzde 3 arttığı ifade ediliyor. Almanya’da 2011’de aşırı sağ kaynaklı 16 bin 873 farklı suç işlendi.

Hiç yorum yok: