10 Şubat 2013 Pazar

Süleymaniye 148 yıl önceki tamirinde Sultan Abdülaziz'in cuma selamlığıyla açılmıştı-Erhan Afyoncu


Süleymaniye Camii büyük bir tamirden geçtikten sonra 1862 Şubat'ında Sultan Abdülaziz'in cuma selamlığıyla ibadete açılmıştı...
Süleymaniye Camii yıkılmak üzereyken Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından büyük bir tamirden geçirilerek, yıkılmaktan kurtarıldı ve Başbakanımızın katılımıyla Kurban Bayramı namazıyla açıldı. 19. yüzyılın ortalarında büyük bir tamirden geçen Süleymaniye Camii 148 yıl önce 1862 Şubat'ında ise Sultan Abdülaziz'in cuma selamlığıyla  açılmıştı.

BÜYÜK BİR ŞEHİR PLANLAMACISI

Kanuni Sultan Süleyman'ın hükümdarlık yılları bir taraftan dünyaya yön verildiği, bir taraftan da asırlar sonrasına hitap edecek eserlerin inşa edildiği dönemdi. Kanuni, Mimar Sinan'a kendi adına bir cami yapması emrini verdiğinde büyük mimar büyük bir şehir planlamacısı olarak Haliç'e hakim tepelerden birini külliyenin yeri olarak seçti. 

1550 Haziran'ında caminin de içinde bulunduğu Süleymaniye Külliyesi'nin inşasına başlanıldı. Kanuni'nin de katıldığı caminin temel atma töreninde Şeyhülislam Ebussuud Efendi ilk temel taşını, mihrap duvarının yükseleceği kesime yerleştirdi. Külliyenin inşaatı yıllarca devam etti. Cuma ve bayram günleri dışında hiç durulmadan çalışıldı. Kış dönemlerinde bile az işçiyle de olsa inşaata ara verilmemişti. 

Süleymaniye Külliyesi medreseler, şifahane, han, hamam, imaret, darülkurra, sıbyan mektebi gibi birçok binadan oluşan büyük bir külliyeydi. Kubbenin kapanması, yarım kubbelerin tamamlanması, imaret kemerlerinin kavuşması gibi inşaatın belli kısımları bittikçe veya caminin çevresindeki yapılar tamamlandıkça bahşişler verilmiş, bal şerbetleri dağıtılmış ve kurbanlar kesilmişti.

Süleymaniye Camii'nin yapılmasında birçok büyük sanatkârın imzası vardı. Caminin hatlarında Hattat Ahmed Karahisarî, Hattat Hasan Çelebi, kalem işlerinde Kara Memi, cam işlerinde Hacı Mehmed, ağaç işlerinde Üstat Ahmed gibi dönemin büyük sanatkârları görev yapmıştı.

SÜLEYMANİYE CAMİİ'Nİ MİMAR SİNAN AÇTI

Süleymaniye Külliyesi 7 yıl gibi kısa sayılacak bir sürede Osmanlı İmparatorluğu'nun bir yıllık gelirinin yaklaşık onda biri olan 59.760.180 akçe harcanarak bitirildi. 16 Ağustos 1557'de caminin 27.40 metre çapındaki ana kubbesi kapatıldı, 15 Ekim 1557 Cuma günü inşaatın başlamasından 7 yıl 4 ay sonra Süleymaniye Camii ibadete açılmıştı.

Caminin açılışı sırasında Mimar Sinan anahtarı padişaha verdikten sonra dua etmiş ve el kavuşturmuştu. Kanuni odabaşına "Camiyi açmaya kim layıktır" diye sorunca, "Padişahım ağa bendeniz bir pir-i azizdir, bu konuda layık olan o emektar kulunuzdur" cevabını aldı. Padişah bu cevap üzerine Mimar Sinan'a dönerek "Bu bina eylediğin Beytullah'ı yine senin açman evladır" dedi ve dua ettikten sonra anahtarı mimarbaşına verdi. Mimar Sinan da "Ya fettâh" diyerek camiyi açtı.

BİR YIL SÜREN TAMİRAT

Süleymaniye açıldıktan sonra çeşitli dönemlerde tamir edildi. Sultan Abdülmecid döneminde esaslı tamirlerden biri yapılmaya başlanmıştı. Sultan Abdülmecid döneminde başlayan ve birkaç yıl süren tamirin bitirilmesi ise Sultan Abdülaziz'e nasip oldu. Süleymaniye Camii 1862 Şubat'ında devlet adamlarının ve halkın da hazır bulunduğu Sultan Abdülaziz'in cuma selamlığıyla açılmıştı. 

CUMA SELAMLIĞI

Padişahların cuma namazı için camiye gidişi ve camiden dönüşü Osmanlılar'da cuma selamlığı adı verilen bir törenle olurdu. Hükümdar-halk bütünleşmesini sağlayan cuma selamlığı, sadece merasim ve dinî yönüyle değil hukukî, sosyal ve kültürel açılardan da büyük önem taşımaktaydı. Halk, cuma selamlığında istek ve şikâyetlerini sözlü veya yazılı olarak bizzat hükümdara ulaştırabilirdi. 

SÜLEYMANİYE'NİN KUBBESİNDE AVRUPA SÜSLEMESİ

19. yüzyılda Batılılaşma hareketini camilerimize de yansıtmıştık. Edirne'ye gittiğiniz zaman Üç Şerefeli Camii ve bazı camilerin duvarlarının Avrupa üslubuna göre boyandığını görürsünüz. Süleymaniye Camii'nin 1862'de biten tamiratı sırasında da kubbedeki klasik kalem işleri, yani süsleme kapatılarak yerine Barok ve Rönesans üslûbunda tezyinat yapılmıştı. Bu durum Cumhuriyet döneminde tespit edilmiş ve tezyinatın tamamı olmasa da bir kısmı düzeltilmişti. Süleymaniye'nin son tamiratı sırasında ise klasik kalem işleri ihya edilmedi ve 19. yüzyılda yapılan Avrupa tarzındaki tezyinat bırakıldı.

Vakıflar Genel Müdürlüğü, Beşir Ayvazoğlu'nun bu konudaki uyarısı üzerine "Yapılan araştırmalar sonucunda özgün kalem işi konusunda hiç buluntuya ulaşılamadığı ve belgelere dayalı restitüsyon projesi de hazırlanamadığı için, restorasyon ilkeleri ve kuralları açısından ana kubbede mevcut barok bezemeyi kaldırarak restitüsyona dayalı klasik bezeme programı önerilmemiştir" şeklinde bir açıklama yaptı.

Yaptığı esaslı tamiratla Süleymaniye'yi yıkılmaktan kurtaran Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün bu konuyu geçiştirmemesi gerekir. Kubbenin tezyinatını aslına uygun bir şekle getirmek için Semih İrteş ve İnci Birol gibi bu konuda uzman sanatkârlardan niçin faydalanılmaz? Süleymaniye gibi tarihimizin en büyük eserlerinden birinin kubbesinin Avrupa tarzı tezyinatla durması ayıptır. Bir Avrupalı "En büyük camilerinizden birinin kubbesinin süslemelerinin restitüsyonunu kendi üslubunuza göre yapamıyor musunuz" diye sorsa ne cevap veririz?

Hiç yorum yok: