8 Şubat 2013 Cuma

Norveç şoku: İslam'la savaşı siz başlattınız!-Ölüm koalisyonu Haçlı savaşçıları..İBRAHİM KARAGÜL


Norveç şoku: İslam'la savaşı siz başlattınız!

Cuma günü Norveç'te yaşanan ve 93 kişinin ölümüyle sonuçlanan kâbusun mimarı kim? Saldırıyı gerçekleştiren aşırı sağcı Anders Behring Breivik, ırkçı, radikal Hristiyan, Tapınak Şovalyeleri mensubu, kafayı sıyırmış biri, birtakım derin organizasyonların tetikçisi ve daha birçok şey olabilir... Benzer saldırılar diğer Avrupa ülkelerinde de yaşanabilir.
Oklahoma'daki federal binayı yerle bir edip 168 kişiyi öldüren ve idam edilen Timothy McVeigh, ABD'nin gerçek düşmanının kendi içinde olduğunu ortaya koymuş, "Ben bu saldırıyı Amerikan yönetiminden öğrendim. ABD'nin dünyada yaptığı operasyonlarla benim yaptığım aynı şey" demişti. Breivik de, yüzlerce sayfalık manifestosunda, Batı'nın kendi içinde beslediği canavarı ortaya koydu. Cinnet hali değil, derin bir sorgulamanın varolduğu, son derece zeki, dünyayı iyi izleyen bir profil var karşımızda.

İşin tuhafı, Oslo canisinin düşünce dünyası ile, bırakın sokaktaki Avrupalı'yı, Batı'nın siyasi, entelektüel ve dini önderlerin birçoğunun düşünce dünyaları örtüşüyor. Korkunç saldırıyı yapmadığını, bu düşünceleri sadece savunduğunu düşünelim. Bakın bakalım kaç Avrupalı, kaç lider, kaç devlet yöneticisi, kaç kişi aynı fikirleri savunuyor. Acı, korkunç, ifade etmesi bile bazılarını rahatsız edecek gerçek bu.
Bir örnek vereyim:
4-7 Temmuz 2009'da yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerini kazanan 736 milletvekilinden 120'si yabancı düşmanı ya da ırkçı, altıda biri Avrupa düşüncesine inanmıyor. 27 Avrupa ülkesinden yirmisi muhafazakar sağcılar tarafından yönetiliyor. Merkez sağ ve aşırı sağ hızla yükseliyor. Bu seçimlerde en etkili propaganda malzemesi Türk ve İslam düşmanlığı ve siyasi partiler oy için buna yatırım yapıyor. İsviçre, Belçika, Fransa ya da diğer ülkeler, nüfuslarının önemli bölümünü teşkil eden Müslüman veya yabancıları tehdit ilan etti.
Angela Merkel, "İslam ya da yabancılar hiçbir zaman Avrupa'nın bir parçası olmadı, olamayacak. Bu gerçek kabul edilmeyecek, yıllardır kendimizi kandırdık. Bu bir yanılsama" diyor.
Almanya ve Fransa, yabancı ve Müslüman karşıtlığının öncüsü olma gibi tehlikeli bir oyun oynuyor. Ekonomik krizin de etkisiyle bu çevrelere düşmanlık bizzat devlet iktidarının senaryolarıyla besleniyor, çok kültürlülük projesi çoktan rafa kaldırıldı, göçmenler için olağanüstü yasalar çıkarıldı, Avrupa artık bu yükten kurtulmak istiyor. Düşmanlık, sanıldığı gibi aşırı sağcı gruplarla sınırlı değil, Atlas Okyanusu'nun iki yakasında müthiş bir ırkçılık güç kazanıyor ve yakın gelecekte etkilerini çok daha acı bir şekilde gösterecek.
Hatırlayalım; Almanya'da kundaklanan evleri, Türkiye'ye getirilen cenazeleri.. Almanya'nın her bölgesinde ve Avusturya'da Türklere ait yüze yakın ev kundaklandı. Bir kişi bile yakalanmadı. Alman federal savcısı bir açıklama yaptı ve bütün dosyaları kapattı. Bu nasıl bir organizasyondu? Aşırı sağcı gruplar mı yaptı sanıyorsunuz!
Soğuk Savaş'tan hemen sonra yeni tehdit İslam ve Müslümanlar oldu. 11 Eylül saldırıları sonrası da bu yeni tehdide karşı yeryüzünün her köşesinde açık savaşlar yürütülmeye başlandı. "Batı bu tehdidin üstesinden gelecek" türü cümleleri hemen her Batılı lider ve ülke yöneticisinden duyduk. İslam'a ve Müslümanlara karşı dünya seferber edildi. Kendileri dışındaki düşmanla savaşan ülkeler, yıkıcı politikaların kitleler üzerinde nasıl bir etki bıraktığını, ne tür bir canavar yarattığını düşünmedi bile. Esir ticaretinden ülke işgallerine, Haçlı Savaşı nutuklarından ağır işkence ve katliamlara kadar akla gelen her yol denendi. Hiçbir sınırlama, ölçü, değer yoktu. İslam'a dair ne varsa aşağılandı, Batı kamuoyu bu yeni düşmana karşı adeta formatlandı.
Karikatür krizini hatırlayalım: Bir Danimarka gazetesinin yayınladığı o aşağılayıcı karikatürlere bütün Batı medyası ve siyaset dünyası sahip çıktı. Oysa operasyon neoconlar tarafından yürütülüyordu ve ABD sınırları dışında Avrupa'yı da aynı savaş doktrini için hizaya sokuyorlardı. Avrupa uykudan uyanmalıydı, seferberliğe daha doğrusu yeni Haçlı savaşına katılmalıydı. Medeniyetler çatışması esastı ve bütün ekonomik-güvenlik politikaları buna göre dizayn edilmişti. 21. Yüzyıl yeni fetihler yüzyılı olacaktı. Batı medeniyeti sonsuza dek yaşayacaktı. Hesap buydu. Yeni Avrupa projesi buydu.
Tam o sırada, Papa'nın sözleri dikkat çekiciydi. Hristiyanlara tek çatı altında toplanma çağrısı yapan, Hristiyan birliği hayalleri kuran, Türkiye'yi AB içinde görmek istemeyen, karikatür kriziyle hırpalanan Müslümanlara ağır darbeler vuruyordu. Bizans İmparatoru Manuel II. Paleologos'tan alıntı yapıyor ve "Hz. Muhammed gayri insani ve şeytanca olanın dışında yeni bir şey getirmedi" diyordu.
Avrupa veya Batı toplumunu bu yeni düşmana karşı harekete geçirme konusunda atılan adımlarla, uygulanan politikalarla, söylenen sözlerle ilgili yüzlerce örnek sıralanabilir. Yürütülen savaşın terörle mücadele değil, yükselen İslam'ı dizginleme olduğunu, yer yer Haçlı Savaşı vurgusunun bu yüzden yapıldığını herkes biliyordu.
Şimdi, bütün bu olanlardan geriye ne kaldı, bakalım. Dünyayı, kendi halklarını böyle bir savaş için dolduran yönetimler bir canavar yarattılar. Atlantik'in iki yakası ırkçı dalgalarla dövülüyor şimdi. Ekonomik kriz, yabancı düşmanlığını ve elbette İslam düşmanlığını alabildiğine güçlendiriyor. Refah düştükçe tehlike daha da büyüyecek. Norveç mesela, Kuzey Irak'tan petrol kuyusu almak için CIA'nın gizli esir ticaretine ve işkencelerine ortaklık yapmak yerine kendi içinde büyüyen tehlikeyi görmeliydi.
İnanın bu tehdit, bir önlem alınamazsa çok daha büyüyecek.
Dünyayı savaş alanına çevirip insani değerleri yok edenler, ardı ardına düşman üretip kitleleri seferber edenler, işte Oslo kurbanlarının gerçek suçluları, failleri onlardır.
Behring Breivik, onların eseri, onların silahlı gücü, onların ürünüdür. Nasıl bir tehlikeye yatırım yaptıklarının farkında bile değiller. Uyanmazlarsa böyle şoklarla uyanmak zorunda kalacaklar..
Haçlı savaşı ilan etmiştiniz.. İşte size bu savaşın komutanlarından biri!

Ölüm koalisyonu Haçlı savaşçıları..

Norveç'teki saldırı, bundan sonra olabileceklerin habercisi, Avrupa içi hesaplaşmanın göstergesi, İsrail aşırı sağının merkezinde bulunduğu, üzerinde çokça tartışılması ve bütün boyutlarıyla sorgulanması gereken bir trajik olay.. Sadece bombalı saldırı ve adadaki gençlerin öldürülmesi değil, Norveç, hükümet ve ülke olarak büyük bir saldırıya maruz bırakıldı. Mesaj, çok acı biçimde terör üzerinden verildi. Irak işgali sırasında İspanya'yı vuran "el Kaide" saldırısı gibi, bu ülke de bir şokla uyarıldı.
Yirmi yıldır, yeryüzünün her köşesini kana bulayan, El Kaide'ye karşı savaş ya da terörle mücadele adı altında hemen her ülkede terörist saldırılar düzenleyen, terörle ülkeleri saf tutmaya zorlayan neocon-İsrail aşırı sağı dayanışmasının yeni bir örneği ile karşı karşıyayız.
ABD'deki Hristiyan siyonistler ile İsrail arasındaki ittifak, Beyaz Anglo-sakson ırkçılığı ile İsrail ırkçılığı arasındaki koalisyon bugüne kadar ülkeler işgal ediyor, iç savaşlar çıkarıyor, kimlik eksenli bölünmelere imza atıyor, terör üzerinden ülkelere şantaj uyguluyordu. Ortak düşman üzerinden yeryüzünde yeniden hakimiyet kurmaya çalışıyordu. Ebu Gureyb'deki işkenceler ibadet niyetiyle yapılıyor, insanlar bu ruhla öldürülüyor, ABD içinde giderek güç kazanan muhafazakar sağ, bütün Müslümanlara karşı her yolu deneyerek bir nevi Haçlı İstilası yürütüyordu.
Anlaşılan, bu ittifaka şimdi Avrupa aşırı sağı da katıldı. Aşırı sağ derken, Almanya'da örneklerini gördüğümüz neo-nazi gruplardan söz etmiyoruz. Devlet iktidarını kullanan sistemik güçlerden söz ediyoruz. Batı medeniyetinin görünen yüzünün arkasına gizlenen bu merkezi güçler, hem Batı kamuoyunu dönüştürmeye, dönüşmeyenleri cezalandırmaya hem de dünyaya şekil vermeye çalışıyor..
Norveç olayında tek bir kişi üzerine durmak hedef şaşırtmaktır. Tetikçi, bazı olayların aydınlatılması için yetmeyebilir. Ayrıca kaynaklar, ateş açan iki kişinin daha olduğunu haber veriyor. Bu kadar hazırlık ve organizasyonun bir kişi ile sınırlı olması pek de inandırıcı gelmiyor. Şimdi, bazı notları hatırlatalım:
Norveç, Eylül ayında Filistin Devleti'ni tanıyacak ilk Avrupa ülkesi olacaktı. Ülke olarak bunu duyurdu, İsrail şirketlerine ambargo koydu, Filistin'e yardımları kesmedi, İsrail'in sert tepkilerine maruz kaldı. Katliam adasındaki afiş dikkat çekici. "İsrail'in boykot edilmesi"ne dair afişin dışında, gençlerin "Devlet Filistin'in hakkı, İsrail'i boykot edin" şeklinde tişörtler giydiği ya da konuşmalar yaptığı söyleniyor. Katilin notlarında, İslam karşıtlığının yanısıra, siyonizme karşı olanlara ve çok kültürlüğü destekleyenlere savaş ilan etmesi ve "Siyonist kardeşlerimiz" ifadesini kullanması da, Hristiyan fundamentalist-İsrail aşırı sağı ortaklığını ortaya koyuyor.
Bir Dışişleri Bakanı; "Filistin bir devlete sahip olmalı, işgal bitmeli, duvar yıkılmalı" diyorsa..
Ada'daki gençlik kampı, İsrail karşıtı, Filistin destekçisi bir organizasyona dönüşüyorsa...
İsrail gazeteleri, kamp organizasyonunu yerden yere vuruyorsa... Norveç, devlet olarak İsrail'e boykota ve Filistin Devleti'ni tanımaya hazırlanıyorsa..
Katil Anders Behring Breivik, "Siyonist kardeşlerim" dediği İsrail aşırı sağı ile ortak savaş çağrıları yapıyorsa...
Karikatür krizinin mimarları ile neocon ve İsrail aşırı sağı bağlantılarına dair hafızalarımız hâlâ canlı ise..
Norveç İşçi Partisi Gençlik Örgütü'nün lideri Eskil Pedersen katliamdan iki gün önce Norveç'te yayınlanan Dagbladet gazetesine; "İsrail'e karşı önlem alma zamanı gelmiştir. Dışişleri Bakanı bu ülkeye boykot ilan etmelidir. Barış süreci İsrail'in engellemeleri yüzünden hiçbir yere gitmiyor. Biz gençler, tek taraflı olarak İsrail'e ekonomik boykot başlatacağız" diyorsa..
Güvenlik uzmanları; "bu saldırı bir istihbarat organizasyonudur" diyorsa.. Breivik, İsrail aşırı sağı çevrelerinin yayınladığı internet sitelerinde yazılar yazıyorsa, bu çevrelerle güçlü bağlantıları ortaya çıkmışsa, aynı platformlarda aynı çevrelerle birlikte "İslam'la savaş" çağrıları yapıyorsa..
Kişilik itibariyle neoconlarla aynı kimlikte, İsrail aşırı sağı ile aynı hedefte bir tür Hristiyan Siyonist görüntüsüne sahipse.. Göstergeler Hristiyan sağın Müslüman ve göçmenlerden kurtulma hesaplarıyla, Müslümanlarla savaşı Avrupa'ya yayma, bu kutsal ittifaka katılmayanları cezalandırma konusunda, bireysel terörün sınırlarının çok ötesinde bir akıl ve organizasyon olduğuna işaret eder.
Bir terör koalisyonuyla karşı karşıyayız. Derin ve Avrupa'da yaygın taban bulan bir felsefi kalkışmayla yüz yüzeyiz. İsrail aşırı sağı ile Avrupa neoconlarının ittifak ilanının acı örneğine tanık oluyoruz. Norveç'i neden cezalandırdıklarını bir kez daha düşünelim. O zaman katliamı kimlerin planladığını ve uyguladığını net bir şekilde anlayacağız...
Norveç, terör koalisyonunun, güçler hesaplaşmasının, devlet terörünün, istihbarat örgütlerinin patronluğunda yürütülen bir saldırının kurbanı oldu.
"Tanrı'yı kıyamete zorlama"ya ayarlı kıyamet savaşçıları bunlar!.. Ama üzerinden büyük bir dünyevi hesap yürütülüyor...

Hiç yorum yok: