12 Şubat 2013 Salı

Darbeci komutanları okudukça-Yavuz Bülent Bakiler



Ergenekon dâvâsı dolayısıyla, bazı darbeci komutanların kayıt edilen telefon konuşmalarını ibretle okuyorum. Tek kelimeyle: Yavan! Yavan! Yavan! Veya dehşet verici bir gaflet, bir dalalet örneği. Mehmet Akif Ersoy’un meşhur beytini hatırlayacaksınız: 
“Tarihe, tekerrürden ibarettir diyorlar. 
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi.” 
Ayan beyan görülüyor ki, bazı komutanlarımız, ne Devlet-i âliyye devrindeki Yeniçeri ayaklanmalarından ibret almışlardır, ne İttihat ve Terakki darbesini incelemişlerdir, ne de Balkan savaşlarındaki hezimetimizin sebeplerini araştırmışlardır. 

Aynı şekilde anlaşılıyor ki, darbe heveslisi komutanlarımız 27 Mayıs 1960 ayaklanmasından da, 22 Şubat, 12 Mart, 22 Eylül isyanlarından da, bir nebze olsun ders çıkarmamışlardır. 
Darbeci komutanlarımızın vatanperverliklerinden zerre kadar şüphem yok. Hiçbirisini görmediğim, tanımadığım halde, vatanseverlik konusunda kendilerine vereceğim derece bin üzerinden bindir. Ama konuya, bilgi, tecrübe, devlet adamlığı, devlet idaresi açısından bakınca komutanların alacakları derece sıfır üstü sıfırdır. 
27 Mayıs 1960 darbesi olduğunda, ben Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin son sınıfında idim. 22 Şubat ayaklanmasında, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’nda yedek subay teğmendim. Sonraki darbeleri de çok yakından takip ettim. Bana göre, komutanların silahlı bir ayaklanma ile devlet idaresine el koymalarıyla, bir ağır sıklet boks şampiyonunun eldivenlerini çıkarmadan piyano çalmaya kalkışması arasında hiçbir fark yoktur. 
27 Mayıs darbesi, ordu içindeki bir takım müfrit CHP zihniyetli subaylarla CHP gençlik kollarının ortaklaşa başlattıkları bir isyan hareketiydi. Nitekim, darbeden sonra, Milli Birlik Komitesi içerisinde, CHP’li olmayan subaylar, CHP’li darbeciler tarafından derhal tasfiye edilmişlerdi. Harp okulu komutanı albay Talat Aydemir’in 22 şubat ayaklanması bastırılmıştı. Cumhurbaşkanlığı mevkiine silah zoruyla seçilen Cemal Gürsel Köşkten, alayın gazinosuna gelmiş bütün subayların önünde şöyle dert yanmıştı: 
-“Gördüm ki, beni korumakla vazifeli olan Muhafız Alayımız isyancılarla birlikte olmuş. Bu nasıl iştir arkadaşlar. Aklım fikrim almıyor. Bazı arkadaşlarımız sanıyorlar ki, devlet idaresi kolay bir iştir. 27 Mayıstan önce, biz de öyle sanıyorduk. Ama geldik gördük ki, devlet idaresi çok zordur arkadaşlar. Vallahi, billahi, tallahi devlet idaresi ordu idaresine benzemiyor. Yapmayın arkadaşlar! Orduyu siyasetin içine sokmayın! Yapmayın!” 
Orada bulunan subaylardan hiçbiri diyememişti ki: “Paşam ne şaşırıyorsunuz! Bu Muhafız Alayı Celal Bayar’ı nasıl tevkif ettiyse, sizi de öyle enseleyecekti. Tarih tekerrürden ibarettir. Devlet idaresinin çok zor olduğunu anlamak için darbe mi yapmak lazım!” 

Hiç yorum yok: