1 Ocak 2013 Salı

Yassıada infazlarını unutmamak gerek -Avni Özgürel

Adnan Menderes ve arkadaşları 27 Mayıs darbesinden sonra Yassıada’da kurulan mahkemelerde yargılandı. Halkın yakından izlediği yargı sürecinden sonra Menderes, Zorlu ve Polatkan idam edildi.

Üzerinden altmış yıla yakın zaman geçse de Türkiye siyasetinin ilk ve en derin kırılmayı yaşadığı günlerin izi hâlâ taze. 27 Mayıs cuntasının karşı darbe baskısıyla tasdik ettiği idam dosyaları gereği hemen yapılsın diye İstanbul’a askeri uçakla gönderilip Yassıada’ya helikopterle ulaştırılmış, durumu emrine tahsis edilen Savarona Yatı’nda düzenlediği içki aleminde öğrenen Ada Kumandanı Tarık Güryay infazları o gece gerçekleştirmek gayretine düşüp motor çağırarak vakit kaybetmek yerine yatla Yassıada’ya yanaşmayı denediği için Savarona’yı karaya oturtmuştu.
Bugün Türk siyaseti hala bir çırpınma ve kuşatılmışlık hissi içindeyse bunun sebebi hiç kuşkunuz olmasın ki 27 Mayıs darbesidir. Keza merkez sağ siyasetin o gün bugün dilinden düşürmediği ‘Bayramlık, idamlık gömlek’ muhabbeti de bu ruh halinin yansıması. Bilindiği gibi 27 Mayıs ‘Ak Devrim’ olarak nitelendi ve eleştirilmesi kanunla yasaklanıp uzun yıllar bayram olarak kutlandı. Siyaset kendisini saf dışı eden darbeyi her yıl dönümünde anmak zorunda bırakıldı.

Sizi buraya tıkan kuvvet...
Tarihe adı Yassıada Mahkemesi olarak geçen ihtilal divanı elbette kurgudan ibaretti.. Görünüşte bir hâkimler heyeti, savcılık makamı, avukat bölmesi vs vardı, salon da dekor olarak mahkemeye benzetilmiş ve ‘yargılama’ deniliyordu yapılan faaliyete ancak seramoniden ibaretti her şey. Ne iddialar için delil, isbat aranıyor ne savunma için hak tanınıyordu. Örneğin 12 metrekare genişliğinde tek kişilik bir hücreye konulmuştu başbakan Adnan Menderes. Demir ayaklı bir yatak, küçük bir komodin ve iki sandalye vardı içerde. Sandalyelerden biri Menderes içindi diğeri 24 saat boyunca oda içinde nöbet tutan askerler için. Dinleme aleti vardı her yanda. Ve nöbetçilere verilen kesin emir Menderes her ne söylerse söylesin muhatap olmamak, sorularına cevap vermemekti. 
Ayrıca hücrenin üstünde de jeneratör benzeri bir alet sık aralıklarla sürekli çalıştırıldığı için uyku uyuması da zorlaştırılmıştı. Askerler konuşmadıkları gibi Menderes’in her hareketini, her söylediğini raporlaştırmakla da görevliydiler. Bu nedenle çıkarıldığı ilk duruşmada ‘Konuşma yeteneğinin zayıflamasından’ yakınmıştı Menderes. Bu kadar değil elbette vücudunda sigara yanıkları gördüğünü söyleyen tanıklar çıktı yıllar sonra. Yassıada sanıklarından Gıyasettin Emre, Menderes’in zindan olarak kullanılan bodruma atıldığını açıkladı: 
“Ada kumandanı Tarık Güryay beni çağırtmış, alıp götürdüler. Bir ara Menderes’le ters düştüğümü öğrenmiş. Önce iltifat etti, sonra duruşmalarda Menderes aleyhine tanıklık etmemi istedi. Ben kendimi kurtarmak için başkasına iftira edecek insanların seviyesinde değilim, deyince, getirdikleri çayı yudumlatmadan, ‘Alın bu adamı’ diye bağırdı ve beni yeraltındaki mahzene götürdüler. İterlerken direndim, kafam demirlere sürttüğü için yarıldı. Üç saat kan akar vaziyette kaldım. Sonradan 12 dikiş atıldı. Meğer mahzen, Bizans döneminde de işkence mekânı olarak kullanılmış. İşte orada ‘Bana bir sigara verebilir misiniz’ diye bir ses duydum. Bu Menderes’in sesiydi. Defalarca elinde sigara söndürdüklerini öğrendim. 

‘Dirimden korkmayacaktınız’
Yassıada’da görevli adli personel Heybeliada’da kalıyor, mahkemeye motorla gelip gidiyordu. Atatürk’ün yatı Savorona Ada Kumandanı Albay Tarık Güryay’ın emrine tahsis edilmişti. Güryay yatla Boğaz gezilerine çıkar, yalı davetlerine katılır, kimi zaman da kendisi yatta misafir ağırlardı. 5 Eylül 1961 günü yargılama bittiğinde Güryay mahkeme başkanı Salim Başol’la konuşup muhtemel kararları öğrenmiş, İmralı Adası’ndaki cezaevinde kalan mahkûmların bir bölümüne ‘cephane sandığı’ diyerek tabut, bir bölümüne ‘ağaç dikilecek’ denilerek mezar kazdırılması emrini vermişti. 15 Eylül günü kararlar açıklandı 16 Eylül 1961 günü Milli Birlik 
Komitesi 15 idam dosyasını görüşüp karar bağladı. Tasdik edilen üç idam doyası uçakla İstanbul’a oradan helikopterle Ada’ya iletildiğinde de Güryay, Savarona’da içki âlemindeydi. 
Telsizle motor çağırıp öyle gidecekti Yassıada’ya ancak gecikme olmasın diye Savarona’ya hareket emri verdi. 
Kayalıktı Yassıada’nın çevresi onun telaşından etkilenen kaptan ada yakınlarında gemiyi karaya oturttu. Ve tekne çağırmak zorunda kaldı Güryay. Menderes’in dil altına sakladığı uyku ilaçlarını içere intihara kalktığı gecedir bu. Bundan dolayı Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan gönderildi İmralı’ya... Ertesi sabaha kadar Menderes’in midesi yıkandı, ayağa kaldırılmaya çalışıldı. İşkence merakı burada da baskın geldi ve prostat 
muayenesine alındı. İdam hükmünün tastik edildiği tebliğ edildiğinde dinledi ve ‘Bugün ayın kaçı?’ diye sordu. ‘17 Eylül’ cevabını aldıktan sonra ‘Benden başka kimler hakkında hüküm tasdik edildi?’ diye sordu ‘Bilseniz ne fark edecek’ cevabını aldı ‘Bilsem ne olur’ diyebildi... O zaman öğrendi Zorlu ve Polatkan’ın durumunu. Sonra Haydarpaşa Deniz Hastanesi’ne götürüleceği söylenerek motora taşındı ve İmralı’ya çıkarıldı. 
Teferruatı acıdır. Son sözleri arasında zihnime çakılan şu cümlesi: “Dirimden korkmayacaktınız. Ölümden korkun... 
Hayata veda etmek üzere oldum şu anda milletime ebedi saadetler dilerim...” 

Hiç yorum yok: