Müsteşarlık yapmış olan bir ekonomistin ‘ekonomiyi savaş kurtarır’ sözlerini sarf ederken çocuğa kırdığı cam için ödeme yapmayı onaylayan kasabalıdan farkı var mıdır?
Orijinal yazı: Kasabalılar haklı mı?
İnsanların bakış açısının olayları değerlendirmede ne denli önemli olduğunu önceki “Bir av mevsimi hikayesi”nden biliyoruz.
Peki, ekonomistlerin aynı olay karşısında neden farklı tepkiler verdiğini ve en temel meselelerde bile neden birbirine zıt görüşler ortaya attıklarını merak ediyor musunuz?
Elbette bunun nedenlerini tek yazıda açıklamak mümkün değil. Ancak işe kasabalıların hikâyesi ile başlayarak ekonomistlerin olaylara neden farklı baktıklarına yönelik zihinlerde bir kapı aralayabiliriz.
İlk defa Fransız ekonomist Bastiat tarafından ortaya atılan kırılan pencere hikâyesinde bir anlamda iyi ve kötü ekonomistlerin farkı güzel bir şekilde ortaya konmaktadır.
Kasabadaki bakkalın dikkatsiz oğlu yanlışlıkla pencereyi kırar. Babasının kızgınlıkla oğluna bağırması üzerine oraya toplanan kasabalılar uzun bir tartışmadan sonra ortak fikirleri olarak bakkalı teselli ederler. Onlara göre, kötü görünen bu olay aslında kasaba için çok yararlı olmuştur. Herkes geçimini bir şekilde sürdürmek zorundadır. Eğer cam kırılmamış olsaydı camcı kazancını nasıl temin edecekti? Neticede camcı kazandığı parayı harcayacak ve başkalarının da kazanmasına neden olacaktır. Camın kırılması bu yüzden iyidir. Çünkü paranın dolaşımına ve genel olarak kasabadaki ekonominin gelişmesine ve canlanmasına katkı ve yarar sağlamaktadır.
Diyelim ki bakkal camcıyı çağırdı ve camı 100 lira karşılığında değiştirdi. Derseniz ki; “Camcı bu kaza sayesinde 100 lira kazandı” buna diyecek bir şey yok. Camcı camı değiştirir, sonra ellerini ovuşturur ve içinden çocuğa teşekkür eder. Bu sizin gördüğünüz şeydir.
Bu soruyu değişik ortamlarda sorup kasabalıların gerekçelerini söyledikten sonra “kasabalılar haklı mı?” diye cevap isteyebilirsiniz. İnsanlar, istisnalar hariç genelde kasabalılara hak vereceklerdir.
“Kasabalılar haklı mı?” sorusunu bir de size soralım. Genelde kasabalıların yaptığı gibi “Camın kırılması iyi bir şey. Çünkü paranın dolaşımına ve genel olarak ekonominin canlanmasına ve gelişmesine katkı ve yarar sağlamaktadır.” derseniz “Orada durun” derim.
Çünkü teoriniz görülenle ilgilidir. Görünmeyeni hiç bir şekilde hesaba katmamaktadır. Bakkal 100 lirasını eski ayakkabılarını yenilemek, yeni bir elbise diktirmek veya kütüphanesine yeni kitaplar almak için kullanabilecekken camı değiştirme gibi gereksiz bir işe harcamıştır. Kısaca 100 lirasını başka bir şeye harcayabilecekken bu kaza kendisini alıkoymuştur. Cam zaten var olan bir varlıktı. Oysa bakkalın gerçekte yararlı olabileceği sektör görünmez olup ayakkabıcılık, tekstil veya matbaacılık/eğitim sektörüydü.
Bu basit kaza olayı sonucunda aslında ekonomiye herhangi bir yarar sağlanmamıştır. Kasabalılar görünmez olanı göremediğinden olayın ekonomiye yarar sağlayacağı yönünde yanlış kanaate sahip olmuşlardır. Şimdi gelin olayı biraz daha çeşitlendirelim.
Diyelim ki camı kıran bakkalın oğlu değil. Mahalledeki serseri bir çocuk zevkine taşı atıp camı kırıyor ve kaçıyor.
Ya da başka bir durumda camcı, bir çocukla anlaşıyor ve ona kırdığı her cam başına belli miktar para veriyor.
Kötü bir ekonomist muhtemelen her üç durumda da durumun kasaba ekonomisinin canlanmasına ve gelişmesine katkı sağladığını söyleyebilir. Son durumdaki olayın sürekli tekrarlandığını düşünün. Uzun vadede bu kasabanın nereye gideceğini tahmin edebilirsiniz.
Oysa bu görüş ekonomide tam bir teori olup maalesef bugün pek çok ekonomist, politikacı ve kurumun bakış açısını yansıtmaktadır.
Örneğin üçüncü durum yani camcının kendi çıkarları uğruna bir çocuğa para karşılığı camları kırdırdığını düşünelim. Bu davranışı muhtemelen hırsızlık ve ahlaki zaaf olarak nitelendireceksiniz. Günümüz ekonomisinde bunun karşılığı spekülasyon yani vurgunculuktur.
Yüzlerce türevleriyle finans piyasalarına baktığımızda bunun bol miktarda gerçekleştirildiği görülmektedir.
Geçtiğimiz günlerde sürekli altın balon diyerek fiyatların düşmesini sağladıktan sonra ucuz fiyattan altınları topladılar. Belli süre sonra altının tekrar rekorlar kırdığını ondan sonra tekrar yapay balonların oluşturulup patlatılmasını gördüğünüzde kasabanın kötü yürekli camcısını hatırlayınız.
Kasabalı haklıysa ekonomiyi savaş kurtarır
Üçüncü görüşün çeşitli ekonomistlerce ne derece geçerli olduğunu siz de sıklıkla gözlemleyebilirsiniz. “ABD borçlarını neden ödeyemez?” ve “O adada siz olsaydınız?” başlıklı yazılarımızda dolar ekseninde kurulan borca dayalı parasisteminin sadece ABD değil tüm ülkelerin ekonomisini nasıl borç batağına ittiği açıklanmıştı. Bugün uluslararası para sisteminin artık sürdürülemez hale gelmesi nedeniyle Çin parası Yuan ekseninde mi yoksa IMF tarafından önerildiği gibi birkaç ülkenin parasını kapsayacak şekilde yeni bir küresel rezerv paraetrafında mı olacağı tartışılıyor.
Halbuki sistem yeniden borca dayalı olarak kurulduğunda rezerv paranın hangisi olduğu pek fark etmemektedir. Çöküşün ana nedeni olan bir sistemin sil baştan tekrarlanmaya çalışılmasının nedeni bazı grupların bunun üzerinden çıkar temin etmeleridir. Kısaca; kasabalıların yanlış düşünce yöntemi burada tekrarlanmaktadır.
Öte yandan mevcut sistemin yapısı gereği fazla uzak olmayan bir gelecekte tsunaminin yaşanmaması mümkün gözükmüyor. Ancak kasabalıların yanlış teorisi burada da kendini göstermekte ve gerçek çözüm yerine aşağıda bahsedilen çılgınca fikirler çözüm olarak sunulabilmektedir.
ABD Hazine bakanlığında müsteşarlık yapmış olan bir ekonomistin Ekonomiyi savaş kurtarır sözlerini sarf ederken çocuğa kırdığı cam için ödeme yapmayı onaylayan kasabalıdan farkı var mıdır?
Bunlara göre savaş çıkarsa ne olur? Her tür yapılar yerle bir edilir. İnsanların ellerindeki her türlü varlıklar heba olup yenilenmesi gerekir. Milyonlarca insan ve canlı hayatını kaybeder ama binaların, içlerindeki her türlü eşyaların, okul, hastane, köprü gibi yapıların yeniden inşa edilecek olması nedeniyle ekonomi gelişir.
Ekonomiyi savaşın kurtarabileceğini söyleyen ekonomistin zihniyetiyle ekonominin gelişmesi için çocuğa her kırdığı cam için bahşiş veren camcının düşünce yapısı aslında aynı. Aradaki tek fark olarak şiddetin ve zararın boyutunu düşündüğümüzde hırsız camcı çok daha masum kalıyor.
Kırılan pencere hikâyesine karşın kültürümüzdeki güzel bir örnek ise Nasreddin hocadan geliyor. Bildiğiniz gibi hoca oğluna “sakın kırmayasın” diye önce okkalı bir tokat atar, sonra oğlunun eline testiyi tutuşturur ve çeşmeden su getirmesini ister. Kendisine çocuk testiyi kırmadığı halde neden tokat attığını sorup kızanlara bildiğimiz; “Önceden tokat atıyorum ki dikkatli olup kırmasın diye. Kırdıktan sonra tokadın hiçbir faydası olmaz” cevabını verir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder