11 Şubat 2012 Cumartesi

Gaziantep’e soykırım heykeli pek yakışır - Aziz ÜSTEL


Güney, Fransız ya da Kilikya Cephesi (La Campagne de Cilicie) Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Fransız askerinin Ermeni Lejyonu’yla TBMM yönetiminde-ki Kuva-yı Milliye arasında gerçekleşen bir dizi savaştan oluşur. Fransa 1916’da imzalanan Sykes-Picot Antlaşması çerçevesinde Musul’u, İngiliz’ler ise Maraş, Urfa, Antep ve çevresini alacaktı. Ne var ki, İngiliz Musul’daki petrole göz diktiğinden Fransa’yla masaya oturup Musul’u kaptı, Maraş, Urfa ve Antep’i Fransızlara bıraktı. Bu, Musul’a karşı Maraş, Antep Urfa ve çevresi takasını İngiliz’in aklına düşüren ünlü, Bay Yüzde Beş (Mr. Five Percent), Osmanlı vatandaşı Galust Gülbenkyan’dır. Neyse, yöredeki ilk direnişi Sütçü İmam başlatır. Hamamdan çıkan kadınlara tecavüze yeltenince Ermeni milisler, Sütçü İmam karşı saldırıya geçer. Fransızlar ve peşlerine taktıkları Ermeni çetecilerle kıran kırana savaşır Maraşlı. Sonunda 12 Şubat 1920’de işgalciler kenti terk eder. Geride yığınla şehit, top ateşiyle yakıp yıktıkları evler kalır.  
Ama en önemli çarpışmalar Antep’te yaşanır. Önce, 17 Aralık 1918’de İngiliz girer Antep’e; bir yıl sonraysa Fransızlarla Ermeni çeteciler gelir, İngilizlerden devralır kentin anahtarlarını. Hem Fransız hem de yardakçısı çeteler acımasızca, anlamsızca ve salt öldürmek, yok etmek için saldırır bu 83 bin nüfuslu Osmanlı liva merkezine. Ve 1920 yılının başında ünlü Antep savunması başlar. Fransız topçusuyla piyadesi 70 bin mermi sıkar, 6 bin 317 kişiyi öldürür, evleri yakıp yıkar. Ama ölümüne direnir yiğit Antep halkı ve TBMM ‘den Gazi ünvanını alır. Son Fransız askeri 25 Aralık 1921’de yapılan Ankara Antlaşması’yla ayrılır kentten. Unutmadan, çarpışmalarda gösterilen başarılarından dolayı TBMM Maraş’a da Kahramanünvanını vermiştir.
Şimdilerde, Gaziantepliler bir Soykırım Heykeli dikme girişimi başlattı. Hiç kuşkusuz buna Maraş da katılacaktır. Hatta Urfa’yla Kilis de. Bu illerde Fransız hunharlığıyla Ermeni çetecilerin sivil halka uyguladığı kıyım ve acımasızlık öyle unutulacak işlerden değil. Bu nedenle, Napolyon’dan bu yana bir başına savaş kazanmamış, İngiliz’in ya da Amerika’nın kanadı altına sığınarak, iki dünya savaşında da galiplerle birlikte saf tutmuş, demokrasi havarisi kesilmeye pek bir meraklı ama sömürgeciliğin en acımasız örneklerini sergilemiş,Emil Zola’nın tanımladığı gibi, ödlekliğini hep milliyetçilik ve ırkçılıkla maskelemeye soyunmuş Fransız’a anladığı dilden, yani Gaziantep’e Soykırım Heykeli’ni dikerek yanıt vermek boynumuzun borcudur.


Hiç yorum yok: