13 Şubat 2012 Pazartesi

AIDS bir biyolojik silah mı?


Savunma departmanı biyolojik araştırma üst düzey yöneticisi Dr. Donald MacArthur, 9 Haziran 1969 tarihinde Beyaz Saray’da askeri çalışmalar için yapılan alt komite toplantısında, korkutucu bir çalışmaya devam etmek için bütçe istemiştir.

“Bugüne kadar bilinen hastalıklara neden olan bütün organizmalardan birçok yönden ayrılan yeni bir bulaşıcı mikroorganizmanın 5 ile 10 yıl arasında geliştirilmesinin mümkün olacağını”ileri sürmekteydi. “Daha önemli bir nokta da, bu mikroorganizma, mevcut bulaşıcı hastalıklara karşı güvendiğimiz bağışıklık ve iyileştirici işlemlerin hepsine karşı çıkabilecek yapıdadır.”

Dr. MacArthur’un büyük bir hevesle laboratuarında üstünde çalışmak istediği bu yeni olası hastalığın, bağışıklık sistemini tamamen yok edecek yapıda olması tasarlanmaktaydı. “İnsan bağışıklık sistemini yok edecek biyolojik silah üzerinde düşmanlar da yılışmaktadır. Biz, bu araştırmayı yapmadığımız takdirde bizim açımızdan büyük bir zaafiyet oluşacaktır.”

Soğuk Savaş dönemindeki en geçerli argüman, “Biz yapmazdık, o yapar” teziydi! Dr. MacArthur, talep ettiği, vergilerle ödenen fonu aldıktan sonra 1977 ve 1978 yıllarında AİDS’in ilk belirtileri, Afrika’da ortaya çıkmıştır.

AİDS gerçek bir biyolojik silah olabilir mi? Bu soru, JFK suikastı gibi cevabı bulunamayan sorulardan biridir. Çok geniş bir homoseksüel seçmen kitleye sahip olan New York kongre üyesi, Theodore Weiss 1983′te verdiği bir demeçte, “Gerçekçi olmasa da Özellikle toplumun bazı kesimlerince homoseksüellere ve homoseksüelliğe karşı sempati var. Bu nedenle, biyolojik silahların olası kullanımları ciddi bir şekilde düşünülmelidir,” demiştir.

Ayrıca, AİDS’in toplumsal istatistik bilgisi, biyolojik silah fikrini güçlendirmiştir. Hastalığa hiç kimsenin bir bağışıklığı yoktur, ancak homoseksüeller, Afrikalılar ve uyuşturucu müptelaları gibi gruplar daha fazla etkilenmektedir. Bu durum, akla bir soru getirmektedir: Bu gruplar, Pentagon tarafından oluşturulan biyolojik teknoloji çemberince hedef alınmış olabilirler mi?

Biyolojik silah için destek oldukça kısıtlıdır. Ancak, AİDS’in “resmi” yayılma sebebi olarak gösterilen yeşil maymunlar kendi başına zayıf bir dayanağa sahiptir. AİDS’in resmi sebebi HIV adı verilen virüs(insan bağışıklığını yok eden virüs) 1984 yılında Dr. Robert Gallo ve bir Fransız bilim adamıgrubu tarafından ortaya çıkarılmıştır. Virüsün eko sistemin hangi köşesinden çıktığı, hâlâ, yanıtsız bir soru olarak karşımıza çıkmaktadır. Gallo, daha önce keşfedilen STLV-III virüsü ile HIV virüsü arasındaki benzerliğe dikkat çekmiştir. Bu virüsü taşıyan ceropithecus aethiops’un (maymun) virüsü, Afrikalı bir insana bulaştırdığına değinmiştir. Birkaç yıl içinde binlerce insan, cinsel ilişki ve kan nakli sonucu hayatını kaybetmiştir.Gerçekliği ispatlanmamış hayali bir varsayımın yinelenmesi, kayda değer bir başka noktadır. Yeşil maymun senaryosu, yazılabilecek en iyi senaryo gibi gözükmektedir.

AİDS’in biyolojik silah olmasında bazı umulmayan gelişmeler de olabilir. Bir ihtimal, AİDS dünyadaki işe yaramaz insanları yok etme amaçlı üretilmiş biyolojik bir bombadır. Askeriyenin politika ve sanayi alanında olumsuz bazı olaylara bulaşmış işbirlikçileri olabilir.

Ancak hangi sağduyu sahibi insan başarıyla gizlenebilen, durdurulamayan, öldürücü bir virüsü kendinin ve ailesinin bulunduğu insan topluluğunda serbest bırakabilir?

Amerikan biyolojik silahlanma programının tarihçesine kısaca bir göz atıldığında, karşımıza bazı mikrop ve toksinlerin serbest bırakılarak Amerikan şehirlerine yapılan saldırılar çıkmaktadır.

Tuskegee Frengi Çalışması’nda olduğu gibi, bazı insafsız örneklere de rastlanmaktadır. Amerikan Halk Sağlığı Servisi 400 kadar frengili insan üzerinde araştırmalar yapmışlar ve hastalara tedavilerinin, hatta hasta olduklarının bilgisini bile vermemişlerdir. Bu işlem, 40 yıl kadar sürmüştür.Daha sonra, 1931 Porto Riko kanser deneyi gerçekleşmiştir.

Rockefeller Enstitüsü belli sayıdaki Porto Rikolu’nun kanser hastası olmasına neden olmuş ve bu hastalardan 13′ü ölmüştür. Baş patolog Cornelius Rhoades savunmasında, “Porto Rikolular bu dünyadaki, en pis, en tembel, dejenere olmuş ırktır. 8′ini öldürerek ve diğerlerinin kanser olmasını sağlayarak bu ırkı ortadan kaldırmak için elimden gelenin en iyisini yaptım… Bütün bilim adamları, talihsiz deneklerini sömürmekten ve onlara işkence etmekten zevk almışlardır,” demiştir.

Hiç kimse Rhoades’i cezalandırmadı, sadece “akıl hastası” olarak değerlendirildi. Amerikan Hükümeti aynı kanıda değildi. Rhoades’i 1940′lı yıllarda iki büyük kimyasal silah projesinin başına getirdi, Atom Enerjisi Komisyonu’nda görev verdi ve Legion of Merit nişanı ile ödüllendirdi. Biyolojik silah araştırmaları 1972′de yasaklandığı halde, Pentagon’un “Loophole Departmanı” hemen harekete geçip araştırmaları örtbas etmiştir. Askeri araştırmacıların ilgisini çeken bir virüs de, canis strain of brucelle virüsüdür. Baş ağrıları, ateş, malarya, kas ağrıları, faranjit bu hastalığın semptomlarıdır. Aynı liste, AİDS Bağlantılı Kompleks’te AİDS’in ilk habercisi olarak karşımıza çıkmıştır.

AİDS’in biyolojik silahlarla ilk bağlantısı, Yeni Delhi’deki Patriot gazetesinde ortaya atılmıştır. 4 Temmuz 1984 tarihinde rapor, resmi Amerikan ordusu araştırma yayınlarındaki “insan bağışıklık sistemi üzerindeki doğal ve yapay etkiler” konulu makaleleri yayınlamıştır.

Hint gazetesinin haberine göre, 1969 yılından beri adı Ordu Biyolojik Savaş Laboratuarı olan Fort Detrick’den bilim adamları Afrika’nın en karanlık bölgelerine “Avrupa veya Asya’da bulunmayan güçlü bir virüsü” bulmak için gitmişlerdir. Bu araştırmadan elde edilen sonuç, “Fort Detrick’de analiz edilmiş ve sonunda AİDS’e sebep olan virüs ortaya çıkmıştır.”

Hiç yorum yok: