3 Ağustos 2013 Cumartesi

TİMUR'UN GÜRCiSTAN SEFERLERi- Kâzım PAYDAS

TİMUR'UN GÜRCiSTAN SEFERLERi

Kâzım PAYDAS

ÖZET

Güney Kafkasya'da yer alan Gürcistan, Türklerin milâttan önce ilgisini çeken bölgelerden
biri olmustur. M.Ö. VII. asrın ortalarında meydana gelen skit akınlarından sonra ise Türkler'in
kuzeyden Gürcistan'a akınları sistemli bir sekil almıstır. Türklerin slâmiyeti kabul etmelerinden
sonra da bu akınlar devam etmistir. Gürcistan, Timur döneminde de Türklerin ilgi alanı olmaya
devam etmistir. Timur, Müslüman ülkelere seferler düzenledigi gibi gayri Müslim bölgelere de
seferlerde bulunmustur. Özellikle, ahalisi Hıristiyan olan Gürcistan'a karsı gaza amacıyla birçok
seferde bulunmustur. Bu seferlerin sonucunda ise Timur, Gürcü krallıklarını kendisine cizye ve
haraç ödemeye mecbur bırakmıstır.


Giris

Yunan ve Lâtin kaynaklarında berya, verya, virya; Arab kaynaklarında Curzâ,
Curyâ, Kurc, al-Kurc; Avrupalılarda George, Ruslarda Gruzya; Gürcülerde ise efsânevî
cedleri Kartlos'a izâfetle, kendilerine verdikleri Kartvel adından Sakartvelo adıyla
zikredilen Gürcistan, M.Ö. IV. asırdan beri, münhasıran Suram (Lik) daglarının
dogusunda güney Kafkasya'nın orta bölgesinde, Kür ırmagı havzasında, batıda Kolchida
(Eger), kuzeyde Kasfkasya sıra daglarının orta kısmı doguda bugünkü kuzey Azerbaycan
(Albanya) ile sınırlanmıs bir memlekettir1.

M.Ö. I. asırda, Roma ile Pontos krallıgı arasında cereyan eden harpler neticesinde,
berya Romalılar tarafından zapt edildi. M.S. III. asırda ise Roma ile ran arasında harp
alanı haline gelen bu memleket, IV. asırda Bizans ile ran arasında taksim olundu. Bütün
bu devirlerden önce, hatta Gürcülerden daha önce bu bölgeye külliyetli miktarda Türk
unsurunun gelip yerlestigini de görüyoruz. O zamanlar ve daha sonraları dogu Avrupa'nın
hâkim nüfusunu teskil eden muhtelif Türk boyları, buraya bazen akıncı ve bazen de
müttefik sıfatı ile geliyor ve memleketin yaylak ve kıslaga elverisli taraflarında
oturuyorlardı2.

M.Ö. VII. asrın ortalarında meydana gelen skit akınlarından sonra Türklerin
Kuzeyden Gürcistan'a akını daha vâzıh ve sistemli bir sekil almıstır3. Türklerin slâmiyet'i
kabulünden sonra bu bölgeye Türk akınları devam ettigi gibi, Selçuklular, Harezmsahlar
ve Ahlat-sahlar zamanında da Gürcistan'a akınlar yapılmasına devam edilmistir4. Ancak,
bu akınlar inceledigimiz dönemi kapsamadıgından bu dönem üzerinde durmayacagız.
XIV. asrın ortalarına dogru, lhanlıların zayıf düsmesinden istifade ederek,
Gürcistan bagımsızlıgını ilân etmek istemisse de, lhanlılar ile Osmanlıları ayıran devir
içerisinde Kara-Koyunlular ile Timur ve Ak-Koyunluların nüfuzu altına girmistir. Bu
devirlere ait Ermeni ve Gürcü vesikalarında, Gürcistan'da "büyük prens" manasında "ulu
han", "atabeg", "aga" gibi Türkçe unvan ve rütbelere sık sık tesadüf edilmektedir5. Bu
yönüyle Gürcistan, Hazarlar ve daha sonra da Osmanlılar gibi Türk devletlerinin de
Kafkaslarda yakın iliski içerisinde bulundukları bir devlet olmustur6.

Ahalisi Hıristiyan olan Gürcistan krallıgının toprakları fazla genis degildi; ancak,
bu krallıgın ele geçirilmesi cografi konumundan dolayı oldukça zordu. Çünkü, Gürcistan
sarp daglar, uçurumlar, magaralar ve buralarda yapılmıs olan saglam kaleler sayesinde
Gürcüler için büyük sıgınma yerleri olusturmaktaydı7. Giorgi V, David VII (1346-1360)
ve Bagrat (1360-1395)'in haleflerinin yönetimi altında Gürcü krallıgının durumu oldukça
saglam kaldı8. Ancak yine de ahalisi Hıristiyan olan Trabzon gibi Kafkasların bu bölgesi
Türk akınlarına sistemli olarak maruz kalmaktaydı. Meselâ, 1361 yılında Erzincan hâkimi
Ahî Ayne Bey, Gürcistan üzerine çok basarılı bir sefer gerçeklestirebilmisti9. Fakat,
bununla birlikte Samtzkhe'nin sınırları boyunca Türklerin akınları bu dönemde genel
olarak yavaslatıldı. Bunun yanında Gürcüler ile Grekler arasında yakın bir savunma
anlasmasının temelini olusturan sabit bir politikayı devam ettiren Bagrationi ve Jaqali'nin
her iki hanedan ile Comnenianlar arasındaki evlilik ittifaklıkları ile saglamlastırılmıs olan
ve Tamara'nın yönetimi süresince, V. Giorgi tarafından yeniden canlandırılan Sirvan ve
Arranda Bagrat krallıgının politik etkisi bütün Gürcistan üzerinde sürdürüldü10. Timurun
Gürcistan seferleri de V. Bagrat döneminde baslamıstır.

Timur'un Gürcistan Seferleri

Timur, V. Bagrat (1360-1395)'ın uzun saltanatı esnâsında zuhur etmistir. Timur
Müslüman ve gayri Müslim ayırt etmeksizin dünyanın birçok yerini kendi hâkimiyeti
altına alma idealini tasımasına ragmen Gürcistan'a karsı gaza amacıyla seferler
düzenlemistir11. Ancak, Nikoloz Berdzenisvili ve Simon Canasia gibi bazı Rus-Gürcü
tarihçileri Timur'un Gürcistan'a ilk seferinin sebebini Altınorda Hanı Toktamıs ile olan
anlasmazlıgından kaynaklandıgını ileri sürmüslerdir. Bu yazarlara göre, 1385 yılı kısında
Toktamıs Han askerleriyle Azerbeycan'a saldırarak Tebriz'i isgal ettiginde Tebriz halkı
acımasızca kılıçtan geçirildi. Altınorda askerleri sayısız ganimetlerle ülkelerine dönerken,
Güney Kafkasya topraklarında önlerine gelen her seyi çigneyip yok ettiler. Bu haberleri
alan Timur büyük bir öfkeye kapılarak Tebriz'i isgal etti. Ardından kuzeydeki
Altınordaya saldırmak için Gürcistan'a dogru harekete geçti. Bu arada Timur, Gürcüler
arasında maksadının Gürcülerin mal ve canlarına zarar vermek olmadıgını, sadece slâm
dinini onlara ögretmek oldugu söylentilerinin yayılmasını sagladı. Fakat bu Timur'un asıl
amacı degildi. Onun amacı baskaydı. Çünkü ona göre; Toktamıs Han Gürcülerle anlasıp
isbirligi yapmadan ran'a karsı saldırı gerçeklestiremezdi. Timur'un Toktamısın geçit
yollarını kapatabilmesi için Gürcistan'daki Kafkas geçitlerini kontrol altına alması gerekti
ve bu amaçla o Gürcistan'a sefer düzenlemisti. Timur'un Gürcistan'a karsı düzenlemis
oldugu bu ilk sefer hakkındaki bu düsüncelerde haklılık payı süphesiz bulunmaktadır.
Ancak Timur'un Gürcistan'a neredeyse hayatının sonuna kadar aralıklarla seferler
düzenlemesi onun daha çok gaza amacıyla hareket etmis oldugunu göstermektedir12.
Timur 1386-1388 yılları arasında çıktıgı üç yılık seferinde Sürmeli ve Kars
kalelerini alarak tahrip etti13. Daha sonra da, Nahcivan ve Kars yöresinde fetihlerde
bulunarak Tiflis'e geldi. Yanındaki beyler ve devlet adamlarına hitaben, "Bu is bana
acayip geliyor. Eski padisah ve meliklerin ellerinde bu kadar güç ve kudret oldugu halde
Müslüman olmayan Gürcülere memleketin ortasında, saltanat iddiasında bulunacak kadar
kudret vermisler. O halde Müslümanlık ve dindarlık nerede kaldı? Puta tapanlar bile bu
putlar kendilerine yardım edemeyecegi halde, kendi dinlerinin aleyhinde bulunanları yok
etmek için çalısırlar. Müslümanlar, Tanrı'nın kendilerine yardım edecegine dair vaadine
ragmen, bu kâfirleri neden hükümdarlıkta bıraktılar? Onlardan saglanan küçük bir
menfaat için neden böyle bir harekette bulundular? Simdi hükümdarlık bize geçmistir.
slâm dünyasını onların kötülüklerinden kurtarmak için bu isi bizim yapmamız gerekir"
diyerek14 Gürcüler üzerine yürüyen Timur, Tiflis kalesi ve civarını kusatma altına aldı.
Timur'un ilerleyisi karsısında kral Bagrat kaleye sıgınırken, Gürcülerin bir kısmı onunla
kalmayarak daha güvenli oldugunu düsündükleri magaralara çekildiler; bunun yanında bir
kısım Gürcüler krallarını terk etmeyerek onun yanında yer aldılar. Bunun üzerine Timur,
emir ve askerlerine kaleyi almalarını emretti. Kalenin duvarlarının tahrip edilmeye
dayanıklı oldugunu düsünen Bagrat, Timur'un inandıgı dini kabul etmektense kendi dini
için ölmeyi tercih ederek direnmeye basladı. Bu saldırıya karsı cevap veren Bagrat,
Timurlu ordusuna karsı saldırıya geçti; her iki ordu da hem çok kayıp verdi hem de
birçok sıkıntıya maruz kaldı. Ancak, Gürcü kuvvetleri Timurlular karsısında fazla
dayanamayarak kaleye geri kaçtılar. Bunun üzerine Timur, askerlerine demir plaklar
yaptırdı ve bunlar ile kaleye dogru yeni bir saldırı baslattı. Bu ilerleme sonucunda da Kral
Bagrat ile Kraliçe Anna ve diger bütün Gürcüler esir edildiler15. Emir Timur'un önüne
getirilen Kral Bagrat, Timur'un emri ile baglandı. Daha sonra yola koyulan Timur, Gürcü
topraklarından geçerken birçok kale ve hisarı ele geçirdi. Bunlara ilâveten Emir Cihansah
ve diger emirlerden bazılarına Gürcü askerlerinin yagma edilmesi emrini verdi. Bu
sıralarda, Kral V. Bagrat esir edilerek Karabag'a gönderilmisti. Timur bu sefere gaza
amacıyla çıkmıs oldugundan onu yanına getirtti ve müsfikane nasihatlarla slâm dinine
davet ederek kendisine güzel vaatlerde bulundu. slâm dinini kabul etmesi durumunda
kendisini serbest bırakacagını, sereflendirecegini ve bütün Gürcüler'i zincirlerden serbest
bırakacagını söyledi16. Bu nasihatlar sonucunda Bagrat slâm dinini kabul ettigini söyledi.
Emir Timur bunu isitince büyük bir memnuniyet gösterdi; Kral Bagrat'a büyük hediyeler
ile hil'at vermekle kalmadı, aynı zamanda onun daha önce hâkim oldugu yerlere ek olarak
kendisine yeni yerler de bagısladı ve onu serbest bıraktı17. Ancak, Gürcü vakayinamesi ve
Metsoplu Thomas, Kral'ın ihtidâ etmis oldugunu zikrederlerse de, bunu Gürcüler'in
Timur tarafından yok edilmesini önlemek ve daha sonra Gürcüler'in özgürlügünü saglayıp
Timur'un 12.000 askerini uzaklastırarak topraklarını geri almasını temin eden mahir bir
hile olarak gösterirler18.

Diger taraftan, 1386 yılında Timur'un bu akınını takip eden mareti'deki isyanlar
monarsinin gücünün Giorgi Brtsqinwale'nin yönetimi altında olmus oldugu gibi V.
Bagrat'ın yönetimi altında o kadar etkili olmadıgını gösterdi. Ancak, Timur Batı Asya'da
Mogolların ani sert gücünü yeniden canlandırmamıs olsaydı, Gürcü krallıgının, veba
hastalıgının zararlarından hemen sonra meydana gelen ekonomik ve politik güçsüzlük
döneminden kurtulması büyük bir olasılıktı19. Yine de Gürcüler, Timur'un bu ilk
seferinden sonra onun ikinci seferine kadar az da olsa soluklanma imkânı bularak yara ve
zararlarını gidermeye çalıstılar20.

Timur'un ikinci defa olarak Gürcistan'a karsı ilerlemesi 1393 yılında oldu. Bunun
sebebi Kral Bagrat'ın Timur'a boyun egip ona baglı bir kral olduktan sonra isyan etmesi
idi21. Esasen, Gürcü vakayinamesinde de belirtilmis oldugu gibi, V. Bagrat ihtidâ etmede
samimi degildi22. Timur Gürcistan'a girdigi zaman Tiflis'te oldugu gibi Gürcistan'ın diger
bütün yerlerinde çıkmıs olan veba hastalıgı oralarda büyük bir yıkım meydana getirerek
Timur'un yapacagı tahribatın çok üstünde zarar vermekteydi. Böylece bu hastalık
Gürcistan'da birçok ölümlere sebep olarak Gürcüleri birçok felaketlere maruz bıraktı.
Bütün bunlara ilaveten, Timur'un saldırısı da onların bu felaketlerini artırmaktaydı23.
Ancak, kendisine söz verildikten sonra sözünde durmayarak ihanette bulunanları hiçbir
sekilde affetmeyen Timur, Gürcistan'ın ugramıs oldugu bu felâketi dikkate almayarak
ilerlemesine devam etti.

Bagrat'ın bu ihanetine karsılık olarak Tiflis yagmalandı ve bütün Kakheti ve
Kartli arasındaki yerler yıkıma ugratıldı. Hıristiyan din adamlarına ve abidelerine
saldırıldı. Sweti-Tzkhoveli'nin kilisesi ve Mtzkheta katedrali yagmalanarak tahrip edildi;
dehsetli bir kıyım Gürcistan'ın bütün unsurları üzerinde sürdürüldü; Ruisi'de Ghtaeba'nın
tarihsel yapıları yerle bir edildi. Bu arada Timurlular orada kamp yaparken, yagma ve
öldürmeler üst Kartli'nin bütün vadileri boyunca sürdürüldü24. Esasen, Timur kendisine
karsı yapılan en küçük muhalefeti bile Müslüman veya Hıristiyan olsun en agır bir
sekilde cezalandırmaktaydı. Meselâ, Timurlu kuvvetleri tarafından sfehan'ın
alınmasından sonra buradaki askerlerin kadınlara saldırmaları ve çesitli kötülüklerde
bulunmaları üzerine sfehan halkı bu askerlerin altı binini öldürdüler25. Timur bu olayı
ögrendigi zaman büyük bir öfkeye kapılarak sehre dogru harekete geçti. sfehan önlerine
gelen Timur, sehir halkının kanlarının dökülmesini emrederek, binaların yıkılmasını
ölülerin yakılmasını, abad yerlerin viran edilerek intikam alınmasını buyurarak sehir
halkından, serefli ve nesepli olanların neseplerinden, yaslının yasından, Müslüman'ın
Müslümanlıgından, zımmîye zimmîliginden dolayı müsamaha gösterilmeyerek sehirde
canlı bırakılmamasını emrederek sfehan'da büyük tahribat ve yıkım meydana
getirmistir. Anlasılacagı üzere Timur, fetihlerine mesruluk kazandırmak için en küçük bir
muhalefeti veya en küçük bir sebebi kendi lehine kullanmaya çalısmıstır. Onun için
savasmak ve yeni yerler fethetmek en büyük gaye idi. Çünkü, o bir fatihti ve dünyanın
tümüne hükmetmek istiyordu. Bu sebeple o, çogunlukla ordusunun basında savasmaya
giderdi. Bazen de emirlerini düsmanlarına karsı göndermekteydi26. Meselâ, bu büyük
fatih 1394 yılında, Emir Burhan ile Emir Seyfeddin, Cihansah Bahadır ve Osman
Bahadır'ı Gürcistan'a, Ahıska tarafına göndermis, kendisi de Aladag ormanına dogru yola
çıkmıstı27. Gürcistan tarafına giden bu emirler de, birçok kaleler ve zaptı güç olan
hisarlar feth ettikten sonra, önce Kars'a daha sonra da Mingöl'e göç etmis olan Timur'un
huzuruna çıktılar. Timur 18 Zilkade Pazartesi/ 14 Eylül 1394 tarihinde buradan göç etti28.
Timur Gürcistan'a üçüncü kez girdiginde Kara Kalgan'da birçok muhalifler
oldugundan oraya gitti ve onları yenilgiye ugrattı. Oradan Tiflis sehrine ve oradan da Seki
vilâyetine giderek vilayet ahalisini itaat altına almak için askerler ileri sürdü ve emirlerin
yola çıkmalarını buyurdu. Bu ferman üzerine Emir Hacı Seyfeddin, Cihansah Bahadır ve
diger emirler yola çıktılar. Seki'yi itaat altına aldılar, itaat etmeyenleri ise yagma ettiler.
Emirler Timur'un emrini yerine getirdikten sonra onun yanına döndüler29. Timur, bu
seferinde Gürcülerin Toktamıs Han'la anlasarak Kafkaslar'daki Daryal geçidini
kapatmalarından dolayı bu geçidi kontrol altına almak için Aragvi vadisine ilerledi. Bu
vadide Gürcüler'le çarpısırken Toktamıs Han'ın askerleri Derbent yoluyla güneye
sarkmayı basardılar. Timurlu ordusu Aragvi vadisinde birçok kale ele geçirdi; fakat, esas
hedefleri olan Daryal geçidini elde etmeyi basaramadılar. Bu arada Timur, Toktamıs
kuvvetleri hakkında bilgi aldıktan sonra hızla onların üzerine yürüdü. 1395 yılında, Timur
ordusu Terek ırmagı kıyısında Toktamıs askerlerini korkunç biçimde yenilgiye ugratıp
perisan etti. Oradan da Toktamıs'ın baskenti üzerine yöneldi. Burayı da isgal edip yerle
bir etti30.

Ancak, bütün bu çabalarına ragmen Timur'un Gürcistan üzerindeki etkisi kalıcı
olmuyordu. Gürcüler, bu bölgedeki emirlerin en küçük basarısızlıklarını fırsat olarak
lehlerine degerlendirmeye çalısmaktaydılar. Bu amacın bir sonucu olarak, Timur 1395
yılında Kıpçak'ta savasırken, Bagrat'ın ölmesinden sonra Kral olarak babasının yerini
almıs olan VII. Giorgi, Azerbaycan'da vali olarak bırakılmıs olan Timur'un oglu
Miransah'a karsı düsmanca tavır aldı. VII. Giorgi, Saki hâkimi Sidi Ali'nin kuvvetleri ile
kendi gücünü birlestirerek Timur'un düsmanı olan ve Nehcivan yakınlarında Alıncak'ı
muhasara ederken burada mahsur kalmıs olan Ahmed Celayır'ın oglu Tahir'i kurtararak
beraberinde götürdü31. Bu sıralarda Gürcüler, Mirza Miransah'ın akli dengesinde
bozukluk meydana geldikten sonra bütün vaktini eglence ve içki içmekle harcadıgını
ögrendiklerinden saldırılarını artırdılar32.

Diger taraftan dünyanın her tarafına hükmetme niyetinde olan Timur, 1398 yılında
Hindistan seferine çıktı33. Timur Hindistan savasları ile mesgulken Kafkasya'da itaat
altına alıp vasal ilan ettigi ülkeler bagımsızlık çabaları içine girdiler. Gürcistan kralı pasif
politikadan aktif ve saldırgan politikaya geçmeye karar verdi34. Bu sıralarda Sehzade
Ömer babası ile anlasmazlıga düstü. Daha önce belirtmis oldugumuz gibi, Gürcü Kral
Giorgi (VII. George) bu durumu ganimet sayarak ayaklandı. Ani ve Erzurum havalisine
saldırarak Tebriz yakınlarına kadar gelen VII. Giorgi birçok köy ile beldeyi yakıp yıktıgı
gibi, birçok Müslüman'ı da öldürerek yagmada bulundu. Bunun üzerine Tebriz'deki
Müslüman ahali Sehzade Ömer'den kendilerini savunmalarını istediler. Ancak, o buna
imkân bulamadıgı için çok yaslı biri olan ve Tebriz'in kumandanlıgını vermis oldugu
Tatar ileri gelenlerinden Ömer Toban'ı bu is için görevlendirdi. Ömer Toban, 5000 atlının
basında VII. Giorgi'nin üzerine gitti. Timurlu kuvvetlerinin üzerine geldigini isiten
Giorgi, geceleyin ani bir baskınla bunların çogunu kılıçtan geçirdi. Kaçabilenler ise
Tebriz'e gittiler. Bu olay Müslümanlar arasında büyük korkuya sebep oldu ve Tebriz'deki
halk felâketin askerden degil Sehzade Ömer'den kaynaklandıgını, çünkü onun dedesi
Timur kadar iyi olmadıgını söylemeye basladılar35. Bu hadiseyi takip eden iki yıl
süresince Timur Hindistan seferinde bulundugundan Kafkaslar'daki bu Gürcü taarruzuna
gereken cevap verilemedi36.

Emir Timur, Hindistan seferinden Semerkand'a döndükten sonra İran
memleketlerine, özellikle de Azerbaycan ve mülhakatına Gürcü ve Ermeni askerleri
tarafından saldırılar oldugunu, bu sebeple de reâyanın zarar gördügünü haber aldı. Bu
duruma son derece üzülen Timur, 1399-1400 yılında Horasan'a dogru yolu çıktı.
Sultaniye yolundan geçerek Tebriz'e vardı37. Gürcülerin yapmıs oldukları kötülüklerden
dolayı onları cezalandırmak amacıyla ilerlemesine devam eden Timur, Gürcistan'ın dogu
sınırlarındaki Kahet-Herati bölgelerinden saldırıya geçti. Timur, ormanlarla kaplı olan bu
bölgeyi temizlemekle ise basladı. Fakat, yol açma çalısmaları sırasında aniden kıs bastırdı
ve Kar yagısı 20 gün aralıksız sürdü. Gürcüler bu durumu fırsat bilerek saldırıya geçti
iseler de, büyük fatih Timur'un askerleri karsısında pek sansları yoktu. Çünkü,
karsılarındaki ordu hiç yenilgi yüzü görmedigi gibi, birçok hükümdara da diz
çöktürmüstü. Nitekim, Çarpısmaların sonucunda Gürcüler fazla dayanamayarak geri
kaçtılar. Böylece Timurlular bu bölgeyi yeniden denetimleri altına aldılar. Fakat, bu
bölgenin beyi olan Himsa ele geçirilemedi38.

Timur Himsa üzerine yapmıs oldugu seferden sonra39, Karabag'a döndü. Kıs
mevsiminin sonunda 1400 yılı ilkbaharı geldiginde Emir Timur sehzadeleri ve devlet
erkânını toplayarak bir kurultay yaptı. Müsavere ve müzakereden sonra Gürcistan'a karsı
bir gaza yapılmasına karar verildi. Alınan bu karardan sonra Timur orduyu teftis edip
piyadelere at40 ve bütün askere ulûfe ve yiyecek dagıttırdı. Ardından da Timurlu ordusu
Giorgi'nin vilayetine dogru harekete geçerek Berda'ya geldiklerinde orada çadır ve otak
kurup bir süre dinlendiler. Daha sonra buradan yola çıkarak Gürcistan hududuna geldiler.
Burada Emir Timur bir haberci ile Giorgi'ye nasihatta bulundu ve "eger nefsinin
hanümanın selametini istersen Sultan Ahmed'in oglunu bizim tarafımıza gönder, bunu
yaptıgın takdirde ordumuzun kahır ve savletinden emin olursun ve vilayetin senin
uhdende kalır. Tersini yapar bana itaat etmeyi ret edersen seni ve ülkeni geçmiste yapmıs
oldugum gibi perisan ederim" diyerek kendisine haber gönderdi41. Giorgi, Timur'un
sözlerini isitince çok sinirlendi. Timur'un dininin barbar dini oldugunu ve onun,
kendilerinin Davut Peygamberin soyundan geldiklerinin farkında olmadıgını elçiye çok
kaba sözlerle söyleyerek kötü cevaplar verdi, akıbetini düsünmedi. Elçi Giorgi'nin bu iyi
olmayan sözlerinin tümünü Timur'a teblig ettigi zaman Emir Timur vilayete girmeleri
için derhal orduya emir verdi. Bunun üzerine Gürcüler daglara kaçıp oralara sıgındılar.
Çünkü bunlar muhkem magaralar yapmıs, evlerini hisarlarını sarp ve metin yerlerde insa
etmislerdi42. Gürcüler bu magaralardan Timurlu askerlerine oklarla saldırıp büyük zayiat
verdirdiler. Bunun üzerine Timurlu ordusu, magara ve korunaklardan kendilerine önemli
kayıp verdiren Gürcüleri etkisiz hale getirmek için çareler düsündüler. Sonunda saglam
çubuklarla derin sepetler örüp içlerine askerlerini yerlestirdiler ve uzun iplerle sepetleri
magara önlerine sarkıttılar. Bunlar magaraların hizasına geldikleri vakit magaralarda
bulunan Gürcülere ok ve mızraklarla neft attılar43, böylece onların bulundukları yerlerde
büyük yangınlar çıkardılar. Bunun sonucunda da Gürcüler önemli sayıda kayıp vermeye
basladılar. Nihayet, zafer Müslümanlara müyesser oldu; o muhkem hisarları ele
geçirdiler, Müslüman olanları bıraktılar digerlerini kılıçtan geçirdiler. Bunun ardından
Emir Timur, Horasan askerlerini digerlerinden ayırarak etraf memleketlerin muhafazası
için Tiflis'te bıraktıktan sonra ordusu ile Mukran sahrasına indi. Giorgi, Timurlu
askerlerin siddetli saldırılarını görünce kaçtı. Bu sıralarda Gürcülerin büyükleri, ileri
gelenleri acizliklerini anlayarak Timur'un yanına gelerek aman istediler44.
Daha sonra Emir Timur Mukran çölüne geldi45. Oradan ılgar ederek Canibek
tarafına gitmeye karar verdi. Oraya vardıgı zaman askerler saldırıya geçtiler ve
Gürcüler'in binalarını yıkarak muzaffer olarak Aruk'a indiler. Timur Kergin sahrasına
indiginde Emir Cihansah'ı ileri göndererek Giorgi'yi yakalaması için emir verdi. Fakat,
Giorgi ormana gizlendiginden onu bulamadılar. Bundan dolayı, Emir Cihansah ve
Timurlu askerleri ganimet olarak birçok at ve koyun ele geçirerek ordugâha geri
döndüler. Bu durumda Timur, emirlerini birlikte görünce hemen oradan göç ederek Gür
suyunu geçti. Bu sırada Gürcülerin Zorit kalesini kendilerine hisar yaptıklarını Emir
Timur'a haber verdiler. Burası yüksek bir dagın tepesinde yapılmıs muhkem bir yer
oldugundan büyük emirler ve ileri gelen askerler, her türlü fedakârlıgı göze alarak bu
hisara karsı arrade ve mancınık kurdular. Emir Timur kusatmanın besinci günü kaleyi ele
geçirerek yerle bir etti46. Giorgi ise oldukça yüksek bir dagın üzerine yapılmıs olan ve
suvanit denilen kaleye kaçtı. Buraya daha önceden fethedilmemis olan ücra yerlere
yapıldıgı gibi, bir kesif heyeti gönderildi47. Daha sonra Timur, orduyu ileri sürerek o
tarafa gittigi vakit Giorgi kaçıp Ebhaz tarafına gitti. Timur'un ordusu Suvanit kalesini de
ele geçirdi. Ordu Giorgi'nin arkasından takip ile yola çıkarak onun, ele geçirebildikleri bir
çok adamlarını öldürdü48. Aciz ve zorda oldugunu görünce Sultan Ahmed'in oglunu
koruyamayacagını anladı49. Bu durumda Giorgi Abkhazeti içine giderek Tahir'i Osmanlı
Sultanı'nın sarayına gönderdi50. Daha sonra da Giorgi, smail adındaki bir Müslüman'ın
aracılıgıyla51. Timur'a tazarru ve niyazda bulundu, kusurlarını itiraf ile, sayet bu defa
kabahatlerini af ile geri dönerse itaatten hiç ayrılmayacagını ve Müslümanlar'a eziyet
etmeyecegini52, hizmetkârlık vazifesi yerine getirecegini bac ve cizye verecegine dair
yemin etti53. Timur, bu defa onun bu yalvarmalarını kabul ederek oradan ayrıldı. Ancak
diger Gürcü hisarlarını tahrip etmeye devam ettigi gibi54, emirlerinden Seyh Nureddin'i
gaza amacıyla Gürcü hisarlarını feth etmeye gönderdi55.

Timur'un Gürcistan üzerine bu kadar sefer düzenlemesi onun hâkimiyet anlayısına
dayanmaktaydı. Çünkü Mogol mparatorlugunun vârisi oldugunu iddia eden Timur, aynı
zamanda kendisini dünyevî bir lider oldugu kadar, slâm'ın koruyucusu ve "Tanrı'nın
Yeryüzündeki Gölgesi" lâkablarıyla ruhanî bir lider olarak da ilân etmisti56. Bu
düsüncenin bir sonucu olarak Gürcistan ve Arap Irakında sindirme faaliyetlerinde
bulunduktan sonra Mingöl'e gelen57 Timur, buradaki yaylada iki ay dinlendikten sonra
Giorgi tarafından saglanan destekle Smatzkhe'nin yeni atabeyi oanne'ye karsı bir kesif
birligi gönderdi58. Bundan sonra Semerkand'a dönen Timur, 11 Eylül 1399'da bu defa
yedi yıl süren Ön-Asya seferine çıkmıs, Timurlu tarihlerinde "Gürcü ve Ermeni seferi"
diye de anılan bu seferde59, Gürcistan üzerine de yürümüs ve kendisine karsı koyan bir
çok Gürcüyü öldürülerek mabed ve kiliselerini de tahrip etmistir. Bu seferin ardından
Malatya'ya gelen Timur, Gürcistan'dan esir etmis oldugu Gürcüleri buradaki
Müslümanlar'a vermistir60.

Timur'un ayrılmasından sonra Gürcüler tekrar Timurlular'a karsı düsmanca tavır
aldıklarından 1400 yılı ilkbaharında Koturkent'te yapılan bir kurultayda, ilk olarak
Gürcistan'ın ilhakına karar verildi. Bu arada Yıldırım Beyazid'in taarruzuna maruz
bulunan Emir Taherten'in beyligini bu tehlikeden korumak için, Yıldırım Beyazid'e karsı
bir sefer açılması da düsünüldü. Fakat Timur'un ilk isi, Gürcistan'ı istilâ etmek oldu. VII.
Giorgi, bu sırada Timur'a karsı mukavemetinde Trabzon Rum mparatorlugu'ndan yardım
görüyordu. Ancak on bes kadar Gürcü kalesinin düsmesi üzerine, VII. Giorgi itaatini arz
etti61.

Timur, 1401 yılında62, Gürcülerin, kendisinin yoklugu esnasında hasmane vaziyet
almıs olduklarından bunları tedip etmek için yeniden harekete geçti. Semkûr sahralarına
geldigi vakit Gürcüler onun önünden kaçtılar; fakat kendi arazilerini memleketlerini,
ekinlerini ve yakınlarını Timur'un gazabından korumak için kendisine müteaddit elçiler
göndermege mecbur kaldılar. Gürcüler atlar ve sair hayvanlar getirerek onları peskes
ettiler ve bu suretle de kendisinden su sekilde niyazda bulundular: "Emir hazretleri,
âlemlerin tanrısı ve bütün merhametlilerin merhametlisi olan Tanrı'nın bir gölgesidir,
Tanrı'nın rahmeti ise Müslümanlara, kâfirlere, müsriklere samildir. Onun kerem
sofrasından herkes nasibini alır. Onun merhamet ve ihsanından herkes müstefit olur;
binaenaleyh Emir'in ve Allah'ın bu âdetine ittibaen, merhamet ederek bizim
kabahatlarımızı affetmesini rica ederiz, bu defa da bize mühlet versin. Eba ve ecdadımız,
eski padisahlar zamanında nasıl bu topraklarda yasadılarsa biz de yasayalım. Haraç ve
vergi malını hazinei mamureye gönderelim. Her seferde ne kadar arzu edilir ve karar
verilirse o kadar asker; cizye arzu edilirse verelim muktezasınca emn-ü amanda olalım".
Emir Timur onların bu ricalarını dinledikten sonra onları affederek hediyelerini kabul etti.
Ayrıca bundan sonra baglılık ve itaat dairesine girerek bendelik hizmetinde kusur
etmemelerini, gönderip getirme ile gidip gelme kapılarını açmalarını ve Müslümanların
her seyini aman ve emniyet altına alarak onları aziz ve muhterem tutmalarını, dinsizlerin
kaide ve ayinlerini Müslümanların memleketlerinde alenen yapmamalarını sart kostu;
onlar da bu sartı kabul ile bunun üzerine yemin ettiler. Emir de bunların elçilerine izaz ve
ikramla hil'atlar verdi ve gönüllerini hos ederek onları memleketlerine gönderdi. Daha
sonrada kendisi oradan Karabagdaki kıslaga gitti 63.

Timur, (804) 1401 yılı sonun'da64. Kafkasya'ya geri döndü ve memurlarını
(muhassil), Giorgi'den haraç istemeye gönderdi65. Bu arada kardesi Constantine ile
birlikte birçok hediye göndermis olan Giorgi yapmıs oldugu kötülüklerden dolayı pisman
oldugunu, Timurun kendisine merhamet etmesi durumunda cizye ve harac'ı her yıl divan
memurlarına verecegini; bununla birlikte istenildigi zaman asker hazırlayacagını kardesi
vasıtası ile belirtti66. Gürcü Meliki'nin yalvarısları karsısında Timur, onun kardesine
lütufta bulunarak hil'atlar giydirdi. Daha sonra da ona Giorgi'ye Müslümanlara iyi
muamelede bulunması sartıyla aman verdigini bildirmesi için, onu Gürcistan'a gönderdi67.
Bu hadiseden sonra Samtshe Atabek'i Gürcü vane'nin ülkesi Müslümanlıgı kabul etti.
1401 yılının sonunda ise Timur Sivas'tan Tebriz'e geldi68. Ancak Gürcüler Timur'un
buradan ayrılmasından sonra isyan etmekten vazgeçmemislerdi. Diger taraftan Timur da
onları kendi hallerine bırakmaya niyetli degildi. Çünkü Osmanlı Sultanı Beyazid'e karsı
düzenledigi seferinden önce 1402 yılının yaz baslarında Timur Gürcistan'ın sınırlarında
halâ dolasıp duruyordu ve Mingöl yaylagından o, Tortum'un ele geçirilmesi için faaliyete
geçmisti69. Çünkü Tortum kalesinin hâkimi olan Togay kaybolmus ve yerine onun naibi
olarak Gürcbek adında biri geçmisti. ki yüze yakın Gürcü o kaleye kapanmıstı. Bunlar ne
Timur'a boyun egiyor ne de çevredeki Müslümanlara rahat veriyorlardı. Bu sebeple
Müslümanlar bunların ellerinden çok zahmet çekiyorlardı. Bunun üzerine Timur,
Emirzadeler Seyh Nureddin, Sahmelik, Emir Musa ve Timur Melik'in oraya yönelmeleri
için emir verdi. Gürcülere de bir elçi ile, "Eger muti olur ve cizye verirseniz amana nail
olursunuz" diye haber gönderdi. Ancak bunlar kalenin metanetine güvenerek muharebeye
giristiler, bes gün canla basla çalıstılar; altıncı günü is tersine döndü ve Timurlular onların
tümünü yakalayarak öldürdüler. Bundan sonra kalenin hâkimi olan Togay Timur'un
huzuruna çıktı. Timur onun kabahatini af ile canını bagısladı ve oradan ayrılarak
Erzurum'a daha sonrada Erzincan'a gitti70.

Ancak Timur, 1402 yılının ilkbaharında Ankara da Beyazid'e karsı kazandıgı
büyük zaferinden sonra tekrar Erzurum'a geldi71. Timur'un Ankara'da kazanmıs oldugu bu
zafer sadece dogulu saraylarında degil, aynı zamanda batılı güçler ile de sayısız
diplomatik degisikliklere yol açtı. Timurlular ile Osmanlılar'ın bu mücadelesinde, Mısır
Sultanı Ferec Timur'u desteklemisti. Buna karsın Gürcü kralı VII. Giorgi'nin reaksiyonu
farklı oldu. O, Timurun Beyazid üzerinde kazanmıs oldugu zaferi tebrik etmedi. Bu
durum Timur'un tepkisini çekmeye sebep oldu72. Bunun yanında Timur, daima
Gürcüler'in slâm ehline karsı zararlarına mani olmak gayesi de takip etmekteydi73. Bu
sebeple zaferden sonra Anadolu toprakları geride bırakılarak, Gürcistan sınırına ulasıldı.
Timur Mingöl'e ulastıgı zaman, burada74, Samtshe Beyi vane Agbugasdze ile Giorgi VII.
nin kardesi Constantine, Gürcistandaki iç çekismelerden dolayı Kral'a karsı tavır almıs
olduklarından Timurun huzuruna çıkarak ona hediyeler verdiler75. Benzer sekilde valiler
de Timur'un her geçtigi durakta baglılıklarını bildirmek için huzuruna geldiler76. Bu arada
Giorgi de Timur'a hediyeler göndererek kendisini affettirmek için harekete geçti. Ancak,
Timur onun bu hareketini makul görmedi. Çünkü, önce huzuruna gelmis olması
gerektigini bildirerek onun göndermis oldugu hediyeleri reddetti77. Bunun üzerine, Giorgi
yeni hediyeler gönderdi ve Timur'dan merhamet buyurarak teminatı evvelâ aldıktan sonra
huzura gelen Mardin hükümdarı ve diger emirler gibi kendisinin de sonradan gelmesine
müsaade buyurmasını rica etti. Fakat Timur, onları reddetti ve elçilere, "Ona deyiniz ki;
senin meselen digerlerinin meselelerine benzemez, eger cezadan kurtulmak istersen, hiç
düsünmeden gel ve huzura geldiginde eger Allah yardımını yoldas eder de Müslüman
olursan, o zaman senin hakkında ne kadar çok lütuf ve ihsan edildigini âlem görür ve
isitir. Eger Tanrıdan tevfik bulmazsan sana yapacagım hiçbir sey yoktur, çünkü Cenabı
Hak buyuruyor, sana yalnız cizye tarh ederim. Malın, ırzın, kadın ve çocukların masun
kalır. Sana izaz ve ikram ederim ve memleketini yine senin uhdende bırakırım. Eger
badema bir mazeret gösterirsen hiç kabul edilmez" dedi. Elçiler döndükten ve bunun
üzerinden birkaç gün geçtikten sonra, Timur'a, onların ekinlerinin yetistigini mahsulât
alınacagı zaman geldigi halde vakit kazanmak ve kuvvetlesmek için henüz mahsulât
toplamadıklarını bahane ettiklerini söylediler. Bunun üzerine Timur, Emirzade Seyh
Nureddin Bahadıra ılgar yolu ile o memleketlere yönelme ile onları dagıtarak mahsulâtı
askerlere toplatmasını emretti. Bunun üzerine Kral direnmeksizin geri çekildi78.
Bu arada Timurlu emirleri Gürcistan'ın köyleri ve kasabaları üzerinde akınlarda
bulunduktan sonra kampa geri döndükleri zaman, iki derin vadinin ortasında bir plato
üstünde neredeyse gökyüzüne degecek kadar yüksek bir dagın oldugunu Timur'a rapor
ettiler. Dagın güneyi o kadar yüksek ve digerlerinden o kadar sarptı ki halat ya da bir
merdiven vasıtasıyla, dagın tepesine ulasmak imkansızdı. Ancak dag dar, dolambaçlı bir
yola sahipti ve onun vadisinin çevresi büyüklük açısından bir ordunun kamp yapmasına
müsait degildi79. Bu dagın tepesinde yapılmıs olan kalenin etrafı yüz elli gez
yüksekliginde tasla örülmüstü; yolları pek sarp, dar, karısık ve kalenin etrafı daglık ve
kayalıktı. Kalenin içinde su hazineleri, zahire ambarları vardı, fakat kalenin haricinde su
bulunmuyordu80. Ayrıca kalenin üç tarafı çok yüksek uçurumlarla çevriliydi; bu yüzden,
kalenin kapısına yaklasmak çok zordu. Kaleye girmek için yapılmıs olan köprü istenildigi
zaman kaldırılabilmekteydi; bu sebeple, bu köprü kaldırıldıgı zaman oraya yaklasmak
mümkün degildi81.

Gürcülerin bir çogu buradaki kalenin içine sıgınmıslardı ve bir barıs yapma
istegiyle orada bulunmaktaydılar. Onların kale kumandanı Zaal adında biri idi. Gürcüler
bu kalede o kadar çok stokta bulunmuslardı ki, kale sadece uzun bir kusatma sonucu
alınabilirdi. Bu haberleri isittikten sonra Emir Timur, Kurtin denilen bu kaleyi fethetmeye
karar verdi. Ancak bu karar bir çok kisiyi saskına çevirdi. Çünkü böyle büyük bir ordu ile
kalenin yanında kamp kurmak mümkün degildi. Diger taraftan küçük bir ordu ile de
kalenin sahip oldugu stoklar göz önüne alındıgında orada beklemek akıllıca degildi.

Bütün bunlara ragmen, Timur 14 Muharrem 806 ( 3 Agostos 1403) Cuma günü Kurtin'in
dısına ulastı. Kurtin önlerine gelen Timur bu kaleyi kusatma altına aldı; kaleye karsı
mancınık ve arradeler kuruldu. Bunların yanında kara bugralar yapılarak tertibe koyuldu.
Timurlu ordusu burada tas ve ok atarak Gürcüler ile savasmaya basladı. Aynı zamanda
Timur, bu zapt edilmesi güç kaleye karsı iki üç siperin yapılmasını Emir Sah Melik ve
diger emirlere emretti. Eger, bu kale zorla alınamazsa askerlerin bir grubu burada
bekleyerek kusatmayı sürdürecekti82. Kalenin güneyinde öyle kaypak ve yüksek bir tas
vardı ki onun üzerine çıkmak kimsenin aklından bile geçmezdi. Gürcüler kalenin içinden
bunun üzerine merdivenler kurarak ipler atmıslardı, oraya çıkmak istedikleri vakit o
merdiven ve iple çıkarlardı. Bir haftalık savaslar ve hafif çatısmalardan sonra, daglara
tırmanmada essiz olan Merkit kabilesinden Begchik adındaki bir asker, her nasılsa bir
hile ile o tasın üzerine çıkarak kalenin içine girdi. Gürcülerin bir keçisini yakalayarak,
onu tasın üzerine çıkardı. Orada onu öldürüp, bir nisan olarak bıraktı. Gürcüler'in bundan
haberi olmadı. Ertesi günü olayı Timur'a anlattılar. Bunun üzerine Timur, Merkitler'den
bir takımın, her ne yapıp yapıp o tasın üzerine çıkmalarını, onu ele geçirmelerini ve
düsmanların öteki taraftan attıkları ipi keserek merdivenleri çekmelerini emretti. Bu
teklife karsı Merkitler, "onun üzerine gidebilmek için elli gez uzunlugunda bir kement
atmak lâzımdır, fakat o tasın üzerinde bir agaç görünüyor; bu güzel bir tesadüftür, o agaca
bir kement atmak mümkündür. Eger, kement agaca sarılır ve baglanırsa o zaman tasın
üzerine çıkmak hasıl olur" dediler. Bunun tecrübesini yaptılar ve bir kement attılar;
kement iyi bir tesadüf eseri olarak, istedikleri gibi agaca takıldı. Nihayet ipi agaca
bagladılar. Bundan sonra Emir Timur, Merkitler'den dört kisinin önce ipi kesip
merdivenleri çekmelerini, sonrada tam emniyetle Merkitler'den külliyetli bir fırkanın
yukarı çıkmasını emretti. Bu emir yerine getirildi83.

Diger taraftan, Gürcüler de kaleye girisi saglayan köprüyü kaldırdıkları için, kalede
kusatmaya karsı güvenliklerini sagladılar. Çünkü, bu sekilde kusatma altına alınan kaleye
karsı küçük oklarla saldırmanın bir faydası yoktu. Gürcüler, aynı zamanda gerekli oldugu
zaman kaleden köprüyü indirmekte ve isleri hallettikten sonra da tekrar kaleye
dönmekteydiler84. Bu arada Timur'un ordusunda bulunan Pir Muhammed, onlara karsı
cesurca saldırıya geçince, Timurlu gazilerin bir grubu da onu takip etti. Pir Muhammed,
köprüye yönelerek iplerini kesti ve köprüyü ele geçirdi. Gürcüler ise, bu saldırı karsısında
köprüyü kaldıramadıkları için kalenin içerisine çekilerek kapıyı kapattılar. Ardından da,
yagmur gibi ok ve tas atarak Pir Muhammed'i birçok yerinden yaraladılar85. Bu sırada
Emir Timur ata binerek gazilerin bir grubu ile kalenin eteklerine geldi ve askerlerine
kaleye saldırmalarını emretti. Kurtun'in Gürcüleri bu karısıklıkları içerisinde, bu adamları
nasıl püskürteceklerini ve ovaya uzanan dag burnundan gelenlerin üstesinden nasıl
geleceklerini bilemediler. Siddetli bir sekilde süren savasın sonucunda, gaziler Gürcüler
üzerinde zafer kazandı ve kale alındı. Kale kumandanı Zaal ele geçirilerek öldürüldü.
Bunun yanında, Gürcülerin kadın ve çocukları esir edilerek kiliseleri tahrip edildi. Emir
Timur, dagın tepesine gitmis olan bütün savasçılar ile Begchik'i, altın, kemer, hil'at, kılıç
ve diger hediyeler ile ödüllendirdi86. Gürcüler için bu kale ve magara bn Arabsah'ın
deyimiyle Gürcü kalelerinin daglardaki iki gözü gibi idi. Bu gözlerin onlardan alınması
ile onların kemikleri kırılmıs ve artık onlar için kurtulus umudu olmadıgını göstermisti.
Bunun yanında bu zafer Emir Timur'a Gürcü memleketlerini tamamıyla fethedecegi
umudunu verdi87. Timurlu tarihçi Serafeddin Ali Yezdî ise bu fetihten sonra Gazneli
Mahmud Sebüktekin'in gazvesinin Timur'un kazanmıs oldugu bu zaferlerin yanında
sönük kaldıgını belirtmistir 88.

Timur, bu fethin ardından Abhaza için yola çıktı. Emir Seyh Nureddin ve Emirsah
Melik, öncü bir grup olarak ileri gönderildi ve onlar da Gürcülerin bir çogunu kılıçtan
geçirerek bölgeye akın ettiler. Kral Giorgi durumu ögrendigi zaman, Timur'un Abhaza'ya
girmesi halinde, bölgede canlı tek bir hıristiyanın kalmayacagını anladıgından vergi ve
haraç vermeyi kabul etti. Ayrıca af edilmek için yalvararak hediye ve mektuplarla elçiler
gönderdi. Emir Timur, basta onun ricasını kabul etmeyi reddetti. Fakat, ulemanın büyük
emirlerin tesiriyle, o, eger vergi vermeyi kabul ederse onların topraklarına tecavüz
etmenin mesru olmadıgını söylemeleri üzerine, Timur Sirvan hâkimi Seyh brahim'e
“Senin hatırın için ben Giorgi'nin suçlarını afettim” diyerek onu affetti89 .

Daha sonra bu durumu bildirmeleri için Giorgi'nin elçilerinin ayrılmasına izin
verildi. Elçiler, birkaç gün sonra hediye olarak on sekiz miskal agırlıgında bir yakut,
çesitli kaplar, kıristal vazolar, altın ve gümüs nesneler, bir çok degerli kumaslar, bin at ve
Timur'un adına darb edilmis olan bin esrefi ile geri döndüler. Emir Timur, onlara hil'atlar
vererek geri çekilmeleri için izin verdi. Timur'un bu seferi sonucunda, Algeti üzerinde
Bintvisi 'nin simdiye kadar zapt edilemeyen kaleleri on günlük bir kusatmadan sonra
alındı. Timurlu tarihçilere göre yedi yüz kasaba ve köy Giorgi boyun egdigini bildirene
kadar harap edildi. Timur, 1403 kısını bu bölgede geçirdikten sonra, 1404'te orayı terk etti
ve Baylakan sehrini yeniden insa etmeyi düsünerek, Arran Karabag'a dogru yöneldi90.
Timur, 1404 yılı sonlarında bütün Azerbaycan'ı, stanbul'a kadar Irak-ı Acem,
Arran, Mugan, Gürcistan, skenderiye ve Nil'e kadar Sam diyarını Miransah'ın oglu Mirza
Ömer'e tefviz etti. Bunlara ek olarak, Sirvansah brahim ile Gürcü kralı Köstendil gibi
mahalli begler de onun buyrugunda bulunacaklardı91.

1387 ile 1403 yılları arasında, Timur 6 defa Gürcistan'a girmis ve onu, uzun bir
zaman için tâkatsız bir hale getirmistir. Çünkü Gürcüler tarihleri boyunca pek çok
saldırılar görmüslerdi. Ancak XIV. yüzyıl sonlarındaki gibisi hiçbir zaman baslarına
gelmemisti. Daha sonra Timur imparatorlugunun sukutu üzerine, Bagrat ogullarından I.
Aleksandr zamanında (1412-1442) Gürcistan millî vahdetini yeniden elde etmege
muvaffak olmussa da, bu vahdet uzun müddet devam edememistir. Halk birçok bölgeleri
tamamiyle terk etmis, iktisâdi hayat altüst olmus ve devlet hazinesi bos kalmıstır. Bunun
sonucunda Gürcistan üç kırallıga ve 5. beylige ayrılmıstır92.

Sonuç olarak Timur Gürcistan'a gaza amacıyla seferler düzenlemis ve Gürcüleri
her seferinde sindirmistir. Ancak, onun Gürcistan'dan ayrılmasından sonra ona boyun
egmis olan Gürcü liderleri tekrar bas kaldırmıslar ve Timur'a verdikleri sözü
tutmamıslardır. Timur bu durumu ögrendiginde tekrar Gürcistan üzerine yürümüstür.
Fakat Gürcüler, Timur'un her seferinde bu tutumlarını sürdürmüslerdir. Timur ise
Gürcistan'a düzenledigi seferlerinde Müslüman olan Gürcüleri serbest bırakmıs ve onları
bu davranıslarından dolayı çesitli sekillerde ödüllendirmistir. Bu durumda onun
Gürcistan'a karsı yapmıs oldugu seferlerde gaza amacının ne derecede samimî oldugunu
ortaya koymaktadır.

Dipnotlar
1Mirza Bala, "Gürcistan", A, c. IV, Eskisehir 1997, s. 837.
2Mirza Bala, a. g. m., s.837.
3Mirza Bala, a. g. m., s.838.
4Marie Felicite Brosset, Gürcistan Tarihi, Çev. Hrand D. Andreasyan, Notlar ve Yayına Haz. Erdogan
Merçil, Ankara 2003, s. 340;Muammer Gül, Dogu ve Güneydogu Anadolu'da Mogol Hakimiyeti, stanbul
2005, s. 74.
5Mirza Bala, a. g. m., s. 841.
6K'artlis C'xovreba, The Georgian Royal Annals and Their Medieval Armenian Adaptation, Edited by
Stephan H. Rapp, Jr. Vol. I, New York 1998, s. 14.
7 bn Arabsah, Acaibü'l-Makdur fi Ahbar Teymur, Farsça Terc. Muhammed Ali Necati, Tahran 1339, s. 204.
8W.E.D. Allen, A History of The Georgian People, London 1971, s. 122.
9Muammer Gül, "XIII-XV. Yüzyılda Anadolu Türkleri ile Trabzon mparatorlugu Arasında liskiler", Fırat
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 2, Elazıg 2003, s. 431.
10W.E.D. Allen, a. g. e., s. 122.
11Hvandmîr, Habibü's-Siyer, yay. Celâleddin-i Humayî, c. IV, Tahran 1333, s. 439;V. Minorsky, "Tiflis", A,
c.XII/I, Eskisehir 1987, s. 270.
12N.Berdzenisvili-S.Canisia,Gürcistan Tarihi (Baslangıçtan 19. Yüzyıla kadar), Türkçeye Çev. Hayri
Hayrioglu, stanbul 1997, s. 197.
13Hvandmîr, a. g. e., s. 439; Minorsky, a. g. m., s.270.
14Nizamüddin Sâmî, Zafernâme, Çev. Necati Lugal, Ankara 1987, s. 120; smail Aka, Timur ve Devleti,
Ankara 1991, s. 13. (Timur).
15M. Brosset, Histoire De la Georgie, Par. I., S. Petersbourg 1849, s. 653.
16M. Brosset, a. g. e., s.657; Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s.121.
17Hvandmîr, a. g. e., s. 439; M. Brosset, a. g. e., 657.
18M. Brosset, a. g. e., s. 657; Minorsky, a. g. m., s.270.
19Allen, a. g. e., s. 123.
20 N.Berdzenisvili-S.Canisia, a. g. e., s. 198.
21M. Brosset, a. g. e., 654 n.2 ;Allen, a. g. e., s.123.
22Allen, a. g. e., s. 123.
23M. Brosset, a. g. e., s. 654.
24Allen, a. g. e., s. 124; M. Brosset, a. g. e., 659.
25Arabsah, a. g. e., s. 48.
26Arabsah, a. g. e., s. 49.
27Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 190.
28Hvandmîr, a. g. e., s. 462.
29Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 191.
30N.Berdzenisvili-S.Canisia, a. g. e., s. 198.
31Allen, a. g. e., s. 124; M. Brosset, a. g. e., s. 663; Mîrhvand, Ravzatu's-Safa, c. VI, Tahran 1336, s. 338.
32Hvandmîr, a. g. e. , s. 482.
33 smail Aka, Timur, s. 22.
34N.Berdzenisvili-S.Canisia, a. g. e., s. 198.
35Clavijo, Embassy to Tamerlane, Translated from the Spanish by Guy Le Strange, London 1994, s. 323-324.
36Allen, a. g. e., s. 124.
37Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 254.
38N.Berdzenisvili-S.Canisia, a. g. e., s.198; Minorsky, a. g. m., s. 270.
39Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 255.
40Mîrhvand, a. g. e., s. 345.
41Serefaddin Ali-i Yezdî, Zafernâme, yay. Muhammed Abbasî, c. I, Tahran 1336, s. 172; Nizamüddin Sâmî,
a. g. e., s. 256; M. Brosset, a. g. e., s. 665; Minorsky, a. g. m., s. 270
42Allen, a. g. e., s. 124; M. Brosset, a. g. e., s. 665; Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 257.
43Yezdî, a. g. e., s. 173; N.Berdzenisvili-S.Canisia, a. g. e., s. 200.
44Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 257; Yezdî, a. g. e., s.174.
45Mîrhvand, a. g. e., s. 347.
46Yezdî, a. g. e., s. 176; Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 258.
47Allen, a. g. e., s. 124; Yezdî, a. g. e., s. 177-178.
48Yezdî, a. g. e., s.179; Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 258.
49Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 259.
50Allen, a. g. e., s. 124.
51M. Brosset, a. g. e., s. 668; Yezdî, a. g. e., s. 180.
52Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 259.
53Mîrhvand, a. g. e., s. 348.
54Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 259.
55Mîrhvand, a. g. e., s. 349.
56Mansure Haider, "Timurlular Devletinde Hâkimiyet Anlayısı (XIV-XV. Yüzyıllar), Çev. Ekrem Memis,
Türk Kültürü, Sayı: 258,1984, s. 621.
57 smail Aka, Mirza Sahruh ve Zamanı, Ankara 1994, s. 22. (Sahruh)
58Allen, a. g. e., s. 124; M. Brosset, a. g. e., s. 669.
59Yezdî, a. g. e., s. 151-152;Mustafa Kafalı, "Timur", A, c. XII/I, Eskisehir 1997, s. 344
60Hüseyin Mircaferi, Tarih-i Timuriyân ve Türkmenân, sfehan 1375, s. 38.
61Kafalı, a. g. m., s. 344.
62Allen, a. g. e., s.124.
63Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 290-291.
64Allen, a. g. e., s. 124
65Minorsky, a. g. m, s. 270.
66Mîrhvand, a. g. e., s. 391
67Mîrhvand, a. g. e., s. 392.
68 Minorsky, a. g. m., s.270.
69Allen, a. g. e., s. 125.
70Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 299; N. Berdzenisvili, S. Canasia, a. g. e., s. 200.
71Allen, a. g. e., s. 125.
72H.R. Roemer, "Timur in Iran", CHI, VI, Cambridge 1993, s. 79.
73Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 331.
74Hvandmîr, a. g. e., s. 516.
75N. Berdzenisvili, S. Canasia, a. g. e., s.200; Allen, a. g. e., s.125.
76Hvandmîr, a. g. e., s. 516.
77Roemer, a. g. m., s. 79
78Allen, a. g. e., s. 125; Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 333; Yezdî, a. g. e., s. 371-372.
79Hvandmîr, a. g. e, s. 517
80Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 334.
81Arabsah, a. g. e., s.206.
82Hvandmîr, a. g. e., s. 517; Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 335.
83Nizamüddin Sâmî, a. g. e., s. 336.
84Arabsah, a. g. e., s 206.
85Arabsah, a. g. e., s. 207.
86Mîrhvand, a. g. e., s. 552; Hvandmîr, a. g. e., s. 517-518.
87Arabsah, a. g. e., s. 209.
88Yezdî, a. g. e., s. 377.
89Hvandmîr, a. g. e., s. 517-518.
90Hvandmîr, a. g. e., s. 519; Allen, a. g. e., s.125; Kafalı, a. g. m., s. 345.
91 smail Aka, Sahruh, s. 28.
92Bala, a. g. m., s. 841; N. Berdzenisvili, S. Canasia, a. g. e., s. 202

KAYNAKLAR
AKA, smail, Timur ve Devleti, Ankara 1991.
AKA, smail, Mirza Sahruh ve Zamanı, Ankara 1994.
ALLEN,W. E. D., A History of The Georgian People, London 1971.
BALA, Mirza, “Gürcistan”, A, c. IV, Eskisehir 1997.
BERDZEN SV L , N-CANAS A. S, Gürcüstan Tarihi ( Baslangıçtan 19. Yüzyıla Kadar),
Türkçeye Çev. Hayri Hayrioglu, stanbul 1997.
BROSSET, M., Histoire De la Georgie, Par. I., S. Petersbourg 1849.
BROSSET, Marie Felicite, Gürcistan Tarihi, Çev. Hrand D. Andreasyan, Notlar ve Yayına
Haz. Erdogan Merçil, Ankara 2003.
CLAV JO, Embassy to Tamerlane, Translated from the Spanish by Guy Le Strange,
London 1994.
GÜL, Muammer, “XIII-XV. Yüzyıllarda Anadolu Türkleri ile Trabzon mparatorlugu
Arasındaki liskiler”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 2, Elazıg 2003.
GÜL, Muammer, Dogu ve Güneydogu Anadolu'da Mogol Hakimiyeti, stanbul 20005.
HA DER, Mansure, "Timurlular Devletinde Hâkimiyet Anlayısı (XIV-XV. Yüzyıllar),
Çev. Ekrem Memis, Türk Kültürü, Sayı : 258. 1984.
HVANDMÎR, Habibü's-Siyer, yay. Celâleddin-i Humayî, IV. Tahran 1333.
BN ARABSAH, Acaibü'l-Makdur fî Ahbar Teymur, Farsça Terc. Muhammed Ali Necati,
Tahran 1339.
KAFALI, Mustafa, “Timur”, A, XII/I, Eskisehir 1997.
K'ART'L S C'XOVREBA, The Georgian Royal Annals and Their Medieval Armenian
Adaptation, Edited by Stephan H. Rapp, Jr. Vol. I, New York 1998.
M RCAFER , Hüseyin, Tarih-i Timuriyân ve Türkmenân, sfehan 1375.
MÎRHVAND, Ravzatu's-Safa, VI, Tahran 1349.
M NORSKY,V, “Tiflis”, A, XII/I, Eskisehir 1997.
N ZAMÜDD N Sâmî, Zafernâme, Çev. Necati Lugal, Ankara 1987.
ROEMER, H.R. "Timur in Iran", CHI, VI, Cambridge 1993.
SEREFEDD N Ali- Yezdî, Zafernâme, yay. Muhammed Abbasî, I, Tahran 1336.

Hiç yorum yok: