2 Temmuz 2013 Salı

Tarihin dersleri ve ıskalanmış çözümler-Abdullah Muradoğlu

Tarihin dersleri ve ıskalanmış çözümler

Arnold Toynbee
Son beş yazımda, Arnold Toynbee'nin 'Tarih kendini tekrarlar mı?' başlıklı yazısını temel almış, tarihimizden bazı örneklere yer vermiştim. Toynbee 'Tarih geleceğimizle ilgili ihtimalleri haber verir mi' sorusuna cevap arıyordu. Dolayısıyla yazılarım 'mazi'deki meydan okumalara karşı sergilenen tepkiler ve sonuçlarıyla ilgiliydi. Amacımız 'şimdi'deki meydan okumalara karşı 'mazi'deki tecrübeden nasıl istifade edebileceğimizi anlamaya çalışmak idi. Merhum Mehmet Akif bir şiirinde 'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar/ Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi' diyerek toplımsal bir zaafa dikkat çekmemiş miydi?

Şahsi hayatımızda bile kendi geçmişimizden yeterli dersler çıkarmayıp aynı hataları tekrar ettiğimiz olmuştur. Oysa hayatımızın çeşitli safhalarında geçmişimizi akılcı biçimde sorgulamamız gerekiyor. Tarih ise daha çok, milletleri ve devletleri konu alır. Ariel Durant ve Will Durant'ın 'Tarihin dersleri(The Lessons of History)' kitabında belirttikleri gibi tarih bir müspet ilim olmayıp, sadece bir 'zanaat', 'sanat' ve 'felsefe' olabilir. Tarih, belgelerin toplanmasıyla bir zanaat, bulunan malzemeyi düzene sokmakla bir sanat, meseleye yeni bir bakış açısı getirmekle de bir felsefedir. Durant'ların şu tarifi de zihin açıcıdır:
'Hal, harekete geçmek için birikmiş mazi; mazi ise anlaşılmak için açılmış haldir.'
Milletlerin tarihinde öyle anlar yaşanır ki, gelecek kuşakların kaderini avuçlarının içerisine alır. Bugünkü sorunlarımızın sebeplerinin mazide olduğunu çoğu kez unutuyoruz. Oysa tarihin bir safhasında alınan tutumlar bizi 'şimdi olduğumuz nokta' ya taşımıştır. Iskalanan çözümler dahili veya harici etkenlerle bizi ihtimal vermediğimiz mecralara sürüklemiştir. Üstesinden gelmek mümkün idi. Derdi yaratan Rabbimiz dermanı da yaratmıştır. Yeter ki derdin ne olduğunu, nelerin bu derde vücut verdiğini kavrayalım, böylece dermanın kapılarını açalım.
Reyhanlı
saldırısının anlamı
Canımızı fena halde yaktılar ama Türkiyemizin geleceğini karartmalarına fırsat vermemeliyiz. Terör karşısında el birlik olmadığımız takdirde yine deneyeceklerdir. 'Terör'ün amacı panik yaratmak, milli gücü zaafa uğratmak, devletin doğru kararlar almasını engellemek ve siyaset adamlarını çekinceli durumlara sokmaktır. Terör bunları sağladığı ölçüde menfur amaçlarına ulaşmış sayılır. Siyasetçiler yaptıkları açıklamalara son derece dikkat etmelidirler. Terör de bir tür meydan okumadır. Bu meydan okuma karşısında soğukkanlılığımızı kaybetmemeliyiz.
Olayların gidişatından tahmin etmek mümkün olsa bile, açıkça üstlenilmediği durumlarda saldırının failleri hakkında kesin hüküm vermek güçleşir. Saldırının üstlenilmemesi hareket kabiliyetinizi olumsuz etkilemeye yönelik bile olabilir. Kendisine biçilen dar gömleği üzerinden çıkarmaya karar vermiş bir ülke olarak Türkiye içerden ve dışardan çeşitli saldırıların hedefidir. Terörle milletimizi 'Büyük Türkiye' hedefinden uzaklaştırmaya çalışıyorlar, 'eski halinde kal' diyorlar. Oysa eski halde kalmak, emniyetsizliğimizin sebebi.
Bazen fail, ilk akla gelendir, bazen hiç akla gelmeyendir. Bazen de, terörün amacı, sizi yanlış bir adım atmaya zorlamaktır. Bir yanlış adım, zincirleme yanlışlara sebebiyet vererek, sizi içinden çıkamayacağınız karanlık bir labirentin içine salar. Kararsızlık, dağınıklık, kafa karışıklığı nifak ve fesat odaklarını cesaretlendirir. Bu alçakça saldırı karşısında yekvücut olmamız, saldırının faillerine karşı en uygun cevabı verebilmemiz için yegane şarttır.

Hiç yorum yok: