Hissetmelidir. Bunun başlıca nedeni, meslek sahipleri(profesyoneller), eğitimleri gereği toplumun geri kalanının sahibi olmadığı bilgilere dayanarak kararlar alırlar. Örneğin kaza sırasında yaralanan birine başka bir sürücünün değil, bir hekimin müdahale etmesi gerekir. Müdahale etmedi diye o sürücü sorumlu tutulamaz. Meslek ahlakı, bir mesleğin mensubunun davranışlarını ve kararlarını yönlendiren değerler ve ilkeler bütünüdür. Özetle, hizmet edilenlere ve mesleğe saygı, dürüst olmak, profesyonelin şahsına ve mesleğine güven duyulmasını sağlar. Sağlamalıdır.
Birçok meslek, üyeleri için belirgin, hatta katı ahlak kuralları koyar. Örneğin bir doktor, hastasına gereksiz ameliyat yapıp daha fazla para kazanmayı düşünmez. Veya bir avukat müvekkilinin sırlarını açık etmez. Ederse o meslekten çıkarılır. Bu kurallar, özelde hizmet alanları, genelde toplumu, aldatılmaktan, sömürülmekten olduğu kadar mesleğin itibarını da korur.
Ancak son yıllarda meslek ahlakının sıkça çiğnendiği kadar, meslek sahiplerinin kendi alanları dışında işler yaptığına şahit oluyoruz. Meslek dışında kendilerine, nüfuz alanları yaratmaya çalışıyorlar. Askerler siyasete müdahale ediyorlar. Kimi gazeteciler, siyaset ve ticarette taraf oluyorlar. Kendilerini isteyerek veya baskı altında kullandırıyorlar. Hukukçular ve akademisyenler, ideolojik kamplarda kendilerine yer seçerek işlerinin dışında etkinlik arıyorlar.
Ne kadar çok kişi toplum mühendisliğine soyunuyor? Bu yüzden ne mesleklerini layıkıyla yerine getirebiliyorlar ne de ahlaklı davranış konusunda topluma örnek olabiliyorlar. Meslekler yozlaşıyor. Toplumsal ahlak sulanıyor, insanların birbirine ve sisteme güveni zayıflıyor. Zayıflayan ahlakın yerini dinin doldurması herhalde bir tesadüf değil.
Bizim hukuk sistemimiz darbe yiye yiye birey odaklı olmaktan uzaklaştı, devlet merkezli oldu. (Ne zaman oldu ki diyebilirsiniz.) Haklar ve özgürlükler temelinde şekillenip, demokratikleşme sürecini destekleyeceğine, devletin gücünü ve toplum üzerindeki denetimini güvenceye almayı yeğledi. Bu nedenle hukuk, otoriter ve vesayetçi sistemi besledi ve sürdürdü. Bireyin hakları hep ikinci derecede kaldı. Mesela ceza muhakemesi hukukunun en ağır uygulaması olan tutukluluk, bir tedbir olmaktan çıktı, kişi ne için suçlandığını bilmeden yıllarca hapiste kaldı. Kısa bir süre önce seri katillerin yargılanmasının 10 yıldır tamamlanamaması nedeniyle serbest kalmaları vicdanları kanattı.
Hukuk güvenliği bir haktır. Bunu hukuk profesyonelleri bilmelerine karşın, devleti koruyacağız endişesiyle öyle vahim uygulama (usul) hataları yaptılar ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye'yi rekor düzeyde cezaya çarptırmıştır. Hakim ve savcıların hataları için bu millet ağır tazminatlar ödemiştir. Halbuki Memurin Kanunu gereğince bu hatalardan doğan mali külfetin ona yol açanlara ödetilmesi gerekmektedir. O da yapılmamaktadır. Kısaca hukuk mesleğinin asgari ahlak kuralları sistematik biçimde çiğnenmektedir.
Bir dizi asker, kendi meslek yasalarına ve ahlakına uymayıp, toplumu korumak için kendilerine verilen silahı ona doğrultmak teşebbüsünden ötürü yargılanmaktadır. Artık darbe yapamayacaklarını anladıkları zaman darbe ortamını yaratmak için kargaşa çıkartmanın neresi ahlakla bağdaşmaktadır?
Maddi menfaat sağlamak için yasama görevini kötüye kullanan vekil; nüfuz ticareti yapan bürokrat; rüşvet veren müteahhit hep meslek ahlakını çiğnemektedir. Buna bir de kimi basın mensuplarını ekleyelim. Dürüst habercilik yapacaklarına, halkı neyle karşı karşıya oldukları konusunda aydınlatacaklarına, ya devletin karanlık güçleriyle ittifak yaparak siyasal-ideolojik roller benimsemişlerdir ya da patronlarının baskısıyla toplumun zararına olacak iş bağlantıları kurmak için aracılık yapmışlardır. Bu kişiler, oynadıkları rolleriyle demokratikleşmenin, normalleşmenin ve şeffaflaşmanın öncüsü olacaklarına tam tersine işleyen bir sürecin öncülüğünü yapmışlar, hakikatlerin üstünü örtmüşler ve sistemin acımasız, yoz yapısını perdelemişlerdir.
Bu nedenle Susurluk kanseri yenilememiş, metastaz yaparak Ergenekon'u doğurmuştur. Şimdi basının bazı mensupları, bu kanseri gözlerden ve gönüllerden saklamak için canhıraş bir biçimde çalışmaktadır. Meslek ahlaklarını hiçe saymaktadırlar. Onların bu ahlak dışı tavırları takip ve teşhir edilebilir. Ama hukuk usulünde yapılan hatalar, ihmaller ve uygulamadaki hoyratlık, Türkiye'nin arınmasını, bağrında taşıdığı otoriterlik, vesayetçilik ve keyfilik hastalığını saklayarak sistemin daha da hastalanmasına neden olabilir. Bu yoz meslek sahiplerini de "mağdur"laştırır.
Meslek ahlakı sadece dürüst olmak ve işini iyi yapmakla sınırlı değildir. Topluma karşı sorumluluk taşımayı da içerir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder