8 Haziran 2013 Cumartesi

Japonya... Bir soru birçok takdir

Fethettiği ülkelerde halka kötü muamelesi,  yerli kadınlardan askerleri için seks köleleri üretmesi bu ülkeyi utandırmış ve savaş sonrasında kendisinden tazminat taleplerini karşılama zorunluluğunda bırakmıştır.

Fakat Japonya'yı daha iyi tanıdıkça, saldırgan ve acımasız askeri değerlerinin yerine sivil değerleri yerleştirmesi sonucunda ne kadar dayanışmacı, doğayla uyumlu, çalışkan ve üretici olduğuna şahit olmak görüşümüzü değiştirdi ve Japonlar'ı takdir eder olduk.

Ama takdir duygularımız son dönemde meydana gelen deprem ve tsunami sonrasında Fukuşima nükleer reaktörünün tahribi sonrasına yaşanan üçlü felaketle Japonlar'ın nasıl baş ettiklerini gördükten sonra büyük bir saygıya dönüştü. İşte birkaç neden...


Soğukkanlılık

Bu tür ağır travmalar yaşayan ülkelerde görülen dövüne dövüne ağlayan, kendisini yerden yere atan insanlara şahit olmadık. Koca ulus, yasını sessiz bir vakar içinde yaşadı. Acısını içine akıttı. 

Vakar

Depremden sonra yiyecek ve tüketim malzemeleri açığı ortaya çıktı. Ama Japonlar bakkalları, mağazaları yağmalamadılar. Yiyecek ve su için uzun kuyruklar oluşturdular ve sıralarını beklediler. Sırada bekledikleri uzun saatler boyunca ne bir kavga ne de bir ağız dalaşı yaşandı.

Düzen

Sadece günlük ihtiyaçların karşılandığı dükkan ve satış noktalarında değil, bankalarda da yığılma ve panik olmadı. Herkes felakette de çarede de ortak ve eşit olduğu bilinciyle hareket etti. Trafik muntazaman aktı. Korna çalarak ve birbirinin önüne geçerek insanlar aciliyet duygusu içinde birbirlerini taciz etmediler. Bu felaketin ortak disiplin ve fedakârlıkla aşılacağı duygusuyla hareket ettiler.

Zarafet

İnsanlar, o gün neye ihtiyacı varsa onu satın aldılar. İstifçilik yaparak bir başkasının hakkına tecavüz etmediler. Yarattıkları sisteme olan inançları, onun yarının ihtiyacını karşılayacak kadar iyi olduğu inancıyla hareket etmelerini sağladı.

Beceri

Bir deprem bölgesinde yaşadıkları için inanılmaz teknikler geliştirerek yıkılmaz binalar yaptılar. Yerli felsefenin etkisiyle doğayı "fethetmek" değil, onunla uyumlu olmayı seçmişlerdi. Teknolojilerini bu anlayış doğrultusunda geliştirdiler.

Fedakârlık

Tahrip olan nükleer santralde meydana gelen erimeyi (radyasyon sızıntısına neden olan) engellemek üzere deniz suyu ile soğutma çalışması yapmak için 50 görevli gönüllü oldu. Onlar bu görev sonunda öleceklerini bilerek sorumluluk aldılar. Kendilerini yurttaşları ve hemşehrileri için kurban ettiler. Yaptıkları fedakârlık için bir bedel talep etmediler. Biliyorlardı ki Japon halkı onların bu fedakârlığını gönüllerinde yaşatarak ve her birinin benzer şekilde davranacağına inanarak ödüllendirecekti.

Dayanışma ve güven

Lokantalar, herkes ödeyemez düşüncesiyle, felaketten sonra fiyatlarını düşürdüler. ATM'lerin başına polis dikilmedi; kimse de onları kırıp para almaya kalkmadı. Zenginler muhtaçlara yardım elini uzattı.

Eğitim

Felaket sonrasında yetişkin ve çocuklar, tümü ne yapacaklarını biliyorlardı. Eğitilmişlerdi. Bu resmi eğitimin ötesinde bir sivil toplum ya da yurttaşlık eğitimiydi. Söz konusu eğitim ailelerden, mahallelerden ve tüm kentten birtakım yaratmıştı. Takımlar hem kendi üyelerinin hem de birbirlerinin yardımına koştular.

Medya

Medya duygusal haberlerin peşinde koşmadı. Kimsenin acısından yararlanmadı. Soğukkanlılığı ve yardımlaşmayı özendirecek haberler yaptı. Dayanışma duygusunu pekiştirdi. Kimseyi suçlamadı. Topluma bir alile olduğu duygusunu vermeye çalıştı.

Vicdan

Elektrik kesildiğinde, dükkanda alışveriş yapan insanlar, ellerindekini tezgaha bırakarak çıktılar. Ne durumu kınadılar ne de karanlıktan istifade ellerindekini alıp çıktılar. Kısa kârlarının, tüm ulusun kaybı olacağı duygusuyla hareket ettiler. Bu onların aldığı terbiyenin bir sonucuydu. Bir ulusun önce manevi (ahlaki) değerler, ondan sonra maddi değerler üzerinde yükseleceğini büyüklerinden öğrenmişlerdi. Onlar da öğrendikleri gibi davrandılar.

Ne diyebiliriz? Seni kutluyoruz Japonya. Yücelttiğin insani değerlerle kendini de yücelttin. Saygılar sana...

Hiç yorum yok: