30 Mayıs 2013 Perşembe

Kore savaşı unutulmasın-Avni Özgürel

Genç kuşaklar Dünya Futbol Şampiyonası dolayısıyla Kore'yle tanıştılar, Kunuri adı muhtemelen onlarda hiçbir çağrışım yapmıyor.

Genç kuşaklar Dünya Futbol Şampiyonası dolayısıyla Kore'yle tanıştılar, Kunuri adı muhtemelen onlarda hiçbir çağrışım yapmıyor. Oysa 53 yıl önce tıpkı bugün Irak'a asker gönderilip gönderilmemesi kararına benzer bir dönemeçteydi Türkiye ve ABD'ye verdiği 'Varız' cevabının bedelini resmi rakamlara göre 741 şehit ve 2 bin 68 yaralıyla ödemişti.


17 Ekim 1953'te İskenderun Limanı'nda gemilere bindirdiğimiz 5 bin kişilik tugaya Çanakkale Savaşı'na ve İstiklal Harbi'ne katılmış general Tahsin Yazıcı komuta ediyordu(*). Emekliye ayrılma noktasındaydı Yazıcı paşa ama o günlerde ordunun savaş tecrübesi ve askeri yetenekleri bakımından en güvendiği komutandı. 

Bu yüzden emeklilik işlemleri iptal edilerek bu göreve getirilmişti. Ama bir kusuru vardı ki lehindeki yargıların tümüne bedeldi: Paşa İngilizce bilmiyordu. ABD ordusuyla koordineli yürütülecek savaşa dil bilmeyen bir karargâhla girdik. 

Nitekim Türk tugayının Pusan Limanı'na inmesinden itibaren ABD komutanlığıyla iletişim zorlukları başladı.

Askerimizin domuz eti yemeyeceğini ancak işaret diliyle anlatabildi karargah. Ancak Amerikalıların tercüman temini için beklemeye tahammülü yoktu. Yazıcı paşanın da aklına böylesi bir durumda cephede yaşanacak zorluklar gelmedi. 

Askeri donanım ve eğitim bakımından en hafif tabiriyle 'yetersizdi' Türk tugayı. Çoğu köyünün dışına ilk kez çıkan genç erler kısa süreli bir eğitimin ardından tüfek ve süngü dışında silah görmeden gelmişlerdi Kore'ye. Ve örneğin Batı ordularının hiçbirinde tarihe karışmış silah sayıldığı için süngü yoktu. Bu yüzden ABD askerleri başta olmak üzere BM şemsiyesi altında gelen Batılı ülkelerin gençlerine tarih kitabının sayfasından fırlayıp gelmiş savaşçıları hatırlatıyordu Mehmetçik.

İkinci Sarıkamış

BM cephesinde 16 ülkenin askeri vardı Kore'de. Ama içlerinde sadece Türkiye ABD komutasında savaşa katılmayı kabul etmişti. Türk tugayının bağlı olduğu Amerikan 8. Ordusu'nun komutanı general Willoughb ve 9. Kolordu kumandanı general Walker, Genel Komutan Mac Arthur'a Türk tugayının hava şartlarına uygun üniforma ve silah donanımına sahip olmadığını, karargâhlar arasında dil sorunu yüzünden iletişim zorluğu bulunduğunu söylediyse de genel komutan bunu dinlemedi ve saldırı emri verdi. 

Üniformaları ağır kış koşullarına uygun olmadığı için daha ilk hamlede donma tehlikesiyle karşı karşıya geldi Türk tugayı. Araçlara konulan yakıtın donmaması için içine alkol karıştırılıyordu ama sağlık görevlilerinin kullandıkları kan plazması, serum, su ve sıvı ilaçlar için hiçbir şey yapılamıyordu. Askerin ayağını sıcak tutması için dağıtılan postallar bile buz torbasına dönüyordu ayazda. Donan terin ayaklarında kalıcı hasara sebep olması yüzünden onlarca asker geri hizmete çekildi. Buz tutmuş nehirlerden yarı bellerine kadar suya girerek geçmek zorunda kalan askerlerin büyük bölümü daha düşman askeriyle bile karşılaşmadan hastalanmıştı. 

Genel saldırı emriyle kıtalar harekete geçmişti ama ABD kuvvetlerinin de karşısındaki düşmanın gücü konusunda doğru bilgisi yoktu. Kuzey Kore ve Çin ordularının 40-100 bin kişilik olduğu sanılıyordu oysa sadece Çin cepheye 300 bin kişilik güç yığmıştı. Motorlu araç kullanmamak Çin-Kore birliklerinin hareket kabiliyetini artırmış ilkel şartlar onlara en umulmadık geçit ve tepelerde pusu kurma imkânını vermişti. Birleşmiş Milletler askerleri ancak motorlu araçların geçmesine imkân veren güzergâhta ilerliyordu. Çinli askerlere pirinç ve soyadan oluşan tayınları altı günlük ihtiyaçları göz önüne alınarak dağıtılırken BM karargâhları bu uygun olmayan şartlarda mutfak kurmak ve cephedeki erata yemek dağıtmak zorundaydı.

Türklere araç yok

Türk tugayı İskenderun'dan hareket ederken 5 bin kişinin Kore'de askeri harekâtı nasıl sürdüreceği sorusunun cevabı muhtemelen Genelkurmay katında dahi 'Allah kerim'den öte değildi. Bu sebeple cemseler, dönemin koşullarında az çok korunaklı sayılan zırhlı araçlar götürülmesi düşünülmemiş ya da bunların ABD tarafından karşılanacağı sanılmıştı. Ama Kore'de durum beklendiği gibi çıkmadı. ABD oraya ancak kendi askerinin ihtiyacına yetecek sayıda araç getirmişti. Dolayısıyla Türk tugayı yaya ilerlemek zorunda kaldı. 

Yavaşlığı dolayısıyla da genel saldırıya ayak uyduramayacağı düşünüldüğünden ABD 9. kolordusunun ihtiyat kuvveti olarak görevlendirilmişti. 1950 yılının kasım ayında görevlendirildiği Kunuri bölgesine varabildi tugay. Burası balçık halinde çamurlu birkaç köyden ibaret, görünüşte önemsiz bir yerdi. Nitekim Türk öncü birlikleri daha gelir gelmez Kuzey Kore'nin devriye görevi yapan askerlerini saf dışı bırakıp yerleşmekte zorluk çekmemişlerdi. ABD'nin elinde bu noktanın yakınında Çin ordusunun ağırlıklı gücünün bulunduğu bilgisi yoktu. Tugay ne yapacaksa el yordamıyla yapacaktı. Çin genel saldırısı başladığında Amerikalılar şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilemez hale geldiler. 

Güney Kore birlikleri birkaç saat içinde darmadağın olup kaçmış, ABD kıtaları çamura saplanmıştı. Türk tugayına Amerikan 9. Kolordusu'nun sağ kanadını koruma emri zar zor ulaştırılabildi. Unsong - Ni köprüsünün adı verilmişti tugaya. Köprü uzaktaydı, hava kararmak üzereydi ve Kuzey'in ordularından kaçan köylüler yolları doldurmuştu. Türk tugayının elinde doğru dürüst bir harita dahi yoktu. Köylülerden işaretle yol sorarak ilerliyordu birlikler. Buna rağmen Tahsin Yazıcı askerlerini görev bölgesine intikal ettirmeyi başardı. Ama köprüye hâkim tepelere konuşlanmış

Çin askerleri ateş açınca mevzilenip dinlenmeye fırsat bulamadan hücum emri vermek zorunda kaldı. 

Ağır topçu desteği olmadan yüksek tepelerde siper almış düşmana saldırmak gibi çılgınca bir işti kalkışılan. Ağır kayıplar pahasına yerine getirildi bu emir. Türk tugayının ABD karargâhıyla telsiz bağlantısı kesilmişti. Amerikan keşif uçakları Çin ordusunun Türk tugayına yaklaşmakta olduğu raporunu verdiler ama bu bilgi Yazıcı paşaya ulaştırılamadı. Keşif için çıkan iki müfreze bu yüzden Çin ordusu tarafından kıstırıldı ve askerlerin tamamı hayatını kaybetti. Ardından Çin birlikleri tugaya saldırdı. Ortalığın cesetlerle kaplandığı göğüs göğüse savaştı yaşanan. 

Türk birlikleri ağır kayıplar pahasına tutunuyorlardı mevzilerinde. Sonunda tamamen kuşatılan Türk tugayı geri geçilme kararı aldı. Kuzey ordusunun önünden kaçan güney askerlerinin Türk tugayının içine ulaştığı ancak dil anlaşmazlığı yüzünden Çinli sanarak öldürüldüğü trajik bir olayın ardından tugayın 'intihar çıkışı' başladı. Çepeçevre Çinlilerce kuşatılmıştı Türk birliği. Tugay en ağır kayıplarını veriyordu Çin saldırısı karşısında. Ve kayıplar öyle bir raddeye ulaştı ki tugay muharebe gücünü kaybetti. Amerikalılar yardım gönderecek durumda değillerdi. Gelen birkaç tank ve cemse sadre şifa olmadı. 

Rakamlar eksik

Hava keşiflerinden gelen tugayın kuşatıldığı bilgisini dahi iş işten geçip Çin saldırısı başladıktan sonra ulaştırabilmişti Amerikan karargâhı. Ancak Türk tugayı Çin saldırısına olağanüstü direniş gösterdiği için Amerikan ordusu güvenli şekilde geri çekilme fırsatını bulmuştu. ABD komutanlığı Türk tugayının düşmana verdiği zayiata ilişkin raporlara inanmadığı için öldürülen Kuzey Korelilerin kulaklarının kesilip getirilmesini istemişti. Amerikan karargâhının sırf kendi askerlerinin canını kurtarmak için Türk tugayına bilgi akışı ve yardım sağlamadığı hâlâ tartışılıyor. 

Sonunda tugaydan artakalan asker kısım kısım teslim olmak zorunda kaldı. 741 şehit, 2 bin 68 yaralı 163 kayıp ve 244 esirle noktaladık Kore Savaşı'nı. Gerçek sayılar bunun çok daha fazlasıydı. Sırf resmi açıklamaları yalanlamamak için birçok esirin geri alınmadığı, birçok şehidin adının kayıtlara geçirilmediği biliniyor.

(*) Tahsin Yazıcı paşa savaştan sonra emekliye ayrıldı ama Demokrat Parti'den adaylığını koyup milletvekili seçildi. 1960 ihtilalinin darbeci subayları onu döverlerken 1. Dünya Savaşı'ndan itibaren gösterdiği yararlılıkları hatırlamadılar bile.

Çerçeve

Kore'de düşenlere ağıt

Kore Savaşı'nın üzerinden tastamam 53 sene geçti. Ancak 17 Ekim 1953'te 
5 bin askerle yola çıkılırken geride kalan aileler, sevgililer vardı. Tıpkı Yemen Türküsü gibi onlar da ağıtlar yaktılar yitirdiklerine işte onlardan biri:

İzmir'den mi kalktı Kore'ye gemi,
Gemi kurban olam getir Eyüb'ü,
çok ağlattın anan ile Baliş'i
Kore senin vatanın mı yurdun mu?
Kayıptın oğlum şehit oldun mu?
Şubeye vardım da künyen okundu,
Emirdağı başımıza yıkıldı,
Dostumuz ağladı, düşman bakındı,
Dön gel oğlum dön gel kurban olayım,
Sana kırk belikli gelin alayım.

Köprüden ağrı gel bir görüyüm,
Görüyüm de gadın oğlum ölüyüm,
Apdil'i yerine vesek veriyim,
Bir günüm doğar bir günüm batar,
Kore dağlarında arslanım yatar..

Çerçeve

Kore konusunda düzeltme

Geçen hafta yazdığım Kore maceramızla ilgili yazıya gösterilen ilgiye teşekkür ederim. Amacım ABD şemsiyesi altında yeni sefere çıkmadan, 50 yıl önceden ders çıkarmamız gerektiğini düşündürmekti. Ancak, Kore Türk Tugayı'nın komutanı general Tahsin Yazıcı'nın oğlu emekli tank kıdemli binbaşı Bali Yazıcı'dan aldığım uzun not, hem düzeltme yapmak hem de bu savaş konusunda farklı bir bakış açısının var olduğunu aktarmak ihtiyacını doğurdu.

Siyasi hatanın faturası askere

Bali bey "Ne yazık ki, Kore'de kahramanca çarpışan askerlerimiz, siyasette yapıldığı tartışılan hatadan dolayı (dönemin DP iktidarının Kore'ye asker gönderme kararı alıştaki yönteminden dolayı) aşağılanır olmuşlardır. Bu, haksızlık ve saygısızlık görünümündedir" diye bitirdiği mektubunda, Kore'yle Irak arasında paralellik kurmanın imkânsız olduğunu, Türk askerinin Kore'ye 53 ülke askeriyle birlikte BM'nin davetiyle gittiğini söylüyor ve düzeltilmesini istediği hususları sıralıyor:

1) Babam, emekliliği durdurularak tugaya komutanı yapılmadı. 2) Tahsin Yazıcı Kafkas ve Güney cephelerinde 1. Dünya Savaşı'na katıldı, Çanakkale Savaşı'na katılmadı. 3) Babam İngilizce bilmiyordu ama iyi Fransızcası vardı; ayrıca tugayda tercümanlık yapan çok sayıda subay vardı. ABD karargâhıyla iletişimsizlik sorunu yoktu. 4) Tugay silah ve eğitim bakımından zayıf değildi. Askerler Kore'ye gönderilecekleri belli olunca Etimesgut'ta ve yol boyunca gemide atış talimi yapıldı. Süngü her piyade tarafından hâlâ kullanılır; dolayısıyla birliklerimizin bu silahla donatılmış olmaları zayıflık değildir. 5) Askerimizin giydikleri Amerikan yapısı kışlık giysiler koruyucuydu ve bu sayede soğuktan ötürü bir problem olmamıştır; '2. Sarıkamış' benzetmesi yersiz. Sağlık hizmetleri de etkili şekilde verilmiştir. 6) İstihkâm birliklerinin desteği her zaman yeterli olmuştur; askerlerimizin buz tutmuş nehirlerden yarı bellerine dek suya girmelerine gerek kalmamıştır. 7) Türk Tugayı, başka ülke eskerleri gibi ABD genel komutanlığının emrinde savaştı, bunda eleştirilecek bir husus yoktur. 8) Tugayımızda yeterli araç her zaman bulunmuş, istenen destek her şartta alınmıştır. Ancak sorun şoförlerimizin yetersizliği, deneyimsizliği olarak görülmüştür. 9) Tugayımızla ABD karargâhı arasında iletişim kopukluğu olmamış, bundan dolayı zayiat verilmemiştir. Şehit sayımız 741 değil 721'dir. Kayıpların ne olduğu bilinmediği için çoğunun öldüğü kabul edilmelidir. Şehitlik'te az sayıda asker mezarının bulunması özellikle Kunuri'de yitirdiğimiz askerlerimizin naaşlarının savaş şartları yüzünden arazide kalmış olmasındandır.

Hiç yorum yok: