15 Mayıs 2013 Çarşamba

İlk Türkçüler solcuydu-Avni Özgürel

Bir süre önce Atillâ İlhan yazdı; ardından Sultan Galiyev'le ilgili yayınlar gündeme geldi.

Bir süre önce Atillâ İlhan yazdı; ardından Sultan Galiyev'le ilgili yayınlar gündeme geldi. Şimdi de, yakın zamana kadar yan yana gelmez sanılan iki gençlik kesimi, Ülkü Ocaklı ve İşçi Partililer miting meydanında buluştular.


Günümüz ülkücü gençlerinin siyaset alanında savunduklarıyla İşçi Partili gençlerin arkasında yürüdükleri programın benzeşir yanı yok elbette; ama Irak'a asker gönderilmesi tartışmalarının çağrıştırdığı 'ulusçu' motifler, bunları giderek daha güçlü vurgulamaya başlayan İşçi Partisi'ni benzer söylemin sahibi ülkücülerin yanında saf tutma noktasına getirdi. Bu tablonun geçen yüzyılın ilk çeyreğinde yaşananları hatırlatmaması imkânsız. Rusya'nın devrimin sancısıyla kıvrandığı günlerde Çarlık idaresinin baskı ve zulmünden yılmış Türk topluluklarının ve aydınlarının Bolşeviklerin yanında yer aldığı unutulmadı.


Petrograd'da omuz omuza

Devrimin başladığı günlerde Türkler, olan bitenin Rusların kendi aralarında itişip kakışmalarından öte bir şey olmadığı ve yakında Çar'ın her şeye hâkim olacağı kanısındaydılar. Ancak hareketin çığ gibi büyümekte olduğu görülünce özellikle genç Türkler herkesi ayaklanmaya katılmaya davet için canla başla çalışmaya koyuldular. 

Petersburg'da silah satan mağazaların yağmalanıp Bolşeviklere silah dağıtılması, Çarlık askerleri arasında propaganda onların işiydi. Genç Türkler bir taraftan da Kırım, Kafkasya ve Kazakistan'daki tanıdıklarını, harekete geçerek devrime katılmaya iknaya çabalıyorlardı. Onların ısrarları sonucu Rusya'nın dört bir yanından Moskova'ya delegeler geldi.

Ekim devrimi sırasında kent savaşlarının verildiği, bir kentin 'kızıllar' tarafından ele geçirilip ertesi gün Çar yanlısı 'beyazlar' tarafından kurtarıldığı günlerde Petrograd'ın Bolşevikler adına ele geçirilmesinde de Türkler önemli rol oynadı. Beyaz Ruslar'ın yenilgiye uğratılıp kenti terk etmelerini sağlayan saldırılarda Türk milisler Bolşevik Ruslarla omuz omuza savaştı. 

General İşbulatov, Yusuf Bekbof, İlyas Alkin, Zeki Velidi Togan bu savaştan sonra Lenin tarafından Komintern delegesi yapıldı ve Lenin'in hazırladığı 'milletler ve müstemlekeler raporu'nu eleştirme görevi Togan'a verildi. 

Zeki Velidi Togan'ın Lenin'in projesine karşı hazırladığı önerinin reddedilmesi üzerine dağa çıktığı ve çete savaşına başladığı biliniyor.

O günlerin ortamında Sultan Galiyev, Yusuf Akçura'nın -hatta Mustafa Suphi'nin Türk dünyasının kurtuluşunu sosyalizmde görerek Lenin'in liderliğindeki Bolşevik harekete katıldıkları biliniyor. Galiyev sosyalist düşünce adına yeni kurulmakta olan Sovyet sistemine hâkim olan anlayışı eleştiriyor ve "Bunun sonu yok, eninde sonunda yıkılır" diyordu. Mustafa Suphi ise sosyalist devrimin merkezinin Ankara olacağına inanmıştı. Ve Galiyev'in umut bağladığı aydınlardan biriydi.

Sonuçta Stalin'in düşünceleri sosyalist devrime hâkim olunca Türkler için Rusya'dan kaçmaktan başka çare kalmadı. Zaten Türk toplulukları arasında sosyalist ihtilale karşı bir tavır birliği de sağlanamamıştı. Devrimin lider kadrosuyla temas edenler, 'ne koparılabilirse onunla yetinmekten başka çarenin olmadığı' görüşündeydi ama geri kalan herkes Lenin'in özgürlük söyleminden yola çıkarak "Neden haklarımızın kısıtlanmasına rıza gösterelim" diyordu. Galiyev'in devrimi gerçekleştiren kadro içindeki prestijli mevkiine rağmen önce gözü korkutulup sonra tasfiye edilmesi ve nihayet öldürülmesi Türklere hâkim olan Rusya içinde mücadele etmenin sonuç doğurmayacağı kanaatini perçinlemişti.

Anadolu... Türkiye...

Sonuçta Rusya içinde mücadelelerinden netice alamayacaklarını gören bu aydınlar için Türkiye'ye gitmek tek seçenek haline geldi. Kimi Azerbaycan üzerinden kimi Afganistan, Hindistan ve oradan denizyoluyla Almanya üzerinden, İstanbul'da aldı soluğu. Atatürk'ün işaretiyle Hamdullah Suphi Tanrıöver hepsini üniversitelere öğretim üyesi olarak yerleştirdi. 

Zeki Velidi 1919 şartlarında Mustafa Kemal'in kendileriyle ilgilendiğini ve yardım etmek için çabaladığını anlatıyor: "Mustafa Kemal bize yardım etmek istiyordu. Bu maksatla İsmail Suphi Soysallıoğlu'nu ve Üsküdar Şeyhi Ata Efendi'yi gönderdi. Makinalı tüfek nasıl kullanılır, tüfek nasıl doldurulur gibi şeyleri onlar öğrettiler."

Türkiye milliyetçilik/Türkçülük düşüncesinin ilk işaretlerini Ziya Gökalp'ten önce Gaspıralı İsmail Bey'den ve Yusuf Akçura'dan almıştı. Rusyanın entelektüel ortamında Maksim Gorki'yle çalışmış Zeki Velidi Togan ise onların sosyal siyaset penceresinden bakışlarına tarih boyutunu ekledi.

Hatırlatma
Geçtiğimiz hafta Hürriyet gazetesinde Murat Bardakçı isim vermeden ama benim Galiçya ve Yemen konusundaki değerlendirmelerimi konu eden bir yazı neşretti. Ancak kullandığı hakaretâmiz üslubu, kalem ahlakıyla, onun kişiliğiyle ve Hürriyet'in benimsediğini açıkladığı yayın ilkeleriyle bağdaştıramadığımın bilinmesini isterim.


Çerçeve
'Bolşeviklerle anlaşıyorduk'
Orhan Yüksel'in rahmetli Ord. Prof. Zeki Velidi Togan'la 1965 yılında yaptığı söyleşinin bir bölümünü okuyuculara sunuyoruz:
Türk tarih araştırmalarının bu önemli isminin Rusya günlerine ait. İhtilal olmuş, Lenin işbaşına geçmiş, Zeki Velidi Togan ve çevresindeki Başkurtlar bağımsızlık yolunda ilk adımı atıp Başkurdistan Milli Hükümeti'ni kurmuşlar...
- Ne zaman kurdunuz Başkurdistan hükümetini?
- 1917 yılının kasım ayında... Hükümet başkanı da bendim. Sonra Bolşeviklerle anlaşalım dedik...
- Anlaştınız mı?
- Evet.. Sovyetler Birliği içinde bizimki bağımsız olacaktı. Yani milli bir ordu kuracaktık ayrıca komünizm mecburiyeti olmayacaktı.
- Anlaşma yürümedi herhalde.
- Yürümedi... Lenin beni Moskova'ya getirtmek istedi, ben gitmedim. Bunun üzerine tutuklandım. Ama milli kuvvetler beni kaçırdılar. Kaçıp dağa çıktık arkadaşlarla... O arada Çekler isyan etti. Fırsat bu fırsat deyip hemen bu isyana katıldık. Türkistan ve Kazakistan da bizimle birlikte hareket etti.
-Sonuç?
- Rusya kurucular meclisi bizi tanıdı sonunda. Bir Kazak Başkurt kolordusu kuruldu... Aynı sene Sibirya'ya Amerikan ve İngiliz kuvvetleri geldi. Onlar sağcıları yani Çar taraftarlarını tutuyordu.
- Siz?
- Biz solcuyduk. İhtilalden maksadımız müstakil devletler kurmaktı. Bolşeviklerle işbirliği yaptık.
- Lenin ve Stalin'le konuştunuz mu?
- Evet, birçok defa konuştum ikisiyle de. 
En yoğun 1919 yılının martında... O sırada Stalin partinin sekreteri ve milli işler komitesinin başkanıydı. 
Üçümüz Başkurdistan'ın milli kimliğini kabul ettiklerine dair anlaşma imzaladık. Sık sık görüşüp konuşuyorduk ve çok iyi anlaşıyorduk bir zamanlar..

Hiç yorum yok: