26 Nisan 2013 Cuma

Kaşgarlı Mahmud'dan bugüne ne değişti?Abdullah Muradoğlu


Kaşgarlı Mahmud'dan bugüne ne değişti?

'Malazgirt zaferi'nden üç yıl sonra Kaşgarlı Mahmud meşhur eseri 'Divanu Lügati't Türk'ü dönemin Abbasi Halifesine arzetmişti. Kaşgarlı Mahmud eserinin girişinde Allah'ın Türkleri 'Hak üzere' kuvvetlendirdiğini, Türklerle birlikte olan ve onların yolunu tutan kavimlerin aziz olduklarını, kötülerin şerrinden korunduklarını, her dileklerine kavuştuklarını söylemişti. 'Devlet olma'nın ifade ettiği anlam buydu o dönemlerde.

'Bizans despotizmi'nin ezdiği kitleler kitleler(Ermeniler, Rumlar, vs) Anadolu'da Selçuklu ve Osmanlı hakimiyetini benimsediler. Osmanlı'nın Müslüman uyrukları da Batı'da 'Türk' diye anıldılar hep. Zira 'Türkleşmek' ve 'İslamlaşmak' aynı anlama geliyordu. Bu yakıştırma 20. Yüzyıl'da anlamını kaybetti ve sadece etnik bir kavrama atfedilir oldu. 'Türk' tarihsel bir misyonun ifadesi olmaktan çıktı, Batı'ya yanaşık bir devletin ulusunu ifade eder oldu. 'Tarihteki Türk' de, Kürd de sistemin dışına itildi.
Bin yıllık tarih içinde Türk, temsil ettiği inanç dünyasının ileri menziliydi. İran havzasında kargaşaya son vermişler, Halifeye itibarını iade etmişler, Haçlı seferlerine siper olmuşlar, Moğol istilasını Suriye'de durdurmuşlar idi. Hak ve adalet üzere oldukları sürece baştacı edilmişlerdi. İki yıl kadar önce Şam'dan yazan Kürt asıllı Uygar Aktaş 'Şam Baharı– ya da cellada göz kırpmak' başlıklı makalesinde şöyle diyordu:
'Umumen bütün Arap alemi hususen ise Suriye halkı Türk denince adil, ciddi, korkusuz, karar verdikten sonra ise hiç bir şekilde yolundan dönmeyen bir insan tipini tasavvur etmektedir. Bizim yitirdiğimiz hatta yitirdiğimizi dahi unuttuğumuz vasıflarımızı onlar muhayyilelerinde muhafaza ediyorlar. Suriyeli tarihçi Suheyl Zekkar 'Haçlı tarihine giriş' adlı eserinde 'hüküm Türk'ün eline geçmedikçe devlet ne düzelir ne de daim kalır' sözünün Arablar arasında asırlarca bir darb-ı mesel olarak söylenip durduğunu zikreder. Evet biliyorum biz artık o Türk değiliz. Hatta o Türk olmaktan da hayli uzağız. Ama Türkiye haketmediğimiz bu vasıfları bize hala yakıştıran bu mazlum halkın hatırı için bir defa da olsa o yitik gömleği giymeli ve 'hükmü' eline almalıdır.'
Çözüm süreciyle ilgili olarak 'Türklük elden gidiyor' diyenler tarihteki Türk'ün bugünki dünyada neye tekabül etmesi gerektiğini sorgulamalılar. Kaşgarlı Mahmut Türklerle birlik olan kavimlerin dileklerine kavuştuğunu vurgulamıştı. Elbette bu dileklerin başında insan haysiyetine uygun bir yaşam sürmek geliyor. Türkler ve Kürtler her türlü ifsada rağmen hala bir aradayız. O halde 'bir kalarak' nasıl yaşayabileceğimizi bir daha düşünmeliyiz.
Daha adil bir dünyanın kurulmasında Türkler ve Kürtler birlikte ne yapacaklar? Hak talep etmekten öteye hangi görev ve sorumlulukları üstlenecekler? Önümüzdeki süreci bu soruların cevabını bularak atlatmak gerekiyor. Sadece etnik duyguların tatmin edilmesine dönük bir süreç ne Türklere ne Kürtlere birşey katmaz. Tarihteki Türk etnik kalıbının dışına taştığı ve kendini aştığı için büyük devletler kurdu. Bugünkü tarihsel dönemeçte etnik kimlikleri inkar etmekten de, 'etnik yarıştırma' gibi ifsad edici davranışlardan da kaçınmalıyız. Etnik kimlikleri aşan bütünleştirici fikir ve ortak gelecek üzerinde yoğunlaşmalıyız. Ancak bu şekilde 'bir' kalabilir ve geleceğin dünyasında söz sahibi olabiliriz.

Hiç yorum yok: