26 Nisan 2013 Cuma

Dinlerarası diyalog olur mu?-Abdullah Muradoğlu


Dinlerarası diyalog olur mu?

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez 'Dinler arası diyalog olmaz, din adamları arasında diyalog olur' demişti. Pek çok ilahiyatçı, Başkan Görmez'e destek verdi. Bu konunun, Müslüman ve Hinduların bir arada yaşadığı Hindistan'da, 16. Yüzyıl'ın sonunda, Ekber Şah tarafından 'İlahi Din' icat etme biçiminde ele alındığı için kötü bir hatırası var.
Her dinden diğer dinlerle uyuşan görüşleri birleştirerek 'ilahi din' kurmayı amaçlayan Ekber Şah 40 kişilik bir komisyon teşkil etmişti. Ekber Şah eliyle karikatür bir devlet dini üretilmiş, her dinden bir alamet devlet törenlerine kadar yansıtılmıştı. Uygulamaları eleştiren alimler ise baskı altına alınmışlardı. Ekber Şah'dan sonraki hükümdarlar 'din-i ilahi' politikasına son verdiler. Hayrettin Karaman Hoca'nın 'İmam-ı Rabbani ve İslam Tasavvufu' başlıklı kitabında yer alan bilgilere göre Ekber Şah yandaşları halkı ikna etmek için şöyle derlermiş:

'Hak, doğruluk gibi cihanşümul gerçekler yalnız ve sadece bir dinde bulunmaz, bunlar her din ve millette bulunur. O halde her dinde hak ve gerçek olan ne varsa alınmalı, bunlardan, hepsini bir araya getiren tek bir din yolu meydana getirmeli, bütün insanlar da ona çağrılmalıdır. Böylece çeşitli milletler arasındaki tüm ihtilaflar son bulacaktır. İşte bu toplayan yol 'Tanrısal din'dir.'
Dinlerarası diyalog 20. Yüzyıl'ın ilk yarısında, Müslüman Hint alimleri arasında da polemik mevzuu oldu. Hindistan'ın bağımsızlığını kazanması halinde nasıl bir devlet kurulacağı ve Müslümanlar ile Hinduların devlet içindeki yerlerinin nasıl belirleneceğine ilişkin siyasi tartışmaların parçasıydı aslında bu polemikler. Öte yandan Hint kökenli bazı sapkın girişimler de 'dinlerarası diyalog'dan sahte peygamberler çıkartacak kadar ilerletilmişti.
Bu arada, 'dinlerarası diyalog' konusunda samimi girişimler olduğunu da kaydetmeliyiz. Bu tür girişimleri savunanlar, ' Musevilik Yahudi olmayanlara kapalı iken, başta Vatikan olmak üzere Hıristiyanlık kurumları çözülüyor iken, herkese açık Hak din İslam hiç şüphesiz bu diyalogdan kazançlı çıkar' diye düşünüyorlar. Medeniyetler, dinler ve kültürler çatışması tezini savunan Amerikan Neo-conlarına karşı bir tepkinin eseri bu girişimler.
Öte yandan, 'Soğuk Savaş' döneminin başladığı 1950'lerin başlarında, ateizmi devlet politikası haline getiren, Müslüman, Hıristiyan ve Musevilere baskı uygulayan Sovyetler Birliği'ne karşı dinsel ittifak kurma düşüncesi de dinlerarası diyalog çalışmalarını etkilemişti.
Bu netameli mevzu hakkında çok şeyler söylenebilir tabii ama 'Kutlu Doğum Haftası' münasebetiyle sevgiyle andığımız Sevgili Peygamberimiz krallara ve kisralara gönderdiği 'İslam'a davet' mektuplarında hep tek bir ayete(Al-i İmran 64) yer verirdi. Dinlerarası diyalog konusundaki tartışmaları bitiren ayeti Ali Bulaç'ın Kur'an Meali'nden aktarıyorum:
'De ki: Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim. Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız.'

Hiç yorum yok: