9 Mart 2013 Cumartesi

Kâbe, sinek ve haram-Murat Bardakçı


LİBYA'nın devrik lideri Muammer Kaddafi'nin linç edilmesinden sonra yapılan yorumları okumuşsunuzdur... "Ne kadar zalim bir diktatör olsa bile böyle bir akıbete lâyık değildi" deniyor ve Araplar'da bu devirde bu derecede bir şiddetin hâlâ nasıl varolduğu sorgulanıyordu...

Cevabı vereyim: Vahşetin temelinde Kaddafi'nin halkına senelerden buyana yaptığı baskının yanısıra hem genetik kodlar, hem de asırlar öncesine dayanan bir gelenek vardır!
Arap dünyasında devrik liderlere yapılan zulümlerin, meselâ 1958'de Irak Kraliyet ailesinin yataklarında makineli tüfeklerle taranmasının, Başbakan Nuri Said Paşa'nın cesedinin köpeklere yedirilmesinin ve şimdi de Kaddafi'nin linç edilmesinin ardında varolan da hep aynıdır; yani gelenek ve taşınan genlerdir. Unutmayalım: Aynı sebepler Arap dünyasına bundan 1400 küsur sene önce cinayetlerin en büyüğünü işletmiş ve peygamberin torununu bile ailesiyle beraber Kerbelâ'da önce susuz bırakmış ve sonra da katletmişlerdir!

KABE'DE SİNEK ÖLDÜRMEK
İslam'ın tâââ ilk senelerine kadar uzanan ve oralarda asırlardan buyana vârolan bu can alma âdeti klasik Arap Edebiyatı'nda bile yer bulmuştur. Emevîler zamanında Halife Abdülmelik tarafından Irak Valiliği'ne tayin edilen ve İslam Tarihi'ne "Zalim" diye geçen meşhur Haccâc'ın onbinlerce kişiyi kılıçtan geçirmeden önce Kûfe Camii'nde Iraklı cemaate hitaben yaptığı ve "Yâ ehle'l-Irak! Yâ ehlu'n-nifâk ve'ş-şikak!" yani "Ey Iraklılar! Ey nifak ve ayrılık ehli!" cümlesi ile başlayan nutku, Klasik Arap Edebiyatı'nın en fasih ve en seçkin örneklerindendir!
Aynı cinayet hakkında İslam Tarihi ile ilgili kitaplara geçmiş bir başka sözü, Hazreti Muhammed'in amcazadesi ve Sünnî dünyasının en zengin hadis kaynağı olan İbni Abbas'a ait bir ifadeyi de nakledeyim:
Iraklı'nın biri İbni Abbas'a Harem-i Şerif'te, yani Kâbe'de sinek öldürmenin günah olup olmadığını sorar ve "Peygamber evlâdını katleden siz Iraklılar şimdi benden Kâbe'de sinek öldürmenin dinî bakımdan hükmünü mü öğrenmek istiyorsunuz?" karşılığını alır.
Kıt'a Arabistanı'nın sâkinlerine mahsus olan bu âdetin Libya'ya kadar uzanmasının sebebi ise, "Araplaşma" hadisesidir. Libyalılar aslında Arap değil, Afrikalı kavimlerdendir ama İslamiyet'in ilk dönemlerindeki fütuhat asırları sırasında Mısır ve Magrip ülkelerinin yani şimdiki Fas'ın ve Cezayir'in halkları ile beraber Müslüman olmuş, ardından Araplaşmışlar ve benimsedikleri kimliğin geleneklerini de aynen almışlardır!
Devrik lideri linç etmekle noktalanan öfkenin din ile bir alâkası yoktur ve edinilen yeni kimliğin getirdiği bir âdetin devamıdır...

"HARAM" NE DEMEKTİR?
Muammer Kaddafi'nin yakalanmasından hemen sonra çekilen görüntülerinde, üzerine tekme-tokat abananlara "Haramdır!" dediği işitiliyordu ve bu ifade hem Batı, hem de Türk basınında "Kaddafi, 'Bana böyle davranmanız haram ve günahtır' dedi" şeklinde yorumlandı.
Sabık lider bu kelimeyi "haram" yahut "günah" mânâsında kullanmıyor, "Yapmayın!" diyordu!
Sokak Arapçasını yani günlük Arapçayı anlayanlar gayet iyi bilirler: "Haram" sözü yahut "Yâ harâm!" nidâsı günlük dilde "Yapmayın!" anlamına gelir. Meselâ bir Arap'a "Şunu şunu yapacağım, bu işin hesabını işte bu şekilde soracağım!" gibisinden şiddet ve tehdit içeren bir ifade kullandığınız takdirde, muhatabınız o şekilde davranmanızı istemiyor ise size hemen "Yâ harâm" karşılığını verir, yani "Yapma!" der ve bu sözün o andaki kullanılış biçiminin günah yahut haram kavramları ile bir alâkası yoktur.
Kaddafi'nin sözünün böyle bambaşka şekilde ve yanlış tercüme edilmesi üzerine şimdi söylenecek tek bir söz var: "Yâ harâââm!"...

Hiç yorum yok: