11 Mart 2013 Pazartesi

Eşine işkence yapan paşazadeyi idam etmişler-Erhan Afyoncu


19. yüzyılın ortalarında eşine işkence yapıp, öldürtmeye kalkan bir paşazâde yaptıklarının cezasını hayatıyla ödemişti
Osmanlı arşiv belgelerinde devlet meselelerinin dışında sosyal hayatla ilgili ilginç hadiselere de rastlarız. Yaptığı ilginç ve dikkat çekici araştırmalarla tanınan Ahmet Uçar, 19. yüzyılın ortalarında mirasyedi bir paşazadenin karısına yaptığı işkenceler ve sonunda idamıyla neticelenecek macerasını bir makalesinde ortaya çıkarmıştır.

Hayırsız evlat

Alaeddin Paşa'nın oğlu Celal Bey, tam bir hayırsız evlat örneğiydi. Babasının sağlığında ailenin mallarını har vurup harman savurmaya başlamıştı. Babasının vefatıyla da İstanbul'un meşhur mirasyedilerden biri olmuştu. Gününü eğlence ve fuhuş âlemlerinde geçiriyordu. Bu durumdan en çok dertli olan ise 1838'de evlendiği eşiydi. Sivas Mutasarrıfı Münib Paşa'nın kızı olan eşini, aldattığı yetmiyormuş gibi sürekli baskı ve işkence de yapmıştı.
Eşinin bu durumu acılar içinde 12 yıl sürdü.

Kızının evliliğinin bu şartlar altında yürümeyeceğini anlayan dertli baba Münib Paşa durumu padişaha arz etmeye karar verdi. 1850'de Sivas Mutasarrıfı Münib Paşa, kızının çektiklerini, damadının işkencelerini dönemin hükümdarı Sultan Abdülmecid'e bir bir arz etti.

Sultan Abdülmecid, Celal Bey'in yaptıklarına çok kızdı ve mirasyediyi Tokat'a sürgüne yolladı. Eşinin de Sivas'a babasının yanına gönderilmesini emretti. Ancak tuhaf bir durum meydana gelmişti. Karı koca yan yana iki şehirdeydiler. Devlet adamları muhtemelen Celal Bey'in pişman olup Sivas'taki eşiyle barışacağını düşünmüşlerdi. Fakat çok ters ve beklenmedik bir durum meydana gelecekti.

Eşini öldürtmeye kalktı

Sultan Abdülmecid'in hadiseye müdahalesi ve sürgün kararı Paşazade Celal Bey'i çok kızdırmıştı. Fakat padişaha itiraz edecek durumu yoktu. Paşa paşa sürgün günlerini yaşayacağı Tokat'a gitti. Başına gelenleri eşinin suçu olarak görüyordu. Kendisine yapılanların acısını Sivas'taki eşinden çıkarmaya karar verdi. Tokat'a varır varmaz eşine karşı bir karalama kampanyası başlattı.

Eşinin Sivas'ta babası Münib Paşa'nın konağında fuhuş yaptığı dedikodularını çıkarıp, bu haberleri Sivas'ta yaydı. Bu söylentilerden sonra meselenin namus davası olduğunu söyledi. Sözde namusunu temizlemek için de iki kölesi ve kölelerinin üç arkadaşıyla eşini öldürmeleri için para karşılığında anlaştı. Ancak büyük bir hata yapmıştı. Geçmişi güven vermediği için eşini öldürtmek için anlaştığı kiralık katiller paranın bir kısmını peşin tahsil etmişler, kalan kısmı için ise senet almışlardı.

Paşazadeye göre her şey tamamdı ve kendisini sürgün ettiren karısından intikam vakti gelmişti. Ama öldürteceği eşinin babası bölgenin yöneticisiydi. Sivas Mutasarrıfı Münib Paşa söylentileri ve kızına karşı yapılacak suikastı haber almış ve hazırlık yapmıştı. Katiller Sivas'a ulaştıktan sonra Münib Paşa'nın konağına vardılar. Ancak konağa girer girmez yakalandılar.

Paşazade Celal Bey'in adamları cinayete teşebbüs suçlamasıyla Sivas'ta ceza mahkemesinde yargılandılar. Suçlarını itiraf eden suikastçılar, idam cezasına çarptırıldılar. Celal Bey de gıyabında idama mahkûm edildikten sonra Tokat'ta gözaltına alınarak Sivas'a getirilmişti. Münib Paşa, mahkemenin kararını onaylanması için ele geçirilen senetleri ve itirafnameleri Sultan Abdülmecid'e gönderdi.

İdam edildi

Sultan Abdülmecid, mahkemenin davanın bir tarafı olan Mutasarrıf Münib Paşa'nın yönetici olduğu yerde yapılmasından dolayı kararı onaylamadı. Davaya herhangi bir müdahalenin olup olmadığını anlamak için soruşturma başlattı. Sivas üzerinden yeni görev yerine gidecek olan Cidde Valisi Agâh Paşa'ya Sivas'ta durumu araştırıp, sonucunu bir raporla kendisine bildirmekle görevlendirdi. Agâh Paşa, Sivas'a ulaşınca Münib Paşa ve Celal Bey'i dinledi. Durumu çevrede sorup soruşturdu.

Celal Bey, sanıkların ifadesinin işkence altında, baskıyla alındığını, kendisinin gıyabında idamla cezalandırıldığını, suçunu ikrar ettiği ileri sürülen bir kölesi ve veznedârını bir süre önce kovduğu için kendisine iftira attıklarını söylemişti. Ayrıca araları açık olan kayınpederi Münib Paşa'nın yönettiği bir yerdeki mahkemenin de tarafsız olamayacağını ileri sürerek İstanbul'da yeniden yargılanma talebinde bulunmuştu. Sultan Abdülmecid, Paşazade Celal Bey'in bu itirazlarında haklı olabileceği ihtimali karşısında, mahkemenin İstanbul'da yeniden yapılmasına karar verdi.

Mahkemenin İstanbul'da tekrar yapılabilmesi için Celal Bey ve adamları İstanbul'a getirildi. Ayrıca Celal Bey'in eşi ve yargılamayı yapan hakim de İstanbul'a çağrıldı. Ancak yapılan yeni yargılama da Celal Bey ve arkadaşları açısından neticeyi değiştirmedi. Çok kuvvetli deliller vardı. İstanbul'daki ceza mahkemesi de Celal Bey ve adamlarını idama mahkûm etti. Celal Bey eşine yaptıklarını hayatıyla ödemişti.

Afrikalı Leo

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları bir süre önce önemli kişilerin biyografilerini yayımlamaya başladı. Churchill, Stuart Mill, Bolivar, Korkunç İvan, Rousseau, Kant, John Loucke, Hammurabi, Buda, Hegel, Afrikalı Leo, Thomas Hobbes gibi birçok kişinin biyografisini yayımladı. Bu biyografiler daha önce yayımlanmış bazı eserler gibi 50-100 sayfadan oluşan değil, yüzlerce sayfadan oluşan hatta bazıları 1000 sayfayı da geçen oldukça hacimli eserler.
Yayımlanan biyografilerin içerisinde en ilginçlerinden biri ise Natalie Zemon Davis'in kaleme aldığı Afrikalı Leo. Amin Maalouf'un romanından tanıdığımız Afrikalı Leo'nun asıl ismi Hasan el-Vezzan'dı. 1518'de korsanlar tarafından esir alınarak papaya hediye edilmiş, Hıristiyan yapıldıktan sonra Giovanni Leone ismi verilmişti. Afrikalı Leo birçok kitap kaleme aldı. "Afrika'nın Kozmografyası ve Coğrafyası" isimli kitabıyla meşhur oldu. Timbuktu'dan Fes'e, Gao'dan Roma'ya, Kahire'den İstanbul'a kadar birçok yeri gezdi. Maceralı bir hayat yaşadı. Davis'in kitabı bu ilginç hayat hikâyesini anlatıyor.

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'nı bu önemli yayın serisinden dolayı tebrik ederken, XIV. Louis, Kraliçe Elizabeth, VIII. Henry, II. Frederik, Çar Petro, I. Fransuva, IV. Henri ve Şarlken gibi Avrupa tarihinde önemli roller oynamış hükümdarların biyografilerini de yayımlamalarını tavsiye ediyoruz.

Osmanlı döneminde kadınlar

Kadın Osmanlı döneminde kafes arkasında tasvir edilir. Ama bu doğru değildir. Bazı kısıtlamalarla birlikte kadınlara hayatın her alanında rastlayabilirsiniz. Çarşıda alışveriş yaparken, padişahın Cuma Selamlığı'nda, bayram eğlencelerinde kadınlar görülür.

Kadınlar ve mahkeme

Kadınların haklarını aramak için bizzat veya vekilleri aracılığıyla mahkemelere sık sık başvurduğu görülmektedir. İstanbul, Bursa, Kayseri, Trabzon mahkemelerindeki davalarda yüzde 7 ile yüzde 42 arasında değişen oranlarda kadınlar taraftır. Kadınların erkeklere karşı açtığı davalarda ise genellikle haklı çıkan taraf oldukları görülmektedir.

Hiç yorum yok: