27 Mart 2013 Çarşamba

Avrupa Gladyosu, Alman derin devleti ve Hablemitoğlu cinayeti-Cem Küçük


Soğuk Savaş'ın bir ürünü olan NATO'nun gizli orduları ya da diğer adıyla Stay Behind (Geride Duranlar) her türlü illegal faaliyetin yürütüldüğü merkezlerdi. İtalya'da küçük bir kısmı dışında NATO'nun gizli yapılarının hiçbiri açığa çıkartılmadı.

Açığa çıkartılmasına da asla müsaade etmezler. Paris'te öldürülen Sakine Cansız ve diğer iki kadının cinayetleri Almanya ve İngiltere'nin başını çektiği Avrupa Gladyosu'nun işiydi. PKK'nın Avrupa'da bu kadar kolay haraç toplaması ve lojistik destek bulması bu iki ülkenin eseriydi. İngilizler kendilerini kamufle ediyorlar ama Almanlar o kadar başarılı değiller.
Alman derin devleti bütün faaliyetlerini gizli servisi BND ve belirli vakıflar üzerinden yürütüyor. Freidrich Ebert, Freidrich Naumann, Heinrich Böll ve özellikle Konrad Adenauer Vakfı Türkiye'de faaliyet gösteriyorlar. O kadar çok iş yapıyorlar ki, kimse de bu vakıfların arkasında bir bit yeniği aramıyor.
Almanların bizdeki örtülü operasyonları dışında bir de gurbetçilerimize yaptıkları var. En son Stuttgart banliyösünde çıkan yangın ve ölen vatandaşlarımızın durumu tam bir skandal. Etnik ve mezhepsel sorunları öne sürüp bize insan hakları dersi veren ve soluğu hemen Türkiye'de alan Alman parlamenterlere sormak lazım: Acaba Alman gizli servislerinin bu kirli işleri için ne düşünüyorlar?
Başta kundaklama ve geçmiş yıllardaki dönerci cinayetleri olmak üzere Alman derin devletinin bu işleri yapmasının belirli sebepleri var. Bir kere Türkleri Almanya'da istemiyorlar ve bir an önce vatanlarına geri döndün diye baskı yapıyorlar. İkincisi Türkler hem ekonomik hem de nüfus anlamında Almanya'da güçleniyorlar. Bunun önüne geçmek için de illegal her işi deniyorlar. Almanların niçin böyle bir siyaset izlediklerine dair gazetemiz yazarlarından Murat Aksoy'un Türkiye-Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen'le yaptığı röportajı mutlaka okuyun. Orada sosyolojik anlamda da geniş açıklamalar var.
Peki Almanya'da illegal yapılanmalar ve örtülü operasyonların arkasında kim var sorusunu sorduğumuzda akla ilk gelen Anayasa'yı Koruma Örgütü'dür. Bu örgütün bünyesinde 60 bin civarında Neo-Nazi var. Alman devleti korkutma, öldürme, sindirme işlerini bu örgüt üzerinden yapıyor.
Geçmişte de birçok vatandaşımız Almanya'da öldürüldüler. Alman siyaseti bu konuyla ilgili kılını kıpırdatmadı. Göstermelik bir iki soruşturma dışında tek bir adım atılmadı. Zaten bu cinayetlerin faillerinin bulunmasını beklemek hayalcilik olur. Asla bulunmayacaklar.
Bulunsaydı Alman derin devletinin isteğiyle öldürülen Necip Hablemitoğlu'nun zanlıları bulunurdu, ama bulunmadı. Sırf bu cinayet için Türkiye'ye kadar zahmet eden dönemin BND Başkanı Dr. August Hanning'e bu meseleyi sormak lazım. Niye mi? 2000 yılında Alman polisi Türkiye'nin Berlin ve Frankfurt'taki Merkez Bankası temsilciliklerini bastı. Frankfurt Savcısı Job Tilmann 100 binin üzerinde gurbetçimizin vergi kaçırdığını ileri sürdü.
Ancak nedense soruşturma fazla uzatılmadı. Pek konuşulmadı ama iddialara göre Alman savcıları bazı işadamlarımızın usulsüzlüklerini saptamıştı. İşin içinde uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi meseleler de vardı.
Söylenenlere göre Alman derin devleti bu işin üzerini örtme karşılığında bizden bir şeyler istemişti. Vakıfların daha rahat hareket edebilmeleri ve onlara kolaylık sağlanması, Türki Cumhuriyetler'de birtakım işler gibi konular üzerinde konuşulmuştu. Gizli tutulan ama konuşulan bir konu daha vardı: Necip Hablemitoğlu. Ne kadar doğru bilinmez ama Hablemitoğlu da masada konuşulan konulardan biriydi.
Emareler gösteriyor ki, Hablemitoğlu suikastında en güçlü şüpheli Almanlar. Hablemitoğlu cinayetinden 3 gün önce Alman BND bağlantılı 9 kişilik GSG9 timi İstanbul'a gelmiş ve bu tim Atatürk Havaalanı'ndan diplomatik pasaportlarla giriş yapmışlardır. Aynı grup Hablemitoğlu cinayetinden iki gün sonra Türkiye'den çıkmışlardı. Bu grup Türkiye'ye niçin gelmişti? Görevleri ve misyonları nelerdi? Bu grup hakkında niçin hiçbir soruşturma yapılmadı? Belki o dönemki MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un bu konuda bilgisine başvurulabilir.
Almanların Axel Springer üzerinden medyada, Deutsche Bank üzerinden finans sistemimiz üzerinde yaptıkları operasyonları saymaya bu sayfalar yetmez.
Neticede Almanlar bildiğini okumaya devam ediyor, edecektir de. Birkaç sene sonra gene vatandaşlarımız ölecek, gene kanlı işlerine devam edeceklerdir. Alman derin devleti özelinde Avrupa Gladyosu bu toprakları asla rahat bırakmayacaktır.

Hiç yorum yok: