30 Mart 2013 Cumartesi

Ah padişahı bir görsem-Prof.Dr.Ekrem Buğra Ekinci

Yıldız Sarayı’nda bir cuma günü ‘Cuma Selamlığı’ için yapılan hazırlıklar... 

Osman­lı pa­di­şah­la­rı­nın her haf­ta cu­ma na­ma­zı kıl­mak mak­sa­dıy­la câ­mi­ye çı­kış­la­rı, im­pa­ra­tor­luk ha­ya­tı­nın en deb­de­be­li me­ra­sim­le­rin­den­di. Adı­na Cu­ma Se­lâm­lı­ğı ve­ya Se­lâm­lık Res­mi de­ni­len ve her saf­ha­sı in­ce­den in­ce­ye teş­ri­fat ka­ide­le­ri­ne bağ­lan­mış olan bu me­ra­sim­ler si­ya­sî ba­kım­dan da bü­yük bir ehem­mi­ye­ti ha­iz­di. Pa­di­şah sal­ta­nat ara­ba­sı­nın için­de, sağ­lı sol­lu me­ra­sim bö­lük­le­ri­ne men­sup as­ker­le­rin ara­sın­dan câ­mi­ye gi­der, bu ara­da halk so­kak­la­ra dö­kül­müş bir hal­de, “za­ma­nın bu en haş­met­li hü­küm­da­rı­nı” dün­ya gö­züy­le gör­me­ye ça­lı­şır­dı. Sa­de­ce halk için de­ğil, o an­da ül­ke­de bu­lu­nan ec­ne­bi­ler için de gö­rül­me­ye de­ğer bir hâ­di­sey­di bu. O ara­da pa­di­şah­tan bir ta­le­bi olan­lar da mey­dan­da bi­ri­kir­di. Bu ba­kım­dan Cu­ma Se­lâm­lı­ğı ta­ri­hi­mi­zin göl­ge­de kal­mış en mü­him sah­ne­le­rin­den bi­ri­dir. 


YA­KA­YIM BA­ŞI­MA BİR ES­Kİ HA­SIR 
Pa­di­şah cu­ma na­ma­zı­nı kı­lıp da dı­şa­rı çık­tı­ğın­da bun­la­rın el­le­rin­de­ki is­ti­da­lar sır kâ­tip­le­ri ta­ra­fın­dan top­la­na­rak pa­di­şa­ha tak­dim edi­lir­di. Ba­zen bu ka­la­ba­lı­ğın ar­ka saf­la­rın­da bu­lu­nan­lar ken­di­le­ri­nin de şi­kâ­ye­ti ol­du­ğu­nu gös­ter­mek için yan­mak­ta olan bir ha­sır par­ça­sı­nı ve­ya için­de ya­nan bir pa­çav­ra bu­lu­nan tas­la­rı el­le­riy­le yu­ka­rı kal­dı­rır­lar, böy­le­ce ken­di­le­ri­nin de unu­tul­ma­ma­sı­nı me­mur­la­ra ha­tır­la­tır­lar­dı. Bun­lar ay­nı za­man­da şi­kâ­yet­çi­nin ateş gi­bi yan­dı­ğı­nı sem­bo­li­ze eder­di. Bu usu­le za­man­la “ateş is­ti­da­sı“ ve­ya “ba­şa ha­sır yak­ma“ de­nil­di. Halk ara­sın­da me­mur­la­rın gad­ri­ne uğ­ra­dı­ğı­nı dü­şü­nen­ler “ve­ri­rim bir ateş is­ti­da­sı!” ve­ya “ha­sır ya­ka­rım ha!” ih­ta­rın­da bu­lu­nur­lar­dı. Geç­miş de­vir­de, mah­ke­me­de gad­re uğ­ra­dı­ğı ka­na­ati­ne va­ran bir Os­man­lı ha­nı­mı­nın söy­le­di­ği man­zu­me­de­ki şu mıs­ra­lar dik­kat çe­ki­ci­dir: 
“Ya­ka­yım ba­şı­ma bir es­ki ha­sır, 
İş­te ka­dı, iş­te di­van-ı ve­zir.” 

MÜŞ­KİL-KÜ­ŞÂ 
Ateş is­ti­da­sı ver­mek, Cu­ma Se­lâm­lı­ğı’na mah­sus de­ğil­di. Ki­mi za­man Ya­lı Köş­kü‘ne in­di­ğin­de, ki­mi za­man ise Alay Köş­kün­de iken, kı­sa­ca­sı pa­di­şa­ha ne­re­de te­sa­düf edi­lir­se ora­da ateş is­ti­da­sı ve­ri­le­bi­lir­di. Bu ge­le­nek Bi­zans­lı­lar za­ma­nın­da da var­dı. İm­pa­ra­tor Aya­sof­ya Ki­li­se­si’ne ve­ya bir baş­ka ye­re gez­me­ye gi­der­ken ida­re­den ve hâ­kim­ler­den her­han­gi bir şi­kâ­ye­ti olan kim­se­ler im­pa­ra­to­ra bu­nu bil­di­rir­ler­di. 
Os­man­lı­lar za­ma­nın­da, me­mur­lar­dan şi­kâ­ye­ti olan­lar ya­hud zul­me uğ­ra­dı­ğı­nı dü­şü­nen­ler ve­ya mah­ke­me­le­rin ver­di­ği hü­küm­den tat­min ol­ma­yan­lar, hat­ta her­han­gi bir is­tek sa­hip­le­ri, ön­ce va­li­ye, ne­ti­ce ala­maz­sa İs­tan­bul’da­ki Di­van-ı Hü­ma­yun’a ve en ni­ha­yet pa­di­şa­ha mü­ra­ca­at eder­di. Pa­di­şah, her prob­le­min hal­le­dil­di­ği “müş­kil-kü­şâ“ (müş­kil çö­zen) bir mer­ci idi. Pa­di­şa­ha baş­vu­rup da, me­se­le­si şöy­le ve­ya böy­le çö­zül­me­yen kim­se kal­maz­dı. Bu hu­sus­ta, ka­dın-er­kek, müs­lü­man-gay­ri­müs­lim, hür-kö­le ara­sın­da fark gö­ze­til­mez­di. 


AR­KA­SI­ A­RA­NIR­DI 
Ve­ri­len is­ti­da­lar pa­di­şah ta­ra­fın­dan ted­kik edil­dik­ten son­ra ge­re­ği ya­pıl­mak ve ne­ti­ce­si ken­di­si­ne arz edil­mek üze­re alâ­ka­lı mer­ci­le­re ha­va­le edi­lir­di. Umu­mi­yet­le bun­lar ve­zi­ri­aza­ma gön­de­ri­lir ve ar­dı ta­kip edi­lir­di. Bu­nun için “Sen ki ve­zi­ri­azam­sın! Bir­kaç ar­zı­ha­li yü­ce ka­tı­ma sun­du­lar, sa­na gön­der­dim, ar­zı­hal su­nan­la­rı bu­lup, da­va­la­rı­nı din­le­yip, hak­la­rı­nı hak edip, bir da­ha yü­ce ka­tı­ma ar­zı­hal sun­ma­lı ol­ma­sın, şöy­le bi­le­sin...” mea­lin­de bir hatt-ı hü­mâ­yun ya­zı­lır­dı. Ve­zi­ri­azam da bu­na ce­vap ve­rir­di. Ar­şiv­ler böy­le ar­zı­hal­ler ve bun­la­ra da­ir ya­zı­lan fer­man­lar­la do­lu­dur. 
İs­tih­ba­ra­ta ver­di­ği ehem­mi­yet­ten ol­sa ge­rek, Sul­tan Ha­mid, bu ge­le­ne­ği çok cid­di­ye alır­dı. Her­kes elin­de­ki is­ti­da­yı gös­te­rir; üni­for­ma­lı ve çan­ta­lı bir me­mur bun­la­rı top­la­yıp pa­di­şa­ha arz eder­di. Pa­di­şah, bu iş için Ga­zi Os­man Pa­şa’yı va­zi­fe­len­dir­miş, ken­di­si­ne sa­ray­da ge­niş bir dai­re tah­sis et­miş­ti. Pa­di­şa­ha is­ti­da ver­me usu­lü, sal­ta­na­tın kal­dı­rıl­dı­ğı ta­ri­he ka­dar de­vam et­ti. Son­ra ta­ri­he ka­rış­tı. Bu­gün hal­kın cum­hur­baş­kan­lı­ğı ve mec­li­se di­lek­çe ver­me­si de bu ge­le­ne­ğin bir uzan­tı­sı sa­yı­la­bi­lir... 

Hiç yorum yok: