2 Şubat 2013 Cumartesi

Hz. Muhammed'in semavi yolculuğu: Mirac!..Avni Özgürel


Mirac manevi boyutuyla Müslümanları derinden etkilemiş, etkilemeye devam eden bir olay. Üstelik etkisi İslam düşünce dünyasıyla sınırlı da değil. Goethe'nin Faust'undan, Dante'nin ilahi Komedya'sına, madde aleminin ötesini, semavi düzenin mahiyetine ilgi duyan, farklı inançtan pek çok sanatçının esinlenip ilham aldığı bir kaynak...
Hz. Muhammed, İranlı ressamın tablosunda, sağ köşede deve üzerinde resmedilmiş...
Geçtiğimiz hafta bir kez daha Mirac kandilini yaşadık... Hz. Muhammed’in Medine’ye hicretinden bir yıl kadar önce - M. 621 senesinin ilk aylarında genel kabule göre Recep ayının 27’sinde gerçekleşmiş bir olay. Konuyla ilgili olarak İslami kaynakların aktardığı hadisin pek çok farklı anlatımı var. Bunların arasındaki farklılık, çelişkiler, 
itirazlar, bu yazının konusu değil. İslam yorumcularının kabulleri de biribirinden farklı. Kimine göre Hz. Muhammed’in sadece ruhen değil, hem ruhen hem bedenen çıktığı bir yolculuk söz konusu; kimine göre de uykusunda ruhen gerçekleşen bir yükseliş mirac.

Kim o, peygamber mi?Hz. Muhammed, iç dünyasında ilk vahyi aldığında yaşadığına benzer nitelikte derin iz bırakan hadiseyi şöyle anlatıyor:
“Bir gece Ummühani’nin evindeyken Cebrail geldi. ‘Ey Muhterem Nebi! Rabbinin huzuruna varmak için kalk, melekler seni bekliyor’ dedi. Göğsümü göbeğime kadar yardı, kalbimi çıkarıp, iman dolu altın bir tasta yıkadı, tekrar yerine koydu. Bundan sonra katırdan küçük ve merkepten büyük, beyaz renkte Burak isminde bir hayvana bindirildim. Bu hayvan, her adımını gözün görebildiği son noktaya atıyordu. Bir anda Mescid-i Aksa’ya geldik. Cebrail, Burak’ı, bütün peygamberlerin hayvanlarını bağladıkları halkaya bağladı. Mescidde diğer peygamberlerin ruhları temessül (=yansıdı) etti. Selam verdiler, ben de selamlarına karşılık verdim. Cebrail bana biri süt, diğeri şarap dolu iki kap getirdi. Ben sütü içince ‘Yaratılışına uygun olanı seçtin’ dedi. Bundan sonra bir mirac (=merdiven) getirildi ki, ben ondan güzel bir şey görmedim. Cebrail, beni bu merdivenden Hafaza (=muhafızlar) kapısına kadar çıkardı. Burada semanın açılmasını istedi ve orada şöyle bir konuşma geçti. İçeriden soruldu: Sen kimsin? Cebrail’im. Yanındaki kim? Muhammed. O, Resul olarak gönderildi mi? Evet. Hemen kapıyı açtılar ve beni selamladılar. Semayı muhafaza eden İsmail isminde müekkel (= vekil tayin edilmiş) büyük bir melek, yanında yetmiş bin melek ve o meleklerden her birinin yanında da yüz bin melek var. Oradan ayrılınca bünyesi yaratılışından beri hiç değişmemiş bir kişinin yanına geldim. Ya Cebrail, bu kimdir, diye sorduğumda ‘Baban Adem’dir cevabını verdi. O, bana selam verdi ve hoş geldin ey salih nebi (= peygamber) ey Salih (= hayırlı) evlat, diye karşıladı. Sonra, ikinci semaya çıktık. Orada Hz. Yusuf ile buluştuk. Yanında, ümmetinden kendisine tabi olanlar da vardı. Yüzü ayın on dördü gibi aydındı. Onunla da selamlaştık...”
‘Sema’lar...Hz. Muhammed’in miracı üçüncü, dördüncü, beşinci ‘sema’ larda devam eder.. Üçüncü semada Hz. Yahya ve İsa’yla dördüncü semada Hz. İdris , beşinci semada Hz. Harun altıncı semada Hz. Musa’yla karşılaşır, selamlaşır..
“Daha sonra yedinci semaya geçtik. Orada Hz. İbrahim ile buluştum. Sırtını Beytü’l-Ma’mur’a ( = güzel yapı) dayamıştı, beni selamladı. Hoş geldin ey salih nebi!.. Hoş geldin ey salih evlat, dedi. Sonra Beytü’1-Ma’mur’a girdim, içinde namaz kıldım. Bu beyti her gün yetmiş bin melek tavaf eder ve bir daha kıyamete kadar tavaf için bunlara sıra gelmez. Burayı gezerken bir ağaç gördüm ki, bir yaprağı bu ümmeti bürür. Ağacın kökünden bir menba akıyor ve ikiye ayrılıyordu. Cebrail’e bunu sorduğumda dedi ki: Şu rahmet nehri, şu da Allah’ın sana verdiği Kevser havuzudur. Rahmet nehrinde yıkandım. Geçmiş ve gelecek günahlarım affedildi. Sonra Kevser yolunu tutarak cennete girdim. Orada gözün görmediği, kulağın işitmediği, beşerin hayal ve hatırına gelemeyecek şeyler gördüm. Bundan sonra Sidretü’l-Münteha’ya (varlık âleminin hududu) kadar çıktık. Sidre’den yükselince Cebrail durakladı ve ‘Ya Muhammed, yemin ederim ki, ben buradan bir karış ileriye geçersem yanarım. Benim buradan ileriye geçmeye takatim yoktur’ dedi.”
İpeksi kumaştan bir taşıt: RefrefHadis kaynaklarında Hz. Muhammed’in bu noktadan sonra Arapça’da saçakları olan yumuşak ipeksi kumaş manasına gelen Refref sözcüğüyle isimlendirdiği bir vasıtayla Allah’ın dilediği noktaya kadar geldiğini anlattığı bilgisi yer alıyor..
“Sidre’den sonra öyle bir yere yükseldim ki, kaza ve kaderi yazan kalemlerin çıkardıkları sesleri duydum. Arşın altına geldiğimde, arşın üstüne baktım; ne zaman var, ne mekân, ne de yön. Rabbimin lahuti (=sır alemine mahsus) sesini işittim: Yaklaş ey Muhammed! Ben de iki yay miktarı yaklaştım. Rabbimin ilhamı ile şunları okudum: Ettahiyyatü lillahi vessalavatü vettayyibatü... (= Mülk Allah’ındır... Bütün ibadetler de O’na layık ve mahsustur ) Bunun üzerine Allah şu mukabelede bulundu: Es-selamü aleyke eyyühen-nebiyyü ve rahmetullali ve berekatühü. (=Ey peygamber, selam sana olsun. Rahmetim ve bereketim de üzerine olsun.) Ben tekrar ‘Esselamü aleyna ve ala ibadillahissalihine. Eşhedüenla ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühu
ve ressulühu. ( = Selam bizim ve Allah’ın
salih kullarının üzerine olsun. Ben şehadet ederim ki, Allah birdir. Ondan başka ilah yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed, Allah’ın kulu ve elçisidir.) dedim.”
Kaynaklarda bir kısım sahabenin Hz. Muhammed’e o anda Allah’ın cemalini görüp görmediğini sordukları, onun ‘Gözleri kamaştıran nurla perdelenmişti’ cevabını verdiği bilgisi yer alıyor.
Dönüş...Sonra aybn ı silsile ve merhaleleri takip ederek dönüş! Peygamberimiz yanına geldiğinde Hz. Musa ‘Allah sana neler emretti, diye sorar. Hz. Muhammed elli vakit namazla emrolunduğunu söyler. İtiraz eder Hz. Musa. ‘Resulallah elli vakit namaz fazladır. Bu, senin ümmetine ağır gelir, yapamazlar. Rabbine iltica et de hafifletsin..’ der. Bunun üzerine geri dönüp Allah’tan namaz ibadetinin hafiflemesini diler Hz. Muhammed. Bir defayla kalmaz birkaç kez tekrarlanır bu durum ve sonunda beş vakte kadar indirilir namaz. Hz. Muhammed, Hz. Musa’nın yanına son gelişinde ‘Beş vakit namaz emrolundum’ diye söze başlar ve devam eder: ‘Allah bana, Ey Muhammed! Bu her gün gece beş vakit namazdır. Her namaz için on misli sevap verilecek. Kim bir iyilik yapmayı düşünür de yapamazsa onun için bir iyilik yazarım. Eğer yaparsa onun için on sevap yazarım. Kim bir kötülük düşünür de yapmazsa onun için bir şey yazılmaz. Eğer yaparsa o zaman sadece bir kötülük yazılır, dedi’ der. Hz. Musa bir kere daha dönüp bunu hafifletilmesini istemesini söylediğindeyse ‘Haklısın ama ben böyle bir istekte bulunmaktan utanırım’ der.
Hadis kaynakları Mirac’ın semavi yolculuğun başladığı noktada, yani Mekke’de Ummühani’nin evinde son
bulduğu bilgisini aktarıyor...
Çerçeve
Dante’de yansıyan miracİlahi Komedya kuşkusuz edebiyat tarihinin en önemli eserlerinden biri. Dante Alighieri’nin
İtalyanca’ya edebi dil kimliği kazandıran bu manzum eseri 9 yaşında tanıyıp aşık olduğu ancak kavuşamadığı sevgilisi Beatrice’in ölümünden duyduğu üzüntü ve onu hayalinde semavi bir varlık seviyesine yükselterek yaşadığı on yılın ardından 1300 senesi Nisan ayının başında aralıksız beş günde yazdığı biliniyor.
Dante’nin İlahi Komedya’yı büyük ölçüde Arap şairi el-Maarri’nin Risaletü’l-Gufran’ı ve İbnü’l-Arabi’nin Fütuhat el-Mekkiye’sinden esinlenilerek kaleme aldığını ise dünya İspanyol asıllı oryantalist Miguel Asin Palacios’un 1919’da kaleme aldığı ‘La Escatologia Musulmane en la Divina Comedia’ adlı eseri sayesinde öğrendi. Madrit Üniversitesinde Gazali üzerine doktora yaptıktan sonra Arapça kürsüsüne atanan bir papazdı Palacois. Arap edebiyatı üzerinde çalışmaları ilerledikçe, İlahi Komedya’nın sadece Dante’nin mistik dünyasındaki büyük patlamanın sonucu ortaya çıkmadığını, Müslüman yazarların Hz. Muhammed’in Mirac’ıyla ilgili yazdıklarının esere ilham kaynağı olduğunu gördü. Ve bunu eserler arasında karşılaştırmalar yaparak gösterdi.
İlahi Komedya’da Dante’nin semavi sırrı şifrelediğine inanılan, anlamı üzerinde hala tartışmaların sürdüğü ‘Can Grande della Scala’ ifadesindeki Scala sözcüğünün aslında mirac (= merdiven) anlamına geldiğini, lugat manasıyla ‘Merdivenin büyük kağanı’ demek olan ifadenin pekâlâ ‘miracın efendisi’ olarak anlamlandırılabileceğini de kaydedeyim.

Hiç yorum yok: