12 Şubat 2013 Salı

Ahmet Er’in kitabı: Hatıralarım ve Hayatım- Yavuz Bülent Bakiler

Geçen hafta Çeçenistan’a gidip geldim. Ahmet Er’in: Hatıralarım ve Hayatım isimli kitabı elimden düşmedi.
27 Mayıs 1960 darbesi yapıldığında doğanlar, bugün 49 yaşındadırlar. Bu bakımdan Ahmet Er’i bilmeyenler, tanımayanlar olabilir. A.Er, 27 Mayıs darbesinin ciddi isimlerinden biri. Ben kendisini, 1960 yılından beri tanıyorum. O, kelimenin gerçek anlamında bir gönül adamıdır. Soyadı gibi bir er kişidir. Yunus Emre inancıyla, güzelliğiyle yaşayan bir Müslüman Türk’tür. Sadece 38 kişilik Milli Birlik Komitesi üyeleri arasında değil, dünya darbeler tarihinde bile yüreği onun kadar merhamet yüklü bir başka ihtilâlci-darbeci göstermek çok zordur. 
Şimdi siz söyleyin bana: Dünyanın neresinde bir ihtilâlci veya darbeci kişi, devirdikleri bir başbakanın idamı üzerine oturup ağlamıştır? Ahmet Er, Menderes’in idamına eşiyle birlikte oturup ağlayanlardan biri. 
Ben, bütün yazılarımda ve konuşmalarımda, 27 Mayıs darbesini, CHP teşkilatlarıyla, ordumuzun içindeki CHP zihniyetli subayların el ele vererek yaptıklarını iddia ediyorum. Bu iddiamı, Alpaslan Türkeş de doğrulamıştı. Ahmet Er de bu konuya, kitabında tam bir açıklık getiriyor. Yazdıklarından işte size birkaç örnek: 
“İhtilâl öncesi bir gün, Orhan Erkanlı’yı ziyarete gitmiştim. Kendisi Davut Paşa’da Tank Tabur Komutanı idi. Odasına girdiğimde iki siville görüşüyordu. Onlara döndü ve “Yüzbaşım yabancı değil; devam edin” dedi. Bunun üzerine o iki sivil şahıs şunları söylediler: 
-Binbaşım, Saraçhane’de iki grubu birbirleriyle çatıştırdık. Kavga bütün şiddetiyle devam ediyor. Başka bir emriniz var mı? 
Erkanlı: Teşekkür ederim! Devam edin! dedi. O iki şahıs ayrılıp gittiler. Erkanlı ile yalnız kalmıştık: 
-Binbaşım! Bu adamlar kimdir? 
-Bunlar, Halk Partisi milletvekilleridir! 
-Memleketin genç evlatlarını birbirine kırdırıyorlar. Bu ne haince iştir? dedim. Erkanlı cevap verdi: 
-Olaya öyle bakma. Onlar, ihtilâle zemin hazırlıyorlar! 
-Allah belâlarını versin dedim ve ayrıldım.” (Sayfa-56) 
“CHP 27 Mayıs’ın içindedir!” (Sayfa-57) 
“Bir gün Kurmay binbaşı Mehmet Özgüneş (ki kendisi de örgüt üyesiydi ve bizimle aynı görüşteydi) Bizlere mühim bir haber getirdi: İhtilâl örgütü içinde bazı subaylar İsmet İnönü’den emir alıyorlar ve kendisine ihtilâl çalışmalarıyla ilgili, bilgi aktarıyorlar. Bu subaylara göre “Demokrat Parti iktidarı ihtilâl ile al aşağı edildikten sonra, İsmet İnönü, bütün kadrosuyla beraber iktidara getirilmelidir.” (Sayfa-58) 
27 Mayıs darbesini başka askerî darbeler ve muhtıralar takip etti. O darbeler ne CHP’ye ne milletimize ne de ordumuza huzur getirdi. Askerî darbelerin millet hayatımızda nasıl büyük felaketlere yol açtığını hâlâ anlayabilmiş değiliz. 
Ahmet Er’in BİLTEK Yayınları arasında çıkan kitabından önemli bölümlerden yarınki yazımda da bahsedeceğim.
***
Ahmet Er Hâtıralarım ve Hayatım isimli eserinin 76. sayfasında şöyle bir açıklama yapıyor: “Prof. Afet İnan’ın evinde, İsmet İnönü’nün başkanlığında, Fikret Kuytak (Kurmay Albay ve MBK üyesi) ve arkadaşları bir toplantı yapmışlar. Alb. Fikret Kuytak, bu toplantıyı, bana şöyle anlattı: İsmet İnönü, iktidara gelince bizlere senatörlük verecek. O toplantıda hazır olan arkadaşlarla, bu teklifi kabul ettik. Ben bu arada Hukuk Fakültesini bitirir, avukatlık stajımı da tamamlarım. İnönü’nün bu teklifini size de açıklıyor ve kabul etmenizi rica ediyorum.“ Ben, kendisine şöyle cevap verdim: 
“Albayım! Biz Ankara’ya, Hukuk Fakültesi’ne kaydolmaya, avukatlık stajı yapmaya gelmedik. Sizin bana teklif etmiş olduğunuz bu siyasî rüşveti, kulaklarım duymamış olsun.” 
Yanından ayrıldım. Ekim ayının başlarında bir MBK toplantısında Ecevit’in Ulus gazetesinde savunduğu Tabiî Senatörlük fikri ele alındı. O toplantıda şunları ifade ettim: “Bu, siyasî bir rüşvettir. İsmet Paşa’nın, iktidarı elimizden almak için bize karşı siyasî bir oyunudur. Bu, bizim yeminimize de aykırıdır. Biz, millet önünde, hiçbir karşılık beklemeden, millete hizmet edeceğimize yemin ettik. Onun için Tabii Senatörlük diye bir şey kabul edilemez. 
Halk Partisi ve onun genel başkanı İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı Gürsel’in ifadesiyle, iktidara gelebilmek için, gerdeğe girecek damat gibi hırslıydı.” 
1960 darbesinden sonra kurulan 38 kişilik Millî Birlik Komitesi içinde, CHP zihniyetli subaylar, İsmet İnönü’nün Tabii Senatörlük rüşvetini kabul etmeyen arkadaşlarını komiteden söküp atmak istediler. 
Böylece MBK ikiye bölündü: İktidarı hemen CHP’ye teslim etmek isteyenlerle, iktidarda 4 yıl kadar kaldıktan ve Türkiye’nin çok önemli meselelerini çözdükten sonra yeni iktidarı seçimle belirlemek isteyenler, birbirlerinden ayrıldılar. 
Türkeş, Yassı adaya hapsedilen DP lider kadrosunu İsviçre’ye göndermek, onlara geçimlerini sağlayacak maaş bağlamak, seçim şartları hazırlandıktan sonra, yurda dönmelerine fırsat vermek istiyordu. Ama Tümgeneral Cemal Madanoğlu ve arkadaşları, MBK’dan Türkeş grubunu tasfiye etti. Acaba Türkeş ve arkadaşları DP lider kadrosunu Yassıada’dan alarak İsviçre’ye gönderseydi ne olurdu? Bu sorunun cevabını 1960 yılında, Hava Kuvvetlerimizde vazifeli “Deli Remzi” diye bilinen bir yüzbaşı Ahmet Er‘e aynen şöyle açıklıyor: 
“Eğer 14’ler, yani sizler, diğer grubu tasfiye edip yurt dışına sürseydiniz ve Yassıada’yı da boşaltmaya kalksaydınız, ona fırsat vermeden Yassıada’da binaların altına döşediğimiz tahrip kalıplarıyla -hapisteki bütün insanlarla beraber- binaları havaya uçuracaktık.” (Sayfa 99-100) 
13 Kasım tasfiyesinden sonra, bir sarhoş binbaşı, Ahmet Er’i evinden alarak cipe bindirir. Bolu yoluna çıkarlar. Cip bir kumsalda durur. Gerisini Ahmet Er’in kitabından veriyorum: 
“Cipten indik. Bu kumsalda silahlı askerler vardı. Araçların farları yanıyordu. Sonradan öğrendiğimize göre, bizi orada kurşuna dizip, cesetlerimizi, Erzurum Palandöken’in eteklerine gömeceklermiş. Fakat sonradan vazgeçmişler. Bu vazgeçmenin sebebi, merhametlerinden değil, korkularındandır.” (Sayfa 112) 
Ahmet Er’in Hâtıralarım ve Hayatım isimli kitabını, bütün askerî okullarımızda okutmak lâzım. 

Hiç yorum yok: