26 Ocak 2013 Cumartesi

Kadı sicilleri-Murat Bardakçı


Kadı sicilleri

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi “İSAM”, seneler süren uzun bir hazırlıktan sonra, son derece önemli bir yayına başladı: “Kadı Sicilleri”...
“Kadı Sicili”, mahkeme tutanaklarının ve kararların toplu halde bulunduğu eski adlî arşivlerdir. Bir bölgenin belli bir dönemindeki sosyal hayatının ayrıntılarını belgeleriyle görebilmek için bu sicilleri incelemek gerekir. Kayıtlardaki olaylar bazen son derece şaşırtıcı olabilir; meselâ bundan asırlar önce dinibütün zannedilen bir mahallenin aslında yoldan çıkıp tamamen sapıtmış olduğunu görebilir yahut memleketin herşeyine hâkim olduğunu zannettiğiniz zamanın padişahının veya idarecilerinin bazı konularda nasıl âciz kaldıklarını farkedersiniz.
Birkaç günden buyana, İSAM’ın yayınladığı “Kadı Sicilleri”ndeki kayıtları, yani o zamanın mahkeme evrakını ve kararlarını okuyorum...
BİR BAŞKA ÜSKÜDAR
Şimdiye kadar 13 cildi çıkan sicillerin ilk kısmı, Üsküdar’a ait... Bugünün mütevazi ama vakur ve geçmişin haşmetini hâlâ hissettirmeye çalışan Üsküdar’ına...
Ama, sicilleri okuyunca o zamanın Üsküdar’ının pek bize anlatılan ve zannettiğimiz gibi değil, “başka türlü”, daha doğrusu içerisinde herşeyi barındıran, her cinsten kişinin bulunduğu bir yer olduğunu görüyorsunuz.
Meselâ, 17. asırda Üsküdar Kadısı’nın görev sahası içerisindeki Çengelköy’de bir Rum’a şarap satma yetkisi veriliyor, o devrin tâbiri ile “monopolia” yani “tekel” olması ihsan buyuruluyor. Ama, bir taraftan da Marmara’daki adalardan Boğaziçi’ne fıçılar içerisinde şaraplar gönderiliyor ve gizli gizli satılıyor. Tekel hakkını elinde bulunduran Rum ne yapsın? Üsküdar Kadısı’na gidiyor, “Padisahimiz efendimiz sarabin ‘monopolia’sini bu kuluna vermisti. Aman kadi efendi, oczağina dustum, bu sahtekâr sarapçilara mâni ol, fiçilarini benim monopoliamda satmasinlar, yoksa batazağim, iflâs edezeğim” diye yalvarıyor. Kadı Efendi “Bre yakalayın bu mel’unları” buyuruyor ve Marmara Adaları’ndan Çengelköy taraflarına kaçak şarap yollanmasının önü alınıyor.
O zamanın “pereme” denen kayıkları da sadece Boğaz’ın iki yakası arasında gidip gelmeye değil, başka işlere de yarıyor. Üsküdarlı Müslüman kadınlar iki sahil arasında defalarca gidip gelirken bol bol demleniyor, yani şaraplarını yudumluyorlar.
BİR DÖŞEKTE ÜÇ KİŞİ 
Kadı Efendi’ye günün birinde ihbar geliyor, “Üsküdar’da yaşayan filânca isimli herif kadın satıyor” diyorlar... Adamın evi basılıyor, baskının zaptı kadı siciline “Sermayelerinden üçü ile aynı döşekte uyurken yakalandı, sonra da hakkından gelindi” diye geçiyor. 
O devirdeki anlaşmalı boşanmaları, Boğaziçi’ndeki köylerden birinin İstanbul’a muhabbet tellâlı ihraç etmekten başka bir işe yaramadığını, para karşılığı anlaşmalı evlilikleri, küçük yaştaki cariyeleri nikâhlamanın yollarını yahut kaçan kölelerin nasıl yakalandıklarını ve haklarında ne gibi muameleler yapıldığını merak ediyorsanız, Kadı Sicilleri’ni okuyun... 
Ama, o devrin diline âşinâ değilseniz yanınızda mutlaka bir sözlük bulundurun, aksi takdirde sicillerde yazılanların ne demek olduğunu anlamanız son derece güç, hattâ imkânsız olabilir. Sözlük sayesinde hem kelime dağarcığınız artar, hem de artık unutulmuş ama her yönü ile çok zengin bir âleme yavaş yaşaş da olsa girebilirsiniz. 
İSAM’ın başında bulunan Prof. Dr. Âkif Aydın, “Kadı Sicilleri” serisini hayata geçirmekle ilim tarihimiz bakımından çok önemli bir hizmet yapmıştır.

Hiç yorum yok: