KARŞILIK beklemeden gösterilen alâkaya, yapılan iyiliğe ve yardıma, “âtıfet” denir. Âtıfet büyük gönüllere mahsustur, sadece şefkat ve merhamet hislerine dayanır ve âtıfete muhatap olandan hiçbir karşılık beklenmez.
Dün, Van’daki Ahtamar Adası’nda yapılan ve Türk Ermeni cemaatinin bazı mensuplarının yanısıra dünyanın dört bir yanından gelen çok sayıda Ermeni’nin de katıldığı âyin, böyle bir hareket, yâni bir âtıfettir. Gücünden ve büyüklüğünden emin olan devletler bu şekilde izinleri sık sık verirler ve vermekte de hiçbir beis görmezler.
“Çan asıldı, asılmadı, çalacak, çalmayacak” gibisinden bahanelerle 95 sene sonra ilk defa yapılan bu âyini protesto edip Ahtamar’a gelmemek ise sadece eziklikten ve söyleyecek bir sözü olmamaktan kaynaklanan bir gariplikten ibarettir.
Gazetelerde ve TV’lerde günlerden buyana Ahtamar’daki âyinle ilgili olarak çok şey yazıldı, çizildi ve konuşuldu; hattâ Van Gölü’nün üzerindeki adada 1915’e kadar bir Ermeni Patrikliği’nin vârolduğundan da sözedildi. Ama bölgede geçmişte nelerin yaşandığından ve adada asırlar boyunca faaliyet gösteren Patrikhane’nin niçin kapatıldığından hiç sözedilmedi.
Sebebini kısaca anlatayım:
BAĞIMSIZLIK İLÂNI
Van, yahut Ermeni tarihindeki ve coğrafyasındaki ismi ile Vaspuragan, asırlar boyunca Ermeniler’in yaşadığı bir bölge idi. Bizans döneminden itibaren zaman zaman ayaklanmalara sahne olmuş, çatışmalar çıkmış ve çok kan dökülmüştü ama sükûnetin hâkim olduğu asırlar da yaşanmıştı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun 1914 sonunda Birinci Dünya Savaşı’na girmesi üzerine, doğu bölgelerinden daha önceden başlamış ve devam etmekte olan Ermeni ayaklanması Van’da 1915 Nisan’ından itibaren çok daha kanlı bir hâl aldı. Van Valisi Cevdet Bey ayaklanmayı bastırmaya çalışırken Müslüman halk katliama uğradı, Ermeniler de Rus ordusunun kendilerine yardıma gelmesini beklemeye başladılar.
Rus askerlerinin 1915 Mayıs’ında Van’a girmeleri üzerine Türk birlikleri geri çekilmek zorunda kaldı. Hayatta kalabilmiş olan Müslümanlar ise, şehri zaten önceden terketmişlerdi.
Van’ın Rus kontrolü altına girmesinden sonra, bölgede bir “Yerel Ermeni Hükümeti” kuruldu. Bu, açıkça bir bağımsız devlet ilânı demekti. İsyanın lideri olan Aram Manukyan “Vaspuragan Valiliği”ne getirildi, doğudaki diğer vilâyetlerde yaşayan Ermeniler’in de Van’a göçetmeleri üzerine şehrin nüfusu 250 bine yükseldi.
UNUTULMAYAN ACILAR
Ama, Türk birliklerinin Rus ordusunu 1915’in Temmuz’undan itibaren Anadolu’dan doğuya sürmeye başlaması, Van’daki Ermeni hükümetinin kaderini de değiştirdi. Şehir yeniden Türk birliklerinin eline geçti. 1915 Mayıs’ında başlayan tehcir 1918’e gelindiğinde Van’da da tamamlanmış, şehirde artık Ermeni kalmamış ve Ahtamar Adası’ndaki müstakil patriklik de İttihad ve Terakki Hükümeti’nin kararıyla lâğvedilmişti.
Anadolu’da 90 küsur seneden buyana acı bir hatıra olarak anlatılan “Van katliamı”, şehirde 1915 Mayıs’ında ilân edilen bu bağımsız yönetimin Müslüman halka karşı giriştiği kanlı eylemlerdir. Ahtamar’da 90 küsur sene boyunca tatbik edilen âyin yasağı da, bütün hadiselerin bir türlü unutulmayan hatırasıdır.
Türkiye’nin Ahtamar’da bu kadar sene sonra ilk defa bir âyine izin vermesi ise artık bu konuda hiçbir endişesi kalmayan bir devletin gösterdiği ama bence çok gecikmiş olan bir “âtıfet”ten ibarettir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder