25 Aralık 2012 Salı

Kıyamet alâmeti olarak Türkler -Erhan AFYONCU


Avrupalılar, 16. yüzyılda her taşın altında Türk tehdidini görürler ve kıyametin geldiğine inanırlardı

Avrupa'da 16. yüzyılda Türk korkusu o kadar fazlaydı ki her şeyde Türkler'i görürler, hayali ve gerçek her mucizevi işaretten Türkler'i çıkarırlar, kıyametin geldiğine inanırlardı. Yaptığı araştırmalarla Avrupa'nın Osmanlı'ya bakışının çok az bildiğimiz yönlerini ortaya çıkaran çalışkan araştırmacılardan Leyla Coşan, "Kıyamet Alâmeti Olarak Türkler" isimli yeni kitabında Hristiyan dünyasının yaşadığı Türk korkusunun bu yönünü teferruatlı olarak anlatır.

Resimli el ilanları

Yeniçağ döneminin en önemli iletişim aracı gazetenin öncüsü kabul edilen el ilanları, yani bildirilerdi. Avrupalılar, Türkler'e bakışlarını biçimlendiren bu kitle iletişim aracı sayesinde din ve devlet, savaş propagandası yaparak Türk düşmanı imajını oluşturdular. O dönemde okuma yazma bilmeyenlerin çokluğundan dolayı toplumun geneline hitap eden haber, resimle süslenmiş haberdir.

Resimli el ilanlarıyla Alman toplumunun tümü "Türk korkusuna" yönlendirilmişti. 16. yüzyılda Alman toplumundaki herkesin ilgisini çeken "Türk konusunun" en fazla işlendiği haber türleri arasında bulunan "mucizevî işaret haberleri" de Türk ve Türk savaşları yorumlarına sıkça yer vermişti. El ilanlarında Türkler'le ilgili mucizevî işaretlere, kıyamet alametlerine ve geleceğe yönelik kehanetlere de yer verilmişti.

Türkler'le ilgili haberler söz konusu olduğunda, çoğunlukla bilgi aktarmaktan çok, propaganda amaçlı yayınlanan el ilanları sayesinde, bir yandan "düşman Türk" imajı" pekiştirilmiş, diğer yandan da dikkatin tamamı ortak düşman olan "Türk"e yönlendirilerek, Alman toplumunun içerisinde var olan huzursuzlar kamufle edilmeye çalışılmıştı.

Osmanlı İmparatorluğu'nun devamlı genişlemesi ve askerî zaferlerin art arda gelmesi sonucunda, tuhaf ya da sıra dışı tabiat olayları bile, toplumu bu tehdit konusunda sürekli olarak uyarmak için kullanılmaktaydı. "Türk" ya da "Türk korkusunu" el ilanı yazarlarının çoğu, kuyruklu yıldız, deprem ya da insan ve diğer canlılarda görülen anormallikleri güncel politik olaylara uyarlamaktan geri kalmamışlardı.

Kuyruklu yıldızlar ve Türkler

Hristiyan dünyası Türk tehdidinin artması sonucunda bizi Deccal olarak gördüler. Luther'in Papalığı ve Türkler'i Deccal olarak adlandırması sonucu, Türkler'in Deccal olduğu görüşü iki mezhep tarafından da benimsendi.

Kuyruklu yıldız motifi Türkler, Deccal ve mahşer günü ile bağdaştırılırdı. Kuyruklu yıldızın felaket getirdiği, savaşlara ve dinî çatışmalara işaret ettiği yorumu ise özellikle İstanbul'un fethi (1453) ve Osmanlılar'ın Belgrad'a (1456) kadar ilerlemesi sonucu inandırıcılık kazanmıştı. 1456'da Halley Kuyruklu Yıldızı'nın görülmesi Türk ilerlemesiyle bağdaştırılmıştı. Kuyruklu yıldızlar, Türkler tarafından gelecek bir tehlikeyi ve felaketi çağrıştırırdı.

Türkler'le ilgili astronomik işaretler arasında en fazla görülenler, kuyruklu yıldız haberleriydi. İkinci sırada ise Güneş ve Ay tutulmaları gelir. Doğal afetler arasında ise, deprem ön plandadır. Türk konusu zoolojik, botanik ve de insanlarda görülen anormallikleri, diğer bir ifadeyle mucizevî doğum haberlerini işleyen el ilanı haberlerinde de sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bütün bu işaretler ise kıyamet alâmeti olarak yorumlanırdı.

Türk tehdidinin derecesi artıkça, konuyla ilgili el ilanlarının sayısı da artmıştır. Leyla Coşan'ın incelediği Türk imajını işleyen mucizevî işaret haberlerinde, Türkler'in hem "gerçek"ten olabilecek hem de gerçek dışı, bir anlamda fantastik, tamamen hayal ürünü olan haberlerde yer aldığı görülmüştür.

Kilise, Türk korkusuyla mahşeri hatırlatıp, Hristiyanlar'ın zaaflarından kurtulması için bu tarz haberleri kullanmıştır. Mucize kabul edilen doğa olaylarının tümü, Tanrı tarafından gelecek olan cezaları hatırlatmakta ve herkesin her an bu cezaya maruz kalabileceğine işaret etmekteydi.

Türk korkusu

Yıldırım Bâyezid'in 1394'ten itibaren İstanbul'u kuşatma altına alması üzerine, Batı Avrupalı Hristiyanlar gözlerini bu tarafa çevirdiler. Nitekim ilk defa 1396'da Batı Avrupa'dan katılımların olduğu Niğbolu Haçlı Seferi düzenlendi. Daha sonra İstanbul'un 1453'teki fethi Avrupa'da büyük bir yankı yaptı. İtalya'dan Sırbistan'a herkes sıranın kendilerine geldiğine inanıyor ve korkuyordu. Yeni bir Haçlı Seferi düzenlenerek İstanbul geri alınmak istendiyse de Avrupa'nın iç siyaseti buna izin vermedi.

Kanunî'den itibaren Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa için gerçek bir tehlike oldu. 1522'de Rodos'un fethedilmesi Batı ve Orta Avrupa'daki devletlerin gözlerini tekrar Türkler'e çevirmelerine sebep oldu. Rodos'un Osmanlı hakimiyetine geçmesi ile ilgili 1522-1523 yıllarında 80 tane kitap ve broşür yayınlandı.

Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'daki Fransuva-Şarlken çekişmesinden dolayı yönünü iyice Avrupa'ya dönmesi ve Mohaç Muharebesi ile Macaristan'ı fethi üzerine herkes Türkler'le ilgilenmeye başladı. Bu konuda ardı ardına kitaplar basıldı. Kanunî'nin 1529'daki Birinci Viyana Kuşatması ile tehlikenin nefesini iyice enselerinde hisseden Avrupalılar'ın, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı ilgisi daha da arttı.

Yenilmez Türk

İstanbul'un Türkler tarafından fethi ve daha sonra Kanunî Sultan Süleyman devrinde Almanya içlerine kadar ilerlenmesi, Avrupa'da büyük bir korkuya sebep olduğu gibi "Yenilmez Türk imajını" da oluşturdu.

Türkler ülkemize gelirler mi?

İstanbul'un fethinden sonra Osmanlılar'ın durdurulamaması yüzünden Avrupa'daki birçok ülkede "acaba bu yıl Türkler ülkemize gelir mi" diye düşünülüyordu. Nitekim Makyavelli'nin bir eserinde, kitabın kahramanı "Türkler gelecek yıl İtalya'ya gelirler mi" diye soruyordu.

Hiç yorum yok: