9 Aralık 2012 Pazar

Gladyo yapılanmasının tepesinde kim olur?-Cem Küçük


Başbakan Erdoğan son yaptığı açıklamada Türkiye'nin IMF'ye borcunun 1 milyar Doların altına indiğini yazdı. 23.5 milyar Dolarlık borç son 8 yılda neredeyse bitme noktasına gelmiş.

Ergenekon'un ekonomi ayağına en büyük darbe budur. Yıllarca yüksek faizden büyük paralar kazanan, içeride istikrarsızlığı teşvik eden yapı artık rahat bir ortam bulamıyor.

28 Şubat sürecinde banka soygunlarıyla bu ülkenin paraları birkaç seçkin kişinin cebine gitti. Olan her zamanki gibi halka oldu.

Türkiye'de artık bu soygun ekonomisi yok. En azından büyük miktarda faizler verilmiyor. Her şey güllük gülistanlık olmadı, hâlâ faiz dengeleri Avrupa'ya kıyasla istenilen seviyede değil.

Yeri gediğinde kriz çıkartıp faizlerle oynayan, başaramadığında Avrupa'daki medyayı kullanarak siyasi istikrasızlığı vurgulayan, bundan da bir sonuç alamayınca askerleri kullanarak darbeyle tehdit edenlerin işi artık zor.

Ancak biz içeride Ergenekon'un para ve finans ayağını hâlâ çözemedik. Askerler, medya, üniversiteler az da olsa ortaya çıktı. Parayla ilgili sorunlar muallakta.

Derin yapılanmanın genelde hep askerler üzerinden yürüdüğü varsayılır. Yani belinde silah olan daha güçlüymüş gibi algılanır. Halbuki Gladyo türü yapılanmaların olduğu her yerde finans bu işin tepe noktasıdır. Askerleri ya da istihbaratçıları yönlendiren de büyük işadamlarıdır.

Kamuoyunun hiç bilmediği isimler Gladyo türü yapılanmaların temel taşını oluşturabilir. Herkesin üstünde birileri olabilir mi? Başbakan'ın yalılarında içki içenler diye kastettiği işadamları adını hiç duymadığımız kişiler olabilir mi?

Neden olmasın? Yakın tarihimizde Berç Keresteciyan Türker diye önemli bir işadamı var. Milli Mücadele'de Atatürk ve arkadaşlarına para yardımı sağlayan Türker bir tür dokunulmazlık zırhına bürünüyor. Atatürk Berç Keresteciyan'ı Selanik'te Osmanlı Bankası şube müdürlüğünden tanıyor. Savaş zamanında cömert yardımlarda bulunuyor. Ona Türker soyadını veren de Atatürk.

Keresteciyan'ın pek az bilinen iki önemli özelliği vardır. Birincisi Hatay'ın Türkiye'ye bağlanma konusunda yaptığı etkileyici konuşma, diğeri ise Ermeni asıllı birinin Türk milliyetçisi olabileceğini kanıtlamasıydı.

Atatürk zamanında bir tür zırha bürünen Türker 1949 yılında vefat etti. Ondan sonra da bu aile hakkında hiçbir şey öğrenemedik. Oğlu İbrahim Türker ise sırlarıyla beraber ortadan kayboldu gitti.

Burada altı çizilmesi gereken nokta İbrahim Türker'in Özel Harp Dairesi ve askerlerle olan bağlantısı. Elbette mason localarını, Üçgen bağlantıların da ortaya çıkması lazım. İbrahim Türker'in derin ilişkileri, yaptığı işler hiç gündeme gelmedi. NATO bünyesindeki Gladyo yapılanmasının Türkiye ayağı olarak Türker'in de adı geçiyor, ama asla ispatlanamıyor.

Berç Keresteciyan'a Atatürk'ten gelen dokunulmazlık zırhı şimdi oğlunda mı acaba? 1970'lerde Türkiye karanlık bir noktaya doğru giderken İbrahim Türker bu işlerin ne kadar içerisindeydi? Gladyo'nun en tepesinde acaba o mu vardı?

Londra'da, New York'ta kimlerle toplantılar yapıyordu? Mason localarından gelen telkinlerle içeriyi dizayn edenler kimlerdi? Bir de şöyle soralım: 1960 darbesiyle bağlantısı var mıydı?

Ne yazık ki Ergenekon'un para ve finans ayağı hâlâ deşifre edilemedi. Bu ülkenin halkından alınan paralar kime gitti, belli değil. Her komplo, provokasyon, cinayet, terörden bugüne kadar kimler nemalandı, soran yok.

Finans ayağının bir de mason localarıyla bağlantısı da sorgulansa daha bilmediğimiz kim bilir ne gerçekler ortaya çıkar.

Gürkan Hacır tarihimizle ilgili, "Bizden hep inanmamızı istediler, zaten inanmaya hep hazırdık" tanımlamasında bulunur. Çok doğru. Hele yakın tarihimiz asla bize anlatılan gibi değil.

Hiç yorum yok: