21 Aralık 2012 Cuma

Cem Ersever'in ŞOK İFADELERİ -Cem Ersever doğru söylüyor-Uğur Mumcu'yu öldüren video -Cem Ersever, hazırladığı 'andıç'ta ‘JİTEM yasal değil’ demiş -Ersever'i Veli Küçük mü öldürttü! -Bugün




Cem Ersever'in ŞOK İFADELERİ
1993’te öldürülen JİTEM’in karakutusu Cem Ersever’in son konuşmalarına BUGÜN ulaştı.


Ses kaydındaki ifadeler suikastın ardındaki perdeyi de aralıyor. Ersever, ordudaki kirli ilişkileri açıklayacağını belirtirken “Generallere uzanan silsile var” diyor. Şu sözler ise öldürüleceğini anladığını ortaya koyuyor: “Beni de tamamen illegal çizgiye getirdi bu adamlar. Susturmak istiyorlar ama susmayacağım.”

BUGÜN GAZETESİJİTEM’in kurucularından Binbaşı Ahmet Cem Ersever’in ses kayıtlarına ulaştı. Doğu ve Güneydoğu’da 1990’lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetlerin sorumluları arasında gösterilen ‘JİTEM’in karakutusu’ Ersever, konuşmalarında PKK’ya karşı yürütülen mücadelede ‘ihaneti’ ortaya koyan bilgiler veriyor. Ordudaki kirli ilişkileri açıklayacağını belirten Ersever, bazı şaibeli operasyonlara katıldığını söylüyor.

Ersever, “Beni de tamamen illegal çizgiye getirdi bu adamlar. Susturmak istiyorlar ama susmayacağım” şeklinde konuşuyor. Ersever, kirli ilişkileri açıklayacağını her telefonkonuşmasında dile getirmesinin ardından faili meçhul bir cinayete kurban gitti. Ersever’in sağ kolu olarak bilinen itirafçı Mustafa Deniz’in Ersever’le birlikte çekilmiş fotoğrafları da ilk kez günyüzüne çıktı. 

İFADEYE GİDECEKTİ 

Ersever, 1993 başında Aydınlık Dergisi’nde Ergenekon’un tutuklu sanığı Soner Yalçın’a konuşmuş ve Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ve bazı faili meçhuller ile ilgili açıklama yapmıştı. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in kuşkulu uçak kazasında ölümünden bir ay sonra da 17 Mart 1993’te 30 arkadaşı ile birlikte görevinden istifa etti. İstifa mektubunda “Güneydoğu’da yetkili organlar içerisinde oluşturulan bir çete, hadiselerin gerçek boyutlarının Türk milleti tarafından görülmesini engellemektedir” diyordu. Ersever, gerçekleri ve PKK ile mücadelenin eksikliklerini kamuoyuna duyurmaya çalışacağını açıklıyordu. 

GERÇEKLER TELESEKRETERDE 

Bir süre sonra Jandarma Askeri Savcılığı, Ersever’in Aydınlık’a verdiği röportaj nedeniyle hakkında soruşturma başlattı. 26 Ekim 1993’teki duruşmaya gitmek için 24 Ekim’de Ankara’ya giden Ersever’den bir daha haber alınamadı. 1 Kasım’da Ankara’da önce sevgilisi Neval Boz’un ardından itirafçı Murat Demir’in ve 4 Kasım 1993’de Elmadağ’da Ersever’in cesedi bulundu. 

Ersever, TSK’dan istifa ettikten sonra itirafçı Mustafa Deniz ve Ali Hoca ile birlikte Mezopotamya Basın- Yayın Şirketi’ni kurdu. Bu şirketin telesekreterine kaydedilen görüşmeler, Ersever’in susturulacağını anladığını ortaya koyuyor. O dönem görev yapan Albay Kurtuluş Ö. ile yaptığı görüşmede ‘CIA tarafından öldürüleceğini’ belirten Ersever, Güneydoğu’da yaşanan aksaklıkları, askerin anlamsız bir şekilde yetersiz kalışını ve kirli ilişkileri güvendiği komutanlarla paylaşıyor.

Bu adamlar beni illegal çizgiye getirdi

Asker olduğu tahmin edilen Celal isimli kişiyle konuşan Ersever tutuklanması durumunda, bazı operasyon emirlerini Genelkurmay’dan aldığını açıklayacağını dile getiriyor. 

ERSEVER: Öyle değil sen Turan Paşa’ya durumu söyle durumbu yani ben de tamamen illegal çizgiye getirdi bu adamlar susturmak istiyolar ve ben susmayacam. 

Celal: Doğru haklısın tamam komutanım ben söylim, iletiyim bi görüşün bakim telefonla da. Yani bu işi bu tür fikir bazında böyle karşılıklı böyle şey yaparak halletmeye. 

ERSEVER: Bu soruşturmayı ortadan kaldırmadan ben şeyi durdurmam yani kesinlikle soruşturmayı durduracaklar. 

Celal: Biraz yumuşayın komutanım. 

ERSEVER: Onlar yumuşayacak, bu kadar sene onlar benim ağzıma s... Bu kadar eyleme girdim, bu kadar işe girdim çıktım. Ondan sonra gelmiş benim karşıma benim hakkımda soruşturma açıyo bana. İki tane eylemi çıkarım derim bana genelkurmay başkanı emir verdi. Kim aksini ispat edecek bunun. 

Celal: Komutanım o işler o safhaya gelmesin yani. 

ERSEVER: Ama onlar getiriyorlar, ben gidip de yalvarmam. 

YUKARIDAN EMİR VERİLMİŞ 

Celal: Gitseniz acaba tutuklama durumları olabilir? 

ERSEVER: Olacak, olacak çünkü benim anladığım bu yukarıdan emir verilmiş onlara. Sivil savcılık olsun gideyim tereddütsüz giderim. 

Celal: Böyle bir niyetleri olsaydı sizi direkt hani alma arama durumları pozisyonuna girdiler girebilirlerdi. 

ERSEVER: Arama vardı ki. İfademi almadan tutuklamamı tevkifi nasıl çıkartıyor? 

Celal: Niye olmasın ki komutanım ya pat diye olur, yani siz de bu işlerin içindesiniz.

Politikayı siviller üretsin, askerler yapsın 

Cem Ersever, terörle mücadeledeki yanlışlıklara dikkat çektiği konuşmalarında artık sivillerin etkin olması gerektiğini vurguluyor. Kimliği belirlenemeyen bir kişiyle yaptığı telefon görüşmesi şöyle: 

X: Ne yapacaklar bunlara peki, atacaklar mı? 

Ersever: Efendim ya ne yapalım mapalımla olmaz bunları izah ediyoruz, söylüyoruz. İşte taktik önderlik sorunu var diyoruz. Bu adamlar bu işi götüremiyor, yapamıyor bu adamlar bitirsinler bir sivil organizasyon yapılsın bu adamları denetlesin kardeşim. Politika üretsinler politikayı siviller üretsin uygulamasını askerler yapsın. 

X: Neyse neyse abi 

ERSEVER: İşte bütün bunları biliyosun, bunları hep konuştuk yani.





Cem Ersever, (kırmızı kareli gömlekli) ‘sağ kolu’ olarak bilinen itirafçı
Mustafa Deniz (gözlüklü) ve arkadaşlarıyla objektiflere böyle poz veriyor.


Bir sürü pislik açıklarım

Ersever’in Albay Kurtuluş Ö. ile yaptığı bir görüşmedeki ifadeler dikkat çekiyor. Ersever, üzerinde gelinmesi halinde ‘Bir sürü pislik açıklarım’ şeklinde tehditte bulunuyor. İşte o sözler: 

ERSEVER: Yalnız bakın dedim bir bunu tehdit olarak algılamayın. 

K. Ö: Evet. 

ERSEVER: Ben de dedim bir sürü pislik açıklarım. 

K. Ö: Evet. 

ERSEVER: Silsile dedim generallere şunlara bunlara dedim, hepsini dedim, sayar dökerim onları. 

K. Ö: Evet. 

ERSEVER: E ona göre düşünün, dedim yani kiminle bu işi yaptığınızı iyi bilin, dedim komutanım ve niyetim o illegalite çerçevesine de girse ben bu mücadeleyi yürütecem. 

K. Ö: Kendine dikkat et anacım. 

ERSEVER: Benim korkum CIA Komutanım. Amerika’ya vurdururlar başka kimse değil onlar beceremezler çünkü.

K. Ö: Evet, evet kendine dikkat et, ee sevdiğim bir arkadaşımsın. 

ERSEVER: Sağ olun komutanım.

Bunların hesabını vermek zorundalar

Ersever’in hakkındaki soruşturma ile ilgili olarak Celal ve Kurtuluş Ö. isimli iki askerle yaptığı bir başka görüşme o dönemde gerçekleşen bazı terörist saldırıların kamuoyuna farklı şekilde yansıtıldığını gözler önüne seriyor. İşte o şok diyaloglar. 

ERSEVER: Bir şey merak ediyorlarsa sorsunlar illa da kalkıp devletlikleri tutuyorsa bunların acaba s... bana mı kalkıyor kardeşim. Gitsin güneydoğuya, utanmıyorlar mı? Dünkü açıklamayı gören de tabur basıldı komando taburu, tabur komutanı benim devre arkadaşım. 

Celal: Evet 

ERSEVER: 600-700 kişilik grup bastı bu taburu. Altı tane şehit verildi. 

Celal: Evet 

ERSEVER: Utanmadan açıklamalarında arazide arama yapan birlik diyor. Bu şehitlerin anaları babaları, kardeşleri, bacıları, karıları var. Bunların hesabını vermek zorunda bu adamlar. 

HALKA DOĞRUYU SÖYLEYİN 

ERSEVER: Bakınız Görümlü’de akşam 6 tane şehit var. 

K. Ö: Evet Allah rahmet eylesin. 

ERSEVER: Olay nasıl oldu biliyo musunuz? 

K. Ö: Hayır. 

ERSEVER: Koca Komando Taburu basıldı 600 - 700 kişilik bir grup tarafından tabur komutanı benim devre arkadaşım. Hasan Basri Vural. 

K. Ö: Evet. 

ERSEVER: Şimdi nasıl açıklandı. 

K. Ö: Karakol baskını. 

ERSEVER: Yok karakol baskını da değil arazide gezen, arazi araması taraması yapan birliğin üzerine ateş açıldı böyle oldu. Şimdi ben devleti küçültmek istemiyorum, devlete hakaret etmek istemiyorum ama şu var vatandaşa artık doğruyu söyleyin.

Sivil savcılık olsa göğsümü gere gere giderim

Cem Ersever’in Ergenekon tutuklusu olan ve o dönemde Aydınlık Dergisi’nin muhabiri olan Soner Yalçın ile yaptığı telefon görüşmesi, çarpıcı kayıtlar arasında yer aldı. Yalçın’la birçok kez görüşen Ersever, yaptığı son görüşmelerinden birinde hakkında açılan askeri savcılık soruşturması ile ilgili olarak dert yanıyor. Soruşturmayı sivil savclığın açması halinde ‘Göğsümü gere gere giderim’ diyen Ersever’le Yalçın arasında şu diyaloglar yaşanıyor: 

ERSEVER: Sanıyorum iki gün sonra illegal duruma geçiyorum. Tevkif müzekkeresi çıkar bu mücadele devam edecektir. 

YALÇIN: Öyle mi? İfade verseniz. 

ERSEVER: Gittiğim anda beni tutuklarlar, çünkü bu bir gözdağıdır. 

YALÇIN: Şimdi illegal duruma geçmeden önce orda mahkemede de bunları savunmak ceza verirlerse de legal şekilde mücadeleye yasal platformlarda devam ettirmek daha iyi değil mi? 

ERSEVER: Yasal yollardan mücadelesini vermek isteyen çok insan oldu. Çok kişi girdi çıktı. Ben cezaevine girip çıkmak suretiyle bir mücadele vermek istemiyorum. Eğer bu sivil savcılık olsaydı göğsümü gere gere kalkar gelir verirdim. Söylediklerim kesinlikle suç unsuru değildir. Suç unsuru olsaydı Devlet Güvenlik Mahkemesi Terörle Mücadele Kanunu’na istinaden hakkımda dava açardı.

Kayıtlar faili meçhul soruşturması dosyasında

Ersever’in son ses kayıtları Diyarbakır’da Özel Yetkili Savcılık tarafından yürütülen faili meçhul cinayetler soruşturmasına ‘delil’ olarak dahil edildi.

Cem Ersever'in şok itirafları 2

BUGÜN, JİTEM Komutanı Binbaşı Ahmet Cem Ersever’in gündem oluşturan ses kayıtlarını yayınlamaya devam ediyor.


PKK ile mücadelede yaşanan aksaklıkları, “Bir sürü pislik hepsini açıklarım” diye haykıran Ersever’i ölüme götüren kayıtlarda çok çarpıcı bilgiler yer alıyor. Ersever, TSK’dan istifa ettikten sonra itirafçıMustafa Deniz veAliHoca adlı ortağı ile kurduğu Mezopotamya Basın Yayın Şirketi’nin telesekreterine kaydedilen görüşmelerinde güvendiği komutanlara dert yanıyor. Bazı terörist saldırıların halka farklı şekilde yansıtıldığını açıklayan Ersever, “Bu adamlar şehitlerin hesabını vermek zorunda” diyor. Son görüşmelerinde ise Ersever ismi bilinmeyen bir şahısla konuşuyor.Gazetecilerle irtibata geçtiğini söyleyen Ersever’e karşıdaki kişinin tavsiyesi ise dikkat çekiyor: “Reis kendini öldürtmekmi istiyorsun?”
HABER: Bilal ŞAHİN-BUGÜN
TEDBİR ALMADILAR
Kuzey Irak’ta devletin verdiği çadır ve jiplerinPKK’lılar tarafından kullanıldığını ima eden Ersever, ismi belirlenemeyen şahıslarla yaptığı telefon görüşmesinde, PKKilemücadelede yaşanan eksik ve yanlışlardan dert yanıyor. Terörist başı Abdullah Öcalan’ın talimatına rağmensilahlı kuvvetlerin tedbir almadığını öne süren Ersever, “Paşaların yüzünden bizim çocuklarımız ölmeye devammı edecek?” diye soruyor.
İşte o çarpıcı diyaloglar:
ERSEVER: Güneydoğu’yla ilgili ne olacak? Benden daha iyi biliyorsun, gittin, gezdin, gördün.Herifler her zamanki yalanlarını söylüyor. Sana ‘Ayın 20’sinde bunlar başlayacak’ diye demedim mi?
X:Başladılar zaten.
ERSEVER:He 20’si itibari ile başladılar. Devlet bilmiyormuydu ayın 20’sinde PKK’nın eyleme geçeceğini!Abdullah Öcalan telsizden direkt emir vermedimi herkese! Tedbir alsalardı.
X: Direkt emir verdi dimi?
ERSEVER:Gayet tabii,direktemirverdi.
X: Eee başlayın, ateşkesi bozun.
ERSEVER:Herkes biliyordu bunu ya. Bak takır takır devamediyor. Şırnak’ı bastılar dün gece. X: Evet adamlar geliyorlarMeşeDağı’ndan vuruyorlar ya!
ERSEVER: He...
X:Oradakiler hiç etrafı görmüyormu?
ERSEVER:Ondan sonra da biz hâlâ yok bilmem ne paşa, bilmem ne maşa, bilmem neyle uğraşıyoruz. Yani o paşaların, maşaların yüzünden bizim çocuklarımız ölmeye devammı edecek?
Reis kendini öldürtmek mi istiyorsun?
Cem Ersever, ismi belirlenemeyen bir diğer kişiyle yaptığı konuşmada, Aydınlık Dergisi’nde yayımlanan röportajının ardından gazetecilere açıklama yapmaya devam edeceğini söylüyor. Hattın diğer ucundaki kişi ise Ersever’i şu şekilde uyarıyor: “
OK YAYDAN ÇIKTI ARKADAŞ”
ERSEVER: Aradılar. ‘Konuşurum arkadaş mesele değil’ dedim. Yani ben bir platform oluşturmaya çalışıyorum.
X: Reis sen kendini öldürtmek mi istiyorsun?
ERSEVER: Yok ya.
X: Aydınlık ne? Sen bu kadar akıllı adamsın.
ERSEVER: Ya senmerak etme. Sen bırak ok yaydan çıktı artık arkadaş. Hiçbir şey dinleyecek halim kalmadı. Yeter artık! Bu devlet daha Bingöl’de öldürülen erlerinin kimliğini bilmiyor tamammı? Açıklama yapıyor ‘Erin kimliğini tespit edemedik’ diyor. Ben böyle işin içine ederim...
X: Artık kimseye de sahip çıkmamış, adam gitmiş orada ne olmuşsa olmuş.
ERSEVER: Yani böyle şey olmaz. Kuzey Irak’ı sen kendin görmedinmi orada devletin verdiği çadırların, jiplerin nerede kullanıldığını ne yaptığını?..
X: Bu kadar aptallık olmaz.
ERSEVER: Hee. Bu kadar olmaz yani. Birilerinin bir şey yapması gerekiyor ve bu yapıldı.
X: İyi de bunu kamuoyuna ulaştıracak Aydınlık değildir.
ERSEVER: Aydınlık değilmutlaka şimdi bak bu konu ayrı Aydınlık’la yapılan görüşmemiz ayrı. Aydınlık’la yapılan görüşmede ben devleti tenkit edermahiyette bir şey demiyorum ki. Tenkit ettiğim husus belli. ‘Taktik önderlik sorunu var’ diyorum. Bundan kim alınırsa alınsın, yarın okuduğunda göreceksin zaten.

Deniz’in kardeşine ölüm tehdidi

JİTEM Komutanı Binbaşı Ersever’in ‘sağ kolu’ olarak bilinen itiraf itirafçı Mustafa Deniz’in ağabeyi Mehmet Deniz ilk kez BUGÜN’e konuştu. Deniz,1993’te birlikte öldürüldüğü söylenen kardeşi ve Ersever’i ölüme götüren son bir haftayı anlattı. Ersever ile kendisinin de birkaç kez görüştüğünü söyleyen Mehmet Deniz, ikilinin ‘hedef haline getirildiğini’ savundu. Çarpıcı iddialarda bulunan ağabey Deniz, gizemli telefonları, ‘sonun kardeşin gibi olmasın’ tehditlerini ve JİTEM’cileri ölüme götüren bağlantıları açıkladı.

KARDEŞİM ÇOK KIZDI

Ersever’e açılan askeri savcılık soruşturması öncesinde Ersever’in avukatı Emin Emir’in bir hafta önce kendisini aradığını söyleyen Deniz, o görüşmeyi şöyle anlattı: “Bana ‘Ersever ifadeye gelecekti, kendisine ulaşamıyoruz. Hayatından endişeliyim.

Mustafa’nın yerini biliyor musunuz? Beni arasın’ dedi. Emir’e, kardeşimin Ankara’da olduğunu söyledim ve Mustafa’yı da arayarak bunu anlattım. Bana kızarak ‘NiçinAnkara’da olduğumusöyledin, İzmir’de olduğumu söyleseydin ya’ dedi. Yaklaşık 2 saat sonra kardeşim yine aradı ve ‘Abi, avukat veCemabiyle görüştüm’ dedi. Bu sözleri kendisiyle son görüşmemoldu. Yaklaşık 1 hafta sonra Emir yine aradı. Jandarmanın Polatlı’da bir ceset bulduğunu söyledi. Cesedin kardeşime ait olma ihtimalinden dolayı beni deAnkara’ya çağırdı.” Telefonla aradığı Ersever ve kardeşinin ortağıAliHoca’nın “Kardeşin dün akşam yanımızdan ayrıldıManisa’ya gideceğini söyledi” demesi üzerine şoke olduğunu söyleyen Deniz ilginç iddialarını şöyle sürdürdü:

KAN DAVASI DİYECEKSİN!

“Jandarma ‘1 hafta önce bulduk’ dedi ama Ali Hoca ‘Dün beraberdik’ dedi. Cesede otopsi yapılmaması da dikkatimi çekti. Cesedin başındayken JandarmaKomutanı bana ‘Olayla ilgili gazeteciler ya da başkaları bir şey sorarsa kan davası diyeceksin’ dedi.Ayrıca dönemin İl JandarmaAlayKomutanıAlbayN.G. ölümün ardından beni yanına çağırarak ‘Güvenliğin için elindeMustafa’ya dair bilgi, belge varsa bana getir. Yoksa senin için de üzülürüz kardeşin gibi olabilirsin’ dedi.Manisa’da evimize sivil polis kılığında kişiler geldi. Telefonla da ‘Mustafa hakkında konuşma’ diye tehdit edildim.” Deniz, ölümlerin arkasındaki sır perdesinin kalkması için hayatta olanAliHoca ve Ersever’in komutanı HikmetKöksal’ın konuşması gerektiğini söyledi.

BiZBiR DUYUM ALMIŞTIK

Ankara’ya gittiğinde kardeşinin kafasına 1 kurşun sıkılarak öldürüldüğünü gören Deniz, “Mustafa’nın üstü çok temizdi ve tek kurşun izi vardı. Bundan şüphelendim”dedi. Kardeşini,İstihbarat Şube’den emniyete aldırdığını iddia ettiği Osman Ak’ı aradığını anlatan Deniz şunları söyledi: “Ak, ‘Mustafa’dan haberim yok’ dedi. Ben ‘Mustafa’nın cesedininbaşındayım’ deyince detelaşlanarak, ‘Biz bir duyum almıştık. Ali’nin de(Ersever veDeniz’in ortağı)başınabir şey gelmemesi için alıp Ankara dışınaçıktım’ dedi. ‘Nasıl olur senle Ankara’daki telefondan görüşüyoruz’ dediğimdeise telefonu yüzüme kapattı vebir daha da aramadı.”

Cem Ersever doğru söylüyor

Cem Ersever’in 6 askerin şehit düştüğü Görümlü Karakolu saldırısıyla ilgili “700 PKK’lı yaptı” açıklamasını çatışmayı yaşayan asker doğruladı.

JİTEM’in karakutusu Cem Ersever’in 6 askerin şehit düştüğü Görümlü Karakolu saldırısıyla ilgili “700 PKK’lı yaptı” açıklamasını çatışmayı yaşayan asker doğruladı. Şehit düşen askerlerin Trakya’dan getirilen tecrübesiz piyade birliğinden olduğunu söyledi.
HABER: Bilal ŞAHİN-BUGÜN
BUGÜN’ün kamuoyuna duyurduğu JİTEM KomutanıCem Ersever’in ses kayıtları gündem oluşturdu. PKK ile mücadelede yaşanan aksaklıkları anlatan Ersever, birkaç görüşmesinde terör örgütü PKK’nın sözde eylemsizlik kararı aldığı 1993’te Şırnak’taki Görümlü Karakolu baskınından söz ediyordu. 6 Mehmetçik’in şehit olduğu baskınla ilgili, “Karakol baskını değil. Arazi araması taraması yapan birliğin üzerine ateş açıldı böyle oldu. Şimdi ben devleti küçültmek istemiyorum, devlete hakaret etmek istemiyorum ama şu var vatandaşa artık doğruyu söyleyin” ifadelerini kullanıyordu. BUGÜN, o çatışmaya katılan bir askere ulaştı. Baskını yaşayan ve isminin açıklanmasını istemeyen asker, olay anını ve sonrasını anlattı.

PİYADELER MEVİZLERE KONULDU

Asker, baskın öncesinde yaşananları da şöyle aktardı: “Önce Görümlü Karakolu’nu koruyan Kesiktepe mevzilerine Trakya’dan getirilen tecrübesiz piyade birliği yerleştirildi. Kesiktepe’nin Görümlü Karakolu açısından stratejik bir nokta olduğunu söyledik ve tecrübesiz piyadelerin o mevzilere gönderilmesine hem biz hem birkaç komutanımız karşı çıktı. Ama yine de tecrübesiz piyadelerin statejik noktada nöbet tutturuldu. Sonra dönemin Bölge Kolordu Komutanı Korgeneral Necati Özgen ziyareti gerçekleşti. Olay günü ise ilginç bir emir geldi. ‘Gece saat 12’ye kadar kimse çadırına gitmeyecek herkes irtibat hendeklerinde duracak’ dediler. Hazır kıta timi sabaha kadar bekleyecek diye haber devrildi. Çatışma da saat 12’ye çeyrek kala başladı. Eğer baskın 20 dakika sonra olsaydı kayıp sayısı 100’leri geçecekti. Teröristlerle 3 saat sıcak çatışma yaşadık. Kesiktepe teröristlerce ele geçirildi. PKK’lıları geri püskürttüğümüzde Kesiktepe’ye girdik ve şehit olan 5 arkadaşımızı gördük. Hepsi tecrübesiz piyade askerleriydi.”

 DELİK DEŞİK OLMUŞTU

PKK’nın bugüne kadar yaptığı en büyük baskınlardan birinin Görümlü Karakolu’na yapıldığını iddia eden asker, Ersever’in de söylediği gibi PKK’lıların 600-700 kişi olduklarını aktardı. Asker, “Şehit olan 6 arkadaştan İzmitli Çavuş İlhan bizim bölüktendi. Keskitepe’den seken bir uçaksavar mermisiyle şehit oldu. Akşamları nöbetçiler vardı ve diğer askerler çadırlarda istirahat ederdi. Sabah baktık ki bütün çadırlar kurşun ve şarapnel parçalarıyla delik deşik olmuş” dedi.

SICAK ÇATIŞMA YOKTU

Şırnak’a şubat ayında gittiğini belirten asker, 1993’te eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oluşturduğu barış havasının bölgeye hakim olduğunu söyledi. Bu olumlu tavırlar sayesinde terör örgütü ve asker arasında 7-8 aydır sıcak bir çatışma olmadığını belirten asker, yöre halklarıyla da çok sıcak ilişkiler içinde olduklarına dikkat çekti. Görümlü Karakolu baskınına kadar da köylülerle gayet samimi ve sıcak ilişkiler içinde olduklarını belirten asker, Bingöl ve Görümlü baskınları sonrasında ise bölge halkına karşı kötü uygulamaların yapıldığını iddia etti.

İşte Ersever’in Görümlü itirafları

JİTEM Grup Komutanı Binbaşı Cem Ersever, Mezopotamya Basın Yayın Şirket’nin telesekreterine kaydedilen görüşmelerinde Kurtuluş Ö. adlı askere Görümlü’de yaşananları şöyle anlatıyor:
ERSEVER: Görümlü’de akşam 6 tane şehit vardı değil mi? KURTULUŞ Ö: Evet Allah rahmet eylesin.
ERSEVER: Olay nasıl oldu biliyor musunuz?
KURTULUŞ Ö: Hayır.
ERSEVER: Koca Komando Taburu basıldı 600 - 700 kişilik bir grup tarafından tabur komutanı benim devre arkadaşım. Hasan Basri Vural. Siz de tanırsınız sanırım. Ha değerli bir subaydır.
KURTULUŞ Ö: Duydum ismini duydum. Evet.
ERSEVER: İşte şimdi nasıl açıklandı bu kamuoyuna, neymiş.
KURTULUŞ Ö: Karakol baskını.
ERSEVER: Yok, yok karakol baskını da değil arazide gezen, arazi araması taraması yapan birliğin üzerine ateş açıldı böyle oldu. Şimdi ben devleti küçültmek istemiyorum, devlete hakaret etmek istemiyorum ama şu var vatandaşa artık doğruyu söyleyin.

Uğur Mumcu'yu öldüren video

JİTEM’in karakutusu Binbaşı Cem Ersever’in sağ kolu olarak bilinen itirafçı Mustafa Deniz’in ağabeyi çarpıcı bir iddia ortaya attı.


Mehmet Deniz, “Ersever, Uğur Mumcu’ya bir görüntü verdi sonra Mumcu öldürüldü” dedi.
BUGÜN’ün yayımladığı Güneydoğu’da birçok failimeçhul cinayetin sorumluları arasında gösterilen Binbaşı Ahmet Cem Ersever’in ses kayıtları gündem oluşturdu. Ersever’in yakın çalışma arkadaşı itirafçı Mustafa Deniz’in ağabeyi Mehmet Deniz, kayıtların ardından suskunluğunu BUGÜN’ebozdu.Öldürüldüğü söylenen kardeşi ve Ersever’i anlatan Mehmet DenizJİTEM’ci ikilinin ‘hedef haline getirildiğini’ savundu. Deniz, PKK-MİT ilişkisini yazamadan öldürülen Uğur Mumcu ile ilgili de çok çarpıcı bir iddia ortaya attı.
HABER: Bilal ŞAHİN-BUGÜN

KİTAP YAZMAYA HAZIRLANIYORDU

Yakında yayımlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazan Mumcu, 24 Ocak 1993’te bombalı saldırı sonucu katledilmeden önce polis-mafyasiyaset ağının derin boyutlarını araştırıyordu. Öldürülme sebebi olarak da terörist başı Abdullah Öcalan’ın istihbarat örgütleriyle ilişkisini araştırması gösterilmişti. Bu bilgiler ışığında çarpıcı bir iddia da itirafçı Deniz’in ajandasını hâlâmuhafaza eden ağabeyi Mehmet Deniz’den geldi: “Ersever, çok gizli bilgi belge ve görüntülerin olduğu bir video kaydını Mumcu ile paylaştı. Talabani-PKK ve ABD üçgeninde doğuda neler yapıldığının görüntülerinin ardından Mumcu öldürüldü.”

MUMCU’YA ÇARPICI BİLGİLER VERDİ

Mehmet Deniz’in açıklamalarına göre; Cem Ersever ve Mustafa Deniz, Doğu’da terörlemücadelede yaşanan aksaklık ve çarpıklıkları kamuoyuna anlatmak için dönemin ünlü gazetecilerinden Uğur Mumcu ile görüştü.Mumcu’ya bazı konularda çarpıcı açıklamalar yapan ikiliye Mumcu, bu ciddi iddiaları yazabilmesi için belge ve kanıt olması gerektiğini söyledi. İddia edilen konuları gazete ve kitabında ancak bu şekilde yayımlayabileceğini belirten Mumcu ile Ersever’in ilişkisiniMehmet Deniz şöyle anlattı:

TALABANİ-PKK-ABD ÜÇGENİ

“Cem Ersever, içinde çok gizli bilgi, belge ve görüntülerin olduğu bir video kaydını Uğur Mumcu ile paylaştı. Söz konusu belgede özellikle Talabani-PKK ve ABD üçgeninde doğuda neler yapıldığının görüntüleri olduğu iddia ediliyor. Ama bunun ardındanMumcu öldürüldü. Sonra Ersever ve kardeşim bir yayınevi kurarak kitap çalışmalarına başladı. Mezopotamya Basın ve Yayın Şirketi’ni kuran Ersever veMustafa ilk olarak ‘Üçgendeki Tezgah’ isimli kitabı yayımladı.” Cem Ersever’inMehmet Deniz’in anlattığı yayınevinden Ahmet Aydın takma adıyla “Üçgendeki Tezgah” ve “APO-PKK-Kürtler” isimli kitapları yayımlanmış.

Jandarma kayıtlarında yaşıyor

Ağrılı olan Mustafa Deniz, üniversite öğrencisiyken 1984’te PKK’ya katıldı. Örgüt içinde ‘Ferhat’ kod adını alan Deniz, 1989’da PKK’dan kaçarak itirafçı oldu ve JİTEMbünyesinde faaliyetlere başladı. JİTEMKomutanı Binbaşı Ahmet Cem Ersever’in ‘sağ kolu’ olarak bilinen Güneydoğu’da işlenen failimeçhul cinayetlerde tetikçilik yaptığı ileri sürülen Deniz, JİTEMiçindeki çatışmanedeniyleErsever ile birlikte Ankara’ya atandı. Ardından 1993’te Ersever ve sevgilisi Neval Boz ile birlikte öldürüldüğü açıklandı. Ancak Jandarma Genel Komutanlığı’nın Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği cevabi yazı ‘öldü’ bilgisini yalanladı. JİTEMelemanlarıyla ilgilimahkemeye gönderilen belgedeMustafa Deniz’in, yakın zamana kadar Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı’nın Ankara birimi emrinde çalıştığı ve 18Mart 2009’da istifa ettiği söylendi.

 Gizli ajandada Cindoruk görüşmesi

Mustafa Deniz’in şehit olduğunu savunan Mehmet Deniz, kardeşinin PKK itirafçısı olarak anılmasından rahatsızlık duyduğunu söyledi. Ersever ile kardeşinin PKK ilemücadelede askerin ve sivil iradenin yanlışlıklarını kamuoyuna duyurmak için Mezopotamya Basın Yayın Şirketi’ni kurduğunu kaydeden Deniz, “Onlar katil değil. Vatanın birliği ve dirliği içinmücadele etti” ifadesini kullandı.

İNKAR EDİYOR AMA...

Deniz, bu ses kayıtlarını ve fotoğrafları da siyasi zemine güvenemediği için bugüne kadar ortaya çıkarmadığını vurguladı. Kardeşinin notlar tuttuğu ajandasını elinde bulunduran ağabey Mehmet Deniz, Ersever ile de birçok kez görüştüğünü söyledi. JİTEM’ci ikilinin PKK’ya karşı Güneydoğu’da askerin yanlış yöntemle mücadele ettiğini savunduğunu söyleyen Deniz, “Bunun hem Türk hem de Kürt halkına zarar verdiğini düşünen Ersever dönemin TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk ile de görüştü. Fakat Cindoruk konuyla alakalı hiçbir girişimde bulunmadı. İlerleyen süreçte Ersever ve kardeşimle hiç görüşmediğini hatta şahısları tanımadığını iddia etti. Ama kardeşimin ajandası Cindoruk’u yalanlıyor. Çünkü saat kaçta nerede görüşüldüğü, her şey kayıt altına alınmış” diye konuştu.

BİLİNÇLİ ŞEKİLDE HEDEF GÖSTERİLDİLER

Aydınlık’ta çıkan röportajı dolayısıyla Jandarma Askeri Savcılığı, Cem Erseverhakkında soruşturma başlatmıştı. Mehmet Deniz, SonerYalçın imzalı bu haberlerle Erseverveçevresindekilerin bilinçli birşekilde hedefhaline getirildiğini öne sürdü. JİTEM hakkındaki bu haberlernedeniyle kardeşinin Erseverile birlikte kurduğu basın yayın şirketini kapatarak Manisa’ya gittiğini anlatan Deniz, “Erseverde İstanbul’a gitti. Çıkan haberlerin ardından Askeri Savcılık Ersever’i tutuklamak istiyordu. Kardeşimi kısa bir müddetsonda dönemin Ankara İstihbarat Şube Müdürü Osman Ak arayarak İzmir’e gelmesini istedi. İzmir Emniyeti’ne giden kardeşime Ankara Emniyeti’nde çalışmasını teklifediyorlar. Kardeşim bu teklifi Ersever’e anlattı ve onun izni ile Ankara Emniyeti’nde çalışmaya başladı. Ankara’da Efes Otel’de kalmaya başlayan kardeşimle oteldeki telefondan görüşmeye başladık” dedi.

Cem Ersever, hazırladığı 'andıç'ta ‘JİTEM yasal değil’ demiş





Jandarma Genel Komutanlığı’nın inisiyatifiyle kurulan Jandarma istihbarat Teşkilatı ve Terörle Mücadele Birimi (JİTEM)'nin kilit isimlerinden biri olan Jandarma Kıdemli Binbaşı Cem Ersever’in, 1990 yılında JİTEM ile ilgili Jandarma Genel Komutanlığı’nın emriyle andıç hazırladığı ortaya çıktı. Cihan Haber Ajansı (CİHAN)’nın ulaştığı gizli ibareli belgeye göre Cem Ersever, JİTEM’in yasal olmadığını belirterek, birimin yasal statüye girmesini istemiş. 

Cem Ersever imzalı 'Andıç' başlıklı raporun ekinde, 'Öngörülen JİTEM Teşkilat Şeması' ve 'JİTEM İl Kadro Çizelgesi' isimli iki evrak bulunuyor. Belgede, Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı'nın ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın 24 Kasım 1988 gün ve 1160-8-88/PL.Ş.(638) sayılı teklifi ile 23 Mart 1989 tarihli onayı ile önce 'deneme' mahiyetinde, daha sonra JİTEM adı altında 29 Mayıs 1990 tarihine kadar istihbarat faaliyetlerine devam ettiğini anlatıyor. 

JANDARMA GENEL KOMUTANLIĞI, JİTEM BÜNYESİNDE 6 İSTİHBARAT TİMİ KURMUŞ

Ersever, 'Andıç' başlıklı raporunda, JİTEM’in doğrudan Jandarma Genel Komutanlığı’nın 29 Mayıs 1990 gün ve HRK.:0963-17-90/TSK.S.(189) sayılı İstihbarat Gruplar Komutanlığı’nın Reorganizesi emriyle kurulduğunu belirtiyor. Cem Ersever, JİTEM’in önce yürütülen faaliyetlerini de ‘Öncesi’ başlığı altında kaleme almış. JİTEM’den öncesinin deneme mahiyetinde çalıştığını söyleyen Ersever’in raporundaki ilgili bölüm şöyle: “Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı’na bağlı olarak teşkil edilen Jandarma İstihbarat Gruplar Komutanlığı kuruluşu ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde faaliyet göstermiş, Jandarma Genel Komutanlığı’nın 23 Mart 1989 tarihindeki emri ile İstihbarat timlerinin sayısı 6’ya çıkarılmıştır. Bu dönemde görev geçici görevli 1 nci bölgede atamalı personel tarafından sürdürülmüştür. 13 Ekim 1988 tarihinde J. Asayiş Komutanlığı’nın emrine verilen Jandarma İstihbarat Grup komutanlığı J. Genel Komutanlığı’nın 24 Kasım 1988 tarihinde verdiği teklif sonucu ‘deneme’ mahiyetinde Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Grup Komutanlığı (JİTEM) adı altında J. Genel Komutanlığı’nın 29 Mayıs 1990 tarihindeki emrine kadar görev yapmıştır. Halen Jandarma istihbarat Gruplar Komutanlığı adı altında kuruluşundaki 3 grup komutanlığı ile görev yapmaktadır.”

ERSEVER: JİTEM, İHTİYAÇTAN DOĞDU

Jandarma Kıdemli Binbaşı Cem Ersever’in kaleme aldığı raporun en ilginç yanı ise 'İnceleme' başlıklı bölüm. Ersever raporunda JİTEM elemanlarının eğitimden yoksun olduğunu vurgularken, JİTEM’in diğer istihbarat kuruluşlarının yanında klasik ve ilave bir teşkilat durumuna geldiğini itiraf ediyor. Cem Ersever’in ‘İnceleme’ başlığı ile kaleme aldığı raporun ilgili bölümü şöyle: “Zaman içerisinde büyüyen ve müstakil konumunu sürdüren bu teşkilat, müstakil olmanın getirdiği birtakım zorunlu ihtiyaçlarının karşılanmasında giderek artan oranda güçlüklerle karşılaşmıştır. Anılan istihbarat teşkilatının yasal bir statüye kavuşturulmamış olması da gerek görev etkinliğini gerekse jandarma teşkilatı içindeki konumunu olumsuz yönde etkilemiştir. Göreve atanmış mevcut personelin, çoğunlukla belirtilen vasıflara uygun olmadığı; ayrıca mevcut durumlarını geliştirici herhangi bir eğitimden geçirilmedikleri sabittir. Mevcut yapı ve yaşanan olumsuzluklar, henüz kurulmuş bulunan bu teşkilatı, zaten mevcut olan diğer kuruluşların istihbarat unsurlarının yanında, klasik ve ilave bir teşkilat durumuna getirmiştir. Oysa bu teşkilat bir ihtiyaçtan doğmuştur. Jandarma teşkilatının iç güvenlik faaliyetlerindeki etkinliğini sağlayacak, daha iyi görebilen, işitebilen, hissedebilen birimlere ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç da karşılanmak durumundadır. Buna mukabil, jandarma teşkilatının ihtiyacından doğan bu ünitenin, sağlam temellere oturtmak ve yaşamasını sağlamak gerekmektedir.” 

CEM ERSEVER’İN JİTEM TEŞKİLAT ŞEMASI

Cem Ersever raporunda nasıl bir JİTEM olması gerektiğini de JİTEM Teşkilat Şeması’nda anlatıyor. Ersever, İl Jandarma Komutanlıkları bünyesinde reorganize edilerek Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay Başkanlığı’na bağlı olarak yeniden JİTEM unsurlarının oluşmasını istiyor. Ersever’in raporunda öngördüğü JİTEM teşkilat şeması şöyle: Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay Başkanlığı bünyesinde bir komutanlık karargahı. Tüm elektronik sistemlerle teçhiz edilmiş ve iller bazında Jitem Birlik Komutanlıklarıyla data bağlantılı hale getirilmiş; zorunlu hallerde manuel çalışmaya imkan verebilen bir ‘istihbarat ve değerlendirme merkezi.’ İhtiyaç nispetinde ‘merkezi istihbarat ve operasyon timleri.’ Bu timler belli alanlarda uzmanlaşmış personelden teşkil edilecek ve üst düzeyde eğitilecek. 

'JİTEM, İL JANDARMA KOMUTANLIKLARINA BAĞLANMALI'

Raporun sonuç ve talepler bölümünde ise Cem Ersever, Jandarma Genel Komutanlığı’nın mutlaka istihbarat teşkilatına ihtiyacı olduğunu belirtirken, bu kapsamda JİTEM’in yasal statüye kavuşmasını istiyor. Ersever’in raporundaki sonuç ve talepler bölümü ise şöyle sıralanıyor: “Jandarma Genel Komutanlığı’nın bir istihbarat teşkilatına mutlak ihtiyacı olduğu, bu ihtiyaçtan kaynaklanan ve teşkil edilen mevcut J. İstihbarat Teşkilatı’nın ihtiyacı karşılamada yetersiz kaldığı, yetersizliğin giderilmesi için, JİTEM’in teşkilat şemasına uygun olarak reorganize edilmesi. Teşkilat şemasında belirtilen reorganize edilmiş JİTEM Birliği şeklinde ve il jandarma komutanlıklarının emir ve kuruluşuna alınması. JİTEM birliklerinde görev alacak personel ile bu birliğin kurs, özel eğitim, araç, gereç vs. ihtiyaçlarının, merkez teşkilatı J. İsth. Grup Komutanlığınca seçilmesi, planlanması ve tedarikinin sağlanması. 2303 Sayılı J. Teşkilat Görev Yetki ve Sorumluluk Kanunu ile 1412 Sayılı CMUK’larında gerekli değişikliklerin yapılması. JİTEM Teşkilatının işleyişine münhasır bir yönergenin tecrübeli JİTEM personeli marifeti ile düzenlettirilerek yayımlanmasının uygun olacağı... 

ÖLMESEYDİ FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLERİ AÇIKLAYACAKTI

JİTEM’in kilit isimlerinden biri olan J. Kıdemli Binbaşı Cem Ersever 1990'lı yıllarda JİTEM Bölge Komutanı olarak PKK'ya karşı mücadele vermişti. Daha sonra JİTEM'den ayrılmış ve 'Gerçekler Türk milletinden gizleniyor' diyerek o gün içinde olduğu yapıyla ters düştüğünü ifade etmişti. Ersever, faili meçhul cinayetler ve bazı siyasilerin örgütsel konumları hakkında açıklamalarda bulunacağını söyledikten sonra 4 Kasım 1993'te elleri önden bağlanmış kafasına iki el ateş edilmiş şekilde, Ankara'nın Elmadağ ilçesi çıkışında cesedi bulunmuştu. 

Cihan


Ersever'i Veli Küçük mü öldürttü!

Ergenekon'da tanık olarak dinlenen Özdemir, Ersever'in, Ergenekon'un tutuklu sanığı Veli Küçük tarafından öldürüldüğünü öne sürdü.

Tanık Özdemir, bu konuyu da eski PKK terör örgütü itirafçısı olan, JİTEM için görev yapan ve Hayrettin Ertekin'in yanında çalışan Adil Timurtaş'tan duyduğunu söyledi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Ergenekon davasında tanık Emrah Özdemir, tutuklu sanıkların duruşma salonundan çıkarılmasından sonra gizli tanık odasından ifade vermeye başladı. Orjinal sesinin ve görüntüsünün bozulmadan duruşma salonuna yansıtıldığı tanık Özdemir ifade verdiği sırada tutuksuz sanık Hayrettin Ertekin ile ilgili iddialarda da bulunduğu için Ertekin'in duruşma salonunda bulunmasına izin verildi. Daha sonra da başka bir cinayet davasından hükümlü bulunan Emrah Özdemir'in ifadesinin alınmasına geçildi.

Tanık sıfatıyla mahkemede ifade vermek istediğine dair dilekçe vermesinin ardından ölümle tehdit edildiğini belirten Emrah Özdemir’in Malatya’da geçtiğimiz ay Kazım Çillioğlu ve Rıdvan Özden’in öldürülmesi hakkında verdiği ifade okundu. Bu sırada ifadesinde geçen olaylarla ilgili net tanıklığı olup olmadığı sorulan tanık, “Ben bire bir olaylara tanık olmadım. Babam kumarhaneler kralı olarak tanınan Ömer Lütfü Topal’ın şoförüydü. O nedenle çok ortama girip çıktım. Ömer Lütfi Topal'ın yanına sık sık gelip gitmesi nedeniyle tanıdığım ve samimi olduğumuz, benden önce Ergenekon davasında tanıklık da yapan Adil Timurtaş ağabeyden duydum bunları. Ancak burada duyduklarımı değil gördüklerimi anlatmak istiyorum.” dedi.

Tanık olmak istediğine dair dilekçe vermesinin ardından tehdit edildiğini de iddia eden tanık, “Hasan Atilla Uğur ile hastanede karşılaştık. Cezaevinde komutanlara hayli toleranslı davranılıyor. Silivri 1 Nolu Cezaevi'nde görevli infaz koruma memurları tarafından bana onlar aracılığıyla para ve haber getiriliyor. Bir ay önce bin lira, bir hafta önce de 500 lira para geldi. Bu para ifade vermemem içindi. Ayrıca avukat Zeynep Küçük de para vermiş. Ben cezaevi savcısına şikayette bulundum. Bugün yarın soruşturma başlar. Veli Küçük, Hayrettin Ertekin, Hasan Atilla Uğur ve Sedat Peker ağabey aracılığıyla uyardılar. Sedat Peker ile sürekli zaten mektuplaşıyoruz. Benden gencim, cahillik ettim şeklinde ifadelerle dilekçemi geri çekmemi istediler. Hayrettin Ertekin’in, Sedat Peker’i hiç tanımadığı şeklinde ifade verdiğini duydum. Oysa çok iyi tanır, ofisine sürekli gelir giderdi.” şeklinde konuştu. Savcı Pekgüzel, tanığa "Zeynep Küçük'ü görseniz tanır mısınız" diye sordu. Tanık, "Hayır" cevabını verdi.

Tanık Özdemir, Adil Timurtaş'ın da aralarında bulunduğu bazı PKK terör örgütü itirafçısı olan ve sonradan JİTEM'ci olan kişilerin, Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Hayrettin Ertekin'in yanında çalıştıklarını söyledi. Timurtaş'ın, gittiği her yere kendisini de beraberinde götürdüğünü belirten Özdemir, Ergenekon davasının tutuklu sanıkları Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Kemal Kerinçsiz ve Sedat Peker ile tutuksuz sanık Arif Doğan'ı da Timurtaş'la gidip geldiği yerlerde tanıdığını kaydetti. Küçük, Tekin, Kerinçsiz ve Peker'in Ataşehir'de Sahan Restoran ile Süreyyapaşa Sineması ve patrikhanede toplantı yaptıklarını söyledi. Özdemir, Süreyyapaşa Sineması'ndaki sinema izler gibi yapılan başka bir toplantıda da bu isimlerden farklı olarak Hayrettin Ertekin'in de katıldığını ifade etti.

Bu toplantılarda "Olayın değişmesi lazım. Her yeri Fethullahçılar ele geçirdi. Eskiden her istediğimizi yapıyorduk. Yine söz sahibi olmamız için kaos ortamı oluşturmak gerekiyor..." şeklinde konuşmalar geçtiğini belirten Özdemir, "Ayrıca Orhan Pamuk, Ahmet Türk ve Osman Baydemir'in öldürülmesi gerektiğinden bahsediyorlardı." diye konuştu. Araçlarına kurşun geçirmez cam takmaktan bahsettiklerini belirten tanık Özdemir, "Rahmetli Kuddusi Okkır ile birlikte çeşitli illerde kongreler yapacaklarmış. Yavuz Ataç'ın isminden çok bahsediyorlardı. Veli Küçük ile Korkut Eken arasındaki kırgınlığı çözebilecek kişinin Ataç olduğunu söylüyorlardı." sözlerini kaydetti.

Susurluk kazası olduğunda Veli Küçük paşanın, Drej Ali lakaplı Ali Yasak'ı olay yerine gönderdiklerinin de bu konuşmalarda geçtiğini anlatan Özdemir, Çatlı'nın aslında kazada ölmediği, Veli Paşa tarafından öldürüldüğü, araçta bulunan evrakların ve çantanın Ali Yasak tarafından alındığından bahsettiklerini söyledi.

Tanık Özdemir, daha sonra da sanık Hayrettin Ertekin'in resmi ve gayriresmi çok büyük mal varlığı olduğunu belirtti. Özdemir, bu mal varlığının da kuyumculukla elde edilemeyecek bir varlık olduğunu söyledi.

Ertekin'e GATA'dan zaman zaman komutan misafirler geldiğini ifade eden tanık Özdemir, "Genelkurmay Başkanı olmadan önce İlker Başbuğ ve Ergin Saygun'un kendilerine nasıl yardım edebileceklerini konuşuyorlardı. Konuşmalarında Yaşar Büyükanıt'tan çok konuşurlardı." dedi.

JİTEM’in Arif Doğan ve Cem Ersever tarafından kurulduğunu Arif Doğan’dan duyduğunu aktaran Özdemir, “Cem Ersever, Veli Küçük’ün talimatıyla öldürüldü. JİTEM’deki anlaşmazlık yüzünden öldürüldü. Cem Ersever kendi kadrosunu kurmak istedi. Ben bu beyanları Adil Timurtaş’tan duydum.” şeklinde konuştu.

CİHAN 




Hiç yorum yok: