14 Kasım 2012 Çarşamba

Mithat Paşanın Danıştay mücadelesi- M.Latif Salihoğlu

Bugün Danıştay'ın kuruluş yıldönümü. Osmanlı'da tâ I. Meşrûtiyetten önce "Şûrâ–yı Devlet" ismiyle teşkil edilen Danıştayın kuruluş günü 10 Mayıs 1868 olarak kabul ediliyor.
Türkiye'nin demokrasi tarihinde önemli bir aşama olan bu hadisenin, Cumhuriyet döneminde de hayatiyetini sürdüren bir kurumla direkt ve çok yönlü bir bağlantısı olmakla beraber, bu kurumun ilk hali ile son hali arasında önemli bazı farklılıklar var.



Açılış merasimi
Evet, Cumhuriyet döneminin başlarından (1924) itibaren Danıştay ismini alan Osmanlı Devlet Şûrâsı, Sultan Abdülaziz'in de iştirak etmiş olduğu bir büyük merasimle açıldı ve 10 Mayıs günü (1868) ilk toplantısını yaptı.
Padişah, açılış merasiminde irad ettiği nutkunda, Şûrâ'nın kuvvetler ayrılığı esasına göre teşkil edildiğini ve dili–dini ne olursa olsun, bu meclisin bütün Osmanlı milletlerini temsil ettiğini söyledi.
Kendi bölgelerinden Eyalet Meclisi tarafından seçilerek gönderilen Şûrâ–yı Devlet üyeleri, bugünkü Millet Meclisi ile Danıştay üyelerinin görmüş olduğu bazı hizmetleri aynı anda görmekte idiler.
Bu üyelerin, devletin hem hukukî, hem de idarî işleriyle ilgilenmek ve dolayısıyla bakanlar kuruluna yardımcı olmak gibi bir mükellefiyetleri de vardı.
Birinci Meşrûtiyet, her ne kadar 1876'da ilân edildiyse de, esasında ilk meşrûtî hareketlerden birinin tâ 1868'de gün yüzüne çıktığını söylemek mümkün.
Nitekim, yerli ve yabancı bazı tarihçiler, bu şûrâ için "İptida Meclis–i Mebûsan" tâbirini kullanmışlar ve bunun Osmanlı'da çok önemli bir demokratik açılım hareketi olduğuna dair bazı değerlendirmelerde bulunmuşlardır.
İlk başkanlığını Mithat Paşanın yapmış olduğu Şûrâ–yı Devlet, esasında daha sonraki hukukî ve siyasî gelişmeleri ciddi şekilde etkilemiş, bir bakıma öncülük etmiştir.
Mithat Paşa, bazı ihtirasları olmakla beraber, onu yakından tanıyan ve hakkında araştırma yapanların da ittifakıyla, fevkalâde kapasiteli, cevval, girişken ve bilgili bir devlet adamıdır.
Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilmesi ve akabinde katledilmesi hadisesinde onun da dahlinin bulunduğuna dair düşünce ve kanaatleri bir yana koyarak bakıldığında, Mithat Paşanın ayrıca daha bir dizi hizmete katkıda bulunduğu, hatta öncülük ettiği görülür. (Meselâ, Memleket Sandığının kurulması ve ilk Anayasanın hazırlanması gibi.)
Bu vesileyle, onu biraz daha yakından tanımaya çalışalım: Bakalım, kimdir bu Mithat Paşa?
Biyografi
Mithat Paşa, 1822 yılı sonlarında İstanbul’da doğdu. Rusçuklu Mehmed Eşref Efendinin oğludur.
Asıl adı Ahmet Şefik idi. “Övülen” mânâsındaki Mithat ismi, Divân–ı Hümayun Kalemi dairesinde görev yaparken amirleri tarafından kendisine verildi.
Aile geleneği icabı Bektaşiliğe intisap ettiği ve Antakya Alevilerinden diye bilinen bir hanımla evlendiği rivâyet edilir.
Çocukluğunu İstanbul'da ve babasının memuriyeti icabı bulunduğu Vidin ve Lofça'da geçirdi.
Babasının da yardımıyla, özel eğitim gördü. Arapça, Farsça, biraz da Fransızca öğrendi. 1834'te Divan–ı Hümayun Kaleminde vazife aldı. Burada kendisine "Midhat" mahlâsı verildi.
Bu mahlas, zamanla onun için öncelikli ve özellikli bir isim haline geldi.
* * *
Midhat Paşa, Sultan Abdülaziz (1861–76) devrinde devamlı şekilde savunduğu reform politikalarıyla tanınmış ve iki defa da sadrazamlık yapmış önemli bir şahsiyettir.
Onun her vesileyle Anayasanın hazırlanıp yürürlüğe konulmasını istediği, meşrûtiyet idaresini savunduğu, hatta zaman zaman cumhurî sistemden medihkârane söz ettiği ifade ediliyor.
Mithat Paşa, 1876'da Abdülaziz'in tahttan indirilmesi ve hemen katledilmesiyle sonuçlanan darbe faaliyeti içinde bulunduğu, bilâhare kurulan Yıldız Mahkemesinde karara bağlandı.
Mahkeme kararına göre, Mithat Paşanın idamı gerekiyordu. Ancak, Sultan II. Abdülhamid, bu cezayı önce müebbed hapse çevirdi, ardından da onu Taif Zindanına gönderdi.
Şaibeli ölümü de orada gerçekleşti. Daha sonraları, mezarı Türkiye'ye nakledildi ve itibarı iade edilmesi kararlaştırıldı.
* * *
Sultan Abdülhamid'in 23 Aralık 1876'da Meşrûtiyetle birlikte ilân ettiği Kanun–u Esasinin en öndeki mimarlarından biri Mithat Paşadır.
Mithat Paşa, çeşitli vesilelerle ve bazen sürgün olarak birçok yerde idarecilik, hatta valilik hizmetlerinde de bulundu.
Garip olan şu ki, sürgün edildiği yerlerde bile büyük işlere ve önemli gelişmelere imza attı.
Gerek imar ve inşa hizmetleri ve gerekse sosyal adâletin tesisinde pekçok valiyi kıskandıracak uygulamalarda bulunan Mithat Paşa, karanlıkta kalan bazı yönleri sebebiyle de araştırılmaya ve tanınmaya değer bir tarihî şahsiyet olma özelliğini muhafaza ediyor.

Hiç yorum yok: