24 Kasım 2012 Cumartesi

Masallardaki Hayat -Ahmet Sağırlı


Masalların kötü adamlarında bile masumiyet var. Vahşet yok. En kötüsü zehirli elmayı ısırtıyor. Ya da iftira edip kazdığı kuyuya düşüyor. Yine masallarda padişah var, kral var, kraliçe var, vezir var. Parlamento yok, Senato yok, FBI yok, CİA yok, MI6 yok, konsey yok. Herkes çok huzurlu. Stres, depresyon, bel fıtığı, kanser, ülser, tümör yok. GSM, İnternet, fatura, aidat, ambalajlı gıda da yok. Kombi yok. Soba bile yok. Kâr-zarar, yetti yetmedi yok. Yalın bir hayat var.

Bu yüzyılda niye masal yok. Varsa bu yüzyılın masalı ne? Ne için yorulduğumuzun bile farkında değiliz. Hepimiz kendimizi akıllı zannediyoruz. Akıllı olduğumuzu varsayıyoruz. Hep doğruları arıyoruz. Hep şüpheyle bakıyoruz. Ölçüyoruz, tartıyoruz, hile yapıyoruz, aldatıyoruz, aldanıyoruz. Şimdi hayat karmaşık. Mesela PKK nedir bilmiyoruz. Niye kurmuşlar bilmiyoruz. Balyoz nedir bilmiyoruz. Ergenekon nedir bilmiyoruz. 12 Eylül nedir bilmiyoruz. Bildiklerimiz körün fili tarifi gibi. Oysa hep okuyoruz, dinliyoruz, araştırıyoruz, tartışıyoruz. Peki her olup biteni anlayacak halde olsak ne işimize yarar? İşe bu tarafından hiç baktınız mı? Şöyle olur: Tıpkı herkesin akşam 17’de güneşin batacağını bilmesi gibi olur. Hava bulutlanınca yağmur yağacağını anlaması gibi. Herkes bilince anlamı kalmaz. Hayat yalınlaşır, eleme soruları değişir. Eskiler bu işi de çözmüş. İnsanlar inanacakları birini bulmuş, gerisini hiiiç kafaya takmamış. Huzurla yaşamış, huzurla ölmüş. Şanla şerefle. Biz şimdi her işi kendimiz yapıyoruz da ne oluyor sanki. 

Hiç yorum yok: