18 Şubat 2012 Cumartesi

İran'ın Türk geçmişi- Erhan Afyoncu

Dünyanın gündeminden hiç düşmeyen İran 1923'e kadar Türk devletlerinin hakim olduğu bir ülkeydi.


İran asırlarca Türkler tarafından yönetilmişti
İran dünya gündeminden hiç düşmüyor. ABD'ye, İsrail'e karşı tavrı ve en son da seçimleriyle gündemimizde. Ancak İran'ın Türk geçmişini ve bugün İran'ın üçte birinin Türk olduğunu pek bilmeyiz.

İRAN'DA TÜRK HAKİMİYETİ

10. yüzyılın başlarında Gazneliler'in İran'da hakimiyet kurmasından 20. yüzyılın başlarına kadar bazı dönemler haricinde bu ülkede hakim olan unsur Türkler'di. İran'da Türk hakimiyeti ilk olarak Gazneliler'le başladı. 1040'taki Dandanakan Muharebesi'nden sonra Büyük Selçuklular kısa sürede İran'ın büyük bir bölü­münü ele geçirdiler. Büyük Selçuklular'dan sonra İran'da Türk atabeylikleri ve yine bir Türk devleti olan Harizmşahlar hüküm sürdüler. 13. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren ise İran'da Moğol hakimiyeti başladı. İlhanlı Devleti'nin 14. yüzyılın ortalarında sona ermesinden sonra Celayirli Dev­leti kuruldu.

Timur, 14. yüzyılın sonla­rında İran'ı da ele geçirdi. Timurlu hakimiyeti 15. yüzyılın ortalarında Güneydoğu Anadolu'da yaşayan Karakoyunlu Türkleri tarafından sona erdirildi. Karakoyunlular'ın İran'daki hakimiyetlerine de 1467'de Diyar­bakır bölgesinde yaşayan Akkoyunlu Türkmenleri son verdi. Akkoyunlu Devleti de yine Anadolu'dan giden Türkmen aşi­retleri tarafından sona erdirildi. 1501'de İran'da Safevi Devleti kuruldu.

ANADOLU TÜRKLERİ İRAN'DA

Şah İsmail liderliğinde 1501'de kuru­lan Safevi Devleti'nin kurucuları Antalya, Maraş, Amasya, Sivas ve Tokat gibi Anadolu'nun çeşitli bölgelerinden, Erdebil şeyhlerinin davetine uyarak İran'a giden Anadolu Türkleri'ydi. Türkmenler, Safevi Devleti'nin kurulmasıyla siyasi ve askeri açıdan İran'ın kaderini belirleyen aktörler hâline geldiler.

Safevi Devleti, 1736'da sona erdi ve İran'da başka bir Türk boyunun, Avşarlar'ın hakimiyeti başladı. Nadir Şah'ın ölümünden sonra Avşarlar'ın yerini, Lur asıllı Zend hanedanı aldı. Kaçar Türkleri'nin reisi Ağa Muhammed Han, 1779'da Zend hanedanını içine düştüğü karışıklıktan yararlanarak İran'da Kaçar hakimiyeti dönemini başlattı. Tahran'ı başkent yapıp, İran'da düzeni sağladı.

İran, 19. yüzyıldan itibaren İngiltere, Rusya ve Fransa'nın çekişme alanı hâline geldi. Kaçar hanedanı yabancı devletlere karşı mücadelelerinde başarılı olamadı.

1921'de Kazak birlikleri komutanı Rıza Han, Seyyid Ziyaeddin Tabatabaee ile birlikte İngilizler'den aldığı silah ve mühimmat desteğiyle darbe yaptı. Rıza Han ordu komutanı, Seyyid Ziyaeddin Tabatabaee de başbakan oldu. Rıza Han birkaç ay sonra Ziyaeddin Tabatabaee'yi tasfiye ederek başbakan oldu. 1923'te Ahmed Şah'ın ülkeden kaçmasıyla birlikte yönetim tamamen eline geçti. Rıza Şah Pehlevî olarak Aralık 1925'te kendini şah ilân etti. Böylece İran'da Türk dönemi sona ermiş İran asıllı Pehlevî hanedanı dö­nemi başlamıştı.

İRAN'IN TÜRK YÜZÜ

72 milyonluk İran'da yaklaşık 25 milyon Türk yaşıyor. Birkaç milyon da İranlılaşmış Türk var. Ülkede İranlılar'ın oranı ise yüzde 50 civarında. Ancak kuvvetli mezhep bağları milli kimliği bastırdığı için İran'da şimdiye kadar fazla sıkıntı yaşanmadı. İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hameney Türk. İşin ilginç yanı son seçimlerde ön plana çıkan Mir Hüseyin Musevî de Türk ve Hamaney ile uzaktan da akraba.

Son 10-15 yılda İranlı Türkler arasında Türk kimliği ön plana çıkmaya başladı. Kurt sembolleri Türkler arasında çok moda oldu. Türkler her şey İranlılar'ın elinde, biz ikinci sınıfız diye düşünüyorlar. Bu da İranlı kimliğini zayıflatıyor.

İran'ın zayıf tarafı bu kadar çok etnik grubu barındırması. Fakat İran'ı en büyük düşman gibi gösteren ABD'nin İran'ı bölmek için Türkler'e yönelik kuvvetli bir siyaset izlememesi çok ilginç. İran bölündüğü takdirde bölgede Türkler'in kuvvetli bir duruma geleceğinden mi korkuyorlar acaba?

HALİL, TARİH MERAKINI GİT KUMDAN KALELER YAPARAK TATMİN ET!

Adam şansın ve tesadüflerin yardımıyla iyi okullarda okumuş olmasına rağmen bir türlü bir baltaya sap olamadıysa, yeteneğinin, zekâsının, onun üslubuyla ability'sinin sorgulanması, disputo edilmesi gerekir. Berktay yeteneksizliğinin farkına varamayıp niçin ben para kazanamıyorum, niçin ben şöhret değilim, niçin Ermeni meselesi bahanesiyle memleketime ettiğim hakaretlerim dışında kimse beni tanımıyor diye tepinip, duruyor. Bir İlber hocaya, bir bana saldırıyor. Ona sadece bu yaşa kadar becerememişsin, artık hiç beceremezsin, sinirlerini ve hormon dengeni boş yere bozma; "sen git kumda oyna, kumdan şatolar, kaleler falan yap tarih merakını bunlarla gider" diyorum.

Bir akademisyen düşünün iki haftadır sen nasıl doçent oldun diye soruyorum. Cevap veremiyor. Saklayacak bir şeyi yoksa hafıza zaafına verip, tekrar soruyorum. Halil Bey, hangi alanda, ne zaman ve kimlerin bulunduğu jüri tarafından doçent yapıldığını açıkla! Herkes merakla bekliyor...

Hiç yorum yok: