Mason komiteleri kılıktan kılığa girip olmadık daleveralarla şeytanın avukatlığını yapmaya devam ediyorlar. Türlü türlü maskelerle ifsâd hareketlerini yapan bu komitelerin farkına varmak, bunları deşifre etmek ve onlara uyan ve onlarca aldatılan fason takımından olmamak için gerekli techizâtla donanmak elzem…
Osmanlı Develeti’nin son üç yüz senesinde etkili olan hatta Yeniçeri ocağına sızıp orayı ifsâd eden bu komiteler bir zamanlar i’lâ-yı kelîmetullah için savaşan Yeniçeri ocağını fitne ve isyan yuvası hâline getirmişlerdir…
“Bu Kur’ân, İslâmların elinde bulundukça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız, bu Kur’ân’ı onların elinden kaldırmalıyız; yahut Müslümanları Kur’ân’dan soğutmalıyız.” diyen İngiltere Sömürgeler Bakanı Gladiston da Mason komitelerinin mühim bir ferdiydi. Bu zattan yüzyıl kadar sonra aynı komitelerden birine mensûb başka bir siyâsetçinin ehl-i îmân içinden çıkıp, Kur’ân’ın bir kısım âyetlerinin -hâşâ-çağdışı olduğunu iddiâ edeceğini kim bilebilirdi? Hem birtakım safderun fasonun da bu mason zevâtın peşinden gideceğini kim tahmin edebilirdi? Şükür ki, bu fitne mumlarının ateşinin sönmesi için yatsıyı beklemek yeterli oluyor…
***
Fransız ihtilâlini tertîp ettikten sonra, Fransa’da ‘Hristiyanlıktan arınma yasası’nı kabûl eden mason komiteleri ‘akıl’a tapınmayı devletin resmî dîni yapmışlardı. Bu menşe’lerinden dolayı sözümona ‘hürriyet’ onların değişmez maskesi olmuştur. Bu maske altında her türlü entrikalarla karanlık bir istibdat tesis etmek için gayret edegelmişlerdir. Bu komitelern değişmez ideâlleri şunlardır: 1. Masonluğun otoritesi hâriç olmak üzere bütün şahsî otoritelere karşı savaş ve bunun tabiî sonucu olarak da cumhuriyetçi idâre sisteminin (masonların kontrolünde kalmak şartıyla) her ülkede hükümrân olması, 2. Masonluğun oluşturduğu din hariç olmak üzere dinî her otoriteye karşı savaş, 3. Büyük Fransız ihtilâlinden her yerde, özellikle de eğitimin her kademesinde hayranlıkla söz edilmesi, 4. Her konunun sekülerlik, eşitlik ve akılcılık ilkeleri içine alınmasının temini.” (Ahmed Y. Özemre, İlim, Din, Medeniyet, Pınar Yay., İst. 2002 )
***
Bazı yayınlarla masonların gerçek yüzü gösterilmek istenirken en ücrâ ve en tepe noktalara kadar ulaştıkları, pekçok siyasetçi ve bilim adamının mason olduğu ifşâ ediliyor. Bu durum hem iyi hem de kötü. İyi, çünkü böyle komitelerin varlığından halk haberdar oluyor. Kötü, çünkü, bu komitelerin çok güçlü olduğu zehâbına kapılınıp, onların izni olmadan hiçbir adım atılamayacağı vehmi zihinlere yerleşiyor. Oysaki meselenin hakikati mü’min insan için hiç de böyle değil ve olmaması da lâzım…
Masonların çok girift, gizli ve sistemli örgüt yapıları ve şaşırtıcı şekilde yaygın ve tesir sâhibi gözükmeleri bizi aldatmasın. “Et-tahrîbü eshel/ Tahrip çok kolaydır” fehvâsınca yaptıkları iş tahrip olduğu için çok güçlü gözüküyorlar. Ne gibi biliyor musunuz? Şeytan gibi! Şeytanın en ufak bir îcâd etme, yaratma kabiliyeti yok ama elinde tahrip silahı olduğu için güçlü gözüküyor. Hem bunun için Kur’ân, “Şeytanın şerrinden Allah’a sığının!” (7/200) demiyor mu? Yoksa ne şeytanın ne de şeytandan ders alan tüm komite ve güruhların ne hakikatli bir meslekleri ne de sinek kanadını îcâd edecek güçleri vardır!
***
Bediüzzaman Hazretleri, “Sizin sebat ve metânetiniz, masonların ve münâfıkların bütün planlarını akîm bırakıyor.” diyerek mason komitelerine karşı talebelerinin samimiyetine iltifat ettikten sonra masonların bilhassa manevî hizmetlere karşı başlıca sinsî tuzaklarını şöyle sıralar:
“Evvelâ: Ürkütmek ve korkutmak ve o mesleğin sû-i istimâlâtını göstermek.
Ve sâniyen: O mesleğin erkânlarının ve müntesiblerinin kusûrâtlarını neşretmek.
Ve sâlisen: Maddîyûn felsefesinin ve medeniyetinin câzibedar sefâhat ve uyutucu zehirleriyle ifsâd etmek ile mabeynlerinde tesânüdü kırmak ve üstadlarını ihânetlerle çürütmek ve mesleklerini fennin, felsefenin bazı düsturlarıyla nazarından sukut ettirmektir…”(Şuâ’lar-II, 101, Osmanlıca esas nüsha)
***
Masonlar ve masonik teşkilatlar ellerindeki tahrip silahını kullanarak sinsîce işlerini yapıyorlar. Ya masonlara âlet olan fasonlara ne demeli?.. Onları nasıl tanırız demeyin lütfen! Onlar, gövdenin içine giren kurt gibidirler. Bünyeyi içten içe kemirirler!
Masonlara âlet olan fasonlardan olmamak, o fasonlara aldanmamak için iki silah var demek ki: ‘Sebat’ ve ‘metânet’… Kur’ân’da, sünnette, mihenklerde, ölçülerde kayıtsız şartsız, daimî sarsılmaz bir sebat ve dahilî ve hâricî taarruz ve tecâvüzlere karşı çelik gibi bir metânet…
Bu mason-fason bahsini durup dururken açmadım: Bugün düne göre bu karanlık tezgah daha zayıf; bu komiteler en zayıf oldukları zamanlarda daha ziyâde saldırgan olurlar!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder